Yağmurlu bir Pazar sabahında cama vuran yağmurun "camlar pislendi" diye düşündürmesi yerine "oh be nihayet barajlar dolmaya başlayacak" diye mutlu ettiği şu anlarda geçtiğimiz günlerde yazıp paylaşmaya çekindiğim aşağıdaki satırları artık paylaşabilirim.
25/01/2023
Sömestre tatili sebebiyle
geçtiğimiz Pazar günü ailece memleketim İzmir’e geldik. Böylece hem yaz
sonundan beri göremediğim annemin torun ve evlat özlemini dindirirken, uzaktan
çalışarak kendim için de bir değişiklik yapmış oldum.
İzmir’e gelmek demek, hatıraları
yad etmek, dostlarla buluşmak için de iyi bir fırsat. Bu sebeple Salı akşamı
için İzmir’deyken yaşadığım Karşıyaka’da eski müdürüm ve yüksek lisanstan
arkadaşım ile program yaptım ve mesai sonrası oğlum Okan’ı da alıp yola çıktım.
Zaten eşim öğlenden Karşıyaka’ya geçip arkadaşıyla buluşmuştu ve ben de
işlerimi bitirince baba-oğul arabaya binip akşam trafiğine dahil olduk.
Yeşildere yolunda oldukça trafik
vardı ve yolda radyomuz açıktı. Dinlediğimiz radyo programında içinde
bulunduğumuz kış aylarında yağmurun neredeyse hiç yağmaması, önümüzdeki
günlerde de yeterince yağmur ve kar yağma ihtimalinin düşük olması sebebiyle
yazın susuzluk ve kuraklık sorunu ile karşılaşabileceğimizden bahsedildi. Bunun
üzerine Okan’a dünyaya iyi bakmadığımızı, susuzluk yaşanması halinde yazın
zorlanacağımız söyledim. Hayat kaynağı suyun bulunurluğunun azalmasının
hayatımı nasıl etkileyeceğinden bahsettik. Sonra trafik akmaya başladı, ben
yola konsantre oldum, bir süre sessizlik oldu. Ardından radyoda Okan’ın favori
şarkılarından biri çalınca “eşlik etmiyorsun” diye takıldım Okan’a.
Sessizliğini “ben ağladım baba” diye bozdu.
Dünyamızın başına gelenler,
yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bu durumdan sorumlu olmamız ve önümüzdeki
dönemde bu sorumluluğun cezasını da hep beraber çekecek olmamızı düşünerek arka
koltukta sessizce ağlamıştı Okan. Peçeteyle gözlerini silerken “şimdi ne
yapabiliriz?” diye sordu. Sorumluluk alabiliriz, doğayı koruyabiliriz, doğal
kaynaklara sahip çıkıp çevremize de bu konuda örnek olup bilinçlendirebiliriz
dedim. İlk anda bunları söyledikten sonra ben de daha fazla konuşamadım, 9
yaşında bir çocuğun bu konulara üzülüp endişe duyması beni adeta duvara
toslatmıştı.
Ardından eşimle ve arkadaşlarımla
buluşacağımız AVM’nin otoparkına arabayı park edip araçtan indik. Okan elindeki
peçetelerle AVM’ye girerken çöp kutularını gördü. Birinin üstünde “geri
dönüştürülebilir atıklar”, diğerinde de “tüm diğer atıklar” yazıyordu.
“Peçeteyi geri dönüştürülebilir atıklara atabilir miyim?” dedi, “tabi ki” dedim
ve attıktan sonra ilerledik.
Ertesi gün bu satırları yazarken dün
için artık geç olsa da bugün ve yarın için hala yapabileceklerimiz olduğunu,
hepimizin üstüne düşeni yapması halinde çocuklarımıza, torunlarımıza da
yaşayabilecekleri sürdürülebilir bir dünya bırakabileceğimizi düşündüm. Bu
bilinçle bugüne başlıyorum, peki ya sen?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder