7 Mayıs 2009 Perşembe

Kayıt Dışı Değil Vergi Dışı Ekonomi

Vergiportalındaki güncel blogumu gururla sunarım: konu vergi pek bir tanıdık sanki :)


Gündeminin gözde konularından biri olan “kayıt dışılık” konusunu özellikle siyasiler sıklıkla gündeme getirirler ve GSMH’mızın gerçeğin yarısını bile göstermediğini iddia etmekteler. Belirtmek isterim ki pek çok kişi kayıt dışılıkla GSMH kayıtları dışında kalmış geliri kastetmekte ve bunu vergi kaydına girmemiş kazançla eş tutmaktadır. Kavram kargaşasını önlemek için önce milli gelirin nasıl hesaplandığını bakmak gerekir.

Milli gelir başlıca üç biçimde hesaplanır.

(I) Üretim değerleri fiyat cinsinden toplanarak bir hesaplama yapılır. Ülkede belirli bir dönem içinde üretilen bütün mal ve hizmetleri fiyatları cinsinden toplarsanız milli gelire ulaşırsınız.

(II) İkincisinde üretim faktörlerinin (emek, doğal kaynaklar, sermaye ve teşebbüs gücü) bir yıl içinde elde ettiği gelirler (ücret, rant, faiz ve kâr) toplanarak sonuca ulaşılır. (Sonra bunun üzerine bazı ekleme ve çıkarmalar yapılarak GSMH'ya varılır). Şimdi bunu denklemlerle ifade etmeye çalışalım:

Ücretler + Rant + Faiz + Kâr = Milli Gelir - Dolaylı Vergiler + Sübvansiyolar = Safi Milli Hasıla + Amortismanlar = GSYİH + Yurtdışı Net Faktör Gelirleri = GSMH

(III) Milli gelirin üçüncü hesaplanma yönteminde harcamalardan giderek hesaplama yapılır. Önce ekonomide bir yıl içinde yapılmış tüketim (C), yatırım (I), devlet (G) harcamaları ve net ihracat geliri (X - M) toplanarak GSMH bulunur. Buradan bu kez yukarıdaki işlemlerin tersi yapılarak milli gelire ulaşılır. Bunu da denklemler yardımıyla gösterelim:

C + I + G (X - M) = GSMH - Yurtdışı Net Faktör Gelirleri = GSYİH - Amortismanlar = Safi Milli Hasıla + Subvansiyolar-Dolaylı Vergiler = Milli Gelir.

Milli gelirin üretim faktörlerinin gelirinden giderek hesaplanan ilk şeklini ele alalım:

Milli Gelir = Ücretler + Rant + Faiz + Kâr.

Buradan kayıt dışılığı formüle etmemiz mümkün. Her bir kalemi kayıt içi (Kİ) ve kayıt dışı (KD) olarak ikiye ayıralım. Bu durumda denklemimiz şöyle olacak:

Milli Gelir (Kİ) + MG (KD) = Ücretler (Kİ) + Ücretler (KD) + Rant (Kİ) + Rant (KD) + Faiz (Kİ) + Faiz (KD) + Kâr (Kİ) + Kâr (KD)

Şimdi bu denklemde kayıt dışı olabilecek gelir unsurlarına bakalım. Kamu görevlilerinin ücretlerinde söz konusu olmayan kayıt dışılık özel kesimde iki türlü olabilir:

(I) Çalışanın kayıt dışı tutulması yoluyla hem vergi hem de sosyal güvenlik priminin GSMH hesabı dışında bırakılması,

(II) Çalışanın ücretinin bir bölümünün kayıt dışı bırakılması sonucu vergi kaybına ve bu yolla GSMH'nın düşük gösterilmesine neden olunması.

Rant gelirlerinde kayıt dışılık büyük ölçüde ev sahiplerinin evlerini kiraya verdikleri halde bunu vergi dairesine beyan etmemeleri sonucu doğar. Bunun Türkiye gibi vergi denetiminin zayıf olduğu ülkelerde yüksek tutarlara varması söz konusudur. Bu denklemde en düşük kayıt dışılık faiz kalemindedir.[1] Çünkü faizler bankalarca ödenirken stopaja tabi tutulmakta ve vergisi yatırılmaktadır. Buradaki kayıt dışılık yalnızca tefecilik olaylarında ortaya çıkar o da sınırlıdır. Kâr kaleminde de kayıt dışılık yüksektir. Burada da tümüyle kayıt dışı kalmak söz konusu olabileceği gibi kayıt içindekilerin kayıt dışı işlemleri de söz konusu olabilmektedir. Demek ki kayıt dışı ekonomi açısından en masum kalem her konuda en fazla eleştiri alan hatta “günah” bulunan faiz kalemidir.

Bu kayıt dışılıkların kayda giriş şeklini inceleyelim. Herhangi bir işyerinde çalışan bir ücretlinin yarı ücretini kayıt içi yarı ücretini de kayıt dışı olarak aldığını, kendisine kayıt dışı olarak verilen ücret bölümünün patronu tarafından kayıt dışı kârla sağlandığını varsayalım. Ve yine düşünelim ki bu ücretli her ay kayıtlı olarak aldığı paranın tümünü harcıyor, kayıt dışı olarak aldığı paranın tümünü de tasarruf ediyor. Bu durumda tasarruf ettiği parasını nerede sakladığı önem kazanır. Bu ücretli, tasarrufunu bankaya yatırıyorsa bu aşamada o para kayda giriyor ve ücret olarak elde edilene göre daha düşük miktarda faiz olarak milli gelir hesaplarına yansıyor demektir.

Ücret için yaptığımız bu kurgulama aynı şekilde diğer gelir türleri için de geçerli. Dolayısıyla herhangi bir üretim faktörünün gelirini elde ederken kayıt dışı kalması söz konusu olsa bile o geliri harcarken ve onun harcamasını gelir olarak elde eden üretim faktörünün bu geliri harcarken kayda girmesi söz konusudur.[2]
Milli gelir harcamalar yönünden hesaplandığında karşımıza Y = C + I + G + (X - M) denklemi çıkar ve burada gelir olarak kayda girmemiş olan kazançlar harcama olarak kayda girer. Milli gelir hesapları harcamalar yöntemiyle tahmin edilen bir ekonomide, kayıt dışılık, iddia edildiği kadar büyük olamaz. Bunun aksini ortaya koyan iddiaların dayanağı olan anketler işin hep gelir yönünden kayıt dışılığı üzerine kuruludur. Oysa milli gelir harcamalar yönünden hesaplandığı sürece kayıt dışılık, milli gelir hesaplarına çok daha az yansır. Kayıt dışılık, bu anlamda, kayıt dışı olarak elde edilen gelirin yurtiçi bankalar dışında tutulan bölümüyle sınırlı kalır.

Sonuç olarak; harcamalar üzerinden GSMH hesabı yapan bir ekonomide milli gelir açısından kayıt dışılık hiçbir zaman söylendiği kadar yüksek olamaz. Yüksek olan vergi dışılıktır. Bu ikisini birbiriyle karıştırmamak gerekir.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Eğilmez, Mahfi, Ekonomi Politikası, Remzi Kitabevi, 2008, 12. Baskı, sf. 135

[2] Kumcu, Ercan, İstikrar Arayışları, Doğan Kitap, 2000, sf. 58

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics