Geride kalan 8
yıllık dönemin tamamını çok uluslu firmalarda ve genel olarak finans ve denetim
ile ilgili alanlarda geçirdim. 2007’den 2010’a denetim ve danışmanlık alanında
faaliyet gösteren PriceWaterhouseCoopers’ta, 2010’dan 2013’e dünyanın otomotiv
devlerinden biri olan General Motors’ta çalıştım. Son 2 yıl 1 aydır da dünyanın
bir numaralı sigarasını üreten firmada çalışıyorum. Bu üç firmada farklı
ekiplerle ve yöneticilerle çalışma fırsatı buldum. Birbirinden farklı liderlik
ve yöneticilik özellikleri olan kişileri gözlemledim, onlarla iletişim ve
etkileşim içerisinde kendime bir şeyler katmayı hedefledim. Dolu dolu geçen bu
8 yılın sonunda aldığım dersleri özetle 8 maddede topladım:
*Her
şeyin başı sorumluluğunu yerine getirmek
*Planlı
ol, not al, ajandanı yönet
*Etkin
bir network sahibi ol
*Yan
masanda olan bitenden haberin olsun (büyük resmi kaçırma)
*Profesyonellik
dedikleri şey ketum olmayı gerektirir
*Ya
bir role-model’in ya da bir coach’un olsun
*Heyecanı
kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
*Özgün
liderliğini keşfet
Orta okul ve lise
yıllarında tarih derslerinde savaşların sebep ve sonuçlarını sorarlar,
yukarıdaki gibi maddeleri ezberlettirirlerdi. Sınavı geçinceye kadar aklımızda
tutar, sonra da bir daha asla hatırla(ya)mazdık. Gelin bu 8 madde de öyle
olmasın, biraz detaylandıralım.
Önce sorumluluğunu yerine getir
Çalışanın
işvereniyle arasındaki iş akdinin gereği olarak öncelikle kendisine atanan
sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Her profesyonel, kendisinden
beklendiği üzere, önce işini yapmalıdır. Unutmamalıyız ki, işveren tanımlanmış
sorumlulukların yerine getirilmesi için para ödemektedir. Çalıştığımız firmada
bizim gibi tüm çalışanların bir takımı oluşturduğunu düşünürsek, hepimizin
sorumluluklarını tam olarak yerine getirmesi günün sonunda bizim de kazanan bir
takım olmamızı sağlayacaktır. Ve unutmayın ki kazananlar daima ödüllendirilir
ve takdir edilir.
Eğer kariyerinizde
hedeflediğiniz noktaya ulaşmak istiyorsanız, önce bu birinci maddeyi layıkıyla
yerine getirmeniz gerekiyor. Özellikle kariyerinizin başındayken, almış
olduğunuz yüksek eğitiminize paralel olmayan daha basit işlerle meslek
hayatınıza başlayabilirsiniz. Title’ınızın “assistant” ya da “trainie” unvanını
içermesi, önemli toplantıları dahil edilmemeniz, ofiste geçen belirli bir
sürenin basit ofis işleriyle geçiyor olması sizi demotive etmesin. Bundan hiç
gocunmadan, bu işin de üyesi olduğunuz o ekipte biri tarafından yapılması
gerektiğinin bilincinde olarak o işe sarılın. Öğrenmek için geçen kariyerinizin
ilk yıllarında da kıdem ve tecrübeniz ile ekibin en saygın personeli olacağınız
kariyerinizin son yıllarında da her işinizi önemseyip sorumluluklarınızı
bilinçli bir şekilde yerine getirin. “Ya
harika bir şey yap, ya da harika bir şekilde yap” sözünü mottonuz haline
getirin ve size verilen sorumluluğu katma değerinizi de katarak ekibinize
sunun. Özellikle performans değerlendirmelerinde amirlerinizin öncelikle
bakacağı şeyi işinizi ne derece iyi yaptığınızı değerlendirmek olacaktır. Bu
sebeple hedeflediğiniz performans zamları ve terfiler için öncelikle size
verilen sorumlulukları yerine getirmeniz gerektiğini unutmadan işinize ve
gerekliliklerine yoğunlaşın.
Ünvanınız ne
olursa olsun, sorumluluğunuz nereden başlayıp nerede biterse bitsin, siz
üstlenmiş olduğunuz o sorumluluğun tek ve asıl sorumlususunuz. (Unutma
ki sen de bir patronsun, hakkını ver) Şirketin organizasyon şemasındaki
yeriniz ne olursa olsun siz hakkını vererek sorumluluklarınızı yerine getirin.
İşinizi yönetin. Liderlik edin. Unutmayın bunları yapabilmeniz için illa ki
altınızda size raporlayan onlarca insan olmasına gerek yok. Bir çok “direct
report”u olup da hala sahip olduğu işte yöneticilik vasıflarını ve liderlik
yetkinliklerini kullanamayan kişilere inat, A’dan Z’ye alanına hakim,
sorumluluğunun bilincinde, kendine güvenen bir birey kartvizitinde havalı
ünvanlara ihtiyaç duymadan gayet başarılı bir şekilde kendi işine patronluk
yapabilir. Ayrıca konuya geniş çerçeveden bakarsak, üst düzey bir yönetici de
işinin ve işin getirdiği sorumluluklarının hakkını veremediği durumlarla
karşılaşabiliyor. Bunda karşılaşılan zor insanlarla başa çıkabilmek özellikle
önemli pay sahibi oluyor. İşte bu durumda teknik yeterliliklerle birlikte
yönetimsel yetkinliklerin gelişmiş olması da olası sorunların üstesinden
gelmekte önemli pay sahibi olacaktır.
Planlı ol, not al, ajandanı yönet
İlk maddede işimizi
iyi yapmanın öneminden bahsetmişken, işimizi yapış şeklinden hiç bahsetmedik.
Benim gözlemlerim, işinde başarılı, alanına hakim her yöneticinin planlı bir
şekilde çalıştığını gösteriyor. Lisedeyken bir hocamız tahtaya Fransızca bir
cümle yazıp bir sonraki hafta bunun ne demek olduğunu açıklayan öğrenciye bir
üst not için kanaat notu kullanacağını söylemişti. Ertesi hafta geldiğinde
tahtada yazan cümlenin “not alarak çalışın” olduğunu öğrendiğimizde “bu muymuş
yani” demiştik. Aslında hem okulda hem de işte not almak ve alınan notları
planlı bir şekilde değerlendirip uygulamak çok önemli. Günümüz iş dünyasında
birçok toplantıya giriyoruz, bunların bir kısmı bilgilendirmeden öteye
gitmezken bir kısmı ise hararetli tartışmaların yaşandığı ve fikirlerin adeta
çatıştığı toplantılar oluyor. Bu toplantılarda pek çok kişinin önünde not
defteri mevcut oluyor ancak bu deftere ismini yazmak ya da imza atmak yerine
toplantı gündemine dair önemli notlar alanlar hep günün sonunda da farkı
yaratan kişiler oluyor. Tabii ki not almak sizi tek başına bir yere taşımaz,
burada asıl vurgulamak istediğim planlı bir şekilde hareket etmeniz.
“Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin
Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel
bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş
telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek
başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin
altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o
gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun
için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da
belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken
sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu
sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam
gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken
neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum.
Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip
edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin
kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.
Etkin bir network sahibi ol
Sabancı
Üniversitesi’nde yönetim bilimleri (MBA) alanında yüksek lisansımı yaparken
çarşamba günleri iş dünyasından tepe yöneticiler okulumuzda workshoplara
katılırlardı. Bu workshopların birinde ülkemizde de faaliyet gösteren çok
uluslu büyük bankalardan birinin yöneticisi, “iş dünyasında herşey çalışmakla
olmaz, bazen kimi tanıdığınız da sizin başarılı işler ortaya çıkarmanızı
sağlar” demişti. Konuyu pekiştirmek için verdiği örneklerde davetlere mutlaka
katıldığını, her defasında özellikle farklı insanlarla tanışmaya özen
gösterdiğini, kartvizit değiştirmenin çok önemli olduğunu ve her gün mutlaka
telefon rehberini gezip bir süredir aramadığı birini arayarak network’ünü canlı
tuttuğunu ve sarfettiği bu eforun hep karşılığını aldığı anlatmıştı. İşte ilk o
zaman bu havalı “networking” kavramı ile tanışmıştım. Sonrasında çalıştığım
şirketlerde de geniş bir network’e sahip olan her seviyeden çalışanın bir
yerlere gelirken bazı engelleri daha kolay aşabildiğini gözlemledim. Bu
sebeple, sadece çalıştığınız departmanda değil de diğer departmanlarda da
arkadaşlarınız olsun. Sırf çıkar için de bunu yapmayın. Büyük resmi görmek ve
şirketinizin operasyonlarını anlamanız için de bu size avantaj sağlar. Farklı
departmandaki arkadaşınıza bir gün sizin işiniz düştüğünde bir şey rica
edecekken bu size konfor alanı yaratır. Yine şirket dışında da network’ünüzün
geniş olması müşteri ve tedarikçilerle ilişkilerinizde yeri geldiğinde rüzgarın
sizin lehinize dönmesini, sektörde olup bitenleri de takip etmenizi
sağlayacaktır. Tabii ki network’ün geniş olması kadar canlı tutulması yani
bağlantılarla sıcak ilişkilerin devam ettirilmesi de önemli. Harvard Business
Review’in günlük olarak yayınladığı ve gönderdiği ipuçlarında bu konuda faydalı
bir öneri paylaşılmıştı: Her gün öğle yemeğini farklı biriyle yiyin. Kesinlikle
öğle araları, kahve-sigara molaları, şirketin sosyal aktiviteleri network’ünüzü
genişletmek, yeni bir çevre edinmek için eşsiz fırsatlardır. Bunları etkin bir
şekilde değerlendirin.
Yan masanda olan bitenden haberin olsun
Network’ün
öneminden bahsederken diğer departmanlardaki insanlar ile kuracağınız ilişkinin
şirketinizin operasyonlarını anlamak için size fayda sağlayacağını
belirtmiştim. Bu konu özellikle büyük ve çok uluslu firmaların personellerine
getirdiği uzmanlaştırma kültürü sebebiyle çalışanın kendi alanına derinlemesine
yoğunlaşmasından ötürü etrafında neler olup bittiğini kaçırması ihtimalini
düşündüğümüzde çok daha önemli bir hal alıyor. Siz size verilen sorumluluk
kapsamında işinize çok hakim olabilirsiniz, ancak günümüzün dinamik iş
dünyasında bu kariyer hedeflerinize ulaşmak için yeterli olmaz. Bunu illa ki
çevrenizde olup bitenleri anlayıp kendi işinizle bağlantılarını kavrayarak pekiştirmelisiniz.
Özetle büyük resmi görebilmek için kafanızı kaldırın ve çevrenizi gözlemleyin.
Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı
sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna
geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer
departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi
olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini,
operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon
içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan
organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman
içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda
istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak
sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza
olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her
masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki
faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi
biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici
pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip
arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf
edin.
Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı
gerektirir
İş hayatında
bulunduğunuz pozisyon stratejik olsun ya da olmasın bir gün elinize
şirketinizle, sektördeki rakip(ler)inizle, yeni çıkaracağınız ürünle, ekip
arkadaşınızla ya da direk sizinle ilgili çok önemli bilgiler ulaşabilir. Bu
bilgileri iyi analiz edip biriyle paylaşılabilir olup olmadığı konusunu gözden
geçirmeden kesinlikle en samimi çalışma arkadaşınızla dahi paylaşmamalısınız.
Bu aşamada yapacağınız yanlış bir tercih hem sizin adınıza bir hata olarak
hanenize yazılır, hem de şirketinizin zarar görmesine ya da itibar kaybetmesine
sebep olabilir. Yine Sabancı Üniversitesi’ndeki workshopların birinde Jan Nahum
bizlere iş hayatına yönelik verdiği bir tavsiyede, yürütmekte olduğunuz bir
projeyi finalize oluncaya kadar en yakın iş arkadaşınızla bile paylaşmayın diye
öğütte bulunmuştu ve başından geçen benzer bir olayda kendisinin bitirme
aşamasına getirdiği bir projeyi bir iş arkadaşıyla paylaştıktan hemen sonra o
iş arkadaşının genel müdürden bu projenin hayata geçmesi için onay aldığında
yaşadığı hayal kırıklığını paylaşmıştı. Yine benzer şekilde günümüzde sıklıkla
kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, vb.)
işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin
hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda
yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de
çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir
ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü
ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini
yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre
hareket etmeliyiz.
Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun
Ulaşmak
istediğiniz kariyer hedefini belirlerken kendiniz için bir role-model
belirleyip onun başarı öyküsünden esinlenerek kendi başarı hikayenizi
yazabilirsiniz. Tabii ki tek bir role-model belirlemek durumunda değilsiniz,
farklı özellikler için farklı liderleri örnek alıp dilediğiniz özelliklerini
hayatınıza adapte edebilirsiniz. Bu noktada örnek alacağınız kişinin biyografisini
okumak, yaşayan kişiler ile linkedin gibi farklı kaynaklardan iletişime geçmek,
onlar üzerine yazılmış incelemeleri takip etmek size bakış açısı
kazandıracaktır. Örneğin Steve Jobs’un biyografisini okuyuncaya kadar sunum
tekniklerine yönelik birçok eğitim alsam da başarılı sunumlar yapmaktan uzak
bir performansım vardı. Kitapta Jobs’un Powerpoint’ten sunum yapan bir kişinin
anlattıklarına hakim olması için o slaytlar olmadan sunabilecek donanımda
olması gerektiğini, bu sebeple kendisinin ofiste Powerpoint kullanmayı
yasakladığını okudum. Ben de bundan etkilenip hazırladığım sunumlarda slaytlar
hiç yokmuş gibi çalışmalarımı yapıp sunuma çıkmaya başladım. Gerçekten de bu
sunum performansımı olumlu yönde etkiledi.
Pek tabii ki çalıştığınız şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da iş hayatınıza aktif bir şekilde adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi farklılaştırıp kendinizi ulaşmak istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta illa bu sistem şirketinizde aktif olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim networking faaliyetleriniz kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz kişilerle iletişim kurup onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
Pek tabii ki çalıştığınız şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da iş hayatınıza aktif bir şekilde adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi farklılaştırıp kendinizi ulaşmak istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta illa bu sistem şirketinizde aktif olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim networking faaliyetleriniz kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz kişilerle iletişim kurup onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
Her
sabah masanıza oturduğunuzda o gün yapacaklarınız için duyduğunuz önem ve
istek, işinize olan bağlılığınızın en güzel göstergesidir. Heyecan konusunda 7
yıllık gözlemlerime göre, heyecanını kaybetmiş insanlar ay sonunda maaşını alıp
ailesini geçindirmek için çalışıyor olmaktan hayıflanırken, heyecanla işine
bağlı olan çalışanlar ise sürekli işiyle ilgili geliştirilebilir alanları
kovalayan, ek sorumluluk almak için çaba gösteren, kendini güncel tutan ve
farklılaştırmaya çalışan bireyler olarak hem kendine hem de şirketine değer
katıyorlar. Hal böyle olunca da sarf edilen bu eforu birileri mutlaka görüp
takdir ediyor ve bu onlara performans zammı ya da terfi olarak geri dönüyor. Bu
sebeple kişi kendi durumunu değerlendirip özeleştirisini yapmalı ve eğer mevcut
durumda üstlendiği sorumluluklar için heyecan duymuyorsa bir aksiyon planını
hayata geçirmelidir. Peki böyle bir durumda neler yapılabilir? Kişi ek
sorumluluklar isteyerek “job enrichment” olarak nitelendirilen iş
zenginleştirmesi yöntemiyle yeni sorumluluklar tecrübe edebilir. Yine amiriyle
durumu paylaşıp rotasyon çerçevesinde bölüm içerisinde farklı bir pozisyon ile
yola devam edip daha önce yapmadığı işleri yapıp hem yeni bir şeyler
öğrenmenin, hem de yeni bir şeyler yapmanın heyecanını hayatına dahil edebilir.
Çalışan eğer yeteneklerinin ve donanımlarının bulunduğu departman dışında da
çalışmasına elverişli olduğunu düşünüyorsa, kendisine uygun bulduğu pozisyon
için ilgili departman yöneticisi ve İK yönetici ile görüşüp talebini ileterek
açılacak pozisyon için havuzda kendine yer edinebilir. Yine tüm bu
saydıklarımla soruna çözüm bulamıyorsa iş değişikliği ile yeni bir firmada,
yeni ekip arkadaşları ve yeni sorumluluklarla kariyerine devam edebilir.
Organizasyon kültürü dersinde öğretilen verilere göre çalışanların düşük
performans ve düşük iş tatmini yaşamalarının sebeplerinden biride içinde
bulundukları organizasyonun kültürüne tam olarak adapte olamamalarıdır. Bu
sorunu aşan çalışanların performanslarında yükseliş ve buna bağlı olarak
yaptıkları işten tatmin olma seviyelerinde artış gözlemlenmiştir.
Özgün liderliğini keşfet
Öncelikle bu
bölüme kadar olan bölümleri büyük ölçüde ilk yedi yıllık tecrübemle yazdığımı,
bu bölümü ise sekizinci yılımdaki tecrübemle kaleme aldığımı belirtmek isterim.
Gelelim bu sene eklediğimiz özgün liderlik konusuna. Harvard Business Review’in
Liderlik üzerine yazılmış bilimsel makaleleri bir araya getirdiği kitabındaki
Özgün Liderliğinizi Keşfetmek adlı makale kitaptaki en çok ilgimi çeken çalışma
oldu. Makalede liderlik konusunda çalışan bilim insanlarının büyük liderlerin
tanımlayıcı tarzlarını, niteliklerini veya kişilik özelliklerini belirlemek
çabasıyla binden fazla çalışma yürüttüğü ancak bu çalışmalardan hiçbirinin
ideal liderin net bir profilini çıkaramadığı belirtilmiş. Eğer bilimciler seri
üretilmiş bir liderlik tarzı tarzı ortaya koymuş olsaydı, insanlar sonsuza
kadar onu taklit etmeye çalışacaklardı. Neticesinde insan değil, oyun karakteri
haline gelirlerdi, böylelikle de başkaları anında içlerini okurdu.
Yukarıdaki altıncı
maddede belirttiğim gibi (ya bir role-modelin ya da bir coach’un olsun)
başkalarının deneyimlerinden öğrenebilirsiniz, ama onlar gibi olmaya
çalıştığınızda başarılı olmanız imkansızdır. İnsanlar özgün ve sahici
olduğunuzda size güvenir, başka birinin kopyası olduğunuzda değil. Lider
olmanız için yine yukarıdaki ilk maddede belirttiğim gibi (önce sorumluluğunu
yerine getir) kuruluşunuzun tepesinde olmanız gerekmez. Özgün bir lider olmak
için de bir liderin belirli nitelikleri veya kişisel özellikleriyle doğmak
zorunda değilsiniz. Önemli olan potansiyelinizi keşfetmek. Young &
Rubicam’ın CEO’su Ann Fudge’un bu konudaki söylemi ilham verici: “İster iş
ister devlet hayatında ya da kar amacı gütmeyen bir gönüllü olarak olsun,
hepimizin içinde liderlik kıvılcımı vardır. Karşımızdakine meydan okuma,
liderlik yeteneklerimizi başkalarına hizmet etmek için nerede kullanacağımızı
keşfetmemize yetecek kadar kendimizi iyi anlamaktır.” Deneyimlerinden
özfarkındalık geliştirebilen birisi kendi değer ve ilkelerini gerçekleştirerek
bu farkındalığa uygun olarak hareket eder. Dış ödül ve takdirler için duyduğu
arzu kadar bu iç değerler tarafından da harekete geçirilmek için motivasyonunu
dengelemeye özen gösterir.
Sekiz yıllık
tecrübemle, çok uluslu firmalar başta olmak üzere, çalışanların kariyerlerini
yönetirken dikkat etmesi gereken hususları yukarıda özetlemeye çalıştım.
Bakalım geçen zaman bu deneyim ve gözlemlerimde ne gibi değişikliklere yol
açacak. Kariyer basamaklarını çıkıp kıdem aldıkça listeden neleri çıkarıp,
neleri ekleyeceğim bunu zaman gösterecek. Tabi ki herkesin doğruları kendine
göre değişir ama yine de yazdıklarım aklınızın bir köşesinde bulunsun derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder