dalai lama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dalai lama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Aralık 2017 Cuma

Başarısızlıklardan Ders Çıkarma

Başarısızlıklardan Ders Çıkarma ile ilgili Harvard Business Review'de yayımlanan bir makaleyi okuma fırsatı buldum. Üzerinde düşünüp, bir şeyler de paylaştım. Uygun olan kısmını buradan da yayımlamak isterim.

Söz konusu “Başarısızlıklardan Ders Çıkarma” olunca aklıma Dalai Lama’nın “if you lose, don’t lose the lesson” sözü geliyor. Google translate’e göre çevirisi “Kaybedersen, dersi kaybetme”.  Buna benzer bir söz de Nelson Mandela tarafından söylenmiş: “I never lose, I either win or learn”. Bunu da “Asla kaybetmem, ya kazanırım ya da öğrenirim” diye çevirebiliriz.



Her zaman başarılar hakkında yazılır da, başarısızlık hakkında pek yazılıp çizilmez. Dün gece Kayıt Saklama Gereksinimi (VUK 431) hizmeti veren SAP partnerı firmaları araştırırken, pek çoğunun websitesinde havalı “başarı hikayelerimiz” bölümleri gördüm, acaba en azından kendi içlerinde aynı şekilde başarısızlıkları da gündeme getirdiler mi diye merak etmedim değil.

Makalenin yazarı Amy C. Edmondson pek çok organizasyonda liderlerin iki temel yanlış yaptıklarını söylüyor:
  • Birincisi hataların toptan kötü olduğuna inanmak,
  • İkincisi ise hatalardan öğrenmenin kendiliğinden gerçekleşeceğini zannetmek.

[İlgili bölüm: First, failure is not always bad. In organizational life it is sometimes bad, sometimes inevitable, and sometimes even good. Second, learning from organizational failures is anything but straightforward. The attitudes and activities required to effectively detect and analyze failures are in short supply in most companies, and the need for context-specific learning strategies is underappreciated.]


Etkisi küçük ya da büyük olsun her hata acı verir. Hatalara karşı her birimizin tutumu farklı olsa da çoğumuz için hataya kayıtsız kalmak mümkün değildir. Ama asıl önemli olan bu acıyı atlatıp yaşanan başarısızlığın en iyi öğretici olduğunu en baştan kabul edip, bu başarısız denemenin, başarıya giden yolda en iyi rehber olduğunu hatırlayıp ders çıkarabilmektir.
Edmondson makalesinde bir projenin başında ne kadar çok hata yapılırsa o kadar çok alternatifin de denenmiş olacağını anlatıyor. Her yanılgının aslında yapılan işi gözden geçirme fırsatı sağlayacağı için paha biçilmez olduğunu ifade ediyor.
Bence hata yapma hakkı tanınan birey, elini taşın altına koyar, daha çok dener, daha fazla inisiyatif alır, daha fazla yönetime katılır ve yenilikçi yollar bulmak için daha girişimci olur. Hiç hata yapılmayan ortamların ne derece katılımcı olduğu, statükoyu ne kadar sorguladığı, seçenekleri ne derece zorladığı ya da bilineni aşmaya ne kadar hevesli olduğu gözden geçirilmelidir.

24 Ekim 2015 Cumartesi

Korkulardan Özgürleşmek

19 ve 21 Ekim 2015 tarihlerinde üçer saatlik iki seans halinde İsmail Barış Özpazarcık hocamızın liderliğinde ve eşi Arzu Özpazarcık’ın asistanlığında “Korkulardan Özgürleşmek” adlı eğitimi Philsa Kişisel Gelişim Kulubü (KARMA) üyeleri olarak aldık.

Eğitime zihnin kurgu ürettiğini anlatarak başlayan hocamız; eğitim süresince beyin sistemini tanıyarak, yarattığı senaryolardan nasıl çıkabileceğimizi ve kendimizi yönetme tekniklerini paylaşacağını söyledi. Ardından da hepimizden korkularımızı ifade etmemizi istedi, bunları tahtaya yazdıktan sonra tekniğini anlatmaya ve uygulamaya başladı.


Eğitimden geriye bakın bende neler kaldı?

İnsan doğduğunda “yüksek ses” ve “düşme” korkusu ile doğar. Bunlar dışında kalan korkular, bizim yaşam yolculuğumuzda kaydettiğimiz/öğrendiğimiz durumların sonucudur. İnsan korkuları öğrenir, iyi niyetle kaydeder ve satın alır. Özetle bu iki korku dışındaki tüm korkularımız bizim bir şekilde öğrendiğimiz, kaydettiğimiz ve satın aldığımız illüzyonlardır.

Stres, kaygı (henüz başımıza gelmemiş, gelecekte olmasından korktuğumuz şeyler) ve korku durumlarında o ruh halinden çıkıp, kendimize dışarıdan bakmamız gerekmektedir. Durum kontrolümüzde ise kontrol dışında kalmadan durumdan çıkıp değerlendirmemiz gerekir. “Dışarıdan Bakmak” işte budur.

Birey geçmişte yaşanan şeyleri uzaklaştırabilir. Tıpkı bilgisayardaki gibi sevmediğimiz/olumsuz şeyleri masaüstüne taşımak yerine temizlemeyi ve çöp kutusuna göndermeyi tercih etmeliyiz.

Geçmişle bağlantılı korkularımız için uygulayacağımız teknikte kendimize sormamız gereken temel sorular şöyledir:
  • Stres kaynaklı bir durum var mı?
  • 1-10 arasındaki değeri kaç?
  • İçinde misin? Dışında mısın?
  • Dışına çık ve ne kadar uzakta olduğunu söyle.
  • Şimdi 1-10 arasındaki değeri kaç?
  • Bu durum kontrolünde mi? Bundan ne öğrendin?
Kendimize bu soruları sorduktan sonra o korkuyu bedenimizin gerisine gönderiyoruz. Ardından 1-10 arasındaki değerini kendimize sorduğumuzda bunun düştüğünü fark ediyoruz.

Eğitimin ilk gününde birbirinden güzel özlü sözlerle yeri geldiğinde konular da pekişti:

Olayı unut, dersi tut. – Dalai Lama
Geçmişin en güzel yanı, geçmişte kalmasıdır.
Pembe bir fili hayal etmeyin. (Biliyorum ki siz de hayal etmeye başladınız bile…)


Eğitimin ikinci gününde düşüncelerimizin aslında algının ürünü olduğu gerçeği üzerinde durduk. Algı seviyemiz korlularımızı yaratır. Zihin başımıza gelenleri iyi ya da kötü mü diye sorgular ve genelleyerek insan ve olayları yargılar. Bunun sonucunda kendi düşüncesini doğru zanneder. Böylece kişi zanla yaşar ama aslında bu bir illüzyondur.

İnsanlar ne istemediğini ifade ederken rahattır ama ne istediğini ifade ederken çok zorlanır. Olumsuz duyguyu kontrol altına almak zordur ama gereklidir.

İki günlük eğitimin benim için en vurucu yanı son gün üzerinde çalıştığımız “yeni yazılım programı”ydı.

Korku düzleminden akılcıl düzleme geçiş yaptığımız bu çalışmada önce:

“… korkusunu düşününce aklına ne gibi olumsuz düşünceler geliyor?” diye soruyoruz. Sonra

“başka?”

“daha başka?”

“daha başka?”

diye devam ederek tüm korkuları sıralıyoruz. Tüm bu sıraladığımız korkular bizim “düşünce virüsleri”miz. Bu düşünce virüslerinin her birini akılcıl bir şekilde sorgulayarak özgürleşmemiz gerekir. İşte bunun içinde korku düzlemimizdeki her bir korkumuz için aşağıdaki “resetleyen sorular”a başvuruyoruz:

Bu doğru mu? Kesinlikle gerçek olabilir mi?


Bu düşünce başkaları için de gerçek mi?


Bu düşünce amaç ve hedeflerin için doğru mu?


Bu düşünce sana kendini iyi hissettiriyor mu?


Bu düşünceye odaklanınca iç dünyanda nasıl tepki veriyorsun?


Bu düşünce senden alınsaydı, olmasaydı, nasıl bir insan olurdun? (vizyon oluştur)

Bu sorulara içtenlikle cevap vererek korkularımızı dönüştürmek bizim elimizde. Kendi kendimizin ya iyi bir dostu ya da düşmanı olacağız. Şimdi bir şeyleri değiştirme zamanı!

Google adsense

Analytics