O'nunla beraber hayatım(ız)da pek çok şey değişti. Değişeceğini önceden okuyup bilsekte, "çocuk sizin hayatınıza adapte olsun, siz onunkine değil" gibi öğütleri alsakta gerçek hayat uygulamaları çok ama çok farklı oluyor. Ebeveyn olmakla ilgili Şubat 2016 tarihli Men's Health'te çıkan bir yazı durumu çok güzel özetliyor, anne-baba olmadan önce hayatınızı dolu dolu yaşayın, çünkü iadesi olmayan bir durumu satın almış oluyorsunuz ve bu size ömür boyu sürecek bir yükümlülük getiriyor. Neyse şimdi bu konuları bir süreliğine geride bırakıp günün anlam ve önemine odaklanalım...
Sevgili oğlum, satırlarımın bundan sonraki kısmı sadece sana ithafen... Bence bazen gerçekten çok yaramaz, huysuz olabiliyorsun. Son zamanlarda neden öyle çılgınca çığlık attığına ise gerçekten hiç anlam veremiyorum. Benimle top oynarken neden hemen sıkılıp başka oyuna geçmek istediğini de çözemedim. Hatta TV'de Beşiktaş maçı varken göz ucuyla bile ilgilenmiyor olmana da yavaştan alınmaya başlıyorum. Amaaaa sen varya sen, yeri geliyor bir sarılıp masumca beni bir öpüyorsun ya, işte o zaman herşey geride kalıyor. İşte "iyi ki varsın ve benim oğlumsun" diyorum o anlarda. Bu anların sıklaşarak artacağını umut etmekle kalmıyor, gerçekten de hissediyorum. Parka gittiğimizde senin o mutlu hallerini izlerken bir baba olarak ben de mutlu oluyorum. Kafalarımızı tokuşturduğumuz anlarda bunu sen de tekrar tekrar yapmak istiyorsun, biliyorum, hiç dert değil, bir ömür boyu kafa kafaya vereceğimiz çok anımız olacak ilerde, buna inanıyorum. Çatalımdaki portakalı ben ısırmadan ham yaptığın an ile başlayan çıkarsız paylaşımlarımız hep sürecek... (Bu vesileyle; ben çalışıp sana hep mama getireceğim ama yine de daha az ye be oğlum, maşallahın var yani)
Bu arada bu yazıyı yazmaya gerçekten 3 Şubat sabahı başladım ama bugün 5 Şubat oldu. Yoğun mesaili geçen şu günlerde ancak sabahları serviste vakit bulabildikçe yazabiliyorum. Mesailer sebebiyle son 2 gündür görüşemesekte annenden gün içinde yaptığın asi çıkışlara ilişkin geri bildirimleri alıyorum. Ses açma çalışmalarının tam gaz devam ettiğinden de haberim var. Ah be oğlum, bu kadar antreman yapma bize karşı, valla konu komşuyu rahatsız ediyoruz diye üzülüyorum. Gerçi mesai sonrası sen uyurken odana girdiğimde öyle masum uyuyorsun ki gündüz o çığlıkları sen mi atıyorsun yoksa içine asi ruh mu kaçıyor bilemiyorum. Ha bu arada annenden bahsetmişken, kendisine karşı müthiş bir vefa borcun oluşmaya başladı, 7/24 full konsantrasyon seninle ilgileniyor. Hakkını nasıl ödeyeceksin bilemiyorum.
Kelimelerin bitip davranışların yerini alacağı anların geldiğini hissediyorum... Sevgili oğlum Okan, seni ve seni sen yapan, sana özgü her şeyi çok seviyorum. Adam olacak çocuksun buna da yürekten inanıyorum. Birlikte çok güzel günlerimiz olması dileğiyle... İyi ki doğdun ve iyi ki bizim oğlumuz oldun. Yüzündeki gülümse, kalbindeki temizlik, davranışlarındaki masumiyet hep seninle olsun. Nice mutlu yaşlar oğlum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder