İş bilgisayarındaki kişisel dosyaların 1 Mart 2022'ye kadar silinmesi ya da taşınması istendiği için bu hafta kişisel dosyalarımı kontrol ederken, Atakan Kurt'un Sinan Kaloğlu ile yaptığı röportajın Sergen Yalçın ile ilgili bölümüne rastladım. Videoyu arşivime "Liderlik" diye kaydetmişim. Bulunduğunuz bir ortamda, sizden liderliği tanımlamanız istenirse rahatlıkla bu örneği verebilirsiniz.
Hayat bisiklete binmek gibidir; pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.
Liderlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Liderlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
22 Şubat 2022 Salı
Liderlik Tanımı İsteyenlere Sergen Yalçın'dan Bir Örnek
İş bilgisayarındaki kişisel dosyaların 1 Mart 2022'ye kadar silinmesi ya da taşınması istendiği için bu hafta kişisel dosyalarımı kontrol ederken, Atakan Kurt'un Sinan Kaloğlu ile yaptığı röportajın Sergen Yalçın ile ilgili bölümüne rastladım. Videoyu arşivime "Liderlik" diye kaydetmişim. Bulunduğunuz bir ortamda, sizden liderliği tanımlamanız istenirse rahatlıkla bu örneği verebilirsiniz.
Etiketler: seçim , tercih
Atakan Kurt,
beşiktaş,
Çağdaş Atan,
efsane,
Liderlik,
onedrive,
Sergen Yalçın,
Sinan Kaloğlu
19 Ağustos 2021 Perşembe
Anneannem Sonrası | Liderlik Üzerine
Anneannemi kaybettiğim dönem, hayat ve işler devam ediyordu ve bu süreci çok şükür ki sorunsuz, başarılı bir şekilde atlattım. Geçen dönemde iç dünyama fazlaca dönünce, daha çok yazıp üretebildiğim bir dönem yaşadım. İşte bu dönemde, Philip Morris'in liderlik enerjileri ile bu zorlu süreci nasıl yönettiğimi kaleme aldım. İçerik doğru kişilerle buluşunca da yayımlandı. Benim için de anneannemin anısına adayacağım bir ürün ortaya çıktı. Umarım okuyanlara ilham verir.
Direk içeriğe ulaşmak için:
4 Şubat 2018 Pazar
İşini Kendi İşletmen Gibi Sahiplenmek Üzerine
Bu hafta içinde Philip Morris International’ın tepe
yöneticilerinden birinin liderlik üzerine tecrübelerini anlattığı bir videoyu
izleme fırsatı buldum. Üstüne basarak vurguladığı bir nokta vardı; lider işini kendi
işletmesi gibi sahiplenmeli.
Çevremde gözlemlediğim liderlerin hep işlerini sahiplenerek,
profesyonelliği sadece bir sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirmek olarak
görmeyip başında oldukları ya da başında olmak istedikleri işi kendi işletmeleri
olsaydı nasıl geliştirebilir, neyi daha iyi, daha katma değerli yapabilir diye
kafa yoran kişiler olduğunu görüyorum. Hal böyle olunca, sistem de bu
sahiplenmeyi ödüllendiriyor ve basamaklar bu liderleri zirveye taşıyor.
Ancak işini kendi işletmesiymiş gibi sahiplenmek herkese
nasip olmuyor, bir başka deyişle herkes sorumluluğunu yerine getirirken bu
sahiplenmeyi göstermeyi, yaşamayı tercih etmiyor. Yani bazılarımız işinin ve sorumluluklarının
gereğini yerine getirirken belirli sınırların arkasında kalmayı tercih ediyor.
Buna benzer bir örneği yakın zamanda tecrübe ettiğim bir olayla açıklamak
isterim.
Geçtiğimiz günlerde hepsiburada.com üzerinden bir ütü ve bir
ütü masası sipariş ettim. Alışveriş için çok sık kullandığım bu platformda
alışkanlık sebebiyle adres olarak da her zamanki gibi ofis adresini verince
büyük bir kolide gelen ütü masasını da ofisten eve taşımak zorunda kaldım. Ütü
masasının olduğu koli bir hayli ağırdı, kan ter içinde kalsam da kolisine
herhangi bir zarar vermeden eve getirmeyi başardım. Evde koliyi açınca bizi bir sürpriz
bekliyordu: kolide 2 tane ütü masası vardı. Kolinin üstündeki açıklamaya
baktım, orada da 2 tane ütü masası olduğu yazıyordu. Önce kendimden şüphelenip
gönderi adresinde yaptığım hatayı sipariş adedinde de yapabileceğimi düşünüp
siparişimi kontrol ettim, herhangi bir hata yoktu, 1 adet ütü masası sipariş
etmiştim.
Durumu fark edince bilgisayarı açıp müşteri hizmetlerine
konuyla ilgili bir mesaj attım, durumu açıkladım, kendilerinin stoklarında bu
sebeple bir noksanlık olacağını, ev adresime kargo yönlendirmeleri durumunda
fazla olan ütü masasını evimden aldırabileceklerini ifade ettim. Hatta sistemde
kayıtlı olmasına rağmen ev adresimi bir de bu mesaja ekledim. Mesajın kendilerine iletildiği ve
belirli bir süre sonra tarafıma dönüş yapılacağına dair otomatik mesaj geldi.
Sonra ne mi oldu? Maalesef aradan geçen 6 günlük süre zarfında kimse benimle
iletişime geçmedi.
![]() |
Siparişin fazla geldiğini fark ettiğimde hemen müşteri hizmetlerine mesaj gönderdim. |
Böyle bir durum eğer gönderdiğim mesajı değerlendiren kişi
işini kendi işiymiş gibi sahiplenen birine ulaşsaydı, başka bir ifadeyle kişinin
kendi işletmesi olsaydı eminim ki çok farklı olurdu. Benimle bir an önce temasa
geçer, stoklarında belli bir değeri olan bu ticari malı tekrar stoklarına
alabilmek ve bunun satışından gelir elde etmek için çaba gösterirdi. Ancak
“profesyonellik” sınırları içerisinde kalan çalışan bu mesajı yeterince
önemsemedi ve 6 gün boyunca açık kalan bu geri bildirimi 7. gün kapatmak
durumunda kaldım.
![]() |
Hepsiburada.com yetkilileri mesajıma kayıtsız kalınca iade sürecini başlattım. |
Peki kapatıp ne mi yaptım? Bir iade talebi yarattım ve
ürünün beklentimi karşılamadığını belirtip iade sürecini başlattım. Ardından ütü
masasını bir kez daha taşımak zorunda kaldım, bu kez evden Aras Kargo şubesine
götürdüm, orada ürünü tekrar paketleyip güzelce bantladıktan sonra
hepsiburada.com’a gönderdim. Belirtilen süre içerisinde de kredi kartıma ücret
iadesi gerçekleşti. Bu tutarın benim hakkım olmadığını bildiğim için de vakit
kaybetmeden gelen tutar ile bağış yaptım.
![]() |
İade işleminin gerçekleştiğini kredi kartımda görünce LÖSEV'e bağış gerçekleştirdim. |
Buradan D-Market Elektronik Hizmetler Tic. A.Ş. yani hepsiburada yönetimine seslenmek isterim; işini
sahiplenen çalışanlar müşteri memnuniyetinin ön planda olduğu rekabetçi
sektörünüzde sizin fark yaratmanızı sağlayacaktır. Çalışanlarınızda bu bilinci
geliştirmek için onları yönlendirmeli ve eğitmelisiniz. Belki belirli bir
sürede kapanmayan müşteri geri bildirimlerini bir başka seviyedeki çalışanların
izlemesi ya da sistemde kapanan müşteri geri bildirimleri için müşterilerden
memnuniyet bildirimi istenmesi süreçlerin takip edilerek, performansın
izlenmesi açısından fayda yaratacaktır. Aksi takdirde bu olayda yaşadığınız
gibi stok noksanları sadece gelir tablonuzda bir gider kaydına sebep olmaz, bu
durum müşteri kaybına sebep olursa o zaman sıkıntı hasılat kaybına yol açar. Bu
da her işletmenin temel amacı olan kar maksimizasyonunun önündeki en büyük
engeldir.
Sözün özü, işini sahiplenmek liderliğe giden yolun temel
taşıdır. Kurumda bu zihniyet gelişince de kurum içinde bulunduğu rekabetçi
piyasanın lideri olur.
*** İçerik yayınlandıktan sonra Hepsiburada Genel Merkezi'nden (0212 401 36 76) arandım. Karşımdaki yetkili gerekli incelemeyi yaptığını, müşteri hizmetlerine ilettiğim mesajın kendilerine ulaşmadığını, IT departmanı ile kontrol ettiklerinde hesabımda genel bir problem olmadığını ifade etti. Her ne olursa olsun bu sorunların bir bahane olmadığını ve yaşanan durumdan dolayı üzgün olduklarını belirtti. Bu şekilde geri bildirimlerin kendilerince çok önemsendiğini ve katkımdan dolayı teşekkür ettiklerini söyledi.
*** İçerik yayınlandıktan sonra Hepsiburada Genel Merkezi'nden (0212 401 36 76) arandım. Karşımdaki yetkili gerekli incelemeyi yaptığını, müşteri hizmetlerine ilettiğim mesajın kendilerine ulaşmadığını, IT departmanı ile kontrol ettiklerinde hesabımda genel bir problem olmadığını ifade etti. Her ne olursa olsun bu sorunların bir bahane olmadığını ve yaşanan durumdan dolayı üzgün olduklarını belirtti. Bu şekilde geri bildirimlerin kendilerince çok önemsendiğini ve katkımdan dolayı teşekkür ettiklerini söyledi.
Etiketler: seçim , tercih
bağış,
D-Market Elektronik Hizmetler Tic. A.Ş.,
hepsiburada,
hepsiburada.com,
iş hayatı,
işini sahiplenmek,
kar maksimizasyonu,
kişisel gelişim,
Liderlik,
LÖSEV,
stok noksanı,
yöneticilik
10 Ekim 2016 Pazartesi
Learning Leadership
Here is my key
take-aways from James M. Kouzes and Barry Z. Posner’s book: Learning Leadership.
“Believe You Can”
"Aspire to Excel”
“Challenge Yourself”
“Engage Support”
“Practice Deliberately”
“Leadership is not a gene.
It is not a trait. There is just no hard evidence to suggest that leadership is
imprinted in the DNA of some people and not others.”
“To get better at leading, you have to get
gritty. You have to persist in the face of difficulties, thinking more like a
marathoner than a sprinter.”
People achieve
leadership greatness by wanting it badly enough and by digging into “deliberate
practice,” constant learning and sheer determination. The misguided notion thatyou don’t have the
“talent” or personality to lead gets in the way of actually becoming a better leader.
“Courage gives you
the energy to move forward. Courage gives you the confidence to believe you can
make it. Courage gives you the strength to sustain yourself in the darkest
hours.”
“The
Five Fundamentals of Exemplary Leadership”
"Aspire to Excel”
“Challenge Yourself”
“Engage Support”
“Practice Deliberately”
Commit to constant
learning and make learning a “way of life.” Before anything and everything
else, develop learning skills. Learning means leaving your comfort zone, so
take on challenging, “stretch assignments.” Forget about playing to your
strengths: Work on your weaknesses, too.
At first, imitate
great leaders whom you admire; practice their ways and learn from them. When
you start to feel uncomfortable mimicking others, move to the next stage,
experimenting with different managerial styles that align with your leadership
beliefs and values.
Gradually, you’ll
develop an “authentic” leadership style of your own. It will retain the best
elements of others’ methods, but it will come from your unique individuality –
your background, experiences, values and beliefs.
Define your values
and principled beliefs so you can communicate them clearly. People trust and
will follow leaders whose beliefs they understand. The strongest and most
enduring principles and motivations have nothing to do with money and prestige.
They come from your “intrinsic” desire to change things for the better and to
help others.
“Success comes by
taking regular small steps forward, and disappointment is more likely to occur
when you attempt giant leaps.”
Process and consider
what goes on around you. Listen to everyone, but don’t heed just what people
talk about; be aware of what they’re silent about. Notice what isn’t said.
You cannot excel by
staying the same. Seek new and uncomfortable challenges. Taking on a challenge
helps you achieve “flow,” a state in which you perform at your peak and find the
greatest satisfaction. Don’t avoid risk or live tentatively. Be willing to
commit errors, fail and learn. When you fail at first, stick with your goal.
“Grit” always beats “talent.” Know your priorities and go after them. Think
long term.
Practice and improve
every day. Only you can make and sustain positive change in your life.
Create time for
practice by making your work itself into leadership practice.
Don’t fall for the
popular notion that you should focus only on your strengths. As a leader, you
can’t delegate your weaknesses, so work on them as well.
Exemplary leadership
doesn’t come from your genetic makeup or any aspect of your background. It only
comes from hard work, constant learning and commitment. Act, practice and
learn. Take small, meaningful steps. Make progress every day toward your goal
of becoming an exemplary leader.
5 Eylül 2016 Pazartesi
İçindeki Lider
"İçindeki Lider - Leader in You" adlı eğitim için MCT - Management Centre Türkiye eğitmenlerinden Ece Süeren OK'un 1 ve 2 Eylül tarihlerinde PMSA DC Kağıthane ofisteki interaktif eğitimine/sunumuna katıldım.
Eğitmenimiz bizler gibi tütün sektöründen geliyordu, daha önce uzun yıllar JTI'ın insan kaynakları direktörlüğünü yapmıştı. Kendisi hakkında detaylı bilgiye Linkedin profili üzerinden ulaşabilirsiniz. (Şahsen ben daha eğitime katılımcıların gelmesini beklediğimiz anlarda ekleme talebi göndererek kendisini bağlantılarıma dahil ettim.)
Eğitimde bahsedilen konuları telif hakları ve emeğe saygı sebebiyle paylaşamam ancak eğitimden kendim için aldığım dersleri, kendimce paylaşabilirim.
Eğitimin ilk gününde öncelikle neden bu 2 günlük eğitimde olduğumuzu sorguladık. Şahsen benim burada olma amacım; net söylemleri olan, güven veren, pozitife odaklanan ve kararlı bir kişi olma yolculuğuna başlamaktı.
Zamanla birlikte liderlik teorilerinin de değiştiğinden söz ettik. Burada dört teorinin bahsi geçti. 1- Özellik Kuramı; liderlerin kanında liderlik vardır, liderler lider doğar. 2- Davranışçılık Kuramı; lideri davranışı belirler, belirli davranışları gösterenlere lider denir. 3- Durumsallık Kuramı; lider, aynı tarzla her yerde lider olamaz. 4- Dönüşümsel Lider Kuramı; lider diğerlerini, diğerleri lideri oluşturur, her ilişki bunu yeniden tanımlar.
Günün sonunda benim aklımda kalan en önemli cümlelerden biri; liderliğin yer veya yetki ile alakalı olmadığı idi. Liderlik, kendinden birşey katmakla alakalıdır, bir başka deyişle olumlu anlamda ilham vermektir. Slaytların birinde Gandhi'den bir alıntı vardı ki bence bu da liderlikle ilişkili olarak çok etkili bir ifadeydi: "Diğerlerine liderlik etme sanatı, kişinin kendisine liderlik edebilmesinden başlar."
Eğitimde Ece Hanım bizlere izlememiz için 'The Damned United' filmini ve okumamız için de 'Yeni Liderler, Daniel Goleman' kitabını önerdi. Kitaptaki 6 liderlik stilini inceledik ve her biri için de örnek videolar izledik. Bu liderlik stilleri ise şu şekildedir: Vizyoner, Eğitici, İlişkisel, Demokratik, Hız Belirleyici, Kumandacı.
Birinci günün sonunda Goethe'den yapılan bir alıntı da notlarıma yıldızla girdi: "İnsanlara olmaları gerektiği gibi muamele ederseniz daha büyük ve daha iyi insan olurlar."
Eğitimin ikinci gününe değerin tanımını yaparak başladık. Değer, bizi motive eden, bizim için önemli olan, vazgeçmek istemediğimiz, olmazsa olmazlarımızdır. Her birimizin ayrı ayrı değerlerini sıralamasından sonra ortak değerlerimizi bulup bunun PMI değerleri ile örtüşen yanlarını değerlendirdik.
Daha sonra gücün tanımını yapıp, liderin beş önemli gücünü inceledik. Bertand Russel'e göre güç, bir kimsenin başkalarını, kendi istediği yönde davranışa sevkedebilme yeteneğidir. Liderin 5 önemli gücü ise pozisyon gücü, ödüllendirme gücü, uzmanlık gücü, çekim gücü ve zorlayıcı güçtür.
Gün içerisindeki sohbetlerimiz esnasında güzel özlü sözler de öğrenmiş olduk. Bunlardan biri de Plato'nun "haklı olmak yetmez, güçlü olmak gerekir" sözüydü. Bu sözün üzerine "biraz da mutlu olmak gerekir" diye sınıfça ekledik. Yine eğitimde aldığım notlardan biri de diplomasinin bir sanat olduğu ve öğrenilmesi gerektiğini söylüyordu.
İnsanları motive eden dört unsurdan bahsettik. Bunlar; edinme, aidiyet, öğrenme/gelişim, savunma olarak sıralanıyor.
Eğitmenimiz Ece Hanım kariyerinin başında iken bir amirinden aldığı feedback'i bizimle paylaştı. Benim de tamamen rasyonel bulduğum bu geri beldirim şu şekilde: "Kimsenin sevmediği birşey bulup, o konuda uzmanlaşırsan, ve bunu yaparken ilişkilerini de iyi yönetirsen kariyerinde rahat edersin." Sizce de haklı değil mi?
Sürücüler envanteri testi yaparak 5 sürücü içerisinden hangilerinin bizim sürükleyicilerimiz olduğunu öğrendik. Yeri gelmişken kayıtlara da geçsin, "mükemmel ol, acele et, başkalarını memnun et, güçlü ol ve çok çabala" beş sürücüyü ifade etmektedir. Sürücülerin davranışlarımıza olan etkilerini, daha etkin bir liderliğe geçiş içim hedeflerimizi ve bu hedeflere nasıl erişeceğimizi ayrı ayrı planladık. İzninizle bu bölümleri kendime saklıyorum, ama dersimi aldım ve sürecin de takipçisi olacağım.
4 Eylül 2016 Pazar
9 Yılda Öğrendiğim 9 Şey
3 Eylül 2007 tarihinde
başladığım iş hayatımın 9. yılını kutladığım şu günlerde geriye dönüp geçen
zaman diliminde gözlemlediğim veya tecrübe ettiğim dersleri kaleme alıp
saklamak istedim. Böylece hem kendime bir özet hem de okuyanlara
faydalanabilecekleri bir kaynak bırakmayı amaçladım.
Geride kalan 9 yıllık dönemin tamamını çok uluslu firmalarda ve genel olarak finans ve denetim ile ilgili alanlarda geçirdim. 2007’den 2010’a denetim ve danışmanlık alanında faaliyet gösteren PriceWaterhouseCoopers’ta, 2010’dan 2013’e dünyanın otomotiv devlerinden biri olan General Motors’ta çalıştım. Son 3 yıl 1 aydır da dünyanın bir numaralı sigarasını üreten firmada çalışıyorum. Bu üç firmada farklı ekiplerle ve yöneticilerle çalışma fırsatı buldum. Birbirinden farklı liderlik ve yöneticilik özellikleri olan kişileri gözlemledim, onlarla iletişim ve etkileşim içerisinde kendime bir şeyler katmayı hedefledim. Dolu dolu geçen bu 9 yılın sonunda aldığım dersleri özetle 9 maddede topladım:
- Her şeyin başı sorumluluğunu yerine getirmek
- Planlı ol, not al, ajandanı yönet
- Etkin bir network sahibi ol
- Yan masanda olup bitenden haberin olsun (büyük resmi kaçırma)
- Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı gerektirir
- Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun
- Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
- Özgün liderliğini keşfet
- Hiç kimseye çok güvenme
Orta okul ve lise yıllarında tarih derslerinde savaşların sebep ve
sonuçlarını sorarlar, yukarıdaki gibi maddeleri ezberlettirirlerdi. Sınavı
geçinceye kadar aklımızda tutar, sonra da bir daha asla hatırla(ya)mazdık.
Gelin bu 9 madde de öyle olmasın, biraz detaylandıralım.
Önce sorumluluğunu yerine getir
Çalışanın işvereniyle arasındaki iş akdinin gereği olarak öncelikle
kendisine atanan sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Her
profesyonel, kendisinden beklendiği üzere, önce işini yapmalıdır. Unutmamalıyız
ki, işveren tanımlanmış sorumlulukların yerine getirilmesi için para
ödemektedir. Çalıştığımız firmada bizim gibi tüm çalışanların bir takımı
oluşturduğunu düşünürsek, hepimizin sorumluluklarını tam olarak yerine
getirmesi günün sonunda bizim de kazanan bir takım olmamızı sağlayacaktır. Ve
unutmayın ki kazananlar daima ödüllendirilir ve takdir edilir.

Eğer kariyerinizde hedeflediğiniz noktaya ulaşmak istiyorsanız, önce bu
birinci maddeyi layıkıyla yerine getirmeniz gerekiyor. Özellikle kariyerinizin
başındayken, almış olduğunuz yüksek eğitiminize paralel olmayan daha basit
işlerle meslek hayatınıza başlayabilirsiniz. Title’ınızın “assistant” ya da
“trainee” unvanını içermesi, önemli toplantıları dahil edilmemeniz, ofiste
geçen belirli bir sürenin basit ofis işleriyle geçiyor olması sizi demotive
etmesin. Bundan hiç gocunmadan, bu işin de üyesi olduğunuz o ekipte biri
tarafından yapılması gerektiğinin bilincinde olarak o işe sarılın. Öğrenmek
için geçen kariyerinizin ilk yıllarında da kıdem ve tecrübeniz ile ekibin en
saygın personeli olacağınız kariyerinizin son yıllarında da her işinizi
önemseyip sorumluluklarınızı bilinçli bir şekilde yerine getirin. “Ya harika
bir şey yap, ya da harika bir şekilde yap” sözünü mottonuz haline getirin ve
size verilen sorumluluğu katma değerinizi de katarak ekibinize sunun. Özellikle
performans değerlendirmelerinde amirlerinizin öncelikle bakacağı şeyi işinizi
ne derece iyi yaptığınızı değerlendirmek olacaktır. Bu sebeple hedeflediğiniz
performans zamları ve terfiler için öncelikle size verilen sorumlulukları
yerine getirmeniz gerektiğini unutmadan işinize ve gerekliliklerine yoğunlaşın.
Ünvanınız ne olursa olsun, sorumluluğunuz nereden başlayıp nerede biterse
bitsin, siz üstlenmiş olduğunuz o sorumluluğun tek ve asıl sorumlususunuz.
(Unutma ki sen de bir patronsun, hakkını ver) Şirketin organizasyon şemasındaki
yeriniz ne olursa olsun siz hakkını vererek sorumluluklarınızı yerine getirin.
İşinizi yönetin. Liderlik edin. Unutmayın bunları yapabilmeniz için illa ki
altınızda size raporlayan onlarca insan olmasına gerek yok. Bir çok “direct
report”u olup da hala sahip olduğu işte yöneticilik vasıflarını ve liderlik
yetkinliklerini kullanamayan kişilere inat, A’dan Z’ye alanına hakim,
sorumluluğunun bilincinde, kendine güvenen bir birey kartvizitinde havalı
ünvanlara ihtiyaç duymadan gayet başarılı bir şekilde kendi işine patronluk
yapabilir. Ayrıca konuya geniş çerçeveden bakarsak, üst düzey bir yönetici de
işinin ve işin getirdiği sorumluluklarının hakkını veremediği durumlarla
karşılaşabiliyor. Bunda karşılaşılan zor insanlarla başa çıkabilmek özellikle
önemli pay sahibi oluyor. İşte bu durumda teknik yeterliliklerle birlikte yönetimsel
yetkinliklerin gelişmiş olması da olası sorunların üstesinden gelmekte önemli
pay sahibi olacaktır.
Planlı ol, not al, ajandanı yönet

İlk maddede işimizi iyi yapmanın öneminden bahsetmişken, işimizi yapış
şeklinden hiç bahsetmedik. Benim gözlemlerim, işinde başarılı, alanına hakim
her yöneticinin planlı bir şekilde çalıştığını gösteriyor. Lisedeyken bir
hocamız tahtaya Fransızca bir cümle yazıp bir sonraki hafta bunun ne demek
olduğunu açıklayan öğrenciye bir üst not için kanaat notu kullanacağını söylemişti.
Ertesi hafta geldiğinde tahtada yazan cümlenin “not alarak çalışın” olduğunu
öğrendiğimizde “bu muymuş yani” demiştik. Aslında hem okulda hem de işte not
almak ve alınan notları planlı bir şekilde değerlendirip uygulamak çok önemli.
Günümüz iş dünyasında birçok toplantıya giriyoruz, bunların bir kısmı
bilgilendirmeden öteye gitmezken bir kısmı ise hararetli tartışmaların
yaşandığı ve fikirlerin adeta çatıştığı toplantılar oluyor. Bu toplantılarda
pek çok kişinin önünde not defteri mevcut oluyor ancak bu deftere ismini yazmak
ya da imza atmak yerine toplantı gündemine dair önemli notlar alanlar hep günün
sonunda da farkı yaratan kişiler oluyor. Tabii ki not almak sizi tek başına bir
yere taşımaz, burada asıl vurgulamak istediğim planlı bir şekilde hareket
etmeniz.
“Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum. Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.
“Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum. Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.
Etkin bir network sahibi ol

Sabancı Üniversitesi’nde yönetim bilimleri (MBA) alanında yüksek lisansımı
yaparken çarşamba günleri iş dünyasından tepe yöneticiler okulumuzda
workshoplara katılırlardı. Bu workshopların birinde ülkemizde de faaliyet
gösteren çok uluslu büyük bankalardan birinin yöneticisi, “iş dünyasında herşey
çalışmakla olmaz, bazen kimi tanıdığınız da sizin başarılı işler ortaya
çıkarmanızı sağlar” demişti. Konuyu pekiştirmek için verdiği örneklerde
davetlere mutlaka katıldığını, her defasında özellikle farklı insanlarla
tanışmaya özen gösterdiğini, kartvizit değiştirmenin çok önemli olduğunu ve her
gün mutlaka telefon rehberini gezip bir süredir aramadığı birini arayarak
network’ünü canlı tuttuğunu ve sarfettiği bu eforun hep karşılığını aldığı
anlatmıştı.
İşte ilk o zaman bu havalı “networking” kavramı ile tanışmıştım. Sonrasında çalıştığım şirketlerde de geniş bir network’e sahip olan her seviyeden çalışanın bir yerlere gelirken bazı engelleri daha kolay aşabildiğini gözlemledim. Bu sebeple, sadece çalıştığınız departmanda değil de diğer departmanlarda da arkadaşlarınız olsun. Sırf çıkar için de bunu yapmayın. Büyük resmi görmek ve şirketinizin operasyonlarını anlamanız için de bu size avantaj sağlar. Farklı departmandaki arkadaşınıza bir gün sizin işiniz düştüğünde bir şey rica edecekken bu size konfor alanı yaratır. Yine şirket dışında da network’ünüzün geniş olması müşteri ve tedarikçilerle ilişkilerinizde yeri geldiğinde rüzgarın sizin lehinize dönmesini, sektörde olup bitenleri de takip etmenizi sağlayacaktır. Tabii ki network’ün geniş olması kadar canlı tutulması yani bağlantılarla sıcak ilişkilerin devam ettirilmesi de önemli. Harvard Business Review’in günlük olarak yayınladığı ve gönderdiği ipuçlarında bu konuda faydalı bir öneri paylaşılmıştı: Her gün öğle yemeğini farklı biriyle yiyin. Kesinlikle öğle araları, kahve-sigara molaları, şirketin sosyal aktiviteleri network’ünüzü genişletmek, yeni bir çevre edinmek için eşsiz fırsatlardır. Bunları etkin bir şekilde değerlendirin.
İşte ilk o zaman bu havalı “networking” kavramı ile tanışmıştım. Sonrasında çalıştığım şirketlerde de geniş bir network’e sahip olan her seviyeden çalışanın bir yerlere gelirken bazı engelleri daha kolay aşabildiğini gözlemledim. Bu sebeple, sadece çalıştığınız departmanda değil de diğer departmanlarda da arkadaşlarınız olsun. Sırf çıkar için de bunu yapmayın. Büyük resmi görmek ve şirketinizin operasyonlarını anlamanız için de bu size avantaj sağlar. Farklı departmandaki arkadaşınıza bir gün sizin işiniz düştüğünde bir şey rica edecekken bu size konfor alanı yaratır. Yine şirket dışında da network’ünüzün geniş olması müşteri ve tedarikçilerle ilişkilerinizde yeri geldiğinde rüzgarın sizin lehinize dönmesini, sektörde olup bitenleri de takip etmenizi sağlayacaktır. Tabii ki network’ün geniş olması kadar canlı tutulması yani bağlantılarla sıcak ilişkilerin devam ettirilmesi de önemli. Harvard Business Review’in günlük olarak yayınladığı ve gönderdiği ipuçlarında bu konuda faydalı bir öneri paylaşılmıştı: Her gün öğle yemeğini farklı biriyle yiyin. Kesinlikle öğle araları, kahve-sigara molaları, şirketin sosyal aktiviteleri network’ünüzü genişletmek, yeni bir çevre edinmek için eşsiz fırsatlardır. Bunları etkin bir şekilde değerlendirin.
Yan masanda olan bitenden haberin olsun

Network’ün öneminden bahsederken diğer departmanlardaki insanlar ile
kuracağınız ilişkinin şirketinizin operasyonlarını anlamak için size fayda
sağlayacağını belirtmiştim. Bu konu özellikle büyük ve çok uluslu firmaların
personellerine getirdiği uzmanlaştırma kültürü sebebiyle çalışanın kendi
alanına derinlemesine yoğunlaşmasından ötürü etrafında neler olup bittiğini
kaçırması ihtimalini düşündüğümüzde çok daha önemli bir hal alıyor. Siz size
verilen sorumluluk kapsamında işinize çok hakim olabilirsiniz, ancak günümüzün
dinamik iş dünyasında bu kariyer hedeflerinize ulaşmak için yeterli olmaz. Bunu
illa ki çevrenizde olup bitenleri anlayıp kendi işinizle bağlantılarını
kavrayarak pekiştirmelisiniz. Özetle büyük resmi görebilmek için kafanızı
kaldırın ve çevrenizi gözlemleyin.
Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini, operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf edin.
Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini, operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf edin.
Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı gerektirir

İş hayatında bulunduğunuz pozisyon stratejik olsun ya da olmasın bir gün
elinize şirketinizle, sektördeki rakip(ler)inizle, yeni çıkaracağınız ürünle,
ekip arkadaşınızla ya da direk sizinle ilgili çok önemli bilgiler ulaşabilir.
Bu bilgileri iyi analiz edip biriyle paylaşılabilir olup olmadığı konusunu
gözden geçirmeden kesinlikle en samimi çalışma arkadaşınızla dahi
paylaşmamalısınız. Bu aşamada yapacağınız yanlış bir tercih hem sizin adınıza
bir hata olarak hanenize yazılır, hem de şirketinizin zarar görmesine ya da
itibar kaybetmesine sebep olabilir. Yine Sabancı Üniversitesi’ndeki
workshopların birinde Jan Nahum bizlere iş hayatına yönelik verdiği bir
tavsiyede, yürütmekte olduğunuz bir projeyi finalize oluncaya kadar en yakın iş
arkadaşınızla bile paylaşmayın diye öğütte bulunmuştu ve başından geçen benzer
bir olayda kendisinin bitirme aşamasına getirdiği bir projeyi bir iş
arkadaşıyla paylaştıktan hemen sonra o iş arkadaşının genel müdürden bu
projenin hayata geçmesi için onay aldığında yaşadığı hayal kırıklığını
paylaşmıştı.
Benzer şekilde günümüzde sıklıkla kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, snapchat, linkedin, vb.) işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre hareket etmeliyiz.
Benzer şekilde günümüzde sıklıkla kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, snapchat, linkedin, vb.) işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre hareket etmeliyiz.
Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun

Ulaşmak istediğiniz kariyer hedefini belirlerken kendiniz için bir
role-model belirleyip onun başarı öyküsünden esinlenerek kendi başarı
hikayenizi yazabilirsiniz. Tabii ki tek bir role-model belirlemek durumunda
değilsiniz, farklı özellikler için farklı liderleri örnek alıp dilediğiniz
özelliklerini hayatınıza adapte edebilirsiniz. Bu noktada örnek alacağınız
kişinin biyografisini okumak, yaşayan kişiler ile linkedin gibi farklı
kaynaklardan iletişime geçmek, onlar üzerine yazılmış incelemeleri takip etmek
size bakış açısı kazandıracaktır. Örneğin Steve Jobs’un biyografisini
okuyuncaya kadar sunum tekniklerine yönelik birçok eğitim alsam da başarılı
sunumlar yapmaktan uzak bir performansım vardı. Kitapta Jobs’un Powerpoint’ten
sunum yapan bir kişinin anlattıklarına hakim olması için o slaytlar olmadan
sunabilecek donanımda olması gerektiğini, bu sebeple kendisinin ofiste
Powerpoint kullanmayı yasakladığını okudum. Ben de bundan etkilenip
hazırladığım sunumlarda slaytlar hiç yokmuş gibi çalışmalarımı yapıp sunuma
çıkmaya başladım. Gerçekten de bu sunum performansımı olumlu yönde etkiledi.
Pek tabii ki çalıştığınız şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da
iş hayatınıza aktif bir şekilde adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden
alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi farklılaştırıp kendinizi ulaşmak
istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta illa bu sistem şirketinizde aktif
olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim networking faaliyetleriniz
kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz kişilerle iletişim kurup
onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al

Her sabah masanıza oturduğunuzda o gün yapacaklarınız için duyduğunuz önem
ve istek, işinize olan bağlılığınızın en güzel göstergesidir. Heyecan konusunda
9 yıllık gözlemlerime göre, heyecanını kaybetmiş insanlar ay sonunda maaşını
alıp ailesini geçindirmek için çalışıyor olmaktan hayıflanırken, heyecanla
işine bağlı olan çalışanlar ise sürekli işiyle ilgili geliştirilebilir alanları
kovalayan, ek sorumluluk almak için çaba gösteren, kendini güncel tutan ve
farklılaştırmaya çalışan bireyler olarak hem kendine hem de şirketine değer
katıyorlar. Hal böyle olunca da sarf edilen bu eforu birileri mutlaka görüp
takdir ediyor ve bu onlara performans zammı ya da terfi olarak geri dönüyor. Bu
sebeple kişi kendi durumunu değerlendirip özeleştirisini yapmalı ve eğer mevcut
durumda üstlendiği sorumluluklar için heyecan duymuyorsa bir aksiyon planını
hayata geçirmelidir.
Peki böyle bir durumda neler yapılabilir? Kişi ek sorumluluklar isteyerek “job enrichment” olarak nitelendirilen iş zenginleştirmesi yöntemiyle yeni sorumluluklar tecrübe edebilir. Yine amiriyle durumu paylaşıp rotasyon çerçevesinde bölüm içerisinde farklı bir pozisyon ile yola devam edip daha önce yapmadığı işleri yapıp hem yeni bir şeyler öğrenmenin, hem de yeni bir şeyler yapmanın heyecanını hayatına dahil edebilir. Çalışan eğer yeteneklerinin ve donanımlarının bulunduğu departman dışında da çalışmasına elverişli olduğunu düşünüyorsa, kendisine uygun bulduğu pozisyon için ilgili departman yöneticisi ve İK yönetici ile görüşüp talebini ileterek açılacak pozisyon için havuzda kendine yer edinebilir. Yine tüm bu saydıklarımla soruna çözüm bulamıyorsa iş değişikliği ile yeni bir firmada, yeni ekip arkadaşları ve yeni sorumluluklarla kariyerine devam edebilir. Organizasyon kültürü dersinde öğretilen verilere göre çalışanların düşük performans ve düşük iş tatmini yaşamalarının sebeplerinden biride içinde bulundukları organizasyonun kültürüne tam olarak adapte olamamalarıdır. Bu sorunu aşan çalışanların performanslarında yükseliş ve buna bağlı olarak yaptıkları işten tatmin olma seviyelerinde artış gözlemlenmiştir.
Peki böyle bir durumda neler yapılabilir? Kişi ek sorumluluklar isteyerek “job enrichment” olarak nitelendirilen iş zenginleştirmesi yöntemiyle yeni sorumluluklar tecrübe edebilir. Yine amiriyle durumu paylaşıp rotasyon çerçevesinde bölüm içerisinde farklı bir pozisyon ile yola devam edip daha önce yapmadığı işleri yapıp hem yeni bir şeyler öğrenmenin, hem de yeni bir şeyler yapmanın heyecanını hayatına dahil edebilir. Çalışan eğer yeteneklerinin ve donanımlarının bulunduğu departman dışında da çalışmasına elverişli olduğunu düşünüyorsa, kendisine uygun bulduğu pozisyon için ilgili departman yöneticisi ve İK yönetici ile görüşüp talebini ileterek açılacak pozisyon için havuzda kendine yer edinebilir. Yine tüm bu saydıklarımla soruna çözüm bulamıyorsa iş değişikliği ile yeni bir firmada, yeni ekip arkadaşları ve yeni sorumluluklarla kariyerine devam edebilir. Organizasyon kültürü dersinde öğretilen verilere göre çalışanların düşük performans ve düşük iş tatmini yaşamalarının sebeplerinden biride içinde bulundukları organizasyonun kültürüne tam olarak adapte olamamalarıdır. Bu sorunu aşan çalışanların performanslarında yükseliş ve buna bağlı olarak yaptıkları işten tatmin olma seviyelerinde artış gözlemlenmiştir.
Özgün liderliğini keşfet
Öncelikle bu bölüme kadar olan bölümleri büyük ölçüde ilk yedi yıllık
tecrübemle yazdığımı, bu bölümü ise sekizinci yılımdaki tecrübemle kaleme
aldığımı belirtmek isterim. Gelelim bu sene eklediğimiz özgün liderlik
konusuna. Harvard Business Review’in Liderlik üzerine yazılmış bilimsel
makaleleri bir araya getirdiği kitabındaki Özgün Liderliğinizi Keşfetmek adlı
makale kitaptaki en çok ilgimi çeken çalışma oldu. Makalede liderlik konusunda
çalışan bilim insanlarının büyük liderlerin tanımlayıcı tarzlarını,
niteliklerini veya kişilik özelliklerini belirlemek çabasıyla binden fazla
çalışma yürüttüğü ancak bu çalışmalardan hiçbirinin ideal liderin net bir
profilini çıkaramadığı belirtilmiş. Eğer bilimciler seri üretilmiş bir liderlik
tarzı tarzı ortaya koymuş olsaydı, insanlar sonsuza kadar onu taklit etmeye
çalışacaklardı. Neticesinde insan değil, oyun karakteri haline gelirlerdi,
böylelikle de başkaları anında içlerini okurdu.

Yukarıdaki altıncı maddede belirttiğim gibi (ya bir role-modelin ya da bir
coach’un olsun) başkalarının deneyimlerinden öğrenebilirsiniz, ama onlar gibi
olmaya çalıştığınızda başarılı olmanız imkansızdır. İnsanlar özgün ve sahici
olduğunuzda size güvenir, başka birinin kopyası olduğunuzda değil. Lider
olmanız için yine yukarıdaki ilk maddede belirttiğim gibi (önce sorumluluğunu
yerine getir) kuruluşunuzun tepesinde olmanız gerekmez. Özgün bir lider olmak
için de bir liderin belirli nitelikleri veya kişisel özellikleriyle doğmak
zorunda değilsiniz. Önemli olan potansiyelinizi keşfetmek. Young &
Rubicam’ın CEO’su Ann Fudge’un bu konudaki söylemi ilham verici: “İster iş
ister devlet hayatında ya da kar amacı gütmeyen bir gönüllü olarak olsun,
hepimizin içinde liderlik kıvılcımı vardır. Karşımızdakine meydan okuma,
liderlik yeteneklerimizi başkalarına hizmet etmek için nerede kullanacağımızı
keşfetmemize yetecek kadar kendimizi iyi anlamaktır.” Deneyimlerinden
özfarkındalık geliştirebilen birisi kendi değer ve ilkelerini gerçekleştirerek
bu farkındalığa uygun olarak hareket eder. Dış ödül ve takdirler için duyduğu
arzu kadar bu iç değerler tarafından da harekete geçirilmek için motivasyonunu
dengelemeye özen gösterir.
Hiç kimseye çok güvenme
Her geçen yıl tecrübem arttıkça bu makaleye de aldığım yeni bir dersi
ekliyorum. Yıl içerisinde özellikle yöneticilere ait okuduğum anı ve
otobiyografi kitaplarından elde edindiğim birbirinden değerli tecrübelerden
kendi iş hayatımla özdeşleştirdiğim birini bu yıl listeye dahil etmeyi
planlıyordum. Ancak özel hayatımda yaşayıp iş dünyası dahil her alanda
kulağımıza küpe olabilecek bir durumla karşı karşıya kalınca onu
önceliklendirdim: hiç kimseye çok güvenme.
Yola çıktığınız ya da çıktığınız yolda karşınıza çıkan insanlara, belirli bir geçmişiniz olsun ya da olmasın, hiç bir zaman kontrol edilebilir bir güven seviyesinden fazla güvenmeyin. Tabi ki iş yaptığınız kişilere güvenerek daha rahat iş yaparsınız ama insanoğlu her zaman kendi çıkarlarını başkasının önünde görür ve sözkonusu kendisi olduğunda geçmişteki yaşanmışlıklar tek kalemde silinebilir. Bu yüzden hem özel hayatınızda hem de iş dünyasında siz siz olun ve birlikte olduğunuz insanlara ne kadar güvenirseniz güvenin bir gün onların da sizi yarı yolda bırakabileceğini aklınızda bulundurun. Kendi küçük dünyamdaki tecrübemi bir üst seviyeye taşımam gerekirse size 'kurumsallık' konsepti ile cevap verebilirim. Kurumsallaşmaya çalışan firmaların hepsi insana bağlı yapılardan sisteme bağlı yapılara geçmeye çalışırlar, edinilen tecrübenin şirket tabanına yayılmasını hedeflerler. Bunun arkasında kişiye bağlı yapının yarınının olmaması vardır. Peki neden kişiye bağlı yapı kullanmak istemezler, çünkü o kişi yarın orada olmayabilir. Sizde kendi içinizde bir değerlendirme yaparak mevcut network'ünüz içinde olması gerekenden fazla bir güven hissiyle bağlandığınız kişiler varsa bu yapıyı nasıl alternatifli hale getirebileceğinizi düşünün. Yukarıda bahsettiğim "etkin bir network sahibi ol" maddesi içerisinde herhangi bir kişiye diğerlerinden çok daha ayrıcalıklı bir güven ile bağlıysanız yarın o kişi siizn hayatınızda olmasa ve hayatınızdan çıkarken size nasıl zararlar verebileceği üzerinde kafa yorun ve ona göre kendinizi koruyup alternatifler geliştirin. Bu da sizin kendi sigortanız olsun. Tabi ki her güvendiğiniz sizi yarı yolda bırakacak değil ama ya yarı yolda bırakırsa?
Dokuz yıllık tecrübemle, çok uluslu firmalar başta olmak üzere,
çalışanların kariyerlerini yönetirken dikkat etmesi gereken hususları yukarıda
özetlemeye çalıştım. Bakalım geçen zaman bu deneyim ve gözlemlerimde ne gibi
değişikliklere yol açacak. Kariyer basamaklarını çıkıp kıdem aldıkça listeden
neleri çıkarıp, neleri ekleyeceğim bunu zaman gösterecek. Tabi ki herkesin
doğruları kendine göre değişir ama yine de yazdıklarım aklınızın bir köşesinde
bulunsun.
Etiketler: seçim , tercih
CEO,
cfo,
denetim,
ders,
ekip yönetimi,
finans,
hayata dair,
kişisel gelişim,
Liderlik,
multinational,
yabancı firma,
yöneticilik
1 Eylül 2016 Perşembe
Eğitim Şart, Hem de İstanbul'da
Liderlik eğitimi için geldiğim İstanbul'da bu kez eğitimi aldığım Kağıthane'ye yakın olması sebebiyle Park Dedeman'da konakladım. Otelde beni rahatsız eden soğuk bir atmosfer vardı. Odada bir zarf, bir vücut kremi ya da buzdolabında atıştırmalık birşeylerin olmaması ilk anda beni hayal kırıklığına uğrattı. Sonrasında da otelin kim kime, dum duma yapısı ile asansör ve lobide kuyruk yaratan Arap turistler beni otelde yalnız hissettirdi. Neyseki otelin spor salonunda da aynı yalnızlığı yaşadım ve ortak alanlardaki yoğunluğa rağmen orada rahat rahat çalışabildim.
Spor sonrasında da protein ihtiyacımı otelin hemen yanındaki Kanyon'daki Num Num'da karşıladım. İnşallah bir dahaki sefere yalnız değil de ailemle bu mekanın ve yemeğin tadını çıkarıyor olurum. Şimdilik ise onlara buradan ufak hediyeler getirerek dönüyorum.
Etiketler: seçim , tercih
dedeman park,
eğitim,
fitness,
kağıthane,
kanyon,
levent,
Liderlik,
num num,
park dedeman,
spor
4 Eylül 2015 Cuma
8 Yılda Öğrendiğim 8 Şey
3 Eylül 2007
tarihinde başladığım iş hayatımın 8. yılını kutladığım şu günlerde geriye dönüp
geçen zaman diliminde gözlemlediğim veya tecrübe ettiğim dersleri kaleme alıp
saklamak istedim. Böylece hem kendime bir özet hem de okuyanlara
faydalanabilecekleri bir kaynak bırakmayı amaçladım.
Ulaşmak
istediğiniz kariyer hedefini belirlerken kendiniz için bir role-model
belirleyip onun başarı öyküsünden esinlenerek kendi başarı hikayenizi
yazabilirsiniz. Tabii ki tek bir role-model belirlemek durumunda değilsiniz,
farklı özellikler için farklı liderleri örnek alıp dilediğiniz özelliklerini
hayatınıza adapte edebilirsiniz. Bu noktada örnek alacağınız kişinin biyografisini
okumak, yaşayan kişiler ile linkedin gibi farklı kaynaklardan iletişime geçmek,
onlar üzerine yazılmış incelemeleri takip etmek size bakış açısı
kazandıracaktır. Örneğin Steve Jobs’un biyografisini okuyuncaya kadar sunum
tekniklerine yönelik birçok eğitim alsam da başarılı sunumlar yapmaktan uzak
bir performansım vardı. Kitapta Jobs’un Powerpoint’ten sunum yapan bir kişinin
anlattıklarına hakim olması için o slaytlar olmadan sunabilecek donanımda
olması gerektiğini, bu sebeple kendisinin ofiste Powerpoint kullanmayı
yasakladığını okudum. Ben de bundan etkilenip hazırladığım sunumlarda slaytlar
hiç yokmuş gibi çalışmalarımı yapıp sunuma çıkmaya başladım. Gerçekten de bu
sunum performansımı olumlu yönde etkiledi.
Pek tabii ki çalıştığınız şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da iş hayatınıza aktif bir şekilde adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi farklılaştırıp kendinizi ulaşmak istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta illa bu sistem şirketinizde aktif olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim networking faaliyetleriniz kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz kişilerle iletişim kurup onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
Geride kalan 8
yıllık dönemin tamamını çok uluslu firmalarda ve genel olarak finans ve denetim
ile ilgili alanlarda geçirdim. 2007’den 2010’a denetim ve danışmanlık alanında
faaliyet gösteren PriceWaterhouseCoopers’ta, 2010’dan 2013’e dünyanın otomotiv
devlerinden biri olan General Motors’ta çalıştım. Son 2 yıl 1 aydır da dünyanın
bir numaralı sigarasını üreten firmada çalışıyorum. Bu üç firmada farklı
ekiplerle ve yöneticilerle çalışma fırsatı buldum. Birbirinden farklı liderlik
ve yöneticilik özellikleri olan kişileri gözlemledim, onlarla iletişim ve
etkileşim içerisinde kendime bir şeyler katmayı hedefledim. Dolu dolu geçen bu
8 yılın sonunda aldığım dersleri özetle 8 maddede topladım:
*Her
şeyin başı sorumluluğunu yerine getirmek
*Planlı
ol, not al, ajandanı yönet
*Etkin
bir network sahibi ol
*Yan
masanda olan bitenden haberin olsun (büyük resmi kaçırma)
*Profesyonellik
dedikleri şey ketum olmayı gerektirir
*Ya
bir role-model’in ya da bir coach’un olsun
*Heyecanı
kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
*Özgün
liderliğini keşfet
Orta okul ve lise
yıllarında tarih derslerinde savaşların sebep ve sonuçlarını sorarlar,
yukarıdaki gibi maddeleri ezberlettirirlerdi. Sınavı geçinceye kadar aklımızda
tutar, sonra da bir daha asla hatırla(ya)mazdık. Gelin bu 8 madde de öyle
olmasın, biraz detaylandıralım.
Önce sorumluluğunu yerine getir
Çalışanın
işvereniyle arasındaki iş akdinin gereği olarak öncelikle kendisine atanan
sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Her profesyonel, kendisinden
beklendiği üzere, önce işini yapmalıdır. Unutmamalıyız ki, işveren tanımlanmış
sorumlulukların yerine getirilmesi için para ödemektedir. Çalıştığımız firmada
bizim gibi tüm çalışanların bir takımı oluşturduğunu düşünürsek, hepimizin
sorumluluklarını tam olarak yerine getirmesi günün sonunda bizim de kazanan bir
takım olmamızı sağlayacaktır. Ve unutmayın ki kazananlar daima ödüllendirilir
ve takdir edilir.
Eğer kariyerinizde
hedeflediğiniz noktaya ulaşmak istiyorsanız, önce bu birinci maddeyi layıkıyla
yerine getirmeniz gerekiyor. Özellikle kariyerinizin başındayken, almış
olduğunuz yüksek eğitiminize paralel olmayan daha basit işlerle meslek
hayatınıza başlayabilirsiniz. Title’ınızın “assistant” ya da “trainie” unvanını
içermesi, önemli toplantıları dahil edilmemeniz, ofiste geçen belirli bir
sürenin basit ofis işleriyle geçiyor olması sizi demotive etmesin. Bundan hiç
gocunmadan, bu işin de üyesi olduğunuz o ekipte biri tarafından yapılması
gerektiğinin bilincinde olarak o işe sarılın. Öğrenmek için geçen kariyerinizin
ilk yıllarında da kıdem ve tecrübeniz ile ekibin en saygın personeli olacağınız
kariyerinizin son yıllarında da her işinizi önemseyip sorumluluklarınızı
bilinçli bir şekilde yerine getirin. “Ya
harika bir şey yap, ya da harika bir şekilde yap” sözünü mottonuz haline
getirin ve size verilen sorumluluğu katma değerinizi de katarak ekibinize
sunun. Özellikle performans değerlendirmelerinde amirlerinizin öncelikle
bakacağı şeyi işinizi ne derece iyi yaptığınızı değerlendirmek olacaktır. Bu
sebeple hedeflediğiniz performans zamları ve terfiler için öncelikle size
verilen sorumlulukları yerine getirmeniz gerektiğini unutmadan işinize ve
gerekliliklerine yoğunlaşın.
Ünvanınız ne
olursa olsun, sorumluluğunuz nereden başlayıp nerede biterse bitsin, siz
üstlenmiş olduğunuz o sorumluluğun tek ve asıl sorumlususunuz. (Unutma
ki sen de bir patronsun, hakkını ver) Şirketin organizasyon şemasındaki
yeriniz ne olursa olsun siz hakkını vererek sorumluluklarınızı yerine getirin.
İşinizi yönetin. Liderlik edin. Unutmayın bunları yapabilmeniz için illa ki
altınızda size raporlayan onlarca insan olmasına gerek yok. Bir çok “direct
report”u olup da hala sahip olduğu işte yöneticilik vasıflarını ve liderlik
yetkinliklerini kullanamayan kişilere inat, A’dan Z’ye alanına hakim,
sorumluluğunun bilincinde, kendine güvenen bir birey kartvizitinde havalı
ünvanlara ihtiyaç duymadan gayet başarılı bir şekilde kendi işine patronluk
yapabilir. Ayrıca konuya geniş çerçeveden bakarsak, üst düzey bir yönetici de
işinin ve işin getirdiği sorumluluklarının hakkını veremediği durumlarla
karşılaşabiliyor. Bunda karşılaşılan zor insanlarla başa çıkabilmek özellikle
önemli pay sahibi oluyor. İşte bu durumda teknik yeterliliklerle birlikte
yönetimsel yetkinliklerin gelişmiş olması da olası sorunların üstesinden
gelmekte önemli pay sahibi olacaktır.
Planlı ol, not al, ajandanı yönet
İlk maddede işimizi
iyi yapmanın öneminden bahsetmişken, işimizi yapış şeklinden hiç bahsetmedik.
Benim gözlemlerim, işinde başarılı, alanına hakim her yöneticinin planlı bir
şekilde çalıştığını gösteriyor. Lisedeyken bir hocamız tahtaya Fransızca bir
cümle yazıp bir sonraki hafta bunun ne demek olduğunu açıklayan öğrenciye bir
üst not için kanaat notu kullanacağını söylemişti. Ertesi hafta geldiğinde
tahtada yazan cümlenin “not alarak çalışın” olduğunu öğrendiğimizde “bu muymuş
yani” demiştik. Aslında hem okulda hem de işte not almak ve alınan notları
planlı bir şekilde değerlendirip uygulamak çok önemli. Günümüz iş dünyasında
birçok toplantıya giriyoruz, bunların bir kısmı bilgilendirmeden öteye
gitmezken bir kısmı ise hararetli tartışmaların yaşandığı ve fikirlerin adeta
çatıştığı toplantılar oluyor. Bu toplantılarda pek çok kişinin önünde not
defteri mevcut oluyor ancak bu deftere ismini yazmak ya da imza atmak yerine
toplantı gündemine dair önemli notlar alanlar hep günün sonunda da farkı
yaratan kişiler oluyor. Tabii ki not almak sizi tek başına bir yere taşımaz,
burada asıl vurgulamak istediğim planlı bir şekilde hareket etmeniz.
“Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin
Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel
bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş
telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek
başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin
altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o
gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun
için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da
belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken
sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu
sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam
gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken
neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum.
Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip
edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin
kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.
Etkin bir network sahibi ol
Sabancı
Üniversitesi’nde yönetim bilimleri (MBA) alanında yüksek lisansımı yaparken
çarşamba günleri iş dünyasından tepe yöneticiler okulumuzda workshoplara
katılırlardı. Bu workshopların birinde ülkemizde de faaliyet gösteren çok
uluslu büyük bankalardan birinin yöneticisi, “iş dünyasında herşey çalışmakla
olmaz, bazen kimi tanıdığınız da sizin başarılı işler ortaya çıkarmanızı
sağlar” demişti. Konuyu pekiştirmek için verdiği örneklerde davetlere mutlaka
katıldığını, her defasında özellikle farklı insanlarla tanışmaya özen
gösterdiğini, kartvizit değiştirmenin çok önemli olduğunu ve her gün mutlaka
telefon rehberini gezip bir süredir aramadığı birini arayarak network’ünü canlı
tuttuğunu ve sarfettiği bu eforun hep karşılığını aldığı anlatmıştı. İşte ilk o
zaman bu havalı “networking” kavramı ile tanışmıştım. Sonrasında çalıştığım
şirketlerde de geniş bir network’e sahip olan her seviyeden çalışanın bir
yerlere gelirken bazı engelleri daha kolay aşabildiğini gözlemledim. Bu
sebeple, sadece çalıştığınız departmanda değil de diğer departmanlarda da
arkadaşlarınız olsun. Sırf çıkar için de bunu yapmayın. Büyük resmi görmek ve
şirketinizin operasyonlarını anlamanız için de bu size avantaj sağlar. Farklı
departmandaki arkadaşınıza bir gün sizin işiniz düştüğünde bir şey rica
edecekken bu size konfor alanı yaratır. Yine şirket dışında da network’ünüzün
geniş olması müşteri ve tedarikçilerle ilişkilerinizde yeri geldiğinde rüzgarın
sizin lehinize dönmesini, sektörde olup bitenleri de takip etmenizi
sağlayacaktır. Tabii ki network’ün geniş olması kadar canlı tutulması yani
bağlantılarla sıcak ilişkilerin devam ettirilmesi de önemli. Harvard Business
Review’in günlük olarak yayınladığı ve gönderdiği ipuçlarında bu konuda faydalı
bir öneri paylaşılmıştı: Her gün öğle yemeğini farklı biriyle yiyin. Kesinlikle
öğle araları, kahve-sigara molaları, şirketin sosyal aktiviteleri network’ünüzü
genişletmek, yeni bir çevre edinmek için eşsiz fırsatlardır. Bunları etkin bir
şekilde değerlendirin.
Yan masanda olan bitenden haberin olsun
Network’ün
öneminden bahsederken diğer departmanlardaki insanlar ile kuracağınız ilişkinin
şirketinizin operasyonlarını anlamak için size fayda sağlayacağını
belirtmiştim. Bu konu özellikle büyük ve çok uluslu firmaların personellerine
getirdiği uzmanlaştırma kültürü sebebiyle çalışanın kendi alanına derinlemesine
yoğunlaşmasından ötürü etrafında neler olup bittiğini kaçırması ihtimalini
düşündüğümüzde çok daha önemli bir hal alıyor. Siz size verilen sorumluluk
kapsamında işinize çok hakim olabilirsiniz, ancak günümüzün dinamik iş
dünyasında bu kariyer hedeflerinize ulaşmak için yeterli olmaz. Bunu illa ki
çevrenizde olup bitenleri anlayıp kendi işinizle bağlantılarını kavrayarak pekiştirmelisiniz.
Özetle büyük resmi görebilmek için kafanızı kaldırın ve çevrenizi gözlemleyin.
Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı
sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna
geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer
departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi
olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini,
operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon
içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan
organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman
içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda
istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak
sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza
olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her
masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki
faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi
biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici
pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip
arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf
edin.
Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı
gerektirir
İş hayatında
bulunduğunuz pozisyon stratejik olsun ya da olmasın bir gün elinize
şirketinizle, sektördeki rakip(ler)inizle, yeni çıkaracağınız ürünle, ekip
arkadaşınızla ya da direk sizinle ilgili çok önemli bilgiler ulaşabilir. Bu
bilgileri iyi analiz edip biriyle paylaşılabilir olup olmadığı konusunu gözden
geçirmeden kesinlikle en samimi çalışma arkadaşınızla dahi paylaşmamalısınız.
Bu aşamada yapacağınız yanlış bir tercih hem sizin adınıza bir hata olarak
hanenize yazılır, hem de şirketinizin zarar görmesine ya da itibar kaybetmesine
sebep olabilir. Yine Sabancı Üniversitesi’ndeki workshopların birinde Jan Nahum
bizlere iş hayatına yönelik verdiği bir tavsiyede, yürütmekte olduğunuz bir
projeyi finalize oluncaya kadar en yakın iş arkadaşınızla bile paylaşmayın diye
öğütte bulunmuştu ve başından geçen benzer bir olayda kendisinin bitirme
aşamasına getirdiği bir projeyi bir iş arkadaşıyla paylaştıktan hemen sonra o
iş arkadaşının genel müdürden bu projenin hayata geçmesi için onay aldığında
yaşadığı hayal kırıklığını paylaşmıştı. Yine benzer şekilde günümüzde sıklıkla
kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, vb.)
işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin
hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda
yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de
çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir
ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü
ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini
yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre
hareket etmeliyiz.
Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun

Pek tabii ki çalıştığınız şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da iş hayatınıza aktif bir şekilde adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi farklılaştırıp kendinizi ulaşmak istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta illa bu sistem şirketinizde aktif olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim networking faaliyetleriniz kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz kişilerle iletişim kurup onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
Her
sabah masanıza oturduğunuzda o gün yapacaklarınız için duyduğunuz önem ve
istek, işinize olan bağlılığınızın en güzel göstergesidir. Heyecan konusunda 7
yıllık gözlemlerime göre, heyecanını kaybetmiş insanlar ay sonunda maaşını alıp
ailesini geçindirmek için çalışıyor olmaktan hayıflanırken, heyecanla işine
bağlı olan çalışanlar ise sürekli işiyle ilgili geliştirilebilir alanları
kovalayan, ek sorumluluk almak için çaba gösteren, kendini güncel tutan ve
farklılaştırmaya çalışan bireyler olarak hem kendine hem de şirketine değer
katıyorlar. Hal böyle olunca da sarf edilen bu eforu birileri mutlaka görüp
takdir ediyor ve bu onlara performans zammı ya da terfi olarak geri dönüyor. Bu
sebeple kişi kendi durumunu değerlendirip özeleştirisini yapmalı ve eğer mevcut
durumda üstlendiği sorumluluklar için heyecan duymuyorsa bir aksiyon planını
hayata geçirmelidir. Peki böyle bir durumda neler yapılabilir? Kişi ek
sorumluluklar isteyerek “job enrichment” olarak nitelendirilen iş
zenginleştirmesi yöntemiyle yeni sorumluluklar tecrübe edebilir. Yine amiriyle
durumu paylaşıp rotasyon çerçevesinde bölüm içerisinde farklı bir pozisyon ile
yola devam edip daha önce yapmadığı işleri yapıp hem yeni bir şeyler
öğrenmenin, hem de yeni bir şeyler yapmanın heyecanını hayatına dahil edebilir.
Çalışan eğer yeteneklerinin ve donanımlarının bulunduğu departman dışında da
çalışmasına elverişli olduğunu düşünüyorsa, kendisine uygun bulduğu pozisyon
için ilgili departman yöneticisi ve İK yönetici ile görüşüp talebini ileterek
açılacak pozisyon için havuzda kendine yer edinebilir. Yine tüm bu
saydıklarımla soruna çözüm bulamıyorsa iş değişikliği ile yeni bir firmada,
yeni ekip arkadaşları ve yeni sorumluluklarla kariyerine devam edebilir.
Organizasyon kültürü dersinde öğretilen verilere göre çalışanların düşük
performans ve düşük iş tatmini yaşamalarının sebeplerinden biride içinde
bulundukları organizasyonun kültürüne tam olarak adapte olamamalarıdır. Bu
sorunu aşan çalışanların performanslarında yükseliş ve buna bağlı olarak
yaptıkları işten tatmin olma seviyelerinde artış gözlemlenmiştir.
Özgün liderliğini keşfet
Öncelikle bu
bölüme kadar olan bölümleri büyük ölçüde ilk yedi yıllık tecrübemle yazdığımı,
bu bölümü ise sekizinci yılımdaki tecrübemle kaleme aldığımı belirtmek isterim.
Gelelim bu sene eklediğimiz özgün liderlik konusuna. Harvard Business Review’in
Liderlik üzerine yazılmış bilimsel makaleleri bir araya getirdiği kitabındaki
Özgün Liderliğinizi Keşfetmek adlı makale kitaptaki en çok ilgimi çeken çalışma
oldu. Makalede liderlik konusunda çalışan bilim insanlarının büyük liderlerin
tanımlayıcı tarzlarını, niteliklerini veya kişilik özelliklerini belirlemek
çabasıyla binden fazla çalışma yürüttüğü ancak bu çalışmalardan hiçbirinin
ideal liderin net bir profilini çıkaramadığı belirtilmiş. Eğer bilimciler seri
üretilmiş bir liderlik tarzı tarzı ortaya koymuş olsaydı, insanlar sonsuza
kadar onu taklit etmeye çalışacaklardı. Neticesinde insan değil, oyun karakteri
haline gelirlerdi, böylelikle de başkaları anında içlerini okurdu.
Yukarıdaki altıncı
maddede belirttiğim gibi (ya bir role-modelin ya da bir coach’un olsun)
başkalarının deneyimlerinden öğrenebilirsiniz, ama onlar gibi olmaya
çalıştığınızda başarılı olmanız imkansızdır. İnsanlar özgün ve sahici
olduğunuzda size güvenir, başka birinin kopyası olduğunuzda değil. Lider
olmanız için yine yukarıdaki ilk maddede belirttiğim gibi (önce sorumluluğunu
yerine getir) kuruluşunuzun tepesinde olmanız gerekmez. Özgün bir lider olmak
için de bir liderin belirli nitelikleri veya kişisel özellikleriyle doğmak
zorunda değilsiniz. Önemli olan potansiyelinizi keşfetmek. Young &
Rubicam’ın CEO’su Ann Fudge’un bu konudaki söylemi ilham verici: “İster iş
ister devlet hayatında ya da kar amacı gütmeyen bir gönüllü olarak olsun,
hepimizin içinde liderlik kıvılcımı vardır. Karşımızdakine meydan okuma,
liderlik yeteneklerimizi başkalarına hizmet etmek için nerede kullanacağımızı
keşfetmemize yetecek kadar kendimizi iyi anlamaktır.” Deneyimlerinden
özfarkındalık geliştirebilen birisi kendi değer ve ilkelerini gerçekleştirerek
bu farkındalığa uygun olarak hareket eder. Dış ödül ve takdirler için duyduğu
arzu kadar bu iç değerler tarafından da harekete geçirilmek için motivasyonunu
dengelemeye özen gösterir.
Sekiz yıllık
tecrübemle, çok uluslu firmalar başta olmak üzere, çalışanların kariyerlerini
yönetirken dikkat etmesi gereken hususları yukarıda özetlemeye çalıştım.
Bakalım geçen zaman bu deneyim ve gözlemlerimde ne gibi değişikliklere yol
açacak. Kariyer basamaklarını çıkıp kıdem aldıkça listeden neleri çıkarıp,
neleri ekleyeceğim bunu zaman gösterecek. Tabi ki herkesin doğruları kendine
göre değişir ama yine de yazdıklarım aklınızın bir köşesinde bulunsun derim.
Etiketler: seçim , tercih
CEO,
cfo,
denetim,
ders,
finans,
hayata dair,
iş hayatı,
kişisel gelişim,
koçluk,
Liderlik,
mentörlük,
otomotiv,
tecrübe,
tütün,
yöneticilik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)