17 Şubat 2018 Cumartesi

"Big Data" Diye Bişey

Geçtiğimiz hafta SAP'de dakikalarca bekleyip ancak bir aylık datasını çekebildiğim, sonrasında aylıkları birleştirip yıllık data'ya ulaşmaya çalıştığımda Excel sheet'inin yetmediğini görüp, veriyi iyi ikiye böldüğüm, bunları yaparken içerisinde herhangi bir formül olmasa da çalışma dosyasının 200 mb'ları aştığı ve server'da çalışmanın da etkisiyle son derece yavaşlayan bir hesaplama tablosu ile adeta boğuştum. Ve üzerinde çalıştığım dosya ise sadece ama sadece "120-Alıcılar" hesabına bağlı cari hesap dökümüydü.


Günümüzde ilerleyen teknoloji ile birlikte veriyi detaylandırma imkanına sahip oldukça bu veri de giderek büyüyor. Bunu analiz etmek, sınıflandırmak ve üzerinde çalışmak ise malesef aynı derecede zorlaşıyor. Bu zorluğu yaşarken aklıma geçtiğimiz günlerde "Veri Analisti" mesleğinin geleceğin mesleklerinden biri olacağına yönelik bir liste okuduğum geldi. Listenin ilgili bölümünde açıklama şu şekildeydi:

"Günümüzde oldukça önemli olan veri analistleri özellikle büyük veri konusunda yaptıkları çalışmalar ve gelişen teknolojilerle önem kazanmaya devam ediyorlar. Gelecekte internet of things (nesnelerin interneti), big data (büyük veri) gibi teknolojilerin bu uzmanlara duyulan ihtiyacı artırmasına kesin gözüyle bakılıyor."

Açıkçası bu haftaki tecrübemden sonra bu tahmine %100 katılıyorum. Big Data önümüzdeki yıllarda çok ama çok daha önemli hale gelecek. Ben şuraya yazayım da ileride "ben demiştim" derim.

Başlıktaki "big data"yı biraz açmam gerekirse;

"Big Data” yani Türkçesi “Büyük Veri” (Dev Veri de deniliyor), tanımı sadece “diskte çok fazla yer kaplayan veri” anlamına değil, aynı zamanda geleneksel yöntem ve araçlarla işlenemeyen veri anlamına da geliyor.Teknolojinin ilerlemesi, internetin gelişmesi ve sosyal medya devrimi sayesinde bilginin gücünün öne çıkması iş yapma şeklimizi kökten değiştirdi. Firmalar bir adım öne geçebilmek için fark yaratmak zorundalar. Bu yüzden artık en ufak bir bilginin bile ne kadar önemli olduğu anlaşılmış durumda."


PS. Şimdiden seneye aynı veriyi nasıl çekip düzenleyeceğim diye düşünmeye başladım bile...

Yazı yayımlandıktan sonra ek:

Yukarıdaki içeriği Linkedin hesabımda yayımladıktan sonra Sabancı Üniversitesi MBA programından arkadaşım Ergin Selim Gönen (https://www.linkedin.com/in/esgnn/) içerikle ilgili bir mesaj gönderdi. Kendisinin iznini alarak ilgili bölümünü paylaşıyorum:

Büyük veri ile ilgili yazını okudum, daha büyük dosyalarla çalışabilmek icin python programlama dilini öğrenmeni tavsiye etmek istedim.

Öğrenmesi hem kolay, hem de bir çok farkli iş için de kullanılabiliyor.


Veri analistligi ile iligili konu da ise yorumum şu, bugün şu anda Excel kullanmayı bilmeyen bir insanın bizim çalıştığımız alanlarda istihdam edilmesi nasil imkansızsa, bundan 3-5 yil sonra programlama dillerini bilmeyen insanların da istihdam edilmesi (giriş seviyesinde) o kadar zorlaşmaya başlayacak. O büyüklükte veri hacimlerini analiz edebiliyor olmak diğer işlere de (bizim yaptığımız) taşınacak, veri analistliği kavramı bugün tanımladığımızdan çok farklı bir noktada olacaktır.

5 Şubat 2018 Pazartesi

Bonus Card Kart Aidatı Nasıl Geri Alınır?

Takvimler 2017 yılı Kasım ayının son haftasını gösterirken Garanti Bankası Bonus kredi kartımın ekstresinde 104.50 TL’lik “yıllık üyelik bedeli” görünce duruma müdahale etme gereği duydum. Son yıllarda yoğunluktan üzerine pek düşemediğim kredi kartı aidatı ya da yıllık üyelik bedeli adı altında tarafımdan alınan bedelleri geri almanın zamanı gelmişti. Daha önce farklı bankalara karşı birçok kez başarıya ulaştığım gibi Garanti’den de yıllık üyelik bedelimi almıştım, şimdi bunu tekrarlamanın zamanıydı.



2014 yılına ilişkin başarı hikayem için:
2013 yılına ilişkin başarı hikayem için:

Yukarıda bahsettiğim yıllara ilişkin kart aidatlarını aldıktan sonra 2015, 2016 ve 2017 yıllarında olmak üzere tarafıma toplamda 285.50 TL yıllık üyelik bedeli yansıtılmıştı.

Bu tutarın iadesini istediğimi kendilerine açıkça ilettim ve "ne olacak bu kart aidatlarının durumu" diye sordum:
Aldığım olumsuz cevap sonrası ilk izin günümde ekstreler ve olumsuz cevap ile beraber soluğu İzmir Karşıyaka Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nde aldım. Başvurumu yaptım ve süreci beklemeye başladım. Bekleme süresi eskisine göre çok daha kısalmış durumda ve süreci e-devlet üzerinden de takip edebiliyorsunuz. Gerçekten büyük kolaylık.


Bu arada eğer Kaymakamlığa gitmekle uğraşmak istemezseniz oturduğunuz yerden başvurunuzu e-devlet üzerinden de yapabiliyorsunuz. Bu konuda hazırlamış olduğum içeriğe linkten ulaşabilirsiniz:
Dediğim gibi, süreç artık eskisine göre çok daha hızlı işliyor. E-Devlet üzerinden takip ettiğim süreç 27 Kasım 2017 tarihinde başladı ve 17 Ocak 2018 tarihinde karara bağlandı. 18 Ocak 2018 tarihinde de karar yazısı hazırlandı ve posta ile tarafıma 25 Ocak 2018 tarihinde tebliğ edildi. İşte karar belgesi:

Kararı aldıktan sonra twitter üzerinden Garanti'yeSor (https://twitter.com/GarantiyeSor) adlı Garanti Bankası twitter hesabına konuyu ilettim. Kararı banka şubesine teslim etmem gerektiğini söylediler. 2 Şubat 2018 günü kararı bankaya götürdüm, tarayıp Hukuk Birimlerine ilettiler. Aynı günün akşamı müşteri temsilcisi ile yaptığım görüşmede ödemenin onaylandığını, şubeye giderek muvafakatname imzalamam gerektiğini öğrendim. 5 Şubat 2018 tarihinde de şubeye gidip ilgili belgeyi imzaladım. Ardından twitter üzerinden gerekli işlemleri tamamladığımı ilgililere ilettim.


Bu mesajlar sonucunda da telefon ile bana ulaşan Garanti Bankası twitter ekibinden temsilci arkadaşımız kartıma iade işleminin gerçekleştiği bilgisini paylaştı. Kontrol ettim ve güzel haberi gözlerimle gördüm:

Demek ki neymiş, o kredi kartı üyelik bedelini bankalar istedikleri kadar yazsınlar, uğraşınca geri alınabilirmiş. Evet izin günümden kaybettim, yazıştım, telefonla konuştum, özetle vakit kaybettim ve yoruldum ama bugün bu yazıyı gururla hazırlayıp birilerine yol göstermiş olduğum için mutluluk yaşayabiliyorsam kazanan ben, kaybeden banka olmuş demektir. Ve buna kesinlikle değer…

Dilerseniz buradan Garanti Bankası'ndan 2019 yılında geri aldığım kart aidatıma ilişkin başımdan geçen tecrübemi de okuyabilirsiniz:

https://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/01/kredi-kart-uyelik-bedelimi-yine-geri.html

4 Şubat 2018 Pazar

İşini Kendi İşletmen Gibi Sahiplenmek Üzerine

Bu hafta içinde Philip Morris International’ın tepe yöneticilerinden birinin liderlik üzerine tecrübelerini anlattığı bir videoyu izleme fırsatı buldum. Üstüne basarak vurguladığı bir nokta vardı; lider işini kendi işletmesi gibi sahiplenmeli.

Çevremde gözlemlediğim liderlerin hep işlerini sahiplenerek, profesyonelliği sadece bir sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirmek olarak görmeyip başında oldukları ya da başında olmak istedikleri işi kendi işletmeleri olsaydı nasıl geliştirebilir, neyi daha iyi, daha katma değerli yapabilir diye kafa yoran kişiler olduğunu görüyorum. Hal böyle olunca, sistem de bu sahiplenmeyi ödüllendiriyor ve basamaklar bu liderleri zirveye taşıyor.


Ancak işini kendi işletmesiymiş gibi sahiplenmek herkese nasip olmuyor, bir başka deyişle herkes sorumluluğunu yerine getirirken bu sahiplenmeyi göstermeyi, yaşamayı tercih etmiyor. Yani bazılarımız işinin ve sorumluluklarının gereğini yerine getirirken belirli sınırların arkasında kalmayı tercih ediyor. Buna benzer bir örneği yakın zamanda tecrübe ettiğim bir olayla açıklamak isterim.

Geçtiğimiz günlerde hepsiburada.com üzerinden bir ütü ve bir ütü masası sipariş ettim. Alışveriş için çok sık kullandığım bu platformda alışkanlık sebebiyle adres olarak da her zamanki gibi ofis adresini verince büyük bir kolide gelen ütü masasını da ofisten eve taşımak zorunda kaldım. Ütü masasının olduğu koli bir hayli ağırdı, kan ter içinde kalsam da kolisine herhangi bir zarar vermeden eve getirmeyi başardım.  Evde koliyi açınca bizi bir sürpriz bekliyordu: kolide 2 tane ütü masası vardı. Kolinin üstündeki açıklamaya baktım, orada da 2 tane ütü masası olduğu yazıyordu. Önce kendimden şüphelenip gönderi adresinde yaptığım hatayı sipariş adedinde de yapabileceğimi düşünüp siparişimi kontrol ettim, herhangi bir hata yoktu, 1 adet ütü masası sipariş etmiştim.

Durumu fark edince bilgisayarı açıp müşteri hizmetlerine konuyla ilgili bir mesaj attım, durumu açıkladım, kendilerinin stoklarında bu sebeple bir noksanlık olacağını, ev adresime kargo yönlendirmeleri durumunda fazla olan ütü masasını evimden aldırabileceklerini ifade ettim. Hatta sistemde kayıtlı olmasına rağmen ev adresimi bir de bu mesaja  ekledim. Mesajın kendilerine iletildiği ve belirli bir süre sonra tarafıma dönüş yapılacağına dair otomatik mesaj geldi. Sonra ne mi oldu? Maalesef aradan geçen 6 günlük süre zarfında kimse benimle iletişime geçmedi.

Siparişin fazla geldiğini fark ettiğimde hemen müşteri hizmetlerine mesaj gönderdim.
Böyle bir durum eğer gönderdiğim mesajı değerlendiren kişi işini kendi işiymiş gibi sahiplenen birine ulaşsaydı, başka bir ifadeyle kişinin kendi işletmesi olsaydı eminim ki çok farklı olurdu. Benimle bir an önce temasa geçer, stoklarında belli bir değeri olan bu ticari malı tekrar stoklarına alabilmek ve bunun satışından gelir elde etmek için çaba gösterirdi. Ancak “profesyonellik” sınırları içerisinde kalan çalışan bu mesajı yeterince önemsemedi ve 6 gün boyunca açık kalan bu geri bildirimi 7. gün kapatmak durumunda kaldım.

Hepsiburada.com yetkilileri mesajıma kayıtsız kalınca iade sürecini başlattım.
Peki kapatıp ne mi yaptım? Bir iade talebi yarattım ve ürünün beklentimi karşılamadığını belirtip iade sürecini başlattım. Ardından ütü masasını bir kez daha taşımak zorunda kaldım, bu kez evden Aras Kargo şubesine götürdüm, orada ürünü tekrar paketleyip güzelce bantladıktan sonra hepsiburada.com’a gönderdim. Belirtilen süre içerisinde de kredi kartıma ücret iadesi gerçekleşti. Bu tutarın benim hakkım olmadığını bildiğim için de vakit kaybetmeden gelen tutar ile bağış yaptım.

İade işleminin gerçekleştiğini kredi kartımda görünce LÖSEV'e bağış gerçekleştirdim.
Buradan D-Market Elektronik Hizmetler Tic. A.Ş. yani hepsiburada yönetimine seslenmek isterim; işini sahiplenen çalışanlar müşteri memnuniyetinin ön planda olduğu rekabetçi sektörünüzde sizin fark yaratmanızı sağlayacaktır. Çalışanlarınızda bu bilinci geliştirmek için onları yönlendirmeli ve eğitmelisiniz. Belki belirli bir sürede kapanmayan müşteri geri bildirimlerini bir başka seviyedeki çalışanların izlemesi ya da sistemde kapanan müşteri geri bildirimleri için müşterilerden memnuniyet bildirimi istenmesi süreçlerin takip edilerek, performansın izlenmesi açısından fayda yaratacaktır. Aksi takdirde bu olayda yaşadığınız gibi stok noksanları sadece gelir tablonuzda bir gider kaydına sebep olmaz, bu durum müşteri kaybına sebep olursa o zaman sıkıntı hasılat kaybına yol açar. Bu da her işletmenin temel amacı olan kar maksimizasyonunun önündeki en büyük engeldir.

Sözün özü, işini sahiplenmek liderliğe giden yolun temel taşıdır. Kurumda bu zihniyet gelişince de kurum içinde bulunduğu rekabetçi piyasanın lideri olur.

*** İçerik yayınlandıktan sonra Hepsiburada Genel Merkezi'nden (0212 401 36 76) arandım. Karşımdaki yetkili gerekli incelemeyi yaptığını, müşteri hizmetlerine ilettiğim mesajın kendilerine ulaşmadığını, IT departmanı ile kontrol ettiklerinde hesabımda genel bir problem olmadığını ifade etti. Her ne olursa olsun bu sorunların bir bahane olmadığını ve yaşanan durumdan dolayı üzgün olduklarını belirtti. Bu şekilde geri bildirimlerin kendilerince çok önemsendiğini ve katkımdan dolayı teşekkür ettiklerini söyledi.

3 Şubat 2018 Cumartesi

Okan 4 Yaşında

Takvim 3 Şubat 2018’i gösteriyor. Bugün günlerden Okan’ımızın doğumgünü. Evimizin asi çocuğu bir yaş daha büyüdü. Aslında tek o değil, ben de onunla beraber büyüyorum. Yaş almak değil kastım, deneyim biriktirmek, tecrübelenmek. Babamı kaybettikten sonra kendimi erken olgunlaşmış, efendi statüsüne almış gibi hissetsem de asıl baba olunca, hatta baba olduğumu kabullenince “oldum” ben. Neyse bugün gündem ben değilim, Okan…

Tuhaf dünya işlerine kafayı yormadan trenlerinle, legolarınla oynayacağın, vapura binip, tramvayla gezeceğin, biz görmeden çikolataları midene indireceğin, bir Youtube videosu daha izlemenin mutluluğunu yaşarken adeta dünyadan kendini soyutlayıp herkese ve herşeye kendini kapatıp anı yaşayacağın keyifli bir yılın olsun oğlum… Zevklerin, tercihlerin ve isteklerin zamanla değişecek olsa da sen hep tat almaya, tadını çıkarmaya devam et oğlum. Büyürken içindeki o iyi çocuğu da koru Okan’ım… Kırılan oyuncakların olsun, umutların değil… Yarınlara iyilik sakla…

Bugün yağan yağmur gibi berrak, gördüğünde sevinçten çığlık attığın gökkuşağı gibi rengarenk  bir ömür dileğiyle…  

Hayatında hep bir kafiye olsun oğlum…

Nice mutlu yaşlar,

Oyun arkadaşın, Baban






2 Şubat 2018 Cuma

Philip Morris Yaşam'da Editörlük Tecrübem

"Söz uçar yazı kalır" deriz ya, ben de Philip Morris'te kendimce geleceğe kalacak bir içerik hazırlayıp şirketimiz çalışanlarına özel yayımlanan dergimizde editör köşesinde yayımlanmasını sağladım. Bir dönüşüm sürecinde olan şirketimizin gelecekte ulaşacağı noktaya giderken bugün değişim sürecini başlatmış olması beni oldukça heyecanlandırıyor. Sade bir çalışan olarak hissettiklerimi yazıya döktükten sonra bunun tüm Philip Morris çalışanları ile paylaşılmış olması bana gurur verdi. Bu yazıyı hazırladığım Cumartesi sabahı Starbucks'ta yazarken yaşadığım keyif ve heyecanın sonucunda böyle bir çıktısının olması memnuniyet verici. Değer verdiğim iş arkadaşlarımdan da bu konuda güzel geri bildirim almakta kendimi iyi hissettirdi.

Bu hatırayı saklayıp, üzerinden zaman geçtikten sonra ileride değerlendirmek benim için çok değerli olacak.




Merhaba dönüşüm yolcuları,

Öncelikle bu köşede yazma fırsatı bulduğum için hem çok mutlu hem de bu fırsatı sunan Kurumsal İlişkiler departmanımıza ve köşesini benimle paylaşan Eren Çelebi’ye müteşekkir olduğumu belirtmek isterim. Konuk editör olmak için Eren ile iletişime geçtiğimde aklımda sizlerle Philip Morris Türkiye olarak son dönemde sektörde elde ettiğimiz başarılardan bahsetmek vardı. Uzun uzadıya yıllar itibarıyla kurumlar vergisi rekortmenleri listesindeki yerimize, ihracattaki konumumuza, en iyi işveren ödülünü alışımıza atıfta bulunup başarı hikayelerimizle ve kazanılan ödüllerle gurur duymamıza aracı olmayı düşünmüştüm.

Ardından aklımdakileri yazıya dökmeye hazırlandığım dönemde PMI Yönetim Ekibinin Dubai’deki toplantısı gerçekleşti. Başta CEO’muz André’nin ilham verici video içerikleri olmak üzere yönetim ekibinin işaret ettiği konuları JAM sayfasında inceleyince, geçmiş başarı öykülerinden ziyade önümüzdeki dönemde imza atacağımız muhteşem başarılara yoğunlaşmaya karar verdim. Malum, şimdiye kadar yaptıklarımız bizi buraya getirdi ama buradan ileriye ancak farklı şeyler yaparak gidebiliriz; işte tam da bu yüzden değişmek ve dönüşmek gerekir.

Bir çalışan olarak transformasyon, yani dönüşüm ya da Enrique’nin Temmuz ayındaki iç iletişim toplantısında kullandığı deyimle trust-formation beni heyecanlandırıyor ve bu yolculuğun sonunda şirketimizin ve bizlerin “kazanan” olarak çıkacağımıza gönülden inanıyorum. 2016 yılı verilerine göre, 180 ülkede faaliyet gösteren, 800 milyar adet sigarayı 150 milyon yetişkin sigara tüketicisine ulaştıran dev bir organizasyonuz ve artık hepimiz aynı yöne doğru bir yolculuğa başladık. Bu yolculukta bazılarımız biraz önde, bazılarımız biraz daha geride ama aynı amaçla dumansız dünyaya yolculuğumuzu sürdürüyoruz. 2008 yılından itibaren 3 milyar doları aşan yatırım yaptığımız ve önümüzdeki dönemde 1.7 milyar dolar daha yatırım planladığımız riski azaltılmış ürünler halihazırda 25’ten fazla ülkede satışta. PMI’ın 2017 3.çeyrek raporunda paylaşılan araştırmalar, 3.7 milyondan fazla insanın sigaradan iQOS’a geçiş yaptığını ve her gün 8 bin kişinin daha bu geçişi gerçekleştirdiğini gösteriyor. Özetle transformasyon bizimle birlikte tüm dünyada yaşanıyor.

Bu dönüşüme kayıtsız kalmak tabi ki de mümkün değil. Dünyanın en saygın yatırım bankacılarından “Goldman Sachs” geçtiğimiz Eylül ayında yayımladığı raporunda Philip Morris’i global tütün endüstrisinin “ezber bozan”ı olarak tanımladı. Bu tanımı yaparken iQOS platformunun arkasındaki bilimsel araştırmalardan ticari stratejisine kadar sahip olduğu kalite unsurunu referans gösterdi ve yatırımcılarına Philip Morris hisselerini önerdi.

PMI’ın Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik Raporu’nda 2025 yılında satışlarımızın en azından %30’unun dumansız ürünlerden oluşmasının hedeflendiği belirtilmiş. Bu hedefe ulaşmak için şimdiye kadar yaptıklarımızdan farklı şeyler yapmamız gerekiyor. Marshall Goldsmith’in dediği gibi “Seni buraya getiren şeyler, oraya götürmeyecek”. Hedefimize ulaşmak için bir kültürel değişim gerektiriyor. PMI Yönetim ekibinin toplantısında da altının çizildiği gibi, şirketler endüstrileri değiştirmez, insanlar değiştirir. Şirketimizin en büyük varlığının insanlar yani bizler olduğunu aklımızdan çıkarmayıp potansiyelimize ulaşmak için kültürel değişimi gerçekleştirmeliyiz. Bundan böyle müşteri odaklı yaklaşımımızla beraber süreçlerimizi yalınlaştırıp en etkin yöntemlerle çalışmayı kendimize ilke edinmeliyiz.  Disruptive innovator”ı dilimize yıkıcı yenilikçiler olarak tercüme edersek, her birimiz basit yöntemler bularak daha önce yürünmemiş yollardan başarıya gidecek, iyi tanıdığımız tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap verecek, sorunlara öncekilerden daha iyi çözümler bulacak, değişen dünyaya ayak uydurup başarıyı yakalarken öncekilerden farklı yöntemler kullanacak macera dolu bir yolculuğun yıkıcı yenilikçileriyiz. İyi yolculuklar… 

Volkan YORULMAZ

Kıdemli Vergi Analisti

Not: Yukarıda paylaşılan finansal verilerin hepsi kamuya açık olan PMI’ın Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik Raporu’ndan ve 2017 3. Çeyrek Finansal Raporundan alınmıştır.


Google adsense

Analytics