gelin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gelin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2013 Pazar

Kim Demiş Starbucks’ta Evlilik Teklif Edilmez Diye!

Evlilik teklifi almak bir bayan için ne kadar özelse biz erkekler için de evlilik teklifini organize etmek o kadar özeldir. Sizleri 2010 yılına götürüp, o özel günümü paylaşmak istiyorum.

2007 yılından beri flört ettiğim kız arkadaşımla ilişkimiz oldukça iyi gidiyordu. Tek sorun aradaki mesafeydi. Okurken ben İstanbul’daydım, o ise Ankara’daydı. Üniversite bittikten sonra ikimizde ailelerimizin yanına döndük: o Bursa’ya, ben İzmir’e. Farklı şehirlerde yaşayan sevgililerin en büyük ihtiyacı biraraya geldiklerinde rahat vakit geçirecekleri bir ortam arayışıdır.

Bizim için Starbucks hep bu ihtiyacı karşılayan yer olarak ilişkimizin flört devresinde önemli rol oynamıştı. Ankara’da Armada’daki, İzmir’de Ege Park’taki ve Bursa’da Zafer Plaza’daki Starbucks’lar birbirimizi tanımak, özlem gidermek ve gelecek planları yapmak için buluşmalarımızda en çok vakit geçirdiğimiz yerler olmuştu.

2010 yılında askerden geldikten sonra ilişkimiz Türk örf ve adetlerine paralel olarak hızlı bir gelişme sürecine girdi ve sözlendik. Arayı fazla açmamak için de takip eden ay nişan yapalım diye ailelerimizle birlikte kararlaştırdık. O bir aylık süreçte hem yeni girdiğim işime adaptasyonu hem de nişan için bohça(!) hazırlıklarını tamamladım. O yoğunlukta Bursa’ya gidecek vaktim olmadı ama bu nişan öncesi evlenme teklif etmem gerektiği gerçeğini değiştirmedi. Önce içime sinen o tek taşı aldım sonra da evlilik teklifi için Bursa’da Nilgün’lere (eşim) yakın bir restoranda rezervasyon yaptırdım. Nişan Cumartesi olacaktı ve işe yeni girdiğim için Cuma izin almak gibi bir lüksüm yoktu. Bu sebeple Cumartesi sabahı İzmir’den ailem ve bohçamızla yola çıktık. Arabada yaşlılar olunca hız kurallarına uymak farz oldu ve biz öğlen vakti Bursa’ya geldik. Kız tarafı “uzak yoldan geldiniz illa yemeği biz de yiyeceksiniz” deyince restoranı arayıp rezervasyonu 1 saat öteledim. Ama yine evdeki hesap çarşıya uymadı: ailelerin sohbet havasında oturduğu yemek sofrasından kalkmamızla birlikte uzaktan bir akrabanın terminale yaklaştığını haberini aldık. Evin gençleri olarak onları karşılamak bize düştü, gecikmeli gelen otobüsten akrabaları alıp tekrar Nilgün’lerin eve giderken bu kez restorandan arayıp geciktiğimi bildirdiler. Sürpriz bozulmasın diye telefonda sadece “iptal edin” diyebildim ama artık sürpriz imkanı kalmamıştı, çünkü Nilgün benim telefonla konuştuğum sırada nişan fotoğrafçısını arayıp “bi yarım saate oradayız” demişti. 

Teklifi nasıl edeceğimi kafamda kelimesi kelimesine anbean kurgulamıştım ama şu an o plandan bambaşka bir şekilde işliyordu herşey. Fotoğraf çekimi için Zafer Plaza’nın otoparkına arabayı park ettiğimizde içimden “buraya her gelişimde mutlu oluyordum ama bir de şu an ki stresime bak” diye geçirdim. İşte o an bana bu alışveriş merkezini sevdiren yegane şey geldi, Nilgün’e “gel nişanlanmadan önce bi Starbucks keyfi yapalım” dedim. Vaktimiz yok dese de onun da bu keyfe hayır diyecek hali olmadığı için ikna etmem zor olmadı. Ceketimin cebini kontrol ettim, emanet (tek taş) ordaydı. Şans da bana gülmeye başlamıştı, biz girerken köşedeki kuytu masa boşaldı. Nilgün favori koltuğuna oturdu, ben sıraya girip White Chocolate Mocha’larımızı söyledim. Yanına oturdum ve ilkokulda Andımızı ezberden okuyan o çocuk gibi kafamdaki tüm cümleleri sular seller gibi dizdim, teklifim sonrası tek taşı ve hazırladığım mektubu aşkıma sundum. Nişanlanmamıza sayılı saatler kala artık evlenme teklif etmem diye düşündüğünden kendisi için hem zaman hem de mekan olarak gerçek bir “sürpriz” olmuştu. Neyse ki cevabında herhangi bir sürpriz olmadı!

Hani derler ya Tanrı’yı güldürmek istiyorsan plan yap diye, işte bu söze atıf yapan bir gün geçirmiştim. Starbucks’ta gelen evlilik teklifi bence ilişkimizdeki konumundan ötürü de çok isabetli oldu. Birinci senemizi de İzmir Ege Park’taki Starbucks’ta aynı menü ile kutladık. Kim bilir belki 3. senemizi Amsterdam’daki Starbucks’ta kutlamak nasip olur…



9 Temmuz 2013 Salı

Bloggerlar Alaçatı'da hem Sörf, hem de Test Sürüşü Yaptı!

Bumerang’ın #BumerangDeneyimGunleri kapsamında Ege’ye dair yazılan bloglar arasından seçtiği 10 şanslı bloggerdan biri olarak geçtğimiz Cumartesi (6 Temmuz 2013) gününü Alaçatı’da geçirdim. Çok hoş hatıralarla geride kalan bu etkinliği sizlerle de paylaşmak isterim…

Cumartesi sabahı sırt çantamı hazırlayıp, Cumhuriyet meydanına 9.35 gibi geldim. Çevrede çekingen adımlarla dolaşıp, zamanın buluşma saati olan 10 olmasını bekledim. Saat 10 gibi, Postane’nin yanında Renaul Captur’lar sıralanmaya başlayınca kendimi tanıtıp, Renault’nun reklam ajansındaki arkadaşlarla sohbete başladım. Daha sonra ekip tamamlandı. 3 Captur ve 1 Megane ile yola çıktık. Eski bir Megane kullanıcısı olarak özellikle bu araçta yolculuk etmek ve farkları görmek istedim. Otomatik vites Megane, ani hızlanmalarda biraz gürültülü geldi ama 1.5 motoru 18 derecede çalışan klimayı gayet yeterli şekilde taşıyordu. Otobanda 4’lü konvoyumuz oldukça sakin, hatta yer yer yavaş, bir şekilde yolculuk yapıp, Alaçatı’daki Bora Kozanoğlu Surf Center’a vardık.

Kozanoğlu ailesi oldukça misafirperver. Aynı Ege’ye dair bloğumda anlattığım Ege insanları gibiler. Sıcak karşılama ve aperatif bir atıştırma sonrası teorik sörf eğitimimizi Bora Kozanoğlu’ndan aldık. Birşeyi bilmek ile onu aktarabilmek çok farklı iki yetenektir. Bora bey bence bildiğini çok iyi aktarabilen bir öğretici. Verdiği teorik eğitim esnasında bunu bizlere hissettirdi. Daha sonra sıcağı sıcağına pekiştirmek için denize indik ve gruplar halinde hocalarımızla işin pratik boyutuna geçtik. Gözlemlediğim kadarıyla Bora Kozanoğlu’nun ekibindeki tüm hocalar cana yakın ve sevecen profilde insanlar. Benim grubumdaki Baransel Hoca’da son derece yardımsever bir şekilde işin inceliklerini bizlerle paylaştı.


Peki sörf yapmak nasıl bir deneyimdi? Açıkçası ben yapabilceğime inanmadan gitmiştim ama yapılabileceğini gördüm. Çok mu iyidim? Hayır. Ama en azından korkulacak bir şey olmadığını tecrübe ettim. Deneyip zevk aldığım bir spor oldu. Her defasında düşüp tekrar mücadeleye başlamak için çıkmak sanki bir hayat felsefesi gibiydi…



Saatler 2’yi geçtiğinde sörfe ara verip, Renault’larla Alaçatı’nın merkezine yol aldık. Çeşme’ye gelip de kumru yememek olmazdı. Uzun masamızda karnımızı doyurup sohbet ettik. Alaçatıda geçen dar vakitte 2 tane gelin&damat gördük, tıpkı önceki ziyaretlerimde olduğu gibi, sıcak ve kalabalık çiftlerin burada fotoğraf çektirme isteğini engellemiyordu.

Karnımızı doyurduktan sonra sörf okuluna geri döndük. Bir kısmımız sörf yapmak için denize yöneldi, bir kısmımızda Captur ile test sürüşü için sıra beklemeye başladı. Ben, bir Opel çalışanı olarak, Renault’nun soın aracını test etmek istedim. Araç bence sürüş zevki olarak oldukça başarılı. Direksiyonundaki yumuşaklık özellikle bayanlar için çok cazip. Bluetooth ile telefona bağlanma özelliği ve araç üzerinde kişiselleştirme yapılabilmesi güzel nitelikler. Ama arka koltukta oturan arkadaşların bacaklarının sıkışması tüm aile için rahatlık arayanlar adına eksi puan olacaktır.



Test sürüşü ve öğleden sonraki sörf aktivitesi sonrası Renault ve Bumerang ekibinin bizlere sunduğu hediyeleri de yanımıza alıp, İzmir’e geri dönüş için yola çıktık. Keyifli bir yolculuk sonrası kariyerimin ilk blogger aktivitesinden güzel anılarla ayrıldım. Eşimle, ailemle ve dostlarımla bu anılarımı memnuniyet duyarak paylaştım.


Yaşattıkları güzel hisler için Hürriyet ve Bumerang ekibine, Bora Kozanoğlu’na, ailesine ve ekip arkadaşlarına, Renault camiasına lansmanı yürüten reklam ajansındaki arkadaşlara teşekkür ederim. Blogger arkadaşlarla tanışmış olmaktan duyduğum memnuniyeti de özellikle belirtmek isterim. Bir başka etkinlikte buluşmak dileğiyle…

21 Mayıs 2013 Salı

400.000 Dolar Çeyiz Parası Olur Mu?

Bu da tartışılır mı tabii ki de olmaz dediğinizi duyar gibiyim ama bu konuyla ilgili özelge bile alınmış. İçiniz rahat olsun cevap tabii ki de olumsuz olmuş. Ben daha çok niyete takıldım..Ha bir de düğün de takılanlara...

Çeyiz parasının veraset ve intikal vergisine tabi olup olmadığı

(26.03.2013 tarih ve 176 sayılı özelge)

...

Oluşan dosyanın incelenmesinden, kızınıza vermiş olduğunuz çeyiz parasının 400.000 Amerikan doları tutarında olduğu ve 30.11.2011 tarihinde düzenlenen yoklama fişinde bağışın 1991 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Kızınıza verdiğiniz 400.000 Amerikan doları tutarındaki hediye, örf ve adete göre verilmesi mutat bulunan hediye kapsamında değerlendirilemeyeceğinden veraset ve intikal vergisinden istisna tutulması mümkün değildir. Bu nedenle, veraset ve intikal vergisi beyannamesinin, 1991 yılında İstanbul'da ikametgâhınızın bağlı bulunduğu yerdeki vergi dairesine verilmesi gerekir.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Düğün Planları Başlasın!

Bugünümü düğün hazırlıklarına ısınma turlarına başlama günü olarak değerlendiriyorum. Sabah kahvaltı sonrası oturdum, önce yabancıları okudum, sonra bizim yerlileri. Tabi biraz kültür farkı var, ama arada büyük uçurumlarda yok. Herkes zevkine göre düğün organizasyonu konusunda önerilerini sıralamış. Bu işe girdik bir kere, daha çok şey okur, yazar, uygularız ama şu aşağıdaki metin bir başlangıç olsun. Yazar kişi fena şeyler paylaşmamış bence...

Yaklaşık 4 ay önceden fotoğrafçınızı ayarlayın: Yaz aylarındaki iş yoğunluğunu göz önüne alarak birçok detay gibi fotoğrafçınızı da önceden ayarlamanız gerekiyor. Aysun Sarı'nın bu konuda en güzel sonuca ulaşabilmeniz için önerisi; fotoğraf çekimlerini düğünden bir hafta önce farklı ve doğal mekânlarda gerçekleştirmek. Böylelikle sıra dışı ve doğal fotoğrafları bir ömür boyu keyifle saklayabilirsiniz.

Acil durum paketi hazırlayın: Düğün gününüzle ilgili olumsuzlukları da düşünmek zorundasınız. Gelinliğiniz kirlenebilir, sökülebilir hatta yırtılabilir. Bu nedenle her daim tetikte olmalısınız. Aysun Sarı, "Biz düğün perisi olarak her şeyi düşünmek zorundayız. İğne, iplik, makas veya gelinliğin kirlenmesi durumunda kullanılacak pudradan, herhangi bir yırtılma ihtimaline karşı şeffaf banda kadar her şeyi paketimizde bulunduruyoruz." diyor.

Davetiyelerinizi önemseyin: Aysun Sarı, davetiyelerin misafirlerinize düğününüzle ilgili ilk ipuçlarını verdiği görüşünde. Ona göre davetiyeler, misafirlerinize nasıl bir düğüne geleceklerini, ne giymeleri gerektiğini ve onları ne gibi sürprizler beklediğini yansıtıyor. Bu nedenle davetiyelerde çifte ait detaylar bulunmalı ve üstünde titizlikle çalışılmalı.

Canlı çiçeklerden oluşan şık bir buket tercih edin: Buket belirlerken boyunuza ve gelinliğinize ait detayları da önemsemeniz gerekiyor. Kısa boyluysanız küçük buketler sizin için ideal. Sade ve zarif bir gelinliği tercih ettiyseniz, frezya ve erengüllerle süslenmiş bir buket, temanızla uyum sağlayacaktır. Gelinliğiniz vintage ve romantik detaylar ile süslüyse, pembe laleler ile beyaz erengüllerden oluşan bir buket tercih edebilirsiniz.

Ayakkabıyı akşam alın
Özgül İşgör (Ayak sağlığı uzmanı): Ayakkabı alışverişinizi akşam vakti yaparsanız, gün içinde ayaklarınız şişmeye başladığından düğün günü sizi zor durumda bırakmayacak ayakkabılar seçebilirsiniz. Ayakkabıyı düğün gününden önce prova edip ayağınıza alışmasını sağlayın. Derisinin yumuşak ve kaliteli olmasına dikkat edin. Yumuşak derilerin esneme payı olduğundan sorun yaşamazsınız. Çok yüksek topuklu ayakkabı seçerseniz, düğün gününün koşuşturması içinde ayaklarınız ağrıyabilir. Tercihiniz rahat ayakkabılardan yana olsun.

Dengeli beslenin
Dilara Koçak (Uzman diyetisyen): Düğün günü parlayan bir cilt ve gözler, enerjik ve fit bir vücut için her gün az yağlı süt, yoğurt, sebze, meyve, hayvansal bir protein ve dengeli karbonhidrat tüketin. Mutlaka egzersiz yapın. Özellikle tavuğun göğüs eti, yumurta, pirinç, soya fasulyesi, yulaf, fındık, fıstık, muz, patates, avokado, kuru meyveler ve somon balığında bulunan B6 vitaminini almaya özen gösterin. Bu besinler depresyon ve bitkinliği engeller. Enerjinizi artırmak için güçlü bir antioksidan olan ginseng (bitki çeşidi) alabilirsiniz.

Cilt bakımı yapın
Dr. Serpil Özyılmaz (Sema Hastanesi Dermatoloji Uzmanı): Gelin adayları mutlaka cilt tiplerine uygun ürünler kullanmalı. Yoğun stresten sivilce ve uçuk virüsü ile karşılaşılabilir. Bu nedenle stresten mümkün olduğunca uzaklaşılmalı. Yağlı cilde sahip olanlar sabah-akşam yıkama jeliyle ciltlerini temizleyip güneş koruyucu kullanmalı. Kuru ciltler için ise nemlendirici ve dinlendirici maskeleri öneriyorum. Kuru saçlar için nemlendirici bir maske yapılmalı. Yağlı saçlara sahip olanlar da arındırıcı içeriği olan şampuanlar kullanılmalı.

Google adsense

Analytics