24 Ekim 2015 Cumartesi

Korkulardan Özgürleşmek

19 ve 21 Ekim 2015 tarihlerinde üçer saatlik iki seans halinde İsmail Barış Özpazarcık hocamızın liderliğinde ve eşi Arzu Özpazarcık’ın asistanlığında “Korkulardan Özgürleşmek” adlı eğitimi Philsa Kişisel Gelişim Kulubü (KARMA) üyeleri olarak aldık.

Eğitime zihnin kurgu ürettiğini anlatarak başlayan hocamız; eğitim süresince beyin sistemini tanıyarak, yarattığı senaryolardan nasıl çıkabileceğimizi ve kendimizi yönetme tekniklerini paylaşacağını söyledi. Ardından da hepimizden korkularımızı ifade etmemizi istedi, bunları tahtaya yazdıktan sonra tekniğini anlatmaya ve uygulamaya başladı.


Eğitimden geriye bakın bende neler kaldı?

İnsan doğduğunda “yüksek ses” ve “düşme” korkusu ile doğar. Bunlar dışında kalan korkular, bizim yaşam yolculuğumuzda kaydettiğimiz/öğrendiğimiz durumların sonucudur. İnsan korkuları öğrenir, iyi niyetle kaydeder ve satın alır. Özetle bu iki korku dışındaki tüm korkularımız bizim bir şekilde öğrendiğimiz, kaydettiğimiz ve satın aldığımız illüzyonlardır.

Stres, kaygı (henüz başımıza gelmemiş, gelecekte olmasından korktuğumuz şeyler) ve korku durumlarında o ruh halinden çıkıp, kendimize dışarıdan bakmamız gerekmektedir. Durum kontrolümüzde ise kontrol dışında kalmadan durumdan çıkıp değerlendirmemiz gerekir. “Dışarıdan Bakmak” işte budur.

Birey geçmişte yaşanan şeyleri uzaklaştırabilir. Tıpkı bilgisayardaki gibi sevmediğimiz/olumsuz şeyleri masaüstüne taşımak yerine temizlemeyi ve çöp kutusuna göndermeyi tercih etmeliyiz.

Geçmişle bağlantılı korkularımız için uygulayacağımız teknikte kendimize sormamız gereken temel sorular şöyledir:
  • Stres kaynaklı bir durum var mı?
  • 1-10 arasındaki değeri kaç?
  • İçinde misin? Dışında mısın?
  • Dışına çık ve ne kadar uzakta olduğunu söyle.
  • Şimdi 1-10 arasındaki değeri kaç?
  • Bu durum kontrolünde mi? Bundan ne öğrendin?
Kendimize bu soruları sorduktan sonra o korkuyu bedenimizin gerisine gönderiyoruz. Ardından 1-10 arasındaki değerini kendimize sorduğumuzda bunun düştüğünü fark ediyoruz.

Eğitimin ilk gününde birbirinden güzel özlü sözlerle yeri geldiğinde konular da pekişti:

Olayı unut, dersi tut. – Dalai Lama
Geçmişin en güzel yanı, geçmişte kalmasıdır.
Pembe bir fili hayal etmeyin. (Biliyorum ki siz de hayal etmeye başladınız bile…)


Eğitimin ikinci gününde düşüncelerimizin aslında algının ürünü olduğu gerçeği üzerinde durduk. Algı seviyemiz korlularımızı yaratır. Zihin başımıza gelenleri iyi ya da kötü mü diye sorgular ve genelleyerek insan ve olayları yargılar. Bunun sonucunda kendi düşüncesini doğru zanneder. Böylece kişi zanla yaşar ama aslında bu bir illüzyondur.

İnsanlar ne istemediğini ifade ederken rahattır ama ne istediğini ifade ederken çok zorlanır. Olumsuz duyguyu kontrol altına almak zordur ama gereklidir.

İki günlük eğitimin benim için en vurucu yanı son gün üzerinde çalıştığımız “yeni yazılım programı”ydı.

Korku düzleminden akılcıl düzleme geçiş yaptığımız bu çalışmada önce:

“… korkusunu düşününce aklına ne gibi olumsuz düşünceler geliyor?” diye soruyoruz. Sonra

“başka?”

“daha başka?”

“daha başka?”

diye devam ederek tüm korkuları sıralıyoruz. Tüm bu sıraladığımız korkular bizim “düşünce virüsleri”miz. Bu düşünce virüslerinin her birini akılcıl bir şekilde sorgulayarak özgürleşmemiz gerekir. İşte bunun içinde korku düzlemimizdeki her bir korkumuz için aşağıdaki “resetleyen sorular”a başvuruyoruz:

Bu doğru mu? Kesinlikle gerçek olabilir mi?


Bu düşünce başkaları için de gerçek mi?


Bu düşünce amaç ve hedeflerin için doğru mu?


Bu düşünce sana kendini iyi hissettiriyor mu?


Bu düşünceye odaklanınca iç dünyanda nasıl tepki veriyorsun?


Bu düşünce senden alınsaydı, olmasaydı, nasıl bir insan olurdun? (vizyon oluştur)

Bu sorulara içtenlikle cevap vererek korkularımızı dönüştürmek bizim elimizde. Kendi kendimizin ya iyi bir dostu ya da düşmanı olacağız. Şimdi bir şeyleri değiştirme zamanı!

9 Ekim 2015 Cuma

Gelir İdaresindeki e-Dönüşüm Neler Getiriyor?

8 Ekim 2015 tarihinde İzmir Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası'nda Türmob yetkilileri tarafından "Mali Mühür, e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter, Kayıt Saklama Gereksinimleri ve e-Tebligat" konulu seminer verildi. Gerek Vergi Denetim Kurulu'nun yaptırdığı bir takım çalışmaların paylaşılması, gerekse mevcut düzenlemelerin geri planındaki Gelir İdaresi Başkanlığı'nın amaçlarının açıklanması açısınından faydalı olan bu seminerden aldığım önemli notlar aşağıdaki gibidir.

Gelir İdaresi Başkanlığı'nın sürdürdüğü e-dönüşüm kapsamında Vergi Denetim Kurulu'na denetlemeye hazır belgelerin sunulmaaı ve beyannamelerin zamanla beyanname düzenleme programı (bdp) ile düzenlenmesi yerine mükelleflere İnternet Vergi Dairesi aracılığıyla hazır beyannamelerin sunulup onaylanmasına yönelik çalışmaların temelinin atıldığı anlatıldı.

VUK 454 Genel Tebliği ile ihracat faturalarının 1 Ocak'tan itibaren e-fatura şeklinde düzenleneceği hatırlatıldı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (GTB) detaylarını teknik kılavuzla açıklayacak olsa da içeriden alınan bilgilere göre e-faturaların GTB'ye kesileceği ve bunların gümrük beyannameleri ile kontrol edileceği ifade edildi.

E-Fatura sisteminde altı çeşit fatura (satış, iade, tevkifatlı, istisna, özel matrah ve ihraç kayıtlı) düzenlenebildiği hatırlatıldı ve bunun da mevcut KDV beyannamesinin bölümleriyle birebir aynı olduğu belirtilerek bir sonraki düzenleme ile e-fatura mükelleflerinin beyanname düzenleme programını kullanmadan internet vergi dairesine girerek hazır gelen bilgiler üzerinden beyan verebilecekleri açıklandı. Bu uygulamaların hayata geçmesi ve genele yayılması ile BA/BS beyannamelerinin hayatımızdan zamanla çıkacağı anlatıldı.

E-Defter ile ilgili mevzuatta ikincil düzenleme ile ilgili değişiklik yapılmasına gerek olmadan edefter.gov.tr de yapılacak teknik kılavuz güncelleme duyurularının yeterli olacağının tebliğ ile ifade edildiği belirtildi. Bu sebeple edefter websitesindeki duyuruların mükellefler tarafından sıklıkla takip edilmesi gerektiği hatırlatıldı. Şu an yevmiye defteri ve defteri kebir için sitede teknik kılavuz bulunduğu için e-defter mükelleflerinin sadece bu iki defteri elektronik ortamda tutması gerektiği açıklandı.

E-Defter tutmakla zorunlu mükelleflerin her ay yevmiye ve defter-i kebir için berat alması gerektiği ve Ocak ayına ait beratın Nisan sonuna kadar alınması gerektiği, Aralık ayı için de üç aylık sürenin aksine Nisan'a kadar uzatıldığı hatırlatıldı. (Özel hesap dönemleri hariç) 30 Nisan tarihinin kritik olduğu ve bu tarihe kadar hem açılış hem de kapanış beratının alınacağı ifade edildi. Beratı alınan e-defterleri saklama yükümlülüğünün mükellefte olduğu belirtilerek birden fazla yerde yedek alarak saklamanın mükellefin lehine olacağı söylendi.

E-Defterleri merkezi şekilde denetlemek için GİB'in yazılım firmalarına program yazdırdığına dair bilgi aldıklarını ve saniyeler içinde bir firmanın en çok satış yaptığı firma, ihracatına ilişkin detaylar gibi bilgilere ulaşmasına imkan verecek sistemin kurulacağı açıklandı.

Kayıt saklama gereksinimleri ile ilgili VUK 431 Genel Tebliği hakkında ise bu tebliğe göre hazırlanan raporların yevmiye kaydının oluşturulduğu an hazır olmasının beklendiği ifade edildi. Vergi Denetleme Kurulu, entegretör firmalardan (kayıtlı program geliştiriciler) ilgili verilerin Excel'e nasıl aktarıldığını tek tek açıklayan bilgileri istediği belirtildi. Bunun denetimlerde verilerin doğruluğunu test etmek için kullanılacağının tahmin edildiği açıklandı.

E- Tebligat ile ilgili olarak, kurumlar vergisi mükelleflerinin zorunluluğu olduğu için ve SMMM'lerin anlaşmalı firmaları adına başvurularının kabul edilmeyeceğinin açıklanması sebebiyle vergi dairelerine başvurularda bir yoğunluk yaşanacağı, bu sebeple önümüzdeki günlerde elektronik ortamda başvuruların alınabileceğine yönelik bir beklentinin olduğu belirtildi.

Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) ve Elektronik Tebligat uygulamalarının birbirinden farkı anlatıldı ve KEP ile TTK hükümlerine göre bildirimlerin alınacağı, e-Tebligat ile VUK hükümlerine göre tebligatların alınacağı ifade edildi. Zamanla KEP ve e-Tebligat sistemlerinin entegre olması yönünde bir görüş birliği olduğu açıklandı.

Google adsense

Analytics