Etik ve İtibar Derneği’nin 9. Döneminin 8. Gününde birinci dersimiz “Etik Uyum Eğitimi, İletişimi, Etik Kültürü, Liderlik, Ölçme, Değerlendirme, Raporlama” oldu. Tayfun Zaman’ın eğitmenliğindeki dersimize ticari, hukuki ve etik unsurlardan bahsederek başladık. Tabi olunan tüm mevzuat hukuki, iş dinamikleri ve ticari menfaatler ticari, prensip ve politikalar ise etik diye nitelendirebiliriz. Daha önceki notlarımda da belirttiğim şekilde, derste belirtilen tanımlamaları buraya direk taşımam söz konusu değil. Bu sebeple derste aldığım notları kendimce değerlendirerek, üzerine internetten herkesin ulaşabileceği bilgileri derleyerek bu içeriği hazırlıyorum.
Bir uygulamanın, aksiyonun etik olup
olmadığını belirlemek için şirketin değerlerine ve varlık sebebine uygun olup
olmadığına bakmak lazım.
Siemens, 2008 yılında 800 milyon USD’lik ceza
yemesinin ardından bugün en etkin uyum programlarından birine sahiptir. Siemens
konusu ile ilgili hemen şunu paylaşayım:
Uluslararası bir şirketin FCPA kapsamına
girmesi için ABD'de yerleşik olmasına gerek yok: (i) ABD'de faaliyet gösteren
bir şirketin yurtdışındaki ortakları ve iştirakleri, (ii) payları ve diğer
menkul kıymetleri bir ABD borsasında işlem gören yabancı şirketler, (iii)
ABD'de yerleşik veya borsaya kayıtlı şirketler adına faaliyet gösteren
hissedarlar, yetkililer ve vekiller, (iv) ABD'de ikamet eden yabancılar,
(v)ABD'de ticari faaliyet gösteren kişiler de FCPA kapsamına giriyor. Hatta ve
hatta Amerika'da hiçbir faaliyet göstermeyen bir yabancı şirket tarafından yine
yabancı bir kamu görevlisine veya başka bir şirkete dolar üzerinden para
transferi yapılması durumunda, bankacılık işleminde Amerikan bankalarının
hesapları kullanıldığı için, bu işlem de FCPA kapsamına girebiliyor. ABD Menkul
Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) bu şirketlere karşı soruşturma
açabiliyor. 2008 senesinde bir Alman şirketi olan Siemens, buna benzer işlemler
sebebiyle FCPA kapsamında kabul edilmişti; yapılan soruşturma ve yargılama
sonucunda ABD Adalet Bakanlığı ile 800 milyon dolarlık bir anlaşma imzalayarak,
cezai yaptırımlardan kurtulmuştu.
Tayfun Bey, son dönemde çok popular olan
oyunlaştırmanın (gamification) etik ve uyum eğitiminde tehlikeli olduğunu çünkü
yanlış cevabın arkasındaki dinamikleri eğitime katılan kişinin bilemeyeceğini
belirtti.
Benzer şekilde eğitimlerde animasyon
kullanmayı da önermedi ve konunun ciddiyetinden uzaklaştıracağının altını
çizdi.
Tayfun Bey’in “Etik ve Uyum Eğitimi Hayat Kurtaran
Bir Önlem mi Yoksa Katlanılması Gereken Bir Zorunluluk mu?” başlıklı makalesini
okumanızı özellikle tavsiye ederim:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder