16 Şubat 2019 Cumartesi

Beklentiyi Karşılamak - Haftasonu İşe Giderken Aklımdan Geçenler

Şubat’ın on altısı, bir Cumartesi günü. Dışarıda o kadar güzel bir hava var ki, insan içeride kalanlara acıyor kaçırdıkları için. Zaten kaçıran da pek az, pek çok insan bu güzel havayı ve hafta sonunu fırsat bilip kendini dışarı atmış. Ondan hem sahil ve parklar kalabalık, hem de yollar. Sadece gördüğüm değil görmediğim yollar da kalabalıkmış. Nereden mi biliyorum, beni evden almaya gelen şoför söyledi trafik çok sıkışıktı diye, peki nereye mi gidiyorum. Çalışmaya… 

Zaten hafta içi de beş iş gününün üçünü fazla mesai yaparak, üzerine bir de evde bilgisayar açıp devam ederek geçirmiştim. Tahmin ettiğim gibi yetmedi. Geçen hafta Cumartesi sabah sekizde yola çıkmış, akşam altıda yemeğe yetişecek gibi işten dönmüştüm. Bugünkü planım da akşamüstü saat dörtte fabrikada olup gece on ikiye kadar çalışmak ve bir gibi evime gelmek. Kısmet, bakalım haftaya hatta ondan sonraki haftaya neler nasip olacak. Kesin olan bir şey var ki çok çalışmadan bitecek gibi değil elimdeki raporlar. Excel’deki on binlerce satır işlemi inceleyip, onlardan onlarca sayfalık sunumlar ve raporlar oluşturacağım. Sonra ne mi olacak? Sorumluluğumu yerine getirmiş olacağım.

Yukarıdaki son cümlelerimi yazarken kendimi biraz “protest” hissettim ama maalesef son dönemde tecrübe ettiklerim böyle düşünmeme sebep oluyor. Yani geçen yıl da Şubat ayından başlayıp oldukça yoğun bir Mart ve Nisan dönemi geçirdim, yine hafta sonları da gece yarılarına kadar fabrikada tek başıma çalıştım ancak dönem bittiğinde tüm bu fedakârlıklarım “beklentiyi karşıladı” olarak değerlendirildi. İnsanın içini burkan da tüm bu çalışmaları tamamlarken benim iş dışındaki hayatımın da (bir başka deyişle ailemin, dostlarımın, iş dışındaki ajandamda bekleyenlerin de) benden beklentilerinin ve aynı şekilde benim de onlardan beklentilerimin olduğu ama işteki beklentiyi karşılayabilmek için diğer beklentileri karşılayamadığımı düşünmek oluyor. Mesela şu an ben çalışmak için yoldayken, eşim ve oğlumu evde bıraktım. Olayı dramatize etmek istemesem de, baba oğul ilişkisi için hafta sonları en güzel fırsatlardan biri ve maalesef fazla mesaili çalışırken insan bu fırsatı kaçırıyor.

Şu son yazdıklarımı annem okusa muhtemelen “oğlum öyle deme, bu devirde kaç kişinin böyle işi var” diyecektir. Haksızlık edemem, şirketimi de işimi de çok seviyorum ve şükrediyorum. Ancak beni üzen bu tempoda beklentiyi karşılayabilmek için birçok şeyi veriyor, birçok şeyden vazgeçiyor olmak. İnsan da hep daha fazlasını ister. Bu çalışan için de işveren için de geçerlidir. Nasıl ki ben daha fazlasını, hani şu “beklentiyi aştı” şeklindeki performans notunu istiyorsam işveren ya da amir de “beklentiyi aştı” şeklinde değerlendirmek için çıtayı zirveye koyuyor. Yapılmamışı yapmak, düşünülmemişi düşünmek, fırsatları görmek ve bunlardan şirkete fayda sağlamanı bekliyor. Bunu yapabilmek için bence biraz o yoğunluktan çıkmak, hatta çemberin de dışına çıkıp olup biteni sakince izleyip fırsatları, gelişim alanlarını değerlendirmek gerekiyor. Buna imkânın olmadığı, ancak mevcut sorumlulukların altında hakkını vererek çalıştığınız sürece değerlendiriciler sadece sizin işinizi yaptığınızı düşünüp “bekleneni karşıladığınız” yönünde karar veriyor.

Neyse bu düşünceler kafamdan geçerken ben de otobanda Torbalı çıkışına geldim bile. Bir süredir içimden geçenleri kaleme aldım. Şimdi de beklentileri aşmak için çalışma vakti, bugün hakkını vererek çalışayım ki, yarın oğlumun, eşimin ve kendi beklentilerimin karşılığını verebileyim. Yüksek performanslı günlere… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics