Dosyalarımdan blog yazmak için kullandığım son belgeyi açıp yeni bir yazı yazmadan önce önceki metni inceledim ve gözüm ilk paragrafa takıldı. Ailelerdeki hastalıklar sebebiyle yazın sıkıntılı geçeceğini tahmin etmişim. Öyle de oldu. Ama Ekim ayının ilk haftasına geldiğimiz şu günlerde, yavaş yavaş yazı ve yaşattıklarını unutmaya başladım bile. En sevdiğim yanlarımdan biri, eğer çok büyük bir darbe almadıysam kötü şeyleri hafızamdan silebiliyor olmam.
“Hafızadan silmek” deyince aklıma bu aralar odağımdaki konular geldi. Ajandamda yapılmayı bekleyen üç büyük iş var. Çok bekletmeyi sevmem; ancak üzerine etraflıca düşünmem gerekirse biraz bekletebilirim. Hafta sonumu kaliteli bir odaklanma ile geçirip hepsinde iyi bir noktaya gelmeyi ve hafta içi son güne bırakmadan işleri tamamlamayı planlıyorum.
![]() |
Mor tonlarında insan olmayan blog içeriği ile uygun bir resim çiz promptuma ChatGPT'nin cevabı |
Ama işte yine öyle bir hafta içi yoğunluğu başladı ki anlatmaya kelimeler yetmez. Normalde geçen hafta da Pazar akşam olmadan bir şeyler yazmak istiyordum ama içimde o enerjiyi bulamadım. Hele son iki hafta, cuma günleri o kadar yoruluyorum ki fazla mesai sonrası televizyonda adeta doom-scrolling yapıyorum. Önce Netflix, Amazon, HBO, IPTV arasında hızlıca geçiş yapıp sonra YouTube’da shortslara takılıyorum, en sonunda TV kanallarını dolaşıp odaklanamadığımı kabul ederek yatıyorum.
Gün içerisinde mailleri zamanında cevaplamak, rutin işleri yapmak, kontrollere odaklanmak, gelen aramalardaki ve toplantılardaki beklentileri kaydedip üzerinde çalışmak insanı yorsa da hep kafamın bir yerinde şükretmek var. Sahip olduğum işe ve imkanlara sahip olmak isteyenleri düşündükçe kendimi motive ediyor, direncimi artırmaya çalışıyorum. Akşamları annemle ve teyzemle konuşurken, bana verdikleri sağlık tavsiyeleri ve stresten uzak dur mesajları sağlığım yerindeyken gündelik sohbet tadında kalıyor.
Bu hafta check-up için gittiğim hastanede doktor, 40 yaşın üzerinde olmam ve babamı erken yaşta kaybetmem sebebiyle risk grubunda olduğumu hatırlattı. Kolesterolümü düzenli takip etmemi ve gerekirse ilaca başlamamı tavsiye etti. Bu, hastaneden eve giderken beni biraz tedirgin etti. Sonra sabah saatlerinde havanın ne kadar güzel olduğunu, aslında dışarıda hayatın olduğunu düşünerek moralimi yükselttim. Ardından eve gelip odama kapandım; maillerim ve aramalarla baş başa kalınca, nasıl olduysa akşam olmuştu. Neyse ki ayın biriydi ve yemek kartıma para yüklenmişti. Akşam yemeği sonrası evin ihtiyaçlarını marketten alıp bir kez daha işim için şükrettim. Biraz trajik sanki, değil mi?
Bu arada bir çay alıp konforlu kanepeme geçtim ve yukarıdaki mavi bulutlara baktım. Bugün oğlum Okan’a odasında daha rahat çalışıp daha fazla vakit geçirebilmesi için bir çalışma sandalyesi alacağız. Bu sebeple yolcu yolunda gerek; gidip biraz ekonomiye can vereyim, çarkların dönmesini sağlayayım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder