Kitap çok çok iyiydi, tabi kitapta altını çizdiğim cümleler de baya iyi oldu. Her zamanki gibi Murakami yine konuşturmuş kalemini...
Bir ağacın büyüyüp güçlenmesi için zor bir kış geçirmesi gereklidir. Hep ılık ve durgun bir iklim olursa, büyüme halkası da oluşmaz değil mi?
Yarın nasıl bir rüya görürüz, bunu kim bilebilir ki?
Gün gelir, maymun da ağaçtan düşer.
Benim için yazmak, bir şeyi unutmamak için en etkili yöntem.
Bu dünyada doğru olmayanı yapmaktan uzak durmak da yetmeyebilir bazen.
Hayat bisiklete binmek gibidir; pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.
30 Haziran 2019 Pazar
23 Haziran 2019 Pazar
Unsmoke as a Sunday Evening Activity
Tonight, just after watching an animation movie with
my son and wife, as a Sunday evening activity before sleep, my son asked for a
special request: drawing
All he asked for was to draw something that each of us can work on different paper and share with each other when the whole drawing was finalized.
As a father who is not good at drawing figures, I came up with an idea: Unsmoke
Rather than a drawing, it is a little bit writing but at least it has an inspiration.
And here is the product:
Not the best drawing, but probably one of the best messages to the whole world!
For my other unsmoke related posts, please kindly visit:
http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/04/unsmoke.html
http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/06/how-i-unsmoked-my-best-friend.html
If you want to learn more about Unsmoke, then you should visit:
https://www.unsmokeyourworld.com
All he asked for was to draw something that each of us can work on different paper and share with each other when the whole drawing was finalized.
As a father who is not good at drawing figures, I came up with an idea: Unsmoke
Rather than a drawing, it is a little bit writing but at least it has an inspiration.
And here is the product:
Not the best drawing, but probably one of the best messages to the whole world!
For my other unsmoke related posts, please kindly visit:
http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/04/unsmoke.html
http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/06/how-i-unsmoked-my-best-friend.html
If you want to learn more about Unsmoke, then you should visit:
https://www.unsmokeyourworld.com
Hesap Bakım Ücretini Nasıl Geri Aldım?
Şimdiye kadar kredi kartı kullanım ücreti, yıllık aidatı, üyelik bedeli ya
da hesap işletim ücreti gibi bankaların farklı isimler adı altında benden
kestiği tüm ücretleri Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurarak birçok kez geri
aldım. Tamamen haksız kazanç olduğunu düşündüğüm bu tutarları tüketicilerin ya
da yatırımcıların yersiz bir şekilde ödememesi için elimden geldiğince
insanları bilgilendirmeye çalıştım. Yeri geldi ya aşağıdaki gibi blog içerikleri
hazırladım:
https://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/01/kredi-kart-uyelik-bedelimi-yine-geri.html
ya da konuya tek bir kaynaktan erişilebilsin diye ücretsiz bir elektronik kitap hazırlayıp insanları bilgilendirmek istedim:
https://play.google.com/store/books/details/Volkan_Yorulmaz_Sadece_Hakkımı_Aradım?id=WV1mDwAAQBAJ&hl=tr
Gelir görün ki, bankalar bu konuda müşterilerinden haksız bedeller alıp her geçen yıl kazançlarını üstüne koyarak artırmaya devam ediyorlar. Şöyle ki, kamuya açık bilgiler ışığında, 2017 yılında Türkiye’de en çok kazanç sahibi olan 5 kurumun tamamı, en çok kazanç sahibi 10 kurumun ise 8’i bankalar. (Kaynak: https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/VI/2017_KurumlarVergisi.htm) Ama bankalar yetinmiyor ve müşterilerinden bu “haksız” geliri farklı adlar altında elde etmeye devam ediyorlar.
Bu kez başımdan geçen örnekte, Akbank hisse senedi yatırım hesabım sebebiyle vadesiz maaş hesabımdan “yıllık bakım ücreti” adı altında 75 TL’lik bir tutar tahsil etti. Bu durumu hemen fark ettim ve bankayı arayarak bir yılı aşkın süredir hesabımda yatırım hareketi olmadığını, tutarın çekildiği hesabın ise maaş hesabım olduğunu, bu sebeple tutarın tarafıma iade edilmesini istediğimi belirttim. Müşteri temsilcisi bu tutarı tüm yatırım hesaplarından aldıklarını ve iadesinin mümkün olmadığını belirtti. Bunun üzerine bir de mail ile bankadan iadesini istedim ve yazılı olarak da ret cevabı aldım.
Ardından e-devlet üzerinden tüketici hakem heyetine online başvuru yaptım. Başvuruma ilişkin belgeyi ekte örnek olarak paylaşıyorum:
Günümüzde oturduğumuz yerden tüketicilerin haklarını savunabilmesini sağlayan hukuk devletimiz sayesinde 7 Mayıs 2019 tarihinde başlattığım süreç 18 Haziran 2019 tarihinde benim için olumlu bir şekilde sona erdi ve talebimde haklı olduğum Karşıyaka Hakem Heyeti tarafından belirlendi.
Blog’umu okuyan, sosyal medyadaki paylaşımlarımı takip eden ve bankalara karşı mücadele etmeye çalışan pek çok kişi sürecin ne kadar süreceği konusunda bilgi almak için bana mesaj atıyorlar. Yukarıdaki tabloda da göreceğiniz üzere, araya bayram tatili, yaz tatili vb tatiller bile girse süreç bir ay ile iki ay arasında sona eriyor.
Siz de bankaların sizden kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti ya da bakım ücreti gibi farklı adlarla tahsil ettiği tutarlara karşı mutlaka itiraz edin ve hakkınızı arayın.
Bilgisayarınızın başındayken Turkiye.gov.tr’yi ziyaret ederek birkaç dakika içerisinde yapacağınız şikayet ile sesinizi çıkarın ve adı ne olursa olsun bu tutarı geri alın.
Sonra mı? Dilerseniz o bankada yatırıma dönüştürün, dilerseniz harcayın ya da ihtiyacı olan biriyle paylaşın. Tercih sizin… Sadece şunu bilin, gelir rekortmeni bankaların sizin hesabınızdan ya da kartınızdan ne isimle olursa olsun bu tutarları almaya hakkı yok!
https://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/01/kredi-kart-uyelik-bedelimi-yine-geri.html
ya da konuya tek bir kaynaktan erişilebilsin diye ücretsiz bir elektronik kitap hazırlayıp insanları bilgilendirmek istedim:
https://play.google.com/store/books/details/Volkan_Yorulmaz_Sadece_Hakkımı_Aradım?id=WV1mDwAAQBAJ&hl=tr
Gelir görün ki, bankalar bu konuda müşterilerinden haksız bedeller alıp her geçen yıl kazançlarını üstüne koyarak artırmaya devam ediyorlar. Şöyle ki, kamuya açık bilgiler ışığında, 2017 yılında Türkiye’de en çok kazanç sahibi olan 5 kurumun tamamı, en çok kazanç sahibi 10 kurumun ise 8’i bankalar. (Kaynak: https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/VI/2017_KurumlarVergisi.htm) Ama bankalar yetinmiyor ve müşterilerinden bu “haksız” geliri farklı adlar altında elde etmeye devam ediyorlar.
Bu kez başımdan geçen örnekte, Akbank hisse senedi yatırım hesabım sebebiyle vadesiz maaş hesabımdan “yıllık bakım ücreti” adı altında 75 TL’lik bir tutar tahsil etti. Bu durumu hemen fark ettim ve bankayı arayarak bir yılı aşkın süredir hesabımda yatırım hareketi olmadığını, tutarın çekildiği hesabın ise maaş hesabım olduğunu, bu sebeple tutarın tarafıma iade edilmesini istediğimi belirttim. Müşteri temsilcisi bu tutarı tüm yatırım hesaplarından aldıklarını ve iadesinin mümkün olmadığını belirtti. Bunun üzerine bir de mail ile bankadan iadesini istedim ve yazılı olarak da ret cevabı aldım.
Ardından e-devlet üzerinden tüketici hakem heyetine online başvuru yaptım. Başvuruma ilişkin belgeyi ekte örnek olarak paylaşıyorum:
İlk Kurşun: Haksızlığı Şikayet |
Günümüzde oturduğumuz yerden tüketicilerin haklarını savunabilmesini sağlayan hukuk devletimiz sayesinde 7 Mayıs 2019 tarihinde başlattığım süreç 18 Haziran 2019 tarihinde benim için olumlu bir şekilde sona erdi ve talebimde haklı olduğum Karşıyaka Hakem Heyeti tarafından belirlendi.
Blog’umu okuyan, sosyal medyadaki paylaşımlarımı takip eden ve bankalara karşı mücadele etmeye çalışan pek çok kişi sürecin ne kadar süreceği konusunda bilgi almak için bana mesaj atıyorlar. Yukarıdaki tabloda da göreceğiniz üzere, araya bayram tatili, yaz tatili vb tatiller bile girse süreç bir ay ile iki ay arasında sona eriyor.
Sürecin Kısa ve Takibi Kolay Olması Avantaj |
Siz de bankaların sizden kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti ya da bakım ücreti gibi farklı adlarla tahsil ettiği tutarlara karşı mutlaka itiraz edin ve hakkınızı arayın.
Tüm Süreci İnternet Üzerinden Takip Etmek Mümkün |
Bilgisayarınızın başındayken Turkiye.gov.tr’yi ziyaret ederek birkaç dakika içerisinde yapacağınız şikayet ile sesinizi çıkarın ve adı ne olursa olsun bu tutarı geri alın.
Sürecin Elektronik Ortamda Yürütülmesi Büyük Kolaylık |
Sonra mı? Dilerseniz o bankada yatırıma dönüştürün, dilerseniz harcayın ya da ihtiyacı olan biriyle paylaşın. Tercih sizin… Sadece şunu bilin, gelir rekortmeni bankaların sizin hesabınızdan ya da kartınızdan ne isimle olursa olsun bu tutarları almaya hakkı yok!
Ve "Mutlu Son" |
Kararda Kullanılan İfadeler Çok Net! |
14 Haziran 2019 Cuma
Kiev İzlenimlerim - Workshop Var Dediler, Gittim
Workshop’a Çağırdılar, Hem de Kiev’e
Günlerden
11 Haziran Salı, saat sabah 6’ya yaklaşıyor. İstanbul Havalimanında dış hatlar
terminalinde Kiev’e 7’de hareket edecek olan uçağımı bekliyorum. Biraz heyecan,
biraz da merak var. Tabii bir de gece yarısı yola çıktığım için 1.45’te kalkmış
olmanın yorgunluğu var. Güzel bir deneyim, iyi bir tecrübe olacak Kiev diye
düşünüyorum.
Nedir
beni Kiev’e götüren şey? Her şey Mayıs ayında şirketimdeki yeni CTO’muzun
IShare adı ile düzenlenecek olan workshop’a bir IS müşterisi olarak herkesin
fikirlerini sunmasını istemesiyle başladı. Oturdum, parça parça, gün gün, kısa
kısa yazdım ve sonunda bir bütün haline getirdiğim düşüncelerimi gönderdim.
Ramazan bayramının ilk gününün gecesinde Okan’ın yatmasının ardından laptop’umu
açıp internete bağlandığımda aldığım mail ile fikirlerimin beğenildiğini ve
Kiev’deki workshop’a davetli olduğumu öğrendim. Tam bir haftam vardı, neyse ki
Ukrayna’ya vize gerekmiyordu. Hemen o gece yöneticilerime onay için başvurdum
ve ertesi gün öğlen saatlerinde uçak biletlerim ve otel rezervasyonum hazırdı.
Fikirlerimin takdir edildiğini görmek, İşte bütün mesele bu! |
Workshop
Çarşamba ve Perşembe gerçekleşecek ve benim şehri keşfetmem için şehre
varacağım Salı ve şehirden ayrılacağım Cuma günüm var. Salı akşamı için
katılımcılara özel düzenlenmiş bir akşam yemeği ve yine katılımcılar için
Çarşamba akşamı bir şehir turu ve akşam yemeği organize edilmiş. Bunun
dışındaki keşifler benim yaratıcılığıma kalmış durumda… (Şimdi laptop’u kapatma
zamanı, devamı Kiev’de)
Kiev İzlenimlerim
Kiev’den,
hatta biraz daha detay verecek olursam, Radisson Blu (Yaroslaviv Val Street)
Hotel’in lobisinden izlenimlerimi aktarmaya devam ediyorum. Kiev’e Türk Hava
Yolları’nın uçağı ile geldim. Uçakta oldukça fazla Japon turist vardı, onlardan
biri de benim yan koltuğumda oturdu. Sorunsuz geçen bir saat 45 dakikalık
uçuşumuzun ardından Kiev’de pasaport kontrolü için kuyruğa girdiğimde, her ne
kadar giriş vizesiz de olsa, klasikleşmiş hale gelen gergin bekleyişi yaşadım.
Neyse ki Romanya’dakinden çok daha rahat bir şekilde geçtim, bu kez çalıştığım şirketin
adını söylemek ve ardından davet mektubunu göstermek karşımdaki görevlilerin
yumuşamasını sağlamıştı. Bavulumu aldıktan sonra Uber’i çağırdım, yaklaşık 2
dakika bekledikten sonra araçtaydım. Romanya’dayken sık sık Uber kullansak da
orada misafir denetçi konumunda olduğum için ben çağıran pozisyonunda
olmuyordum. (Romanya'da misafir denetçi olarak kaldığım süreçteki hatıra ve izlenimlerim için tıklayınız: http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2018/10/romanyada-misafir-denetci-olmak.html) İzmir’de de Uber olmadığı için ilk Uber tecrübemi Kiev’de
gerçekleştirdim, memnun kaldım ve şoföre 5 yıldız verdim. Bu arada
havaalanından otele ulaşmamız bir saat on dakika sürdü. Mesafe o kadar uzun
olmasa da bizim yolculuk yaptığımız anda İstanbul trafiği gibi haritası kıpkırmızı olan bir Kiev vardı haritada.
Otel’de check in saati 13:00 olduğu için yaklaşık iki buçuk saat beklemem
gerektiğini söylediler, ben de fırsattan istifade edip bu satırları yazayım
dedim. Bu arada, yukarıda neden otelin yanında parantez içinde konum bilgisi
verdiğimi de paylaşayım. Kiev davetini aldığım Salı gecesini takip eden
Çarşamba günü Kiev’deki ekipten bir mail geldi ve konaklama için Radisson
Blu’da kalmamızı önerdiler. Mailde Radisson Blu Google haritalara linklenmişti.
Linke tıkladım, rezervasyon içn hotelz.com sayfası açıldı. Ben de daha
güvenilir olacağını düşündüğüm için otelin kendi sitesinden rezervasyon
yaptırmak istedim. Google’a Radisson Blu Kiev yazdım ve çıkan linkten yer
ayırdım. Ancak dün Kiev’deki ekiple konaklama ve bu akşamki yemek organizasyonu
için konuşurken Kiev’de iki Radisson Blu olduğunu ve onların önerdiği otelin
diğeri olduğunu öğrendim. Neyse ki çok büyük bir sorun olmayacağını, Uber ile
yine kolayca ofise ulaşabileceğimi söylediler. Lobi’de bu kadar vakit geçirip
dinlenmek ve serinlemek yeterli, biraz da sıcak Kiev sokaklarını arşınlamak
lazım, bakalım bir sonraki paragrafı nereden yazacağım.
Sıradaki
paragraf Kiev’deki son günümün sabahında oteldeki odamdan devam ediyor. Salı’dan
Cuma’ya günler oldukça hızlı ve yoğun geçti. Geriye dönüp baktığımda, Salı
lobiden ayrıldıktan sonra otelin çevresinde biraz dolaştım ancak sıcak havanın
ve yol yorgunluğunun etkisiyle daha fazla dayanamayıp Romanya’dan da aşinalığım
olan Paul’da öğle yemeğimi yiyip üzerine Kobo’dan “The Latte Factor” adlı kitabı
okurken (kitaptan alıntılarımı paylaştığım içerik için: https://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/06/my-highlights-from-latte-factor.html)
lattemi içip caddeden geçenleri izledikten sonra dinlenmek için odama çekildim.
Radisson 4 yıldızlı bir otel olsa da çalışanlarının güler yüzlü yaklaşımı,
odalarının genişliği ve konforu ile 5 yıldızlı bir otelden eksikliği yok.
Salı
akşamı bizim için Hutorets na Dnipri adlı restoranda bir akşam yemeği organize edilmişti.
Uber beni mekana getirdiğim de önce nereye gideceğimi bilemedim, klasik bir
restoranın önünde bırakmamıştı, şoföre girişi sorduğumda bilmediğini söyledi,
daha doğrusu ima etti, maalesef şehirdeki çoğu Uber şoförü gibi o da İngilizce
konuşamıyordu. Biraz ilerleyince nehrin dibinde hatta içinde otantik bir yer
olduğunu gördüm. Geleneksel kıyafetler giymiş kızlar kapıdaydı. Bize ayrılan
bölüm, restoranın yan kısmındaydı ve gemiler geçtikçe dalgaların etkisiyle
hafif hafif sallanan bir iskeledeydi. O akşamdan itibaren şehirde ne yediysem
çok beğendim deyip yemeklerin detayına daha fazla girmek istemiyorum, özetle
Ukrayna’lılar yemek konusunda çok çok iyiler!
Latte keyfi diye fotoğraf çekip yanına kitap koyan instagram yıldızlarına ithafen |
Hutorets na Dnipri'de ilk akşam yemeği - nehrin adeta içinde bir mekan |
Ertesi
gün Podil Plaza’daki ofisimize gittim. Aynı plaza içinde tanıdığımız birçok
firmaya yer vardı. Erken geldiğim için insanları gözlemleme fırsatım oldu.
Çalışanlar Türkiye’deki plaza çalışanlarına göre giyim konusunda daha rahattı,
açıkçası kasmıyorlardı. Olabildiğince katılımcı olmaya çalıştığım workshop’ın
ilk günü bittiğinde kapıda bizi bekleyen otobüsümüz ve tercümanımız şehirdeki
İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerini anlatıp tarihi yerlerini gezdirdi. Bol bol
video ve fotoğraf çekip güzel manzaranın tadını çıkardık. Açıkçası Dnipro
nehrini gören her yer insana keyif veriyor. Kiev’lilerde bunun farkındalar,
nasıl Kordon’da gençlerimiz kendilerini çime atıp denizin keyfini sürüyorsa,
burada da gençler çim tepelerden nehri izleyip sohbet ediyorlar (bunu pekiştiren bir videoyu da hemen aşağıya iliştiriyorum, izleyiniz). Kiev’in önemli
tarihi yerlerini gezdikten sonra yemek için Tsarkse Selo adlı restorana geçtik.
İçeriye girer girmez ambiyansı sizi tarihte yolculuk yapar gibi hissettirirken
garsonların giydiği kıyafetler, duvarlarda gördüğünüz resimler “şimdiye kadar
nerelerdeydin?” ya da “neden ülkemizde biz böyle yerleri korumadık?” diye
sormamıza sebep oluyor. Bir de masaları gezip geleneksel Ukrayna müziklerini canlı söylediler mi ortam iyice keyifli hale geliyor. Yukarıda da yazmıştım, yemek konusuna girmeyeceğim
fazla diye, tek diyebileceğim, mükemmeldi.
Perşembe
günü yine sıkı bir çalıştay seansı geçirdikten sonra saat 5 gibi sürecimizi
tamamladık, dünyanın farklı ülkelerinden gelen arkadaşlarımızla vedalaştıktan
sonra Kiev’li arkadaşların önerdiği Ocean adlı alışveriş merkezine gittim. Saat
10’a iki dakika kala çıkış yaptığım AVM’de ayaklarıma kara sular ininceye kadar
gezdim. Şunu söyleyerek başlayayım, önce Okan için Lego fiyatlarını 3
ayrı mağazada karşılaştırdım. Fiyatlar kuruşu kuruşuna mağazalarda aynıydı ve
Türkiye’deki mağaza fiyatlarının yaklaşık yüzde 10’u kadar daha pahalıydı. Türkiye’de
internet üzerinde mağaza fiyatlarının çok daha altında da Lego alabileceğiniz
için vazgeçtim. Daha sonra çok bilinen markaların (Adidas, Skechers, Under
Armour, Columbia, Guess, GAP, Armani gibi) mağazalarını gezdim. Buralarda sezon
ürünleri ülkemizle aynı ya da yüzde 10 artı eksi şeklinde fiyatlanmış. Ancak
ülkemizde genelde sezon dışı ürünleri outlet mağazalarda bulabilirken bu
alışveriş merkezindeki mağazaların bir kısmında geçmiş sezon ürünlerini de
bulmak mümkün ve işte bu ürünlerde yüzde 50 gibi indirim etiketleri vardı ve
fiyat rekabetçi oluyordu. Bu büyük alışveriş merkezini dibine kadar gezdim.
Dibi diyorum çünkü en alt katında bir de büyük süpermarketi var, adını yazmak
için fişine baktım ama yazabilmem maalesef mümkün değil. Neyse buradan da içki,
çikolata falan aldıktan sonra kapıdan çıkıp Uber çağırdım. Saat 10’da dışarısı
hafta için akşamına göre çok kalabalıktı, şoför beni nasıl bulur bu kalabalıkta
diye düşünürken Uber’de karşıma bir seçenek çıktı, AVM’nin ne tarafından
bineceğimi soruyordu. Demek ki bu büyüklükteki ve kalabalıktaki bu ortamda bu detaylar da düşünülmüş dedim ve Polonya’dan sadece 3 hafta önce Kiev’e taşınmış şoför
arkadaşla sohbet ederek otele ulaştım.
Beni twitter'dan takip edenler görmüştür; konu hakkında net görüş bildirdim |
Cuma
sabahı ise yukarıdaki özeti yazdıktan sonra kahvaltımı yapıp bavulumu toparlamaya
koyuldum. Tabi bu arada youtube’a da Kiev’de çektiğim küçük videoları yükledim.
Dilerseniz kanalıma abone olabilir (https://www.youtube.com/channel/UCgPbQVczYI8p4_zNO8xaJAA)
ya da “Volkan Yorulmaz – Kiev’de Gözüme
Takılanlar” şeklinde youtube’da aratabilirsiniz. Bakalım bu incelemenin devamını nerede getireceğim.
Bu kez Kiev Boryspil Uluslararası Havalimanı’ndan devam ediyorum. Öğlene doğru otelden çıkış yapınca otelin yatay ve dikey sokaklarını turladım. Sokaklar sıcağında ve mesai vakti olmasının da etkisiyle çok kalabalık değil ama yine de cıvıl cıvıl, dışarıdaki insanlar neredeyse her köşe başında bulunun dondurmacılardan dondurma almış ya da pastanelerde kahvelerini içiyorlar. Çevrede Starbucks ya da üçüncü nesil kahveciden ziyade daha geleneksel pastaneleri ve kafeleri tercih ettiğini görüyorum insanların. Daha fazla şehirde kalıp keşfettikçe ayrılmak daha zor olacakmış gibi geliyor ve bıraktığım bavulumu otelden alım Uber’e biniyorum. Bu kez old town’un içinden geçiyoruz, turist olduğu her halinden belli olan insanlar köşe başlarında, dini ve tarihi yerlerde fotoğraf çektiriyorlar. Zaten sabah kahvaltıda Kyiv Post gazetesinde de görmüştüm, bu aralar çok popüler olan Çernobil adlı dizi sayesinde geçen yıl Çernobil’i gören 70 bin kişi sayısının bu yıl için 100 bin olarak hedeflendiğini ancak diziye olan ilgi ile bu sayının 150 bine çıkabileceği tahmin ediliyormuş.
Havaalanına
gelince tüm duty-free’leri ya gezdim ya da dışarıdan inceledim. Bizdeki
İstanbul Havalimanı’ndaki gösterişli duty-free’lerden sonra çok sade gelse de
duty-free’den alınmasına alışılmış olan her şeyin mevcut olduğunu gördüm. Belki
yemek için daha fazla alternatif sunulabilirdi ama zaten bu şehre gelen
insanlar her zaman iyi yemek yediği için bu konuya çok takılmamak lazım. Şimdi
uçağım anons edildi, kapıya gitme zamanı.
Havaalanında yukarıdaki paragrafı yazarken rahata bağladığım doğrudur |
Radisson Blu'daki odanın gördüğü cadde, aşağıdaki gibi meyve satan bayanlar çevrede oldukça fazlaydı |
Baktıkça içimin açıldığı bu fotoğrafı Tsarske Seko'da çekmiştim |
Hutorets na Dnipri'de güneş batmasına yakın manzara |
Etiketler: seçim , tercih
çernobil,
dnipro,
hutorets na dnipri,
IS,
IShare,
Kiev,
Philip Morris,
Philip Morris International,
PMI,
podil plaza,
radisson blu,
tsarkse selo,
türk hava yolları,
uber,
ukrayna,
workshop
9 Haziran 2019 Pazar
How I Unsmoked My Best Friend
Today, it is not easy to find and trust a person that you can start a
close friendship. I have just a few friends like this and I thank God for
surrounding me with these trustworthy people.
One of those nice people is Mehmet. I met with Mehmet in 2007. We were
both tax assistants in PwC. He was from Ankara and I was from Izmir. Due to the
fact that the trainings were held in İstanbul, we shared the same room in the
hotel. Since then, we became close friends and shared many things. Despite the
distances we have, we always feel close to each other. Time passed by, we had things
to laugh and things to cry, the one thing that doesn’t change was sharing the
good and the bad experiences. Then first he got married and became a father,
and later on I got married and became a father, too. In the holidays and
vacations, we got together and enjoyed. The tune that our wives and sons caught
was so fine and we became like a big family. People say that good things do not
last long. He and his wife had made a decision, and this decision affected their
life. One of the changes by Mehmet’s side after this decision was starting to smoke.
I
am working for Philip Morris International and my company recently called to action to smokers, nonsmokers, regulators and
agents of change across the world to drive a better future for the world’s 1.1
billion smokers and their families, loved ones and communities. Our
ambition is to lead the way toward truly global change: It is clear as crystal:
If you don’t smoke, don’t start.
If you smoke, quit.
If you don’t quit, change. That’s unsmoking.
It is a fact that burning generates the vast majority of harmful
chemicals found in cigarette smoke. Eliminating the combustion dramatically
reduces the levels of harmful chemicals.
As a person I know about the better alternatives that are available to people
who continue to smoke and through conversation I inform them about the right
thing to do: Unsmoke
Below is a short story of Unsmoke which I touch Mehmet’s life and did
something good for him, his life and his loved ones. The original story can
also be read from
My Best Friend's Divorce
How your soul mate can Unsmoke you when you need it
the most
They say you can’t pick your family, but you
can choose your friends. And, honestly, that’s a great thing, because who else
can really save you when you’re in trouble with your family?
National Best Friends Day falls on June 8,
and it’s the perfect moment to show your pal how much they mean to you.
From heart-to-heart conversations to pulling
all-nighters just to enjoy each other’s company, today is the perfect day to
celebrate your sidekick.
Some will opt for a card, others will pick up a silly
gift. Most of us will give our chums a shout-out on social media. But Volkan (above, left)
went well beyond for his buddy Mehmet (above, right): he unsmoked him.
Their friendship started back in 2007 when they were both
tax assistants at a multinational company. They met in front of the hotel room
that their manager had assigned them during a training week in Istanbul.
“It took a simple handshake to understand he was
special,” Volkan says of Mehmet. They shared stories until the small hours of
the morning and told each other their hopes and dreams until they couldn’t keep
their eyes open anymore.
After that training week, “we kept in touch almost every
day, mainly on the phone, as he was based in Ankara, a seven-hour drive from my
home town, Izmir,” explains Volkan. Then they both fell in love with two young
ladies, got engaged and, finally, married.
“I was his best man, and he was mine,” Volkan recalls.
“Mehmet was very much in love with his wife, and they soon had a baby. Then my
wife and I had a baby, and we spent every weekend together as a big family, it
was a joyous time,” he says.
The two sons were playing soccer together, Volkan’s and
Mehmet’s wives were getting along well.
But last winter, Mehmet phoned his best friend, sobbing:
things were not going so smooth at his house, and the couple was considering a
divorce.
“It was sad, like losing a part of the family,” Volkan
observes. And things got worse when Mehmet admitted that, during those lonely
nights as his marriage was unraveling, he started smoking. “He started with a
few, and then it became a pack a day,” says Volkan.
“It was time to have a chat with him,” adds Volkan . But
hard as he tried, he couldn’t convince Mehmet to quit entirely. However, during
a business trip, one of Volkan’s colleague talked to Mehmet about smoke-free
products. “Then he and I researched it together on the internet and consulted a
couple of friends who already used one,” says Volkan.
Mehmet didn’t quit altogether but at least he is no
longer smoking cigarettes. “It was a tough time for him, for all of us, but I’m
happy because I feel I did something good for my best friend.”
No matter how messy our lives can get, our best buddies
are always here to help.
5 Haziran 2019 Çarşamba
Jeff Bezos ve Amazon Çağı
Altını çizdiğim satırları dijital ortama taşımak, ileride kitaba geri
dönme şansımın yüksek ihtimalle olmayacağı ancak kitaptan alıntılarıma zaman
ayırma ihtimalimin daha yüksek olması sebebiyle hoşuma gidiyor. Bu aralar bir şeyler
başarmış kişilerin hikayelerini okumaktan da, onlardan kendime ders çıkarmaktan
da ayrı bir keyif alıyorum. İşte bu sefer de kendimi Jeff Bezos’un başarı
hikayesini imrenerek okurken buldum. Bazı yerlerde bana çok acımasız, duyguları
alınmış gibi gelse de aslında nihai amacının müşteriyi memnun etmek olduğu ve
müşterinin memnuniyetinin onu ve şirketini hem zirveye çıkardığını hem de rakiplerinden
ayrıştırdığını gördüm.
Brad Stone'un amazonun kuruluşu ve hangi aşamalardan geçerek günümüze
(2013) kadar gelişini şirkette eski yeni çalışanlar ve rakipleri üzerinden
anlattığı, yer yer Jeff'in gelişimi aile hayatı ve düşünce tarzının anlattığı bir
kitap “Jeff Bezos ve Amazon Çağı”.
Kitabı okurken bazen Jeff’in bazen de onun iş arkadaşlarının Jeff ile ya
da Jeff’in yönetim biçimiyle ilgili söylediği sözlerden ilgimi çeken, “vurucu”
bulduklarımı not aldım. Her zaman söylediğim gibi, söz uçar yazı kalır dedim,
ve aşağıda ölümsüzleştirdim.
Bakalım sizin favoriniz ne olacak?
***
Hiç kimse
yapamazsınız demedi ama hiç kimse bunu yapabileceğini düşünmedi.
Hiç kimsenin
prensiplerini değiştirmesine neden olmasına izin verme.
Küçük
olduğun zaman, senden büyük olan birisi her zaman gelip elindekileri
alabilir.
Rakiplerimizden
endişelenmeyin çünkü bize para gönderenler nasıl olsa asla onlar olmayacaklar.
Biz müşterilerimiz için endişe duyalım ve başımızı öne eğerek işe
odaklanalım.
Ürünler ve
hizmetler, daha fazla insan tarafından kullanıldıklarında çoğalan bir değer
kazanırlar.
Bezos, çabuk
hareket edebilecek ve büyük işleri yapabilecek çok yönlü yöneticiler arıyordu.
Onlara 'atlet' diyordu.
"Eğer
iyi değilsen Jeff seni sakız gibi çiğneyip tükürür. Eğer iyiysen sırtına binip
ölesiye çalıştırır."
2000 yılının
yazında, Ravi Suria’nın (yatırım firmasında finansal analist) Amazon hakkındaki
fikirlerini halk arasında yaymaya devam etmesi sonucunda Amazon’un hisse
senetlerindeki düşüşün ivmesi hızlanmaya başladı. Hazirandaki üç haftalık süre
içinde hisseler neredeyse değerinin yarısını kaybederek, 57 dolardan 33 dolara
düştü. Şirket çalışanları endişelenmeye başladılar. Bezos, ofisindeki beyaz
tahtaya “Ben hisse senedi fiyatından ibaret değilim” diye yazdı ve artan
kötümserliğe aldırmamaları için çalışanlarına talimat verdi. Herkesin katıldığı
bir toplantıda Bezos, “Hisse senedi fiyatları yüzde otuz arttığı zaman
kendinizi yüzde otuz daha zeki hissetmediğinize göre, fiyatlar yüzde otuz
düştüğünde de kendinizi yüzde otuz daha aptal hissetmemelisiniz” dedi. Bezos
bunu Warren Buffet’a örnek olan İngiliz asıllı yatırımcı Benjamin Graham’den
bir alıntı yaparak açıklıyordu: “Borsa, kısa vadeli bir oy kullanma
makinesidir. Uzun vadede ise şirketin gerçek değerini ölçen bir tartı
makinesidir.” Bezos’a göre eğer Amazon müşteriye odaklanmayı sürdürürse, iyiye
gidecekti.
Bezos, sanki
bu acayip müşteri tutkusunu kanıtlamak ister gibi pahalı bir yatırımla,
Amazon’un Quidditch süpürgesini, yükselen Harry Potter fantezi kitap serisine
yöneltti. Temmuz ayında kitabın yazarı J. K. Rowling, bu serinin Harry Potter
ve Ateş Kadehi adlı dördüncü kitabını yayınladı. Bu arada Amazon kendi
müşterilerine, bu kitabı yüzde 40 indirimle ve normal posta fiyatına ekspres
postayla 8 Temmuz Cumartesi günü – kitabın yayınlandığı gün – ellerinde olacak
şekilde göndermeyi taahhüt etti. Amazon, yaklaşık 255.000 adetlik satıştan,
tıpkı Wall Street’i hayal kırıklığına uğratan türde para kaybetme taktiğinde
olduğu gibi, kitap başına birkaç dolar zarar etti. Fakat Bezos bunu, sadece
müşteri sadakatini oluşturmak için yapılmış bir hareket dışında bir şey olarak
görmeyi reddediyordu. “Bu, ‘ya o ya şu’ mantığı ve eğer müşteri için iyi bir
şey yapıyorsan bu, hissedarlar için kesinlikle kötü bir şeydir düşüncesi çok
amatörce” demişti Bezos.
Bezos açık
olarak bir grubu diğerinden (bireyselleştirme grubu ile editörler grubu) daha
üstün tutmuyor fakat test sonuçlarına bakıyordu. Zamanla insanların rekabet
edemediği açıkça ortaya çıktı. P13N (personalization) ofisinin kapısında, bir
müsabakada buharla çalışan bir delgi makinesine karşı, bir delik açma yarışına
giren bir balyoz işçisinin öyküsünü anlatan halk hikayesine atfen yazılmış,
İNSANLAR SONUÇTA JOHN HENRY'NİN ÖLDÜĞÜNÜ UNUTTU, diye yazan bir levha vardı;
adam yarışmayı kazanmış fakat hemen ardından ölmüştü.
Başka
birinin seni parçalayıp yemesi yerine, senin kendi kendini yemen çok daha
iyidir.
Toplantılar
artık daha önce Amazon’da ve kurumsal yönetim altındaki her yerde yapıldığı
gibi birinin ayağa kalkarak toplantıyı yönetmesi şeklinde yapılmıyordu. Bunun
yerine katılanlara yazılı metinler dağıtılıyor ve herkes bu yazıları on beş
dakika veya daha fazla bir süre sessizce okuyordu. Tamamlayıcı olarak hemen
acele bir ek karar alındı: metinler, dipnotlar için altta bir boşluk kalacak
şekilde altı sayfayla sınırlı olacaktı. Bezos bu formülü daha da geliştirdi.
Yeni bir özellik ya da ürün önerisi yapılacağı zaman, bunun metninin mutlaka
bir basın açıklaması taslağı şeklinde olmasını hükme bağladı. Buradaki hedef,
çalışanların konunun tam özüne bir atış yapmasını sağlamak, müşterinin
görebileceği bir şeyden başlamak – basın açıklaması – ve bunu geriye doğru
çalıştırmaktı.
“Eğer bir
işi hiç bilmiyorsan, onu Marketplace’te başlat, perakendecileri oraya çek, ne
yaptıklarına ve ne sattıklarına bak, anla ve sonra o işe dal.” Bezos, en
azından başta bu planı makul bulmuş gibi görünüyordu. Ve sonra bir gün S-Ekibi
ve ağır ürünler ekibiyle yaptığı bir toplantıda bir şey onu çileden çıkardı.
Mücevherat işindeki kar marjlarından bahsediyorlardı ve Randy Miller’ın çalışma
arkadaşlarından biri, mücevher sanayisinde olanların bu işi “geleneksel olarak”
nasıl yönettiklerinden söz etti. “Bu konuda doğru düşünmüyorsun,” dedi Bezos ve
odasından bir şey getireceğini söyleyerek toplantıdan çıktı. Birkaç dakika
sonra dönerek, getirdiği bir deste fotokopiden toplantıdaki herkese birer tane
dağıttı. Kağıtta on cümle uzunluğunda yazılmış sadece bir paragraf vardı. Şu
sözlerle başlıyordu: Biz “Aykırı Mağaza”yız. Bu belge, Bezos’un kendi şirketini
nasıl gördüğünü ortay koyuyordu – ve neden yıllar sonra bile, Amazon’un o
piyasaya girişinden sonra birçok piyasanın yerine oturmadığını da açıklıyordu.
Bezos,
Amazon’un kaderinin heyecan vermeyen ve az kar eden bir online perakende
şirketi olmasını kabullenemiyordu. O sıralarda hiç durmadan, “Bu çıkmazdan
kurtulmanın tek yolu var,” diyordu çalışanlarına, “o da çıkış için kendi
yolumuzu yaratmak.”
Dalzell,
Amazon’u uzaktan izlemiş ve Bezos’un nasıl dünyanın en beğenilen şirket
başkanlarından biri haline geldiğini şaşkınlıkla gözlemişti. “Jeff benim o güne
kadar çalışmış olduğum kişiler arasında iki şeyi herkesten çok daha iyi yapan
biri,” diyor Dalzell. “Gerçeği sahiplenir. Pek çok kişi gerçekten bahseder
fakat kararlarını o andaki en gerçek duruma bağlı olarak almazlar.” “İkinci şey
ise, alışılmış düşünce kalıplarına bağlı olmaması. Beni en hayrete düşüren şey
onun sadece fizik kanunlarıyla sınırlı olması. Bunları değiştiremez. Fakat
diğer her şey onun için tartışmaya açıktır.”
“Rakipler mi
yoksa müşteriler mi kafamıza daha çok takılır denildiğinde biz her zaman
müşteriyi kafamıza takarız,” diyordu Bezos. “Rakiplerimizin ne yaptığını
dikkatle izleriz fakat enerjimizi aktardığımız yer onlar değildir.”
Amazon’da
satış yapmayı reddeden bazı şirketler bile onun 200 milyon aktif müşterisine ve
hareketli satışlarının çekiciliğine dayanamayarak sonunda ona geri
dönüyorlardı. Amazon’un kendi çalışanları sitedeki üçüncü tarafların
satışlarını eroin bağımlılığına benzetiyorlar – satıcılar satışlar patladıkça
aniden aşırı bir mutluluğa kapılarak uçmuş bir kafayla dolaşıyor, sonra Amazon
onların kar marjlarını kısmaya ve fiyatlarını indirmeye başlayınca eroin bağımlısı
gibi bunu arar hale geliyor ve kendini yok etme evresine geçiyorlardı.
“Satıcılar, eroin almamaları gerektiğini biliyor ama almadan duramıyorlar,”
diyor, eski Amazon satın alma yöneticisi Kerry Morris. “Sonunda kendilerini
oradan kesip koparmak zorunda olduklarını görene kadar zorluyorlar,
söyleniyorlar, şikayet ediyorlar ve tehditler yağdırıyorlar.”
“Buz
satıcısı yıllardır haftalık Amerikan yaşam kültürünün gerçekten önemli bir
parçasıydı ve onun amacı yiyeceklerin bozulmasını önlemekti,” diyor Amazon’un
Audible şubesinin kurucusu ve genel müdürü olan Donald Katz. “Fakat buzdolabı
icat edildiği zaman artık buz satıcısının ne düşündüğünün önemi kalmadı ve hiç
kimse de bu konuda yazılar yazmak için uzun zaman harcamadı.”
Omurgalı ol,
hemfikir olma ve kendini fikrini savun – Liderler, ne kadar rahatsızlık duyup
bunalsalar da aynı fikirde olmadıkları kararlara karşı gelmek zorundadırlar.
Liderlerin kendi görüşleri vardır ve ısrarcıdırlar. Sosyal uyum adına
fikirlerinden ödün vermezler. Bir karar verdikleri zaman onu sonuna kadar
savunurlar.
Tutumluluk –
Biz müşteriye bir yarar sağlamayacak şeyler için para harcamamaya çalışırız.
Tutumlu olmak, becerikliliği, kendine yetmeyi ve yaratıcılığı besler. Çalışan
insan sayısının, bütçe büyüklüğünün veya sabit masrafın bize getirdiği ekstra
bir puan yoktur.
Tıpkı Steve
Jobs gibi Bezos da şirkette çalışanların, yatırımcıların ve kuşkucu halkın
direncini zaman içinde kırarak onları kendi düşünce tarzına yönlendiriyor: Her
türlü süreç daha fazla geliştirilebilir. Akıllı insanlar için görünmez olan
hatalar, yeni gelenler tarafından görülebilir. Basit çözümler her zaman en iyi
çözümlerdir. Bütün bu anekdotları tekrarlamak tekdüze bir ezber değil,
hesaplanmış bir strateji. “Geri kalanımız karmaşık ve çelişkili hedeflerin dağınıklığı
içinde dönüp duruyoruz ve bu da başkalarının bize yardım etmesini
zorlaştırıyor,” diyor Bezos’un arkadaşı Danny Hillis. “Jeff kendi hedefleri
konusunda çok açık ve yalın ve bunları ifade ediş tarzı onların anlaşılmasını
kolaylaştırıyor çünkü bu konuda tutarlı.”
“Amazon’un
neden internetin ilk zamanlarında iş yapmaya başlayan diğer bütün şirketlerden
farklı olduğuna bakarsanız, bunun Bezos’un daha en başında konuya uzun vadeli
bir vizyon içinde yaklaşmasına bağlı olduğunu görürsünüz,” diye devam ediyor
Hillis. “Bu, onlarca yıla yayılan bir proje. Bu kavram, tutarlı olduğu takdirde
çok büyük bir bölümünü uzun bir zaman çerçevesi içinde başarabileceği bir fikir
ve onun temel felsefesi de bu.”
Bezos, bir
zaman önce Amazon’un tescilli 1-Click ile sipariş verme metodunu Barnes &
Noble gibi rakiplerinden korurken yaptıkları tartışma sırasında, “Bizim büyük
ve tek bir avantajımız yok,” demişti eski muhaliflerinden biri olan yayıncı Tim
O’Reilly’ye. “O yüzden birçok küçük avantajın oluşturduğu kalın bir halat örmek
zorundayız.” Amazon o halatı örmeye hala devam ediyor. Kurucusunun kurumsal
insafsızlığını ve vizyonunu ortaya koyarak örmeye ve büyümeye devam etmek, onun
geleceği demek. Ve Jeff Bezos sahneden çekilinceye ya da önünde duracak hiç
kimse kalmayıncaya kadar büyümeye devam edecek.
Jeff
geleceği görerek, tüm şirketin kendi vizyonunu içselleştirmesini sağlamak için
en kritik yapı taşlarını (DNA) tam yerine koyuyor. Her zaman en parlak ve
yüksek büyüme sağlayacak potansiyele sahip olan ve “bina kurucusu” olarak doğru
değerlere ve akıcı zekaya sahip kişilere yöneliyor. Her zaman uzun vadeli
düşünen, cesur ve yenilikçi, kesinlikle müşterinin güvenine ve memnuniyetine
öncelik veren insanlar arıyor. Bütün bunlar Jeff ile üst düzey yönetici ekip
tarafından her gün yaşama geçirildi ve örnek olarak sürdürüldü. Kişisel
zenginlik hiç söz konusu olmadı ya da gerçekten düşünülmedi. Ben bugünlerde üst
düzey yöneticilerinin ve yönetim kurulunun aklındaki en önde gelen düşüncenin
oradan “çıkmak” olduğu bazı şirketler görüyorum ve böyle bir düşüncenin en alt
seviyedeki elemanın vereceği en küçük karara kadar yayılacağı ve şu soruya yol
açacağı çok açık: Biz iyi bir şey mi yaratıyoruz, yoksa sadece iyi gibi görünen
ve aslında bizi satın alabilen veya finanse eden bir şey mi?
Büyük düşün – Küçük
düşünmek, kendi kendini gerçekleştiren (kerameti kendinden menkul) bir
kehanettir. Liderler sonuçlara götüren cesur bir yön yaratır ve çevrelerine
iletirler. Onlar değişik düşünürler ve müşterilere hizmet etmek için çeşitli
yollar ararlar. Ve evet, bu parlak bir PR çalışması olmuştu. Tatil sezonu
alışverişlerinin en yoğun seviyeye ulaştığı bir zamanda görünüşe göre herkes
Amazon’dan bahsediyordu.
***
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)