yaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2025 Pazar

Yavaşlamak Gerek: Uykusuzluk, Sorumluluklar ve Yaklaşan Yaz Tatili

Bazen sadece şöyle bir 8 saat uyuyabilsem nasıl olurdu diye düşünüyorum. Bu gece yine o düşünceyle açtım boş sayfayı… Günlerdir aynı yolu gidip gelmenin yorgunluğu, üstüne eklenen fazla mesailer derken, nihayet dün gece “normal insanlar” gibi uyudum ve başarabilirsem bu akşam daaynı başarıyı elde etmeye biraz daha yaklaştım. Henüz hedef gerçekleşmedi ama bir umut: Belki bu kez kendim için bir şey yapabilirim.


Son zamanlarda sosyal medyada sıkça karşıma çıkan “az uykunun zararları” temalı içerikler iyice tetikledi bu düşünceyi. “Kendim için bir şey yapayım” dedim içimden… Ve o anda fark ettim: Kendim için uzun süredir hiçbir şey yapmamışım. Ne yazmak, ne yürümek, ne de basit bir egzersiz…

Yazmak mesela, iyi geliyor. Ne mutlu ki son yazdıklarım güzel geri dönüşler aldı. Ama bu aralar yazmaya bile zor vakit buluyorum. Nilgün’ün Bursa’da olmasıyla beraber “anne-baba” modunu tamamen açtım. Okan evde yalnız kalmasın diye yürüyüşleri, iş yerindeki spor salonunu bile erteledim. Ama biliyorum ki hiçbir şey sonsuza kadar sürmez; bu şartlar da değişir elbet. Yola devam…

Bu yaz, sağlık gündemiyle geçecek gibi görünüyor. Aile büyüklerinin sağlık durumları nedeniyle sık sık hastanelere gitmek, tedavi süreçlerinde yanlarında olmak önceliğimiz. Hal böyle olunca yaz tatili fikri bile yorgun hissettiriyor. Ama bir haftalık yıllık izinde “biraz olsun kopabilir miyim?” düşüncesi az da olsa heyecan katıyor.

Haziran’ın ortasında, okullar kapanırken zihnim yine yazlığa gitme hayali kuruyor. Fakat bu yaz, yazlıkta daha az kalacağımız belli. Deniz ve güneşin tadını eskisi kadar çıkaramayacağım. Belki de mesele nicelik değil, niteliktir. Aile büyüklerimizin bize daha çok ihtiyacı var artık. Roller değişti; artık onlar değil biz destek oluyoruz. Allah onlara uzun ve sağlıklı ömürler versin.

Bu satırları yazarken Okan yanımda, sürekli “ne yazıyorsun baba?” diye soruyor. Cümleleri yüksek sesle okurken fark ettim ki, aslında tüm bu gündelik stresi zaten farkında olmadan ona da aktarıyorum. O ise, bir çocuk olarak bu yüklerin neresinde olmalı? Belki de hayatın sadece güzel taraflarını değil, zorluklarını da tanımak onun için bir tür öğrenme süreci.

Ama yeter bu kadar yetişkinlik... En iyisi bu hafta Okan’ı Hupalumpa'ya götürmek. Biraz çocuk olmak, biraz oyun, biraz kahkaha… Hayatın keyifli taraflarını da göstermek gerek. Ama son cümle ondan gelsin:

“Bu ne baba ya, çok saçma, gitmesek de olur.” :) 

-----------------------------

Uykusuzlukla başa çıkma

Ebeveynlikte denge

Yaz tatili planlarıAile desteği

İş-yaşam dengesi

Yazmak terapidir

Çocukla kaliteli zaman

Hupalumpa etkinlikleri

Anne-baba olmak

Yıllık izin önerileri

24 Ağustos 2024 Cumartesi

Ben Senden Razıyım 2024 Yazı

Seferihisar’dan ayrılmamızdan yalnız birkaç saat önce, denize karşı oturup 2024 yazının özetini çıkarmaya karar verdim. Haziran’ın ilk haftasındaki yoğunluk, okulların tatil olması ve Kurban Bayramı derken, Bursa sonrası Seferihisar’a gelip bir kez İstanbul, bir kez de Finike’ye gitmek dışında yazı konfor alanım Teos’ta geçirdim. Dönüp baktığımda “her güzel şey gibi işte bu da bitti” diyebilmek bile artık başlıca bir şükür sebebi.

Beklentiler ve Gerçekler

Yaza başlarken, yoğunluğu geride bırakıp bolca yazı yazacağımı, kitap okuyacağımı ve bunları sıklıkla LinkedIn’de paylaşacağımı düşünüyordum. Ancak, işlerin bitmek tükenmek bilmeyen yoğunluğundan arda kalan vakitte denize gitmeyi, yürüyüş yapmayı ve sosyal medyada gezmeyi tercih ettim. Öyle bir rutin oluşturdum ki, Sığacık Kale içine birkaç kez, Urla’ya sadece bir kez giderken, yaz başında kesin gideriz diye düşündüğüm Gümüldür’e hiç gitmeden yazı kapatıyorum. Yine de pişman değilim çünkü rutinimin içinde kaçırdığım için üzüldüğüm bir şey olmadı. Oluşturduğum rutinlerle ve düzenimle tatmin oldum: sabah yürüyüşleri, mesai sonrası denize gitmeler, Cuma sabahı pazar alışverişleri derken hiç izin kullanmadan hem yorulup hem de tatildeymişim gibi hissettiğim bir yaz yaşadım. Bir kez daha uzaktan çalışabiliyor olduğum için ne kadar şükretsem, hatta ailece şükretsek azdır.

Bekleyiş ve Heyecan

Bu yazın benim için en başından beri bir geri sayım, bekleyiş özelliği de vardı. Eylül ayında kariyerimdeki o değişiklik olacak mı, olmayacak mı diye yaz başından beri heyecanla bekliyordum. Yine çok şükürler olsun ki Ağustos’un başında resmi mektubumu da aldım: terfi ettim! Evde çığlık atarak ev halkını korkuttuğum o öğleden sonra yaşadığım rahatlama beni yıllar öncesinde Philip Morris için yine yaz tatilimde teklif aldığım 2013 yazına götürmüştü. İnşallah daha büyük başarıları sağlıkla kucaklarım.



Yazın Sonu ve Hatıralar

Sosyal medyada yaza veda hikayeleri paylaştığımız gecenin ertesinde birazdan İzmir’e gidip dostları da fiziken gördükten sonra önce Bursa, sonra İstanbul şeklinde alıştıra alıştıra eve döneceğiz. Seferihisar’ın soğuk denizi gibi bir anda girmek mümkün değilse önce biraz adım atıp yaklaşmak gerekiyor, biz de bunu tüm yaz deneyimlemiş insanlarız.

O değil de, yaz sonunda su nasıl da ısınmıştı ya… Hele o frizbi oynadığımız Pazar günü… Peki o akşamları ayın denize vurması... Bir de sahilde dinlediğimiz o güzel müzikler yok mu...Bu güzel yaz hatıraları ile yazı bitiriyor olmak çok güzel. Ben senden razıyım 2024 yazı. Kendine iyi bak Mavi Teos!



7 Ağustos 2022 Pazar

Zaman Geçiyor, Bazı Şeyler Tekrar Edermiş Gibi Yapıyor

Bu yaz fena sıcak yaptı. Klişeleşen sıcak muhabbetini burada sürdürecek değilim ancak dün gece (6 Ağustos 2022 Cumartesi) Beşiktaş’ın son dakikalarda gelen galibiyetinden sonra keyifle twitter’da takıldıktan sonra 1 gibi uyudum. Birkaç günlüğüne ailece annemin İzmir Hatay’daki evinde konuk olduğumuz için, çocukken karanlık oda dediğimiz, pek hava almayan odada yatmak durumunda kaldım. Malum sıcaklar fena seyrettiği için kaliteli uyuyamadım ve sabah 6’da uyandım. Kaldığım yerden yani twitter’dan devam edip, biraz alışveriş sitelerini gezdikten sonra madem bugün günlerden Pazar deyip, şampiyon kahvaltısının malzemelerini almaya, yani boyoz, gevrek ve açma almak için Hatay caddesine indim. Aslında evin yakınında da fırın vardı ama maksat biraz da hamur işlerine yer açmak olunca yolu uzatıp yürümeyi tercih ettim.

Hatay caddesine inerken ilk dikkatimi çeken şey altında mayosu ve parmak arası terliği, sırtında çantası olan gençler oldu. Metro istasyonuna veya otobüs durağına giden gençler belli ki Pazar sabahının 8’inde yazlık bir yerlere gidip denize girecekti. Bu tablo bana rahmetli babamla çocukluk yıllarıma götürdü. İlkokul çağlarındayken, biz de yazın Pazar sabahları erkenden çantalarımızı arabaya indirir, bir askeri kampa giderdik. O kamplarda geçen vakit belki hayatımın en keyifli, en eğlenceli dönemi değildi belki ama bugün geriye dönüp baktığımda şezlongda saatlerce güneşlenmem, öğlen hamburger almak için sırada beklemem, denizden deniz kabuğu veya şekilli taşlar toparlayıp onları eve getirmem hep hoş hatıralar olarak hafızama kazınmış. Çok şükür ki ben de oğlumun böyle hatıralar biriktirebilmesine vesile oluyorum.

İşte onlardan biri de dündü. Biz de o çocukken gittiğimiz askeri tesislerden birini ailece gittik. Bize Urla’ya gitmez zaten başlı başına iyi gelen bir şey ama bu kez yoluna sonuna kadar gidip Çeşmealtı’ndaki askeriye gittik. İçerideyken, belki de babamın vefatının sene devri yaklaştığı için (10 Ağustos) hep geçmişle kıyasladım içeriyi. Hele ki öğlen hızlı yemek (evet, fast food’u askeriyede bu şekilde çevirmişler) kuyruğunda Okan ile beklerken “ne yemek istersin?” diye sorduğumda “hamburger” demesi, “istersen köfte, pizza, pide vs. de yiyebilirsin” dememe “yine de hamburger ya” diye cevap vermesi bir ara beni yaklaşık bir 30 yıl önceye ışınladı. Babasının oğlu deyip konuyu daha da dramatize etmeyeyim.

Zaman hızla akıyor derken ciddiydim


Diyeceğim o ki, hepinizin bildiği gerçek, zaman hızlı geçiyor ve geçen zaman da geri gelmiyor. Bu sabah Hatay Caddesi’ndeki bir parfümeri dükkanının camında “20-40 yaş arası eleman alınacaktır” yazıyordu. Yakında parfümeri kariyerine başlamanın zamanını kaçıracağım. O zaman bugünün tadını çıkaralım. Neyse ki bu satırları Sığacık Teos’ta güzel bir esinti eşliğinde yazıyorum. Vahşi sıcağa inat keyifle… 

3 Temmuz 2022 Pazar

Çağıllı Plajından Magandalar Geçti

Okullar kapandı, ben de ailemle beraber Finike'de uzaktan çalışmaya başladım. Mesai bittikten sonra duruma göre plaj ya da yürüyüş ile kafamı boşaltıp, farklı bir yerde çalışmayı avantaja çevirmeye çalışıyorum. Geçen hafta (30 Haziran Perşembe akşamı) mesai sonrasında Çağıllı Plajına ailece gittik. Biz girerken iki araç çıkıyordu ve onların çıkmasıyla beraber plajı adeta kapatmışız gibi plajda bir tek biz kaldık. Plajda tek bir görevli vardı, hoş geldiniz dedi, plaj giriş bedelini ödedik ve yerimize geçtik. Müziğimizi açtık, sohbetimizi yaptık ve denize girdik.

Gittiğimizde Çağıllı aynen bu karedeki gibi sakindi
Biz denizdeyken siyah yeni bir BMW ile 4 adam geldi. Plaj görevlisi geldi, kişi başı giriş bedelini istedi. Adamlar "ne parası, yiyip içer parasını veririz" dedi. Plajda kimseler olmayınca biz denizde de olsak konuşmaları ve ifadeleri net duyup görebiliyorduk. Görevli yiyecek ve içecek bir şeyin olmadığını söyleyince, adamlardan biri "madem yiyecek, içecek bir şey yok, bi denize girer, para falan vermeden çıkarız" dedi. Bu tarz konuşma yapan birinin nasıl biri olduğunu siz de kafanızda canlandırmışsınızdır, bu tipte insanlara karşı görevli de uzatmadı ve "peki" deyip döndü yerine oturdu.

Onun maruz kaldığı bu tavra ben de üzüldüm ama elimden bir şey gelmedi. Çevrelerine zarar veren bu adamlar gidince biz de yeniden rahatımıza kavuştuk, biraz daha takıldıktan sonra havanın da kararması sebebiyle toparlanıp arabamıza yürüdük. O an görevli otoparkta hızlıca yanıma geldi, "kusura bakmayın, sizin de rahatınız kaçtı" dedi. Ben onun için üzülürken, o da bizim için üzülmüştü. Ve işin en acı yanı, o adamlar bu hal ve hareketlerinin başkalarını ne kadar olumsuz etkilediği konusunda bihaberdi.

"Maganda"lar malesef her yerde


13 Ağustos 2018 Pazartesi

Kartondan Gemi

Oğlum Okan Yorulmaz kartondan gemi çalışması yapmış. Ve bu çalışmanın Google da arama sonuçlarında çıkmasını çok istiyor. Bakalım başarabilecek miyiz?

20 Temmuz 2014 Pazar

Her Güzel Şey Gibi Yıllık İzin de Bitti

2014 yazının Temmuz ayının 20. günü bu satırları yazıyorum. Yazın ortası geldi, hatta geçti bile. İzmir'de yaz kolay kolay geçmese de takvim olarak durum böyle. Günler oldukça hızlı akıp geçiyor özellikle bu mevsimde.

Önce Dünya Kupası heyecanı başladı. Yeni televizyon ile imkan dahilinde maçları izledim. Sonra Ramazan başladı, sonra da yıllık izne çıktım. Bu sene Okan'ın da varlığıyla Seferihisar'da ailece geçen yaz tatili heyecanı da geldi geçti. Şu an tatilimin son günü ve tatil modundan iş moduna kolay adapte olabilmek için son günü özellikle evde geçirmek ve hem işlerimi bir gözden geçirmek hem de kendime vakit ayırmak istedim.

Önümde iş açısından oldukça yoğun günler ve bayram tatilinin de olması sebebiyle yine günlerin yoğun bir koşuşturmayla geçeceğini kestirmek hiç de zor değil. O nedenle insanın kendine geçen günlerden güzel hatıraları saklaması şart. Bu bazen yazarak, bazen de fotoğraflayarak oluyor. İşte bu yazın en güzel karelerinden biri. Bahçemizden yemyeşil bir doğal güzellik...

Google adsense

Analytics