Geçen Pazar gecesi,
Ancak asıl hikaye, evden çalışırken "çok verimliyim" sandığım o anlarda başladı.

İstanbul sahilinde kışın yürüyüş yapan düşünceli adam - tükenmişlik ve zihinsel detoks
"Düşünme Yöntemin Bozulmuş"

Salı günü mailleri jet hızıyla cevaplıyor, işleri sıraya diziyordum. Kendimi oldukça üretken hissettiğim bir anda, mentorumla bir iş konusu üzerine yazıştım. Son mailimi gönderdikten saniyeler sonra telefonum çaldı. Mentorum arıyordu ve sesi her zamanki gibi netti. Söyledikleri ise tam bir soğuk duş etkisi yarattı:
"Düşünme yöntemin bozulmuş. Hemen izne çık. Gündelik yürüyüşünü artır ve güneş alabileceğin aydınlık bir ortamda çalış."
O an savunmaya geçebilirdim ama o, bu çıkarımı nasıl yaptığını tane tane anlatınca mesajı aldım. Meğer yorgunluğum sadece bedenimde değil, zihnimin kıvrımlarında, karar alma mekanizmalarımda bile kendini gösteriyormuş.
O akşam yemeği keyifsiz yedim ama mentorumun "beynini dinlendir" tavsiyesine uydum. Kendimi sahile vurdum. Podcast bile dinleme demişti; ben de sadece ritmine odaklanabileceğim, beynimi yormayan rap müzik listeleriyle, düşüncelerimden kaçarak adımladım.
Rutini Kırmak: Vapur, Deniz ve Yürüyüş
Ertesi gün ofise gittiğimde kulaklarımda hala o cümle yankılanıyordu: "Düşünme yöntemin bozulmuş."
Gelen her maili "yapılacaklar listesi"ne eklerken, bir yandan da "Bunları mesai saatlerine sığdırıp kendime nasıl zaman ayırırım?" sorusuyla boğuşuyordum. Rutini kırmak zorundaydım. Çarşamba günü spor çantam yanımda olmasına rağmen, ofisin dört duvarı arasında terlemek yerine eve erken dönüp eşimle yürüyüş yapmayı seçtim.
Perşembe günü ise şirket içi yılbaşı yemeğimiz vardı. Sırf zihnim boşalsın, otopilot modundan çıkayım diye arabayı bıraktım. Toplu taşımayla evden Üsküdar’a, oradan vapurla Beşiktaş’a geçtim. Boğaz havasını içime çektikten sonra Kuruçeşme’ye kadar 45 dakikalık bir yürüyüş yaptım.
Bu küçük değişiklik, bana şunu sorgulattı: Hafta sonu ve yıl sonu yaklaşırken kendime başka hangi 'farklı' tercihleri sunabilirim?
Elektronik Prangadan Kurtulmak
Hem doğum günümün hem de 2026'nın ayak sesleri yaklaşırken, yüzleştiğim "tükenmişlik" gerçeği beni radikal kararlar almaya itti. Hayatımdan neleri çıkarmalıyım? Neleri dahil etmeliyim?
Dün (Cumartesi) sabah, Okan’ı okula bıraktıktan sonra eşimle Florya sahiline indik. Yürüyüş sonrası AVM’ye geçerken telefonumu arabada unuttuğumu fark ettim. Geri dönmedim. O an, o "elektronik prangamdan" ayrı kalmak, dünyayla değil kendimle bağ kurmak istedim. İnanılmaz bir özgürlüktü.
2026 Öncesi Zihinsel Detoks Planı
Şu sıralar doğum günüm için İstanbul içinde, kapalı havuzu olan, sessiz sakin bir otel arayışındayım. Amacım sadece tatil yapmak değil; beynime gerçek bir "yeniden başlat" (restart) fırsatı sunmak.
Bu satırları Pazar öğleden sonra, oğlumla film keyfi yapmadan hemen önce yazıyorum. Çevremdeki dostlarımla, iş arkadaşlarımla konuştuğumda görüyorum ki yalnız değilim. Bu yoğun tempo, bu sürdürülebilir olmayan çalışma düzeni hepimizin ortak derdi.
Bana doğrudan bir faydası olmasa da, yoldaşların aynı dertlerden muzdarip olduğunu bilmek, bu mücadelede tek olmadığımı hissettiriyor. Belki de çözüm, Süpermen olmaya çalışmayı bırakıp, sadece "insan" olduğumuzu hatırlamakta saklıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder