havaalanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
havaalanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2020 Cuma

Hiç İyi Gelmez mi Havaalanı?

Hiç iyi gelmez mi deniz havası? Galiba bu sözü değiştirip “hiç iyi gelmez mi havaalanı?” diye kendime uyarlayabilirim. Neden mi? Çünkü kaçıyorum, uzaklaşıyorum, geride bırakıyorum ve kendim için bir ara veriyorum… O içine girdiğimiz rutinde, o koşturmacanın, kovalamacanın, ardı arkası gelmeyen yapılacaklar listesinin içinde kaybolmuşken sistemin dışına çıkmak iyi geliyor.




Son dört gündür ayağımda çarıklar, kulağımda tıkaç üretim hattında makinaların arasında gezip fazla mesaili çalışırken o kadar yorulmuş, yıpranmıştım ki bu sabah 5’te İstanbul’a gitmek için uyandığımda kendimi fazlasıyla halsiz hissettim ama workshop için gelmiş olmak, farklı insanlarla tanışmak, sohbet etmek, kendimi ifade etmek bana iyi geldi. Yükseliş trendindeki bir hisse kağıdının grafiği gibi enerjim gün içerisinde yukarı çıktı. Şimdi de havaalanında bir şeyler yiyip içerken kendimi sosyal medyada ona buna twitler atarken, yorumlar yazarken buldum ve ne zamandır yapmıyordum böyle dedim. Adına boşluk deyin, fazla zaman deyin, boş vakit deyin ne derseniz deyin ama şunu da bilin ki bünyenin buna da ihtiyacı var. Bünye derken, fiziğin değil bence psikolojinin buna daha çok ihtiyacı var. Benim de bu ihtiyacım karşılayabildiğim yegane zamanlar iş için yolculuk yaparken kendimle baş başa kalabildiğim anlar oluyor. Hazır bu anlardan birini yakalamışken de hislerimi yazıya dökeyim istedim. Böylece geriye dönüp baktığımda, ihtiyaç halinden kendi ilacımı da bulmuş olurum.

Bugün bir toplantıya katıldım, ödüllendirme ve takdirle ilgili şirketimde ne gibi karın ağrılarımız (pain point’i bu şekilde Türkçeleştirmişler ki bence çok yerinde olmuş) var onları konuşup sorunlarımız için çözüm önerilerimizi sunduk. Farklı dünyalardaki çalışanların farklı noktalardan kanayan yaralarını görüp herkesin aslında sorunları ve bununla beraber hayata tutunduğu noktaları var diye düşündüm. Gelecek için belki köklü değişiklikler olmaz ama en azından sesimi, hislerimi duyurmak bana iyi geldi, kendimi değerli hissettim. “Önce insan” diyen organizasyonun bir parçası olmak yaşanan tüm hayal kırıklıklarına rağmen güzel, bir filiz var içimde gelecekte çevreyi yemyeşil sarabilecek…

İşte böyle bir Cuma günü akşam saatlerinde bu hisler yazıya dönüştü. Histe kalmadı, ölümsüzleşti…

7 Şubat 2020, 19:08, Sabiha Gökçen Havalimanı


6 Eylül 2019 Cuma

Düşünce ve Üretkenlik Merkezi: Havaalanı

Size de öyle oluyor mu bilmiyorum ama havaalanlarında yalnızken geçirdiğim vakit, benim kendimle baş başa kalmam ve fokuslanma için çok iyi bir fırsat oluyor. Ne zaman havaalanında tek başıma kalsam plan program yapıp en azından yakın vadede yapmak istediğim şeyleri sıralıyorum. Bu kez yine öyle oldu, youtube kanalıma (https://www.youtube.com/channel/UC-QG98AFU_zaguhi9Hjbvtw/) hangi videoyu yayınlarım, blogda ne konuda içerik üretirim gibi pek çok şey geldi aklıma. Ee bir de yazmak için iyi bir fırsat oldu ki bu satırlar yazıya dönüştü.

Bu aralar “Nasıl BağımsızDenetçi Oldum?” adlı içerik (http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2018/12/nasl-bagmsz-denetci-oldum.html) özellikle medium.com vasıtasıyla (https://medium.com/@VolkanYorulmaz) pek çok okunur oldu. Bu konuda maille ve instagramdan DM ile sık sık sorular alıyorum. En iyisi bir video ile kendi bağımsız denetçi olma serüvenimi ve bu süreçte tecrübe ettiklerimi paylaşmam. Blogumda en çok okunan içeriklerin başında gelen “Nasıl SMMM Oldum?” için de (http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2010/06/nasl-smmm-oldum.html) yine fırsat yaratıp bir video çekersem hem benim için nostaljik olur, hem de mesleğin gönüllülerine faydam dokunur. Bir de işle ilgili yapmam gereken şeyler var. Onlar da aklımın bir köşesine kaydoldu bir yandan bu yazıyı yazıp diğer yandan telefonumu şarj ederken. Özetle havaalanındaki bu bekleyiş sadece telefonumun bataryasını değil beni de şarj etmiş oldu.

Daha üretken, düşüncelerin meyvelere dönüştüğü günlere…



Google adsense

Analytics