10 Nisan 2021 Cumartesi

2010 Yılından Bugüne: Volkan Yorulmaz

Bilgisayarımın masaüstünde bir süredir beklettiğim bir pdf dosyası vardı, adı: "lacivert_EkimKasimAralik2010turkce.pdf" Pandemi sebebiyle evde gereksiz herşeye vakit bulduğum bu haftasonunda bu dosya içerisindeki bir içeriği buraya taşımak için de fırsat buldum. Bundan 11 yıl önce yayınlanmış olan Sabancı Üniversitesi Lacivert Dergisine o dönem için "başarı hikayem"i anlatmışım. "Kimse okumazsa ben okurum" diye çıktığım bu blog yolculuğunda zaten herşeyden önce kendim için hatıralar biriktiriyorken, 2010 yılında anlattıklarımı da buraya taşımazsam olmaz diye düşündüm. Ne günler, ne hayaller...

Bazen insanın kısmetinde bir şey varsa o er ya da geç oluyor. ÖSS’den sonra çeyrek burs kazandığım Sabancı Üniversitesi’ne patlayan 2001 ekonomik krizi sebebiyle gidemediğim için içimde uhde kal­mıştı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okumaya başladım. Ama o dönem Sabancı Üniversitesi’ni o kadar çok araştırmıştım ki adeta aklım orada kalmıştı. Dört senelik lisans eğitimimin henüz ikinci senesindeyken kendime Sabancı Üniversitesi’nde MBA eğitimi alma hedefini koymuştum. Bu doğrul­tuda yetkinliklerimi geliştirmeye özen gösterdim. Dördüncü sınıfa geldiğimde programa kabul edilmek için gereken TOEFL, GMAT, LES gibi sınavlara girmiş, hocalarımdan tavsiye mektuplarımı almış ve yazdığım niyet mektubu ile kabul için mülakat görüşmelerini bekli­yordum. Neyse ki mülakat görüşmeleri sancılı geçmedi ve annemin doğum günü olan 1 Temmuz 2005 günü kabul edildiğimi öğrendim ve O’na da güzel bir hediye vermiş oldum.

Heyecanlı geçen 2005 yazından sonra dönem başladı. Farklı disip­linlerden ve kültürlerden insanlarla bir arada olacağım, iş hayatına yönelik yoğun bir programın içerisinde buldum kendimi. Zorunlu müfredat cangılında kol kola ilerlerken, cehalet ve beceriksizlik ba­taklıklarından güneşle yıkanan uzmanlık ve fırsat tepelerine çıkar­ken birbirimize destek olacaktık. Uluslararası ilişkiler eğitimimde al­dığım sözel ve teoriye yönelik derslere göre daha çok uygulamaya yönelik ve takım çalışmasına yönlendiren dersler zorlayıcı ancak ge­lişimim için kesinlikle çok faydalıydı. Aynı zamanda oda arkadaşımın Belçika’lı bir Exchange öğrencisi olması da İngilizce pratiğim için bulunmaz bir fırsattı.

MBA programındaki birinci senemin sonunda bu kez Company Acti­on Project heyecanı sarmıştı. Programın ikinci senesinde haftanın i­ki günü tam zamanlı olarak bir şirket için proje hazırlayacak olmak bizler için hem öğrendiklerimizi uygulama fırsatı bulmak hem de mezuniyet sonrası iş bulabilmek için çok önemli bir imkandı. İkinci senemin başında İş Yatırım için proje geliştirmeyi tercih ettik. O dö­nemin yeni ve popüler konusu olan türev ürün geliştirme üzerine seçtiğimiz projemiz sayesinde takım arkadaşlarımla çok iyi dostluk kurmamızı sağlamasının yanında bizler için iş hayatına atılan ilk cid­di adım olması açısından da büyük bir avantaj oldu.

MBA’deki son sömestrde bu kez iş bulma telaşı başlamıştı. İzmir’li olduğum ve İzmir dışında yaşamak istemediğim için sınıf arkadaşla­rıma göre iş bulma konusunda işim biraz daha zor gözüküyordu. Neyse ki korktuğum gibi olmadı. Son sınıfta Türk Vergi Sistemi der­sime giren Yeminli Mali Müşavir Faruk Sabuncu sayesinde dünyanın en iyi denetim firması PriceWaterhouseCoopers’ı tanıma fırsatım oldu. Kendisi aynı zamanda şirket ortağı olan hocamız bizi BJK Plaza’da ağırladığı bir gün İzmir’de de ofislerinin olduğunu söyledi. O gün ciddi ciddi bu firmada çalışmayı istedim. İşe alım sürecini takip ettim ve sürecin olumlu devam etmesi sonucunda Mayıs 2007’de teklif aldım.

Teklifi aldım ama aldığım teklif İzmir için değil İstanbul içindi. O an ki heyecan ve askere gitme endişesi ile çok fazla düşünmeden kabul ettim ama daha sonra içime ailemden ayrı yaşayacak olmak içime sinmemişti. Yaz tatilinin sonunda eğitim öncesi istenilen evrakları tes­lim etmek için İzmir ofise giderken telefonum çaldı ve İzmir ofis için bir kişilik pozisyon açıldığını, istersem değerlendirebileceğimi söyledim. Cevabım çok netti: “Yoldayım, hemen imza atmaya geliyorum!”

Denetim firmalarını bilmeyenler için anlatmam da fayda var. Ortam aynen üniversitenin devamı gibi. Yaş ortalaması çok düşük, dolayı­sıyla çalıştığınız kişiler sizin yaş seviyenizde olduğu için çoğu zaman birbirinizi iyi anlayabiliyorsunuz. Sürekli bir yoğunluk ve deadline’lar söz konusu. Bu nedenle ofiste ya da evde geç saatlere kadar lapto­pınızla çalışmak işin büyük bir parçası. Sürekli olarak bir bilgi bom­bardımanına tutuluyorsunuz. Bunlardan ne kadarını alabilirseniz ka­riyer yolunuza o kadar donanımlı devam ediyorsunuz.

PwC’nin İzmir ofisinde Vergi Departmanında takım şefi (Senior As­sociate) olarak çalışıyorum. Bu aralar üçüncü senemi devirmek üze­reyim. Geçtiğimiz ay Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir ünvanına haiz oldum. Erken yaşta bu ruhsatı almak kariyerim için önemli bir açılım olacak diye umut ediyorum. Kendimi sektörde farklılaştırabil­mek adına, SPK’nın düzenlediği sınavlara girip Sermaye Piyasası Fa­aliyetleri İleri Düzey Lisansı’nı bu ay aldım. Önümüzdeki süreçte Ba­ğımsız Denetim lisansını da almayı hedefliyorum.

2010 yılında Sabancı Üniversitesi’nde öğrenci danışmanlığı da yap­maya başladım. Hiç tanımadığım öğrenci arkadaşlarla mail vasıta­sıyla tanışıp onlarla fikir alışverişinde bulunmak gerçekten çok ke­yifli. İşim gereği pek çok firmaya denetim için gidip, farklı iş yapıla­rını görme fırsatım oluyor. Bunu yaparken edindiğim tecrübeleri genç arkadaşlarımızla paylaşmak ve onlara biraz olsun faydalı olmak beni gerçekten tatmin ediyor.

Sabancı Üniversitesi mezunu olarak gerçekten gurur ve onur duyu­yorum. Okula duyulan saygı da gerçekten doğru bir tercih yaptığımı bana her zaman hissettiriyor. Öyle ki, askerliğimi yaparken ya da ge­ce bir trafik kontrolünde bile bana faydası dokunabiliyor.

Tüm mezunlara ve öğrenci arkadaşlara çalışmalarında başarılar dili­yorum, sevgilerimle…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder