Hayat bisiklete binmek gibidir; pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.
14 Haziran 2019 Cuma
Kiev İzlenimlerim - Workshop Var Dediler, Gittim
Workshop’a Çağırdılar, Hem de
Kiev’e
Günlerden
11 Haziran Salı, saat sabah 6’ya yaklaşıyor. İstanbul Havalimanında dış hatlar
terminalinde Kiev’e 7’de hareket edecek olan uçağımı bekliyorum. Biraz heyecan,
biraz da merak var. Tabii bir de gece yarısı yola çıktığım için 1.45’te kalkmış
olmanın yorgunluğu var. Güzel bir deneyim, iyi bir tecrübe olacak Kiev diye
düşünüyorum.
Nedir
beni Kiev’e götüren şey? Her şey Mayıs ayında şirketimdeki yeni CTO’muzun
IShare adı ile düzenlenecek olan workshop’a bir IS müşterisi olarak herkesin
fikirlerini sunmasını istemesiyle başladı. Oturdum, parça parça, gün gün, kısa
kısa yazdım ve sonunda bir bütün haline getirdiğim düşüncelerimi gönderdim.
Ramazan bayramının ilk gününün gecesinde Okan’ın yatmasının ardından laptop’umu
açıp internete bağlandığımda aldığım mail ile fikirlerimin beğenildiğini ve
Kiev’deki workshop’a davetli olduğumu öğrendim. Tam bir haftam vardı, neyse ki
Ukrayna’ya vize gerekmiyordu. Hemen o gece yöneticilerime onay için başvurdum
ve ertesi gün öğlen saatlerinde uçak biletlerim ve otel rezervasyonum hazırdı.
Fikirlerimin takdir edildiğini görmek, İşte bütün mesele bu!
Hem
bayram telaşesi, hem de kısıtlı zaman olması sebebiyle Kiev’i derinlemesine
araştıramadım ama yine de internette Kiev hakkında bir şeyler okudum. Şu ana
kadar Beşiktaş’ın Avrupa kupalarındaki maçlarından bildiğim Kiev benim kafamda
hep soğuk ve karlıydı, ancak bu mevsimde öyle olmadığını öğrendim. Bununla
beraber Ukrayna’da özellikle yeme-içme fiyatlarının çok cazip olduğunu daha
önce giden arkadaşlarımdan duymuştum. İnternette okuduğum gezi yazıları da bunu
teyit ediyordu.
Workshop
Çarşamba ve Perşembe gerçekleşecek ve benim şehri keşfetmem için şehre
varacağım Salı ve şehirden ayrılacağım Cuma günüm var. Salı akşamı için
katılımcılara özel düzenlenmiş bir akşam yemeği ve yine katılımcılar için
Çarşamba akşamı bir şehir turu ve akşam yemeği organize edilmiş. Bunun
dışındaki keşifler benim yaratıcılığıma kalmış durumda… (Şimdi laptop’u kapatma
zamanı, devamı Kiev’de)
Kiev İzlenimlerim
Kiev’den,
hatta biraz daha detay verecek olursam, Radisson Blu (Yaroslaviv Val Street)
Hotel’in lobisinden izlenimlerimi aktarmaya devam ediyorum. Kiev’e Türk Hava
Yolları’nın uçağı ile geldim. Uçakta oldukça fazla Japon turist vardı, onlardan
biri de benim yan koltuğumda oturdu. Sorunsuz geçen bir saat 45 dakikalık
uçuşumuzun ardından Kiev’de pasaport kontrolü için kuyruğa girdiğimde, her ne
kadar giriş vizesiz de olsa, klasikleşmiş hale gelen gergin bekleyişi yaşadım.
Neyse ki Romanya’dakinden çok daha rahat bir şekilde geçtim, bu kez çalıştığım şirketin
adını söylemek ve ardından davet mektubunu göstermek karşımdaki görevlilerin
yumuşamasını sağlamıştı. Bavulumu aldıktan sonra Uber’i çağırdım, yaklaşık 2
dakika bekledikten sonra araçtaydım. Romanya’dayken sık sık Uber kullansak da
orada misafir denetçi konumunda olduğum için ben çağıran pozisyonunda
olmuyordum. (Romanya'da misafir denetçi olarak kaldığım süreçteki hatıra ve izlenimlerim için tıklayınız: http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2018/10/romanyada-misafir-denetci-olmak.html) İzmir’de de Uber olmadığı için ilk Uber tecrübemi Kiev’de
gerçekleştirdim, memnun kaldım ve şoföre 5 yıldız verdim. Bu arada
havaalanından otele ulaşmamız bir saat on dakika sürdü. Mesafe o kadar uzun
olmasa da bizim yolculuk yaptığımız anda İstanbul trafiği gibi haritası kıpkırmızı olan bir Kiev vardı haritada.
Otel’de check in saati 13:00 olduğu için yaklaşık iki buçuk saat beklemem
gerektiğini söylediler, ben de fırsattan istifade edip bu satırları yazayım
dedim. Bu arada, yukarıda neden otelin yanında parantez içinde konum bilgisi
verdiğimi de paylaşayım. Kiev davetini aldığım Salı gecesini takip eden
Çarşamba günü Kiev’deki ekipten bir mail geldi ve konaklama için Radisson
Blu’da kalmamızı önerdiler. Mailde Radisson Blu Google haritalara linklenmişti.
Linke tıkladım, rezervasyon içn hotelz.com sayfası açıldı. Ben de daha
güvenilir olacağını düşündüğüm için otelin kendi sitesinden rezervasyon
yaptırmak istedim. Google’a Radisson Blu Kiev yazdım ve çıkan linkten yer
ayırdım. Ancak dün Kiev’deki ekiple konaklama ve bu akşamki yemek organizasyonu
için konuşurken Kiev’de iki Radisson Blu olduğunu ve onların önerdiği otelin
diğeri olduğunu öğrendim. Neyse ki çok büyük bir sorun olmayacağını, Uber ile
yine kolayca ofise ulaşabileceğimi söylediler. Lobi’de bu kadar vakit geçirip
dinlenmek ve serinlemek yeterli, biraz da sıcak Kiev sokaklarını arşınlamak
lazım, bakalım bir sonraki paragrafı nereden yazacağım.
Sıradaki
paragraf Kiev’deki son günümün sabahında oteldeki odamdan devam ediyor. Salı’dan
Cuma’ya günler oldukça hızlı ve yoğun geçti. Geriye dönüp baktığımda, Salı
lobiden ayrıldıktan sonra otelin çevresinde biraz dolaştım ancak sıcak havanın
ve yol yorgunluğunun etkisiyle daha fazla dayanamayıp Romanya’dan da aşinalığım
olan Paul’da öğle yemeğimi yiyip üzerine Kobo’dan “The Latte Factor” adlı kitabı
okurken (kitaptan alıntılarımı paylaştığım içerik için:https://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/06/my-highlights-from-latte-factor.html)
lattemi içip caddeden geçenleri izledikten sonra dinlenmek için odama çekildim.
Radisson 4 yıldızlı bir otel olsa da çalışanlarının güler yüzlü yaklaşımı,
odalarının genişliği ve konforu ile 5 yıldızlı bir otelden eksikliği yok.
Latte keyfi diye fotoğraf çekip yanına kitap koyan instagram yıldızlarına ithafen
Salı
akşamı bizim için Hutorets na Dnipri adlı restoranda bir akşam yemeği organize edilmişti.
Uber beni mekana getirdiğim de önce nereye gideceğimi bilemedim, klasik bir
restoranın önünde bırakmamıştı, şoföre girişi sorduğumda bilmediğini söyledi,
daha doğrusu ima etti, maalesef şehirdeki çoğu Uber şoförü gibi o da İngilizce
konuşamıyordu. Biraz ilerleyince nehrin dibinde hatta içinde otantik bir yer
olduğunu gördüm. Geleneksel kıyafetler giymiş kızlar kapıdaydı. Bize ayrılan
bölüm, restoranın yan kısmındaydı ve gemiler geçtikçe dalgaların etkisiyle
hafif hafif sallanan bir iskeledeydi. O akşamdan itibaren şehirde ne yediysem
çok beğendim deyip yemeklerin detayına daha fazla girmek istemiyorum, özetle
Ukrayna’lılar yemek konusunda çok çok iyiler!
Hutorets na Dnipri'de ilk akşam yemeği - nehrin adeta içinde bir mekan
Ertesi
gün Podil Plaza’daki ofisimize gittim. Aynı plaza içinde tanıdığımız birçok
firmaya yer vardı. Erken geldiğim için insanları gözlemleme fırsatım oldu.
Çalışanlar Türkiye’deki plaza çalışanlarına göre giyim konusunda daha rahattı,
açıkçası kasmıyorlardı. Olabildiğince katılımcı olmaya çalıştığım workshop’ın
ilk günü bittiğinde kapıda bizi bekleyen otobüsümüz ve tercümanımız şehirdeki
İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerini anlatıp tarihi yerlerini gezdirdi. Bol bol
video ve fotoğraf çekip güzel manzaranın tadını çıkardık. Açıkçası Dnipro
nehrini gören her yer insana keyif veriyor. Kiev’lilerde bunun farkındalar,
nasıl Kordon’da gençlerimiz kendilerini çime atıp denizin keyfini sürüyorsa,
burada da gençler çim tepelerden nehri izleyip sohbet ediyorlar (bunu pekiştiren bir videoyu da hemen aşağıya iliştiriyorum, izleyiniz). Kiev’in önemli
tarihi yerlerini gezdikten sonra yemek için Tsarkse Selo adlı restorana geçtik.
İçeriye girer girmez ambiyansı sizi tarihte yolculuk yapar gibi hissettirirken
garsonların giydiği kıyafetler, duvarlarda gördüğünüz resimler “şimdiye kadar
nerelerdeydin?” ya da “neden ülkemizde biz böyle yerleri korumadık?” diye
sormamıza sebep oluyor. Bir de masaları gezip geleneksel Ukrayna müziklerini canlı söylediler mi ortam iyice keyifli hale geliyor. Yukarıda da yazmıştım, yemek konusuna girmeyeceğim
fazla diye, tek diyebileceğim, mükemmeldi.
Beni twitter'dan takip edenler görmüştür; konu hakkında net görüş bildirdim
Perşembe
günü yine sıkı bir çalıştay seansı geçirdikten sonra saat 5 gibi sürecimizi
tamamladık, dünyanın farklı ülkelerinden gelen arkadaşlarımızla vedalaştıktan
sonra Kiev’li arkadaşların önerdiği Ocean adlı alışveriş merkezine gittim. Saat
10’a iki dakika kala çıkış yaptığım AVM’de ayaklarıma kara sular ininceye kadar
gezdim. Şunu söyleyerek başlayayım, önce Okan için Lego fiyatlarını 3
ayrı mağazada karşılaştırdım. Fiyatlar kuruşu kuruşuna mağazalarda aynıydı ve
Türkiye’deki mağaza fiyatlarının yaklaşık yüzde 10’u kadar daha pahalıydı. Türkiye’de
internet üzerinde mağaza fiyatlarının çok daha altında da Lego alabileceğiniz
için vazgeçtim. Daha sonra çok bilinen markaların (Adidas, Skechers, Under
Armour, Columbia, Guess, GAP, Armani gibi) mağazalarını gezdim. Buralarda sezon
ürünleri ülkemizle aynı ya da yüzde 10 artı eksi şeklinde fiyatlanmış. Ancak
ülkemizde genelde sezon dışı ürünleri outlet mağazalarda bulabilirken bu
alışveriş merkezindeki mağazaların bir kısmında geçmiş sezon ürünlerini de
bulmak mümkün ve işte bu ürünlerde yüzde 50 gibi indirim etiketleri vardı ve
fiyat rekabetçi oluyordu. Bu büyük alışveriş merkezini dibine kadar gezdim.
Dibi diyorum çünkü en alt katında bir de büyük süpermarketi var, adını yazmak
için fişine baktım ama yazabilmem maalesef mümkün değil. Neyse buradan da içki,
çikolata falan aldıktan sonra kapıdan çıkıp Uber çağırdım. Saat 10’da dışarısı
hafta için akşamına göre çok kalabalıktı, şoför beni nasıl bulur bu kalabalıkta
diye düşünürken Uber’de karşıma bir seçenek çıktı, AVM’nin ne tarafından
bineceğimi soruyordu. Demek ki bu büyüklükteki ve kalabalıktaki bu ortamda bu detaylar da düşünülmüş dedim ve Polonya’dan sadece 3 hafta önce Kiev’e taşınmış şoför
arkadaşla sohbet ederek otele ulaştım.
Cuma
sabahı ise yukarıdaki özeti yazdıktan sonra kahvaltımı yapıp bavulumu toparlamaya
koyuldum. Tabi bu arada youtube’a da Kiev’de çektiğim küçük videoları yükledim.
Dilerseniz kanalıma abone olabilir (https://www.youtube.com/channel/UCgPbQVczYI8p4_zNO8xaJAA)
ya da “Volkan Yorulmaz – Kiev’de Gözüme
Takılanlar” şeklinde youtube’da aratabilirsiniz. Bakalım bu incelemenin devamını nerede getireceğim.
Bu
kez Kiev Boryspil Uluslararası Havalimanı’ndan devam ediyorum. Öğlene doğru
otelden çıkış yapınca otelin yatay ve dikey sokaklarını turladım. Sokaklar
sıcağında ve mesai vakti olmasının da etkisiyle çok kalabalık değil ama yine de
cıvıl cıvıl, dışarıdaki insanlar neredeyse her köşe başında bulunun
dondurmacılardan dondurma almış ya da pastanelerde kahvelerini içiyorlar. Çevrede
Starbucks ya da üçüncü nesil kahveciden ziyade daha geleneksel pastaneleri ve
kafeleri tercih ettiğini görüyorum insanların. Daha fazla şehirde kalıp
keşfettikçe ayrılmak daha zor olacakmış gibi geliyor ve bıraktığım bavulumu
otelden alım Uber’e biniyorum. Bu kez old town’un içinden geçiyoruz, turist
olduğu her halinden belli olan insanlar köşe başlarında, dini ve tarihi
yerlerde fotoğraf çektiriyorlar. Zaten sabah kahvaltıda Kyiv Post gazetesinde
de görmüştüm, bu aralar çok popüler olan Çernobil adlı dizi sayesinde geçen yıl
Çernobil’i gören 70 bin kişi sayısının bu yıl için 100 bin olarak
hedeflendiğini ancak diziye olan ilgi ile bu sayının 150 bine çıkabileceği
tahmin ediliyormuş.
Havaalanına
gelince tüm duty-free’leri ya gezdim ya da dışarıdan inceledim. Bizdeki
İstanbul Havalimanı’ndaki gösterişli duty-free’lerden sonra çok sade gelse de
duty-free’den alınmasına alışılmış olan her şeyin mevcut olduğunu gördüm. Belki
yemek için daha fazla alternatif sunulabilirdi ama zaten bu şehre gelen
insanlar her zaman iyi yemek yediği için bu konuya çok takılmamak lazım. Şimdi
uçağım anons edildi, kapıya gitme zamanı.
Ve
nihayet sağ salim eve varıldı, bavul açıldı, hediyeler sunuldu ve toparlamak
üzere bilgisayar karşısına geçildi. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, Kiev’e
gidilir mi? Bence net gidilir. Kışını bilmem ama bahar ve yaz aylarında Kiev’de
tatil düşünürseniz, daha fazla düşünmeyin, hayata geçirin derim. Peki bunu
destekleyecek sebeplerim ne olurdu? Öncelikle doğası, şehrin içindeki nehir,
yeşillikleri, büyük bir şehirde olsanız da sizin yorulmanızı engelliyor. İkinci
olarak fiyatları söylerim. Özellikle dövizin Türk Lirası karşısında oldukça
değerlendiği son bir yıllık süreçte paramızın hala göreceli olarak değerli
olduğu bir yer Kiev. Özellikle global markalar dışında alışveriş yapacaksanız
ya da Kiev’in doğal ürünlerini satın alacaksanız (örneğin sokakta 500 metrede
bir karşınıza çıkan bayanlardan meyve) Kiev’deki fiyatlar pek çok ülkeye göre
yüzünüzü güldürür, en kötü ihtimalle sizi üzmez. Üçüncü ve son olarak da,
yemeklerinin güzelliğini söylemeliyim. Evet yukarıda bir çok kez yazdım ancak
gerçekten özellikle etleri o kadar başarılı ki bol proteinli bir Kiev ziyareti
size iyi gelir. İnsan faktörüne gelecek olursak, hem iş yerindeki workshop’ta
hem de Uber’de, otelde ve alışveriş merkezinde insanlarıyla iletişim kurma
fırsatım oldu. İşlerini iyi yapan, kendi hallerinde, turistlere ve misafirlere
karşı herhangi bir art niyeti olmayan aksine yardım etmek, yönlendirmek isteyen
misafirperver insanlar. Bir daha Kiev’e gitmek nasip olur mu bilinmez ama öyle
bir ihtimal doğarsa memnun olacağımdan hiç şüphem yok.
Radisson Blu'daki odanın gördüğü cadde, aşağıdaki gibi meyve satan bayanlar çevrede oldukça fazlaydı
Baktıkça içimin açıldığı bu fotoğrafı Tsarske Seko'da çekmiştim
Hutorets na Dnipri'de güneş batmasına yakın manzara
4 günlük Kiev ziyaretimi 1 dakikaya sığdırmak istesem sanırım şöyle olurdu:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder