1 Ağustos 2013 Perşembe günü, bundan tam 10 yıl önce Philip Morris’te işe başladım. Fabrikanın kapısından adımımı attığımda adı Philsa Philip Morris Sabancı Sigara ve Tütüncülük A.Ş. idi ve benim de ünvanım Genel Muhasebe ve Vergi Analisti’ydi. Aslından fabrikanın karşı komşusu Opel Türkiye’de (General Motors Türkiye Ltd. Şti.) çalışırken “bir gün burada çalışacağım” diye hedeflediğim Philip Morris’e girmeden önce üçer yıl PwC ve GM maceralarımda da aklım hep Philip Morris’teydi. İşe başladığım pozisyonun ilanını gördüğümde bu ilan tam da beni tarif ediyor derken o beklediğim “bir gün”ün çok yaklaştığını hissetmiştim. 2013’ün Mayıs ayında başlayan mülakat süreci, eşimin hamile olduğunu öğrenmemiz, bebeğin bereketiyle geleceğini düşündüğümüz o yaz günleri derken GM’deki ihbar süremi doldurup iple çektiğim ilk iş günüme ulaşmıştım. Yeni arkadaşlar, üretimi olan bir iş yerinde çalışmak, meşhur Philip Morris yemekleri gibi pek çok merak ettiğim şeye cevap bulduğum o ilk günün üzerinden bugün tam 10 yıl geçmiş oldu.
Şampiyon olmuşçasına yumruklarımı sıkarak sevindiğim günlerim de oldu, dayanamayıp ağladığım da… En sevdiğim, güvendiğim kişileri de burada tanıdım, keşke yollarımız kesişmeseydi dediğim iş arkadaşlarım da oldu. Hayaller kurdum, bazılarına ulaştım, bazılarına ulaşmak için çabalamaya, emek sarfetmeye devam ediyorum. Nasip olur ya da olmaz, bilemiyorum ama buradaki hikayem bittiğinde çabalamadım dememek için ben elimden geleni yapıyorum, yapmaya devam edeceğim. On yıl önce ilk adımı attığımda, belki bugün için farklı şeyler hayal ederdim ama şükredip devam etmeyi biliyorum.
Geriye dönüp baktığımda, hayatımdaki en önemli kararlardan birini de yine Philip Morris’te iken kariyerim için verdiğimi görüyorum. Pandeminin hayatımıza girdiği 2020 yılında, Kıdemli Vergi Analisti olarak çalışırken neredeyse her sabah Resmi Gazete’de yeni bir vergi düzenlemesi çıkıyordu, bunun analizini yapıp şirketimizi nasıl etkileyeceğini yönelik bilgilendirme ya da sunum hazırladığım dönemde Duty Free şirketimizde bir fırsat çıkmıştı. Hem de ulaşmayı çok istediğim “Manager” ünvanlı bir pozisyondu. Bugünkü gibi uzaktan çalışmanın hayatımızda sıradan bir uygulama olmadığı o günlerde bu pozisyonun İstanbul’da olması beni zor bir karar almaya itmişti: ya kabul edip İstanbul’a taşınacaktım ya da reddedip İzmir’de kalarak bekleyecektim. “İyi ki” dediğim kararımı alırken eşimin de desteğini almış, onu çok sevdiği İzmir’den ayırmıştım ama şükür ki İstanbul bize hep iyi yüzünü gösterdi. Hayatımızdaki en önemli değişikliklerden birini Philip Morris ile yapmış olduk. İstanbul’da çok sevdiğim insanlar listesini geliştirmek de en büyük kazançlarımdan biri oldu.
Dediğim gibi, şimdilerde hayal etmeye ve o hayallere ulaşmak için çalışmaya ve kariyer yolculuğumu yönetmeye devam ediyorum. Bakalım bu yolculuk beni nereye götürecek? Nelere ulaşabileceğim? Yoksa hayal bile edemeyeceğim yerler kısmet olacak mı? Her şeyin hayırlısı… İlerlemeye devam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder