Pazar sabahı denize karşı yapılan güzel bir kahvaltı sonrasında bir sahil yürüyüşü...Devamında odamda çalışmaya çekilmeden önce söyle pazar magazin programlarına kısaca biz göz gezdirme seansı... TV'de Acun, işlerinin ne kadar iyi gittiğini, haftanın 4 akşamı TV'de programının olduğunu ve sevdiği işi yaparak diğer ünlülerden daha çok kazandığını üniversite öğrencilerine söylüyor. Gençlere sevdikleri işi yaparak başarılı olacaklarını anlatırken her işte bir hayır vardır kuralını da hatırlatıyor ve bir örnek veriyor:
Acun'un daha önceden bit kotçusu varmış, o işi başaramamış ve batırmış, düşünsenize diyor, eğer o işi başarsaydım şimdi caddede kot satıyordum ama bir de şu an ki duruma bakın diyor.
Eşim ve ben de bu felsefeye inanıyoruz. Kötü durumlarda bunu hatırlayıp pozitif olmaktan vazgeçmemeliyiz. Bu konuda güzel bir hikaye de mevcut. Paylaşalım bakalım:
Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister
kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: “Bunda da bir hayır var!”
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi: “Bunda da bir hayır var!” Kral acı ve öfkeyle bağırdı: “Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?” Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına
kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı. “Haklıymışsın!” dedi. “Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi” “Hayır” diye karşılık verdi arkadaşı.“Bunda da bir hayır var” “Ne diyorsun Allah aşkına?” diye hayretle bağırdı kral. “Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır
olabilir” “Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını
düşünsene?”