hürriyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hürriyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Başarıyı Gururla Paylaşmak ya da Gizlenmek (Botaş Üzerine)

Rekortmen olmak ama bunu gizli tutmak, zirvede olmak ama zirvede olduğunuzu gizlemek. Hem de birkaç kişiden değil, bir ülkenin tamamından. Hem de gurur duyulacak, kutsal bir görevi yerine getirmiş olmaya rağmen bunu gizli tutmaya çalışmak. Ama pek de nafile bir amaç içinde bulunduğumuz bu bilgi çağında. Arkasındaki amaç bir kamu kuruluşunun halk tarafından neden bu kadar karlı olduğunun sorgulanmasını önlemek ya da bambaşka bir şey… Ne olursa olsun, amacıyla örtüşmeyen bir sonuç. Eğer adını açıklasaydı bir birim etki yaratacaksa, adını açıklamayarak merak uyandırıp ardından da kim olduğu belli olunca tartışmaya daha fazla konu olmasıyla en az on birim etki yaratan 2016 yılı kurumlar vergisi rekortmeni Botaş’tan bahsediyorum. Tam adı “Botaş Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.”. Adresi Ankara’nın Çankaya ilçesi. 1974’te işe başlayan bu kamu kuruluşu 2016’da ülkemizin en çok kurumlar vergisi ödeyen şirketi olarak Ağustos 2017’de ekonomi sayfalarında ve manşetlerde oldukça yer aldı.
Aslında bu yılki gizlilik önce Gelir İdaresi Başkanlığı’nın izlediği politika ile başladı. Önceki yıllarda kamuya gelir ve kurumlar vergisi rekortmenlerini (ilk 100) duyuran kurum, ana sayfadan hem yazılı bir teşekkür metni yayımlar hem de bunu medyaya servis ederdi. Bu sene ise habersiz bir şekilde websitesindeki istatistikler bölümünü güncelledi. Takip edebildiğim kadarıyla bunu ilk Hürriyet Gazetesi Ekonomi servisi farketti ve haberleştirdi. Kurumlar Vergisi ilk 100 listesindeki ilk 10 firma aşağıdaki gibiydi:
SIRA NO
KURUMUN UNVANI
TAHAKKUK EDEN VERGİ TUTARI (TL)
1
(*)
(*)
2
T.C.ZİRAAT BANKASI A.Ş.
1.863.822.027,12
3
TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI
1.625.060.930,11
4
TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A.Ş.
928.882.025,31
5
AKBANK T.A.Ş.
889.281.498,31
6
TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş.
873.812.074,17
7
TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI TÜRK A.O.
753.392.582,14
8
YAPI VE KREDİ BANKASI A.Ş.
634.865.772,08
9
TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş.
550.515.815,10
10
ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş.
409.154.839,72

Listenin haber olmasıyla beraber ilk gün rekortmen firmanın kim olabileceği tahminleriyle geçti. Takip eden gün, rekortmenin Botaş olduğu ortaya çıktı. Bunu ortaya atan Hürriyet ve HaberTürk oldu, ama önce kim buldu, biri diğerinden (ça)aldı mı, bu konuda bir bilgim yok.
Botaş’ın finansal tablolarını inceleyerek bu sonuca ulaştıklarını söyleyen her 2 gazeteyi konfirme etmek için ben de en güvenilir bir yöntem olan vergi levhası sorgulama yaptım. Önce ufak bir Google taraması sonrasında Botaş’ın vergi kimlik numarasına eriştim. Ardından da e-devler üzerinden vergi levhasını sorguladım. Sonuç haberleri teyit eden cinstendi.

Gelir İdaresi, ilgili yılın beyannameleri verildikten sonra ödenen kurumlar vergisi tutarlarına göre önce kendi içinde sıralamayı yapıyor. Sonra mükelleflerin bağlı bulundukları vergi dairelerine, mükellefin rekortmenler listesine girdiğini, isminin açıklanmasını isteyip istemediğini yazılı olarak beyan etmesini iletiyor. Demek ki Botaş’ın üst düzey yöneticileri şirketin rekortmen olduğunu öğrendiklerinde bunu açıklamanın faydadan çok zarar getireceğini hesapladılar ki gizlemeyi tercih ettiler. Ama belki onlar da birinci olacaklarını kestiremediler ki, sonuçların açıklanmasıyla beraber en çok sorgulanan konumda buldular kendilerini ve kısa bir süre sonra da deşifre oldular.


Normal şartlar altında, böyle bir konuyu içerik olarak bloguma taşımayacakken, ben bile bu konuda bir şeyler araştırıp paylaşmak istedim.
Yeri gelmişken; ilk 10’daki 8 kurumun banka olması da, bankalarla ilgili blogumda sıklıkla bahsetmekte olduğum kredi kartı ve hesap işletim ücreti savaşımda ne kadar haklı olduğumu perçinliyor. Öte yandan, ülkemizin yeterince üretmediğini de listenin ilk 10’una bakarak kolaylıkla yorumlayabiliyoruz. Umarım orta ve uzun vadede ilk 10’daki rekortmenler, önemli katma değer yaratan, sağladıkları istihdamla gerçekten büyüklükleriyle Türkiye ekonomisine can veren firmalar olur.

11 Ekim 2016 Salı

Modern Filozof ve Yeni Nesil İlişkiler


Modern ilişkilere, aşklara dair kafadaki tüm soruları bu kez bir aşk romanı yazan ‘modern filozof’ Alain de Botton’a sormuşlar. Hürriyet’te çıkan röportajdan yeni nesil ilişkilerine ilişkin kendimce öne çıkanları aşağıda toparladım:


Etrafına bir bak, herkes birlikte olmak isteyeceği kişiyi tanımlarken ‘nazik’, ‘eğlenceli’, ‘maceraya açık’, ‘etkileyici’ gibi laflar sayar. Bunları arzulamakta bir sakınca yok. Fakat mutluluğu yakalamak için biraz gerçekdışı niyetler bunlar. Modern insan hiç olmadığı kadar defolu. Bu yüzyılda, modern hayatın içinde yaşıyorsan nevrotik ve dengesiz olmaman mucize. Herkes az biraz deli, herkes belli bir seviyede ruh hastası.

Birbirinizi tanıma evresinde “En sevmediğim özelliğim mükemmeliyetçi olmam” gibi cümleler kurmaktan vazgeçin. Huysuz, deli, ruh hastası taraflarınızı aylarca halının altına süpürüp saklamanın faydası yok. O halı, elbet bir gün havalanacak. Birbirinizi tanıma faslında, arıza taraflarınızı olabildiği kadar karşılıklı dökmeye bakın. İyi gelecek.

Aşk İçin Evlenen Kalmadı

Evliliği, geri kafalı bir müessese olarak düşünmek kulağa çok cazip geliyor tabii. İnsan sevdiğiyle birlikte mutlu mutlu yaşayıp giderken neden bunu ele güne karşı tescil etme ihtiyacı hissetsin? Hayattaki tüm yakınlarını bir odada toplayıp “Bakın, ne kadar sevdiğime siz şahitsiniz” demek kadar saçma bir şey olabilir mi? Dünyada her beş kişiden dördü yapması gereken bir şey olduğu için evleniyor. Düzen böyle işliyor. Tanrı bizden bunu istiyor.

Günümüz evliliklerinin çoğu dayatma ürünü. Ya da başka başka sebeplerin sonucu: Anne-babanı memnun etmek, rahata ermek, sosyal baskıdan kurtulmak, çocuk sahibi olmak diye uzar gider liste. Âşık olmak, maalesef sıralamanın en altında. Sırf aşk için evlenen kalmadı ki evliliğe olan inancımız kalsın.

Modern aşk fikri, birini sevmekten çok birine hayranlık duymakla güçlü bir şekilde ilintili. Birinin zihnine ve/veya fiziğine hayranlık duymakla başlar aşk. Karşımızdakini her geçen gün daha zeki, cesur ve güzel bulmaya başlarız.

İnsan doğası bu; hayatı boyunca sürekli hayranlık duyacak, yörüngesinde dolanacak bir ışık arar durur. Aslında insana değil, ‘âşık olma’ haline âşık olur dururuz.

Modern hayatta başkasının mutluluğunu, kendi mutluluğundan önce düşünebilir misin? Geçmiş yüzyıllarda bu çok mümkündü. İnsan hayatının kapladığı alan sınırlı, dünyası daha küçüktü. Hayattaki seçeneklerinin sonsuz olduğu bir düzende, kendinden vazgeçebilmek hiç de kolay değil.

Hepimiz Yalnız Ölmek Zorundayız

Hayatta bizi gerçekten anlayan birinin olması teknik olarak mümkün değil.

Sevgilinizle istediğiniz kadar aynı görüşe, zevklere, ilkelere sahip olun; şiddetli ölçüde bir uyumsuzluk her zaman baş gösterir. Sebebi basit: Dünyaya farklı zamanlarda gelmişsiniz, başka ailelerin ürünüsünüz, deneyimleriniz farklı. Bir manzaraya karşı aynı şeyi düşünmek mümkün değil. Mavi gökyüzüne karşı biri yanındakinden son derece romantik ve büyüleyici cümleler duymayı beklerken, öteki belki de bu kareyi azap verici derece banal buluyor.

Hayatımızdaki insan bizi bir noktaya kadar anlayabilir, gerisi hep yalnızlık. İstediğimiz kadar evlenelim, âşık olalım, biriyle aynı evi, hayatı paylaşalım; bu, günün sonunda yalnız olduğumuz ve yalnız öleceğimiz gerçeğini değiştirmiyor.

Hepimiz yalnız ölmek zorundayız. Doğa böyle işliyor.

Şu hayatta yaşayacağımız en utanç verici yüzleşme: Yalnızlığı kabullenmek. Gerisi kolay. Bununla barışmadan başlayacağınız her ilişki sakat doğar, sancılı geçer, saf mutluluk getirmez.

Bir yandan yaşı ilerleyen her bekâr insan, “Yalnız yaşlanacağım” korkusuyla ilişki peşinde. Yapılan en büyük hata da bu zaten. İnsanların çoğu gerçekten âşık olduğu için değil, yalnız kalmak istemediği için bir ilişkiye başlıyor, hatta evleniyor.

Mutlu bir hayat, sağlıklı bir ilişki için önce yalnızlığımızı kabullenmemiz gerekiyor yani... Hayatı boyunca aslında yalnız olduğunu, idrak eden, hayatı daha hafif, daha sorunsuz yaşar. Rahatlar bir kere. Daha yaratıcı olur. Şarkılar söyler, şiirler yazar, kitaplar üretir. Bambaşka bir mertebede yaşar, üretir. O seviyeye ancak kendi kendine yetebildiğini fark eden insan erişebilir.

Kendi kendine yetebilen bir insan sağlıklı, mutlu bir ilişki kurabilir, bir başkasını gönülden sevebilir. Başkasının düşündüklerini tekrar edip durmaz, kendine ait bir görüşü vardır çünkü. Daha dikkatli dinler, kendini dinlemekten antrenmanlıdır çünkü.

Vücut Evrimini Tamamlasa da Kafa Değişmiyor!

Dünya üzerindeki 7 küsur milyar insan arasında elbet sizi en iyi anlayacak, ruhunuzu tamamlayacak bir avuç insan var. Kim bunlar, neredeler, en ufak fikrimiz yok. Belki az önce sokakta yürürken yanımızdan geçti gitti, belki iki hafta önce Sydney’de hayatını kaybetti, kim bilir... ‘Big Data’, hepimizi kodlayıp etiketleyerek dev bir bilgi havuzuna atmadan kiminle nasıl kusursuz bir uyum sağlayacağımız bilinemez.

Çocuklarla kurduğumuz ilişkiyi düşün... Ufak yaştakilere karşı sonsuz bir toleransımız vardır. İster durduk yere çığlık atsınlar, ister elindeki oyuncağı garip bir şekilde yerden yere vurmaya başlasınlar; ‘çocuk’ der geçeriz, huysuzluğunu uykusuz olmalarına ya da acıkmalarına veririz. Oysa bir de yetişkinlerin ilişkilerdeki davranışlarına bak... Eşiniz, annenizin doğum günü partisine işi yüzünden geç kaldıysa gününüzü mahvetmek istiyordur. Eve gelirken diş macunu almasını birkaç kez hatırlatmasına rağmen unuttuysa kesin yapmak istemediğiniz bir şeyin öcünü alıyordur. Kulağa başta garip gelse de bilimin de kanıtladığı bir gerçek var: Yaşımız kaç olursa olsun, hepimiz, az biraz çocuk kalıyoruz. Dışardan koca yetişkin bireyler olarak gözükebiliriz. Vücut, fiziksel değişimini, evresini tamamlasa da kafa değişmiyor.

Boşanmak da Evlilik Kadar Kutlamaya Değer Olmalı

Maalesef hayat her zaman aynı iyimserlikte ilerlemiyor. “Evet” demeden önce sarf ettiğimiz büyük laflar, farkında olmadan bizde ağırlık yapıyor. Bu yüzden, sözünü yerine getirmediğinde yenilmiş hissediyorsun, boşanma eşiğine geldiğinde insan karşısına çıkamayacak kadar utanç içinde buluyorsun kendini. Oysa boşanmak da evlilik kadar kutsal ve kutlamaya değer olmalı. Evlilik öncesi verilen yeminler yüzünden boşanmak bir insanın başına gelip gelebilecek en kötü şeymiş gibi gözüküyor.

Derin Sohbet Her Zaman İyi Seksi Döver

Karşınızdaki kişiyi bir an önce soymayı değil uzun ve güzel sohbet etmeyi hayal edin. Burnu, gözleri ne kadar ilgi çekici olursa olsun bir süreden sonra gözünüz alışacak, sıradan gelecek. Birbirinizi, saatlerce sıkılmadan konuşacak kadar enteresan bulmuyorsanız, o ilişkiden hayır gelmez. Çoğumuz farkında değiliz ama günün sonunda derin ve ilginç bir sohbet, her zaman iyi seksi döver.

Tercihimiz, başta seks gibi gözükür. Ama asıl kazanan, sohbeti güzel olan olur.

7 Ekim 2016 Cuma

Hem Öğrendim Hem de Paylaştım

3 yıl önce Eylül ayında "7 Yılda Öğrendiğim 7 Şey" diye ilk olarak yazdığım, geçen yıl güncelleyerek "8 Yılda Öğrendiğim 8 Şey" diye yayımladığım, ve bu yıl ise "9 Yılda Öğrendiğim 9 Şey" olarak bugün itibarıyla en güncel haline dönüştürdüğüm paylaşımımı Eylül 2016'da bloğumda ve Linkedin'de paylaşmıştım:

http://volkanyorulmaz.blogspot.com.tr/2016/09/9-ylda-ogrendigim-9-sey.html

https://www.linkedin.com/pulse/9-y%C4%B1lda-%C3%B6%C4%9Frendi%C4%9Fim-%C5%9Fey-volkan-yorulmaz?trk=mp-author-card

Geçtiğimiz günlerde bu içeriği Hürriyet Yazarkafe ile paylaştım ve bugün kontrol ettiğimde Hürriyet okuyucularının "Eğitim ve İş Dünyası" alanında en çok okuduğu içerik olduğunu gördüm. Zirvede olmak güzel, umarım zaman paylaşacak güzel şeyleri karşımıza çıkarmaya devam eder...

19 Eylül 2016 Pazartesi

Migros'un Kurban Hizmeti

Haftasonu Hürriyet Gazetesi'ndeki bir haberde bazı zincir marketlerde kurban kolilerinde eksiklik olduğuna dair kasapların beyanatına göre yapılmış haberi okuduktan sonra aşağıdaki tecrübemi paylaşmak istedim. Amacım ne Migros reklamı yapmak, ne de yaptığım ibadeti övmek.

Kurban Bayramı'nın yaz aylarına gelmesiyle birlikte bu yıl kurban kesme görevimizi de yazlıkta yerine getirmek istedik. İzmir'in Seferihisar ilçesinin Sığacık kasabasında bu işi en zahmetsiz nasıl hallederiz diye düşünüp araştırırken Migros'un sanalmarketinde kurbanın kesildikten sonra dilediğimiz Migros mağazasından teslim alınabileceğini okudum. Ardından teyzemi de bu imkandan haberdar edip, kendisinin ve benim kurbanım için gidip görüşmesini istedim.

Görüşme sonucunda kurbanın, bayramın ilk günü kesimi takiben soğutulup ikinci günü öğleden sonra teslim edileceğini öğrenen teyzem mağazadan siparişini verdi. Ben de aynı gün akşam saatlerinde mağazaya gidip ödememi yaptım. Ödeme esnasında verilen bilgilendirme kitapçığında kurban kesimi, saklanması ve Diyanet İşleri'nin bu konuda verdiği görüşleri bulunuyordu. 

Kurban Bayramı'nın ilk günü öğleden sonra 4'te hem teyzeme hem de bana kurbanlarımızın kesildiğine dair bilgilendirme SMS'i geldi. İkinci günü öğlen 12 civarındada mağazadan arandık ve teslimat için çağrıldık. Sığacık Migros mağazasına saat 14'te ulaştık ve direk kasap reyonuna kurban eti için geldiğimizi belirttik. İki ayrı kolide kurban etlerimiz geldi, kasap reyonu görevlisi etleri bizim için bir kısmını ızgaralık, bir kısmını kuşbaşı ve kıyma şeklinde ayrıştırdı, yağını ve kemiğini bile kullanabileceğimiz öneriler sundu. Kasap reyonunun ikinci görevlisinin de gelmesiyle işlemlerimiz de hızlıca son buldu. Dağıtılacak etlerin bile ayrımını orada rahatlıkla yapma imkanı bulduk. Bu işlemler yapılırken mağaza müdürü Kerem Bey de bize eşlik etti, kurban sürecine ilişkin bilgilendirdi ve kasap işlemlerinde öneriler sundu. 

İşlemler bittiğinde son derece memnun ve güven duymuş bir şekilde mağazadan kolilerimizle ayrıldık. Koli içeriğine de eldiven, buzdolabı poşeti, indirim çekleri ve bilgilendirme kitapçığı eklenmişti. Kısmetse seneye de bu dini görevimizi zahmetsiz, temiz ve güleryüzlü hizmet sunan Migros vasıtasıyla yerine getireceğim.

18 Haziran 2016 Cumartesi

​Kelebeğin Hayat Sırları'ndan Kendime Paylar

Nil Karaibrahimgil, şarkılarındaki özgün tarzını takdir etmeme rağmen müziğiyle bana çok hitap etmese de yazdıklarıyla ve paylaştığı hayata bakış açısıyla beğenimi fazlasıyla kazanmış biri. Yazdığı köşe yazılarından seçtikleriyle oluşturduğu "Kelebeğin Hayat Sırları" adlı kitabıyla hem kalbime dokunmayı başardı, hem de bazı konulara yaklaşımımı bir kez daha gözden geçirmemi sağladı. Belirli bir dönem içerisinde ele aldığı farklı konulara ilişkin köşe yazılarından oluşan kitap bazı okuyuculara kopuk gelebilir ama bir birinden bağımsız konulardaki paylaşımları benim oldukça hoşuma gitti. Kitap içerisinden kendime notlar aldığım gibi bu kez kitabın kapağından bile not alacak kadar sevdim bu kitabı. Bakın arka kapakta Nil okuyucusuna nasıl sesleniyor?

Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır? Van Gogh olmak nasıldır? İkinci Dünya Savaşı'na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Her gün şükret. Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın. Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri taş döşemiştir; kim bilir. Böbürlenme. Kibirlenme. Köpürme. Abart. Çoğalt. Parlat. Her gün, bir yazar tarafından hayatının hikâyelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bir kahraman olmak ister miydin? İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.
 
 




Eğer arka kapakta yazanlar ilginizi çektiyse, kitabın içerisinde de size hitap edecek mutlaka birşeyler bulursunuz. Bakın bu kitaptan hoşuma gidipte yanıma aldıklarım neler olmuş?
 
Olmak istediğiniz şey gibi davranın, olursunuz. (Volkan'ın yorumu: İngilizce'deki "Fake it until you make it" sözünün Türkçe'de hayat bulması)
 
Hareket etmezsen acı üzerinde birikir.
 
Bebeğiniz gelince uykusuz, yorgun, bitik geceleriniz olacak, bunu denizde bir dalga farzedin. Dalga nasıl gelip geçerse bu da gelip geçecek. (Volkan'ın yorumu: Ah evet, yaklaşık 28 aydır o moddayız, elbet bugünlerde geçecek inancındayız.)


İnsanlar düşlerinin peşine düşenin peşine düşerler.
 
Hayat sadece yol alarak yaşanır. Hayat sadece sen yol aldığında anlamına kavuşur.
 
Olmayana, ölü bir şeye inanmak gibi keşkelemek. Keşkesizlik hafiflik ve hayat neşesidir. Keşke'li cümleleri "iyi ki" ile kurun...
 
Ne gelirse gelsin, içine ılık bir suymuşçasına girip yüzmeye devam etmekten başka ne bir şansımız, ne de yolumuz var. Çırpınırsan boğulursun. Bedenini hafif tutarsan ve suya güvenirsen yüzersin. Hayatın kaldırma gücü işte böyle çalışır.
 
"Araya giren" güzel şeyler insanı mutlu eder. Yani sürekliliği olmadan girip parıldayıp çıkan. Piknik gibi yani. Gidip mutlu olup dönersin. Ama sana artık hep pikniktesin dense orası hapishaneye dönüşür.
 
Dünyada "ekstra"lar olmadan duramazsanız, onlar olmadığında hayal kırıklığı yaşarsınız.
 
Her zaman akılda tutulacak bir şey varsa, o da eleştirilemeyecek kimsenin şu dünyada yaşamadığıdır.
 
Bilmezler ki hayali sadece gören bilir.
 
Hayat diyor ki: Yok, küreği bırakmayacaksın. Bırakırsan dümenini kırarım. Ne kadar güçlü olursa olsun asılmalı, kollara, karnına nefes yollamalısın. Çünkü bu bir bilek güreşi. Çünkü hiçbir şey hayal edilen yere gitmek kadar güzel olamaz. (Varmak değil) (Volkan'ın yorumu: Sonuç odaklılıkla Süreç odaklılık konuları arasında gidip gelirken bu sözü hatırlamak önceliğimizi belirlemede ışık tutar.)
 
"Ben elimden geleni yağtıysam kollanırım elbet, kollanmıyorsam da vardır bir hayır"ın pansumanını reddetmek olmaz.
 
Hani trenle giderken nasıl yerimizi işaretleyemiyorsak, belki anı da işaretleyemiyoruz. O zaman şu an bir nokta değil. Şu an bir yol o halde...
 
Hayalleri olan insanlar, içlerindeki bitmek bilmeyen bir partide çalan DJ'in ritmiyle ilerliyorlar. Rüyasından uyandırmak neredeyse imkansız şu hayaline dalanı.
 
"Doğduğun kişi", "olmanı bekledikleri kişi" ve "olmak istediğin kişi" bir masanın etrafında birbiriyle tanışıp, memnun olmalı.
 
Başkalarını değil kendimizi rahat ettirmeliyiz en başta.
 
İnsanın çocukluğu gölge gibi her gün yanında.
 
Zamanın kazanılıp kaybedilen değil, sadece yaşanan bir şey olduğu bir gerçek. Olduğu kadarı var ve tek görevin onun içinde kalmak.
 
Yeri geldiğinde küçülmesini bilen, her yerden geçer.
 
Yüzde yüz emin olmak istersen, yüzde yüz gecikirsin.
 
Ömür sonuçlarda değil, süreçlerde geçiyor. Zamanının çoğunu gideceğin yere yaptığın yolculuklar alır.
 
Hayatında hayal de olsun, hedef de olsun. Ama aslolan yol olsun; yolculuk olsun, yol arkadaşları olsun.
 
Sadece yola devam edenler gidecekleri yere ulaşır.
 
Düşüncenizle bedeninizi yapıştırın. Düşünce güvensizse beden de güvensizdir. Ürkek bedenlerin hücreleri bağışıklık geliştiremez.
 
Gözyaşları ve kahkahalar dans edip durur nehir kenarında. Bu ikisi arasındaki romantik dansta savruluruz.
 
Bir insanla dost olmanın en iyi yolu karşılıklı kahkaha atmaktır. Bunun sebebi birbirlerine ağızlarının taa içini gösterecek kadar güveniyor olmaktır.
 
Değişmek çok güzel, çünkü değiştiğinde oynayıp durmaya mahkum olduğun rolün dışına çıkabiliyorsun. Hikayendeki başrol değişiyormuş gibi oluyor. Bu ne demek? Hikayen de değişecek demek. Çünkü sen değişirsen, dekorlar ve diğer oyuncular da değişiyor.
 
Güç, gerektiğinde kendini güçsüz kılabilmekte.
 
Güneşe doğru balmumu kanatlarıyla uçmaya kalkarsan, kanatların erir ve sen denizlerde boğulursun.
 
Dilerim zamanın geçtiğinde yeni zamanlarına yelken açacak rüzgarı bulasın ve hayatın hiç durmayan bu çılgın suyunda yıkanasın.
 
Bir anne ve bir baba olarak ilk görev, ona korkmamayı, ağlamamayı, öfkelenmemeyi öğretmek değil, ne yaşadığını öğretmek. Kendi duygusunu isimlendirmek, onu kendi duygularıyla tanıştırmak.
 
Ben şu anda maddi manevi çevrelendiğim her şeyin içinde, onların bana yettiğini düşündüğüm ölçüde özgürüm. Yetmiyor dediğim oranda, tutsağıyım lazım gördüğüm şeylerin. Ich habe genug. Bendeki bana yeter.
 
İnsanın gerektiğinde kendini bir çocuk azarlar gibi azarlamasının faydasına inanıyorum.
 
Hikayelere dönüp baştan bir bakmanın zamanı geldi, sonuçta herşeyi baştan yazan memelileriz...
 
Çarptığımız köşeler bizi hayatın sokaklarına saptırır.

İşte ‘eminim top 20’:
1. Ektiğin kadarını biçersin. Emeğin sana mutlaka aynı oranda geri döner.
2. Kendi hikayeni kendin yaz. Kimse senin senaryonu yazmasın.
3. Geçmişte birinin sana yaptığı bir kötülüğün, bugün hiçbir gücü yoktur. Ancak sen o gücü verirsen olur.
4. İnsanlar sana kendilerini nasıl tanıtıyorlarsa, önce öyle kabul et.
5. Endişelenmek vakit kaybıdır. Öyle yapacağına, endişelendiğin şeyle ilgili bir şey yapmaya harca o zamanını.
6. Neye inandığın, hayallerinden, isteklerinden ve beklentilerinden çok daha güçlüdür. Sonunda her zaman, inandığın şey oluyorsun.
7. Sadece tek bir dua edeceksen, o ‘çok şükür’ olsun.
8. Mutluluğun verdiğin sevgi kadardır.
9. Hata, seni başka yöne yönlendiren bir yol işaretidir.
10. Herkesin dediğinin aksine davranırsan, dünya yıkılmaz.
11. İçgüdülerine güven, onlar yalan söylemez.
12. Önce kendini sev. Sonra da, o sevgini her fırsatta etrafına yaymayı öğren.
13. İşini tutku yönetsin.
14. Sevdiğin şeyi yaparak para kazanmanın bir yolunu bul. O zaman her maaş, sana bonus olur.
15. Aşk acıtmaz. Çok da iyi hissettirir.
16. Her gün, yeniden başlamak için bir fırsattır.
17. Dünyadaki en zor iş, anneliktir. Ve bütün kadınlar bunu ilan etmelidir.
18. Şüphe, ‘-ma’ ekidir. Kıpırda-ma, cevapla-ma, acele et-me.
19. Ne yapacağını bilemediğinde, sakinleş. Cevap gelir.
20. Hiçbir dert sonsuza kadar sürmez.
Dilerim bu 20 fener, şimdi yanar. Ve bundan böyle yol boyu hep bizimle olur. Olursa iyi olur, eminim.
 
Umarım yaptığım alıntılar size bir şekilde iyi gelmiştir. Akla geldikçe ya da fırsat yaratıp zaman buldukça, dönüp tekrar okumak ve mümkünse hayatımıza bu düşünceleri dahil emek bizim elimizde. Kitapta iki de köşe yazısı vardı ki bence onlardan parçalar almak yerine onları bütünüyle okumak lazım. İşte o yazılar:
İş ve aşk (ya da sevgi)
Sertaba dedim ki

Bir de okuma listeme dahil etmeyi düşündüğüm bir kitap önerisi: The giving tree - Cömert ağaç. İster orjinal dilinde, ister Türkçe çevrisiyle okuyabileceğimiz bir kitap. 1964 yılında Shel Silverstein tarafından yazılıp resimlenmiş bir klasik “Cömert Ağaç”. Kitap, bir çocuk ile ağacın bir ömür süren dostluğunu anlatıyor.

23 Aralık 2015 Çarşamba

2016'da Oğlak Burcunu Neler Bekliyor?

Geçtiğimiz günlerde yalnızca Oğlak burçlarına özel karşılaştırmalı bir 2016 tahmini derleyip paylaşmıştım. Hala okumadıysanız içeriğe buradan ulaşabilirsiniz:

http://volkanyorulmaz.blogspot.com.tr/2015/12/2016-yl-karslastrmal-oglak-burcu-yorumu.html

O içeriği hazırlarken Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından Niobe henüz Oğlak'lar için 2016 tahminlerini yazmamıştı. Neyseki bugünkü (23 Aralık 2015) köşesinde Oğlak burçları için 2016 tahminleri de yayımlandı. İşte sıcağı sıcağına 2016 Oğlak burcu tahminleri. Bence yıl içinde sık sık geri dönüp özellikle kritik dönemlerde bu tahminleri okumakta fayda olacaktır.

2016'da Oğlak burcunu neler bekliyor?
Sevgili Oğlak’lar, 2016 başarılı olmak istediğiniz alanların tekrar tekrar testlere tabi tutulabileceği bir yıl olabilir. Ancak zorlansanız da içsel gücünüzün farkına varacak ve dış dünyada başarılı olmanın yolunu mutlaka bulacaksınız. Başarısız olma endişelerinizle başa çıkmanızı sağlayacak derslere açık ve bu endişelerinizi geride bırakmanızı sağlayacak yıllardasınız.

Artık size hitap etmediğini düşündüğünüz bazı iş veya hedeflerinizden kurtulmak isteyebilir, bu sayede sizi en çok nelerin mutlu edebileceğini anlayabilir ve bu konulara vakit ayırma şansı bulabilirsiniz.

SEYAHATLER, EĞİTİMLER VE KARİYER FIRSATLARI

Sevgili Oğlak’lar, şans gezegeni Jüpiter önümüzdeki yıl eylül ayının ikinci haftasına kadar daha fazla seyahat etmeniz, yeni yerler görmeniz, yeni kültürlerle tanışmanız ve yabancılarla ilişkiler kurmanız için size çeşitli fırsatlar sunuyor.

Dış ticaret, yurtdışı bağlantılı işler, eğitim, yabancı dilde öğretim, medya, iletişim, yayıncılık, bilişim, ulaştırma konularında farklı olanakları veya şansları gündeme taşıyor.

Özellikle bu başlıklar altındaki sektörlerde çalışanlar şanslı bir yıl geçirebilir veya iş arayanlar bu başlıklı konularda işlere başlayabilirler.

Yeni bir eğitim, farklı bilgiler edinmek ya da sizi iyi hissettirecek renkli veya farklı kişilerle tanışmak için güzel bir yıldasınız.

Kendi web sitenizi açabilir, kitabınızı yazabilir, albümünüzü çıkartabilirsiniz.

Üniversiteye başlamak, tezini vermek veya okulu bitirmek ya da yeni bir dil öğrenmek için de güzel bir yıldasınız.

Hayat görüşünüz gelişiyor ve renkleniyor. Teknolojik başlıklı konularda, sektörlerde, teknolojik cihaz alım satımlarında veya yatırımlarında başarı sağlayabilir ya da yapacağınız keşiflerle göz doldurabilirsiniz.

Hukuki veya medya başlıklı konularda şans sizden yana olabilir. Seyahatler esnasında yeni kültürlerle tanışabilir ve hayata yeni bir perspektifte bakmaya başlayabilirsiniz.

Ev alım satımı, kiralama veya gayrimenkul sektörü de, bu yılın size maddi kazanç getirebilecek kapıları. Bir ihtimal aileden kişiler size maddi açıdan faydalı olabilirler veya evden çalışarak para kazanabilirsiniz.

3 Ocak’tan itibaren üç ay boyunca, pek çok konuda size yardımı dokunabilecek veya istediğiniz alanlarda bilgi ve tecrübe sahibi kişilerle karşılaşma veya işbirliği yapma olasılığınız yüksek. Ekip çalışmaları ve grup aktiviteleri için güzel bir dönem olabilir.

Eylül ayının ikinci haftasından itibaren ise burç değiştiren şans, bolluk ve bereket gezegeni Jüpiter 13 ay boyunca, kariyerinizi, iş hayatınızı veya bulunduğunuz topluluklardaki imajınızı ilgilendiren konularda sizi korumaya ve türlü fırsat ve olanak yaratmaya gelecek.

Ancak çalışmayana havuç yok malum! Değişik engel ve aksiliklerle karşılaşırsanız, Şans Kralı’nın sizin yanınızda olduğunu ve çabalarınızın boşa gitmeyeceğini mutlaka hatırlamalısınız!

GEÇMİŞ GERİDE KALIYOR

17 Nisan-27 Mayıs aralığında bilinçaltınızda çok fazla yer kaplayan bazı konulardan kurtulma şansı bulabilirsiniz. Gizli yürüttüğünüz işler veya projeler varsa, işler bir türlü derlenip toparlanamayabilir.

Siz çalışmayı bırakmamalısınız, zira işleri yoluna sokmayı başarabilirsiniz.

2014 Aralık ayından beri ve iki yıl boyunca daha 12’nci evinizde bulunacak olan, eğitici ve zorlayıcı gezegen Satürn, hayattaki amacınızı sorgulamaya başlamanıza neden oluyor. İçsel yolculuklarınızı artırıyor.

Geçen yıl başlamadıysa, önümüzdeki 2 yıl boyunca, hayatı anlamanızı sağlıyor. Bu süreçte, işinizle veya birlikte çalıştığınız kişilerle ilişkilerinizle ilgili başlıklarda zaman zaman zorlanabilir veya bazen depresif ruh hali içerisine girebilirsiniz.

Önümüzdeki 2 yıl boyunca kendinizi yalnız hissedebilir veya yalnız kalmak isteyebilirsiniz. Sanki kapının dışında bir hayat yokmuş hissi hakim olabilir. Ya da kapalı yerlerde zaman geçirmek durumunda kalabileceğiniz bir dönem yüzünü gösterebilir.

Evrende her şeyin bir nedeni olduğunu idrak edebileceğiniz, spiritüel konulara daha fazla eğileceğiniz, inançlarınızın pekişeceği bir süreç başlıyor.

Dolayısıyla, artık rutinin dışına çıkmak veya iş hayatınızı biraz daha basitleştirmek ve eğlenmek için, normalin dışında bir çaba harcamanız gerekebilir. Bu evin bir diğer özelliği de gizli işleri ve ilişkileri gündemde tutmasıdır.

Dolayısıyla, arkanızdan çevrilen olaylara dikkat etmeniz gerekebilir ya da saklı tutmanız gereken bir şeyi saklamakta zorlanabilirsiniz.

Dış görünüşünüzü ve imajınızı ilgilendiren evinizde bulunan Plüton, sizi fiziksel anlamda veya bulunduğunuz ortamlarda, olmak istediğiniz kişi haline dönüştürüyor.

Bambaşka birine dönüştünüz, yeni bir kimliğe büründünüz veya bürüneceksiniz.

Kendinize kurallar koyuyor, belli prensiplere göre davranıyor ya da son yıllarda diyete ve spora her zamankinden fazla önem veriyor olabilirsiniz.

Plüton 2008 yılından beri sizi oldukça zorladı, bazılarınız kötü tecrübeler yaşadılar. Ancak bu yıldan itibaren Plüton hayatınızı olumlu yönde şekillendirmeye başlıyor.

Özellikle 4-10 Ocak aralığında doğan Oğlak’lar aşağıda yazdığımız önemli tarihler bölümünde dikkatli olmak kaydıyla hayatlarının belli alanlarında önemli aşamalar kaydedebilirler.

EV, AİLE, YAŞANILAN YER

2012 yılından beri, değişim ve ani olaylar gezegeni Uranüs, evinizi, ailenizi, aile üyelerinizi ilgilendiren alanlarınızda ani gelişmelere veya güç mücadeleleri yaşanmasına neden oluyor.

Uranüs son yıllarda hayatınızda, ev değişikliklerine veya evde yapılan dekoratif değişikliklere de neden olmuş olabilir veya olmadıysa belki de bu yıl olacaktır.

Ya da ailenizle ilgili kişilerin ruhsal ya da fiziksel sorunlarıyla ilgilenmek durumunda olmanız günlük hayatınızı aksatıyor olabilir.

Son birkaç yıldır hayatınızda, ani ve lüzumlu değişiklikler veya aile üyelerinizin istikrarsız tavırları, sizden maddi beklentileri ya da özel hayatlarıyla ilgili olaylar söz konusu olabilir. Bu durum bu yıl da devam ediyor.

Evinizi veya ailenizi ilgilendiren konularda duygusallaşabilir, öfkelenebilir, maddi manevi sorumluluk alabilir ya da kendinizi bu alanda güvende hissetmeyerek önemli değişiklikler yapabilirsiniz.

Bu etki, geçtiğimiz yıllarda aralık ve 3 Ocak arasında doğmuş Oğlak’ları etkilemişti. Bu sefer, özellikle 6 Ocak-16 Ocak arası doğumlu Oğlak’lar daha fazla etki altındalar.

Geçtiğimiz yıllarda daha sert veya sarsıcı geçişler ya da olaylar yaşanmıştı. Bu yıl öyle değil. Lüzumlu ve gerekli değişimler veya olaylar söz konusu olacaktır. Aile büyüklerinden bazılarının evlilikleriyle ilgili problemleri olabilir veya evlilik yaşında çocuklarınız varsa, ciddi ilişkiler kurabilirler veya evlenebilirler.

Sevgili Oğlak’lar, geçmişin pişmanlıklarını ve keşkelerini geride bırakma zamanı. Hatalardan ders çıkartmanız, yeni bir siz yaratmanızı ve yeni bir yaşam kurmanızı sağlayacak.

Burcun özellikleri

Element: Toprak

Niteliği: Öncü

Yönetici gezegeni: Satürn

Değerli taşı: Lal taşı

Zıt burcu: Yengeç

Felsefesi: Hesaplarım, hırslıyım, anlamaya çalışmalıyım

Uyumlu burçları: Başak, Boğa

Finansal olarak uyumlu burcu: Kova

Evlilik veya ortaklık burcu: Yengeç

Birlikte iyi vakit geçirdiği burç: Boğa

Oğlak burcu ünlüleri: Elvis Presley, Stephen Hawkings, Orlando Bloom, Kate Moss, Martin Luther King, Michelle Obama, Ricky Martin, Sienna Miller, Jude Law, Muhammed Ali, Al Capone, Richard Nixon, Geena Davis, Kevin Costner, Mel Gibson, Mert Fırat, İbrahim Tatlıses, Mustafa Sandal, Burak Özçivit, Keremcem, Seda Sayan, Deniz Çakır, Hande Yener

Önemli tarihler

Sevgili Oğlak’lar, aşağıdaki tarihleri okurken, +/- bir ay açıklamasını özellikle dikkate almanızı rica ediyorum.

Mart (+/- 1 ay) civarında kariyerinizi veya iş hayatınızı ilgilendiren gelişmeler dikkat gerektirebilir. Ortaya çıkan bilgi ve haberler nedeniyle otorite konumundaki kişilerle görüşmek durumunda kalabilirsiniz.

Konuşmalar esnasında kelimeleri seçerek kullanmalısınız. Sezgilerinize güvenebilirsiniz.

Hoş gelişmeler olsa dahi, sizden fayda sağlamaya çalışmaları hoşunuza gitmeyebilir.

Teknolojik, mekanik veya elektrik başlıkları altında incelenebilecek araçlarda (bilgisayar, telefon, internet, araba gibi) sorunlar yaşanabilir.

Akrabalarınızın (kardeş, kuzen, teyze, hala gibi) veya komşularınızın hayatlarındaki zorlayıcı olaylar veya gelişmeler sizi de etkileyebilir.

Kariyerinizi veya iş hayatınızı ilgilendiren değişiklikler söz konusu olabilir. Farklı bir alana geçiş yapabilir, bulunduğunuz alanda farklı çalışmalar yapabilir veya farklı yöntemler deneyebilirsiniz.

Ya da çalıştığınız firmada veya sektörde değişimler olabilir ya da yöneticilerin hayatlarındaki ani gelişmeler sizi de etkileyebilir.

Ağustos ayı civarında, maddi başlıklı konularda farklı durumlar oluşabilir. Yeni seçeneklere kavuşabilirsiniz veya maddi açıdan ani kararlar almanız durumunda sıkıntı yaşanabilir. Sakin ve düşünerek hareket eden içinse, kârlı görünümler var.

Eylül (+/- 1 ay) civarında, mart ayındaki olayları hatırlatan veya devamı niteliğinde gelişmeler gündeme gelebilir.

Öğrenci Oğlak’ların eğitimlerinde değişiklikler gündeme gelebilir. Okul, ders veya öğretmen değişiklikleri veya bambaşka bir alanda eğitimler söz konusu olabilir.

Uzun mesafeli seyahatler için uygun bir dönem olmayabilir. Özellikle, yurtdışı seyahatlerinde veya yurtdışı bağlantılı işlerde veya yabancılarla ilişkilerde aksilikler yaşanabilir.

Yaşanan gelişmeler hayata bakışınızı veya belli konulardaki düşüncelerinizi değiştirebilir.

Eğer yalnızsanız, akrabalarınız veya komşularınız sizi yeni birisiyle tanıştırabilirler.

Aile üyelerinizin, akrabalarınızın veya komşularınızın hayatlarında önemli olaylar yaşanabilir ve bu konu sizin zamanınızı da alabilir.

Yaşadığınız yerde oluşan problemler (su borusu patlaması, sorun çıkartan komşular, kapanan yollar, ilaçlama faaliyetleri gibi) sıkıntı yaratabilir veya aile üyelerinizle sorunlar yaşayabilirsiniz.

Eylül ayı içerisinde, mevcut işinizde bir partnerle çalışma veya yalnız çalışıyorsanız, ortaklık ya da işbirliği kurma olasılığınız yüksek.

Sevgili Oğlak’lar, hepinize tüm sevdiklerinizle birlikte mutlu, keyifli, sağlıklı bir yıl diliyorum.

Sevgi ile kalın...

27 Nisan 2015 Pazartesi

Nil Karaibrahimgil'den Hayat Dersleri

Aşağıdaki metni öyle güzel yazmış ki Nil Karaibrahimgil, sanki bir üstad, bir duayen. 2005 yılında Hacettepe’den mezun olmaya hazırlanırken bahar şenliklerinde izleme fırsatı bulduğum o çılgın ve bıcır bıcır hatun aslında öyle çok doluymuş ki. Biriktirdiği tecrübeleri de bir o kadar güzel kaleme almış ki, sormayın gitsin. Çocuk yetiştiren, tamam düzeltiyorum bizimkisi biraz daha bebek olabilir, biri olarak kendim için, ailem için ve sevdiklerim için saklamak, tekrar okumak ve umarım ki uygulamak için saklamak istedim. Emeğe saygı…

Gençliğime sevgilerimle

Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim: En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir. Ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme.

Sevdiğin insanlar bul. İşlerini onlarla yapmanın yollarına bak. Hayat 'yap et çalış başar'la geçiyor ve bu maraton çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun.
Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Onları kaybetme. Her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.

Kendini onunla bununla karşılaştırma. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Senin yolun başka. Yokuşların başka. 'Konu komşu ne der' diye dinleme. Komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. Sense ölene dek, onu yaşayacaksın.

Hareket et. Her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. Bir spora kafayı tak. Dansa kafayı tak. Satranca kafayı tak. Kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak.

Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır, Van Gogh olmak nasıldır, İkinci Dünya Savaşı'na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
Kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. Erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.

Hayat alışkanlıklarla yürüyor. Bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. Alışkanlıksa tekrarla oluyor. Beyin böyle programlanıyor. Bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. O yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et. Neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.
Erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama 'erken kalkan yol alır' hayatımda duyduğum en doğru şey. Bazen saat 8:30'da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine.

Dedikodu yapma. Dedikodu nasıl bir şey biliyor musun... Böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. Ağzını, içini, evini kokutuyor. Rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. Gül geç. Hem dedikodu yapanların başına mutlaka, ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. Hayatın mizah anlayışı böyle.
Kızlar! Güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. Kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. Böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. Atınızı kimse altınızdan alamaz. Dörtnala başka yere gidebilirsiniz.

Erkekler! Yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. O güç güç değil. Kaba kuvvet o. Korkudan kaynaklanır. Kaybetme korkusundan. Ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. Tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
Kendinden başka kimseyi suçlama. Suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. İnsanı frenler. İnsanı kurban psikolojisine sokar. Atıl bırakır. Hatta şimdiden duvara 'kendimi suçlu hissetmiyorum' yaz. Çok faydasını göreceksin.

Ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. Onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi.
Yalnızlığını kimseye verme. Yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. Çünkü reklamda dediği gibi, 'hayat paylaşınca güzel'.

Her gün şükret. Teşekkürü dualarından asla eksik etme. Teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. Bir şey istemekten, dilemekten bile iyidir. Sıcacık yapar ruhunu. 'Bendeki bana yeter, hatta artar bile' dünyanın en güzel felsefesidir. Birinden bir şey isteme. Onun yerine birine bir şey ver. Bak neler olacak seyret sonra.
Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın.

Sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. Hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.
Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri bir taş döşemiştir kim bilir.

Böbürlenme. Kibirlenme. Köpürme.
Abart. Çoğalt. Parlat.

Her gün, bir yazar tarafından hayatının hikayelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bir kahraman olmak ister miydin? İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.

14 Eylül 2014 Pazar

Haşmet Demiş Ki...

Ne sevdiğimiz yerde yaşamayı seçebiliyoruz ne de yaşadığımız yeri sevebiliyoruz. Evine girerken ve çıkarken "dünyada olmak istediğim yer işte burası!" diyen ne kadar az insan var. Hürriyet havucunun peşinde koşan mecburiyet mahkumlarıyız. Sonra balkondaki saksıdan mucizeler bekliyor, bir haftalık tatillerden bir yıllık huzur umuyoruz. Cehennemimizin adı "modern yaşam" ve bu gerçekle yüzleşmekten çok korkuyoruz. 

13 Ekim 2013 Pazar

Onur Baştürk bebeğimiz için isim arıyor

Normalde telefondan girip blog yazmak pek adetim değildir ama bu pazar günü yazmalıyım dedim çünkü sıkı bir sebebim var.

Bilen bilir, kısmetse yakında baba olacağım. Bu tatlı heyecanı yaşamak çok güzel. Tek bir derdimiz var, o da isim...

Bu konuda geçen gün Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Onur Baştürk'e bir mail atmıştım. Sağolsun kendisi de bugün köşesinde yer vermiş. Beni gerçekten çok mutlu etti.

Artık heyecanla geri dönüşleri bekliyoruz. Gelişmeleri paylaşırım ;)

4 Nisan 2013 Perşembe

Bumerang Onore Etti

Blogumu yakın zaman önce bumerang’a dahil ettim. Bunun faydasını da hem ziyaretç sayısı, hem de reklam olarak görmeye başladım. Bumarang geçen hafta “En İyi Bumerang İçeriği, Bumerang Paketi Kazanıyor!” adlı bir duyuru yaptı. Ben de içimden geçenleri başımdan geçenlerle harmanlayıp bir metine döktüm. İşte linki...


Sağolsunlar onlar da bu yazdığım bloğu beğenip beni ödüllendirmişler. Pazartesi sonuçları açıkladıklarında bloğumu kazananlar listesinde görmek beni çok mutlu etmişti. Çarşamba günü de ödülüm elime ulaştı.

Onlara bu vesileyle bir kez daha teşekkür ederim. Biliyorum ki birlikte daha iyiye gideceğiz.

Google adsense

Analytics