kaygı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kaygı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2017 Pazar

Pause Tuşuna Basar Mısınız?

Akıp giden zamanın içerisinde anı durdurup nerede olduğunu ya da nereye gittiğini sorguluyor musun? Yoksa sen de o bitmek tükenmek bilmeyen yapılacak listeleri ve hedeflerin yetişmesi için nefes almadan, sağına soluna bakmadan çalışanlardan mısın? Ya da “umurumda mı ki bu dünya” diye uzun hava çeken sen misin? Hangisi olursan ol, bir ara bir dinlen, rölantiye al motoru, izin ver devri biraz düşsün… İçindekini dinle, onun biriktirdiklerini toparlamasına ve dışarıya atmasına izin ver. Ancak böyle yaparsan çıkabilirsin önünde o dimdik yokuşları. Yok benim zamanım demeye devam edersen, ya o yokuşu çıkarken boğarsın motoru ya da yokuşun yanındaki kestirme rampayı kaçırırsın gözlerinden. İşte bu yüzden ayır kendine de biraz zaman, hani o toplantılara, toplantıda aldığın notlara, yapman gereken rutin işlerine, geliştirmeye çalıştığın o projene ayırdığın gibi. İnan onlar kadar zaman ayırmasan da olur, biraz dinlendir kendini sadece…

Tanırsın sen kendini, bilirsin sana neyin iyi geleceğini… Belki yazıp içini dökersin benim gibi, belki de bu hiç sana göre değildir, seçersin doğada yürümeyi… Ya da o en sevdiğin müziği dinlersin, belki de ne zamandır ertelediğin hobine vakit ayırırsın. Belki hiç görmediğin ama hep merak ettiğin bir yere gider, instagram için değil de kendin için hatıralar biriktirirsin. Belki de ruhunu dinlendirmenin yolunu ibadette bulursun. Aklıma gelmeyen daha nice alternatifin de olacağından eminim. Tek derdin benim unuttuğum ama sana iyi gelecek o şeyi bulmak ve ona vakit ayırmak olsun.

Bu bahsettiğimi yaparsan kazanan sen olursun. Zaman kaybederim diye düşünürsen eğer şimdiye kadar bunu yapmadığında da o yapılacaklar listendeki satırların azalmadığını hatırlatırım sana. Senden yine onlarca hedefi tutturmanı beklerken birileri bir PAUSE tuşuna bassan oyunu kaybetmezsin. Belki de o arayı vermek için şimdi en doğru zamandır, ne dersin?
Yukarıdaki yazıyı havuzun kenarında yazdıktan sonra bilgisayarımı kapatıp bu manzarayı ölümsüzleştirdim...

24 Ekim 2015 Cumartesi

Korkulardan Özgürleşmek

19 ve 21 Ekim 2015 tarihlerinde üçer saatlik iki seans halinde İsmail Barış Özpazarcık hocamızın liderliğinde ve eşi Arzu Özpazarcık’ın asistanlığında “Korkulardan Özgürleşmek” adlı eğitimi Philsa Kişisel Gelişim Kulubü (KARMA) üyeleri olarak aldık.

Eğitime zihnin kurgu ürettiğini anlatarak başlayan hocamız; eğitim süresince beyin sistemini tanıyarak, yarattığı senaryolardan nasıl çıkabileceğimizi ve kendimizi yönetme tekniklerini paylaşacağını söyledi. Ardından da hepimizden korkularımızı ifade etmemizi istedi, bunları tahtaya yazdıktan sonra tekniğini anlatmaya ve uygulamaya başladı.


Eğitimden geriye bakın bende neler kaldı?

İnsan doğduğunda “yüksek ses” ve “düşme” korkusu ile doğar. Bunlar dışında kalan korkular, bizim yaşam yolculuğumuzda kaydettiğimiz/öğrendiğimiz durumların sonucudur. İnsan korkuları öğrenir, iyi niyetle kaydeder ve satın alır. Özetle bu iki korku dışındaki tüm korkularımız bizim bir şekilde öğrendiğimiz, kaydettiğimiz ve satın aldığımız illüzyonlardır.

Stres, kaygı (henüz başımıza gelmemiş, gelecekte olmasından korktuğumuz şeyler) ve korku durumlarında o ruh halinden çıkıp, kendimize dışarıdan bakmamız gerekmektedir. Durum kontrolümüzde ise kontrol dışında kalmadan durumdan çıkıp değerlendirmemiz gerekir. “Dışarıdan Bakmak” işte budur.

Birey geçmişte yaşanan şeyleri uzaklaştırabilir. Tıpkı bilgisayardaki gibi sevmediğimiz/olumsuz şeyleri masaüstüne taşımak yerine temizlemeyi ve çöp kutusuna göndermeyi tercih etmeliyiz.

Geçmişle bağlantılı korkularımız için uygulayacağımız teknikte kendimize sormamız gereken temel sorular şöyledir:
  • Stres kaynaklı bir durum var mı?
  • 1-10 arasındaki değeri kaç?
  • İçinde misin? Dışında mısın?
  • Dışına çık ve ne kadar uzakta olduğunu söyle.
  • Şimdi 1-10 arasındaki değeri kaç?
  • Bu durum kontrolünde mi? Bundan ne öğrendin?
Kendimize bu soruları sorduktan sonra o korkuyu bedenimizin gerisine gönderiyoruz. Ardından 1-10 arasındaki değerini kendimize sorduğumuzda bunun düştüğünü fark ediyoruz.

Eğitimin ilk gününde birbirinden güzel özlü sözlerle yeri geldiğinde konular da pekişti:

Olayı unut, dersi tut. – Dalai Lama
Geçmişin en güzel yanı, geçmişte kalmasıdır.
Pembe bir fili hayal etmeyin. (Biliyorum ki siz de hayal etmeye başladınız bile…)


Eğitimin ikinci gününde düşüncelerimizin aslında algının ürünü olduğu gerçeği üzerinde durduk. Algı seviyemiz korlularımızı yaratır. Zihin başımıza gelenleri iyi ya da kötü mü diye sorgular ve genelleyerek insan ve olayları yargılar. Bunun sonucunda kendi düşüncesini doğru zanneder. Böylece kişi zanla yaşar ama aslında bu bir illüzyondur.

İnsanlar ne istemediğini ifade ederken rahattır ama ne istediğini ifade ederken çok zorlanır. Olumsuz duyguyu kontrol altına almak zordur ama gereklidir.

İki günlük eğitimin benim için en vurucu yanı son gün üzerinde çalıştığımız “yeni yazılım programı”ydı.

Korku düzleminden akılcıl düzleme geçiş yaptığımız bu çalışmada önce:

“… korkusunu düşününce aklına ne gibi olumsuz düşünceler geliyor?” diye soruyoruz. Sonra

“başka?”

“daha başka?”

“daha başka?”

diye devam ederek tüm korkuları sıralıyoruz. Tüm bu sıraladığımız korkular bizim “düşünce virüsleri”miz. Bu düşünce virüslerinin her birini akılcıl bir şekilde sorgulayarak özgürleşmemiz gerekir. İşte bunun içinde korku düzlemimizdeki her bir korkumuz için aşağıdaki “resetleyen sorular”a başvuruyoruz:

Bu doğru mu? Kesinlikle gerçek olabilir mi?


Bu düşünce başkaları için de gerçek mi?


Bu düşünce amaç ve hedeflerin için doğru mu?


Bu düşünce sana kendini iyi hissettiriyor mu?


Bu düşünceye odaklanınca iç dünyanda nasıl tepki veriyorsun?


Bu düşünce senden alınsaydı, olmasaydı, nasıl bir insan olurdun? (vizyon oluştur)

Bu sorulara içtenlikle cevap vererek korkularımızı dönüştürmek bizim elimizde. Kendi kendimizin ya iyi bir dostu ya da düşmanı olacağız. Şimdi bir şeyleri değiştirme zamanı!

Google adsense

Analytics