Yeni yılın ilk haftasını geride bıraktım. Ne haftaydı ama…Kafa olarak zorlu olacağına hazır olsam da sandalyeye yapışıp kaldığım, tek aramın tuvalet, yemek ve bir kaç sefer Okan’ı okula bırakma ya da kurstan alma ile kısıtlı olduğu bir dönemdi. İşin beni endişelendiren tarafı pek çok yabancının 8 Ocak’a kadar Christmas tatilini sürdürüyor olması. Bakalım herkes tam gaz mesaiye dönünce yağan mailler sonrası nasıl olacak durumlar. Neyse, değiştiremeyeceğim şeyler için endişelenmeyi bırakıp yola devam etme zamanı.
Bu Cumartesi sabahı Caddebostan EspressoLab’da oturdum, bu satırları yazıyorum. Şirketten aldığım 10. yıl kıdem ödülünün katkısı ile aldığım MacBook’umu sırt çantama atıp geldim. Bizimkiler sınıf öğretmenleri ile beraber veli kahvaltı organizasyonuna katılınca benim için de bir kaçamak ihtimali doğdu ve böyle değerlendirdim. Çevremde pek çok genç profesyonel var ve sabah koşu aktivitesi üzerine burada sosyalleşmeye devam ediyorlar. Gürültü biraz artınca arka fonda çalan müziği artık hiç duyamıyorum, en iyisi kendi müziğime geçeyim diyerek kablolu kulaklıklarımı takıyorum. Bu aralar kablosuz kulaklık almak konusunda bir arayışım var ama bunu düşük bütçe ile fiyat/performans ürünü arayarak yapmak süreci uzatıyor. İhtiyaç mı yoksa istek mi sorusuna verdiğim cevap bu satınalma sürecini ertelememe neden olurken artan fiyatlara karşı artacağını bildiğim fiyatlar gerçeği de aklımda.
Normalde blogumda kendi ekonomik koşullarımı rahat paylaşabilen biri değilim ama artık ülkenin ekonomik şartları o kadar zorluyor ki… Pek çok kişiye göre şükretmesi gereken biri olmama rağmen bireysel finansallarımı düşünmediğim gün yok gibi. Oğlumun ilkokulu bu yıl bitiriyor olması ve ondaki ışığı görmemiz bizim de ona iyi bir yatırım yapmamızın gerektiği gerçeğini yüzümüze vuruyor. Bu durumda akla ilk çözüm özel okul geliyor. Geçen seneki fiyatlar üzerinden resmi enflasyon oranı ile fiyatı hesapladığımda bu işe soyunabilirim diye düşünürken bugünlerde velilerden ve sosyal medyadan edindiğimiz bilgilere göre resmi enflasyon oranı ile alakası olmayacak artışlar gündeme gelecekmiş. Hal böyle olunca ilk yüze x öğrenci soktuğunu ilan eden marka okullar yerine alternatiflere de bakmaya başladık. Tabi bu da ucuz etin suyunu aklıma getiriyor ve öğretmenin mutsuz olduğu, kafasında ay sonu hesabı yapacağı bir ortamda çocuklara ne kadar verimli olabileceğini düşündürüyor. Diyeceğim o ki, düşünecek çok şey var, bulunacak çok cevap.
Düşünme demişken, Aralık ayında şirketimizdeki yabancı yöneticilerden birinden mentörlük almaya başladım. Şu ana kadar iki toplantı yaptık ve bende güzel bir ufuk açtı. Ona iş yükünden, kendimi güncellemeye vakit ayıramadığımdan bahsettiğimde bana düşünce yapımı değiştirmeyi ve elimdeki işlerle ve veriyle uğraşırken sorgulamamı, bunun ekstradan nereye dokunduğunu, ne etkisi olduğunu, ne mesaj verdiğini sorgulamamı söyledi. Bu mesajı okuduğunuzda beni kariyerinin başında bir analist sanmanızı istemem ama bazen hepimiz bazı düşük katma değerli işleri yaparken sadece rutinin bir parçası olarak, tekrar eden bir iş olarak görüp yapıp tik atıp kurtulmak istiyoruz. İşte belki oralardan cevheri çıkarmak kariyerimizdeki bir sonraki adımı hazırlayacak. Yaparken sorgulamak lazım. Opel’de çalışırken bir yöneticimin söylediği gibi, yan masada neler oluyor bilmek lazım. Bizim elimizdeki bir verinin bizden önceki ve sonraki masaya nasıl bir mesaj verdiğini anlarsak ve buradan aksiyon alınabilir mesajlar çıkarırsak bizim hakkımızda karar alacak olan kişiler için önemli sinyaller çakmış oluruz.
İşte bir filtre kahve eşliğinde rahat bir sandalyeye oturup şöyle kafamı rölantiye alıp içimdekileri döktüğümde bunlar döküldü benden bu sabah. Şimdi biraz takip ettiğim bloglardan beslenme zamanı. Yolculuğun tadını çıkarmaya devam…
PS. Bu içeriği tamamladığım günün öğleden sonrası itibarıyla artık benim de bir bluetooth kulaklığım var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder