Eğitime zihnin kurgu
ürettiğini anlatarak başlayan hocamız; eğitim süresince beyin sistemini
tanıyarak, yarattığı senaryolardan nasıl çıkabileceğimizi ve kendimizi yönetme
tekniklerini paylaşacağını söyledi. Ardından da hepimizden korkularımızı ifade
etmemizi istedi, bunları tahtaya yazdıktan sonra tekniğini anlatmaya ve
uygulamaya başladı.
Eğitimden geriye bakın
bende neler kaldı?
İnsan doğduğunda
“yüksek ses” ve “düşme” korkusu ile doğar. Bunlar dışında kalan korkular, bizim
yaşam yolculuğumuzda kaydettiğimiz/öğrendiğimiz durumların sonucudur. İnsan
korkuları öğrenir, iyi niyetle kaydeder ve satın alır. Özetle bu iki korku
dışındaki tüm korkularımız bizim bir şekilde öğrendiğimiz, kaydettiğimiz ve
satın aldığımız illüzyonlardır.
Stres, kaygı (henüz başımıza gelmemiş, gelecekte
olmasından korktuğumuz şeyler) ve korku durumlarında o ruh halinden çıkıp,
kendimize dışarıdan bakmamız gerekmektedir. Durum kontrolümüzde ise kontrol
dışında kalmadan durumdan çıkıp değerlendirmemiz gerekir. “Dışarıdan Bakmak”
işte budur.
Birey geçmişte
yaşanan şeyleri uzaklaştırabilir. Tıpkı bilgisayardaki gibi
sevmediğimiz/olumsuz şeyleri masaüstüne taşımak yerine temizlemeyi ve çöp
kutusuna göndermeyi tercih etmeliyiz.
Geçmişle bağlantılı
korkularımız için uygulayacağımız teknikte kendimize sormamız gereken temel
sorular şöyledir:
- Stres kaynaklı bir durum var mı?
- 1-10 arasındaki değeri kaç?
- İçinde misin? Dışında mısın?
- Dışına çık ve ne kadar uzakta olduğunu söyle.
- Şimdi 1-10 arasındaki değeri kaç?
- Bu durum kontrolünde mi? Bundan ne öğrendin?
Eğitimin ilk gününde
birbirinden güzel özlü sözlerle yeri geldiğinde konular da pekişti:
Olayı unut, dersi
tut. – Dalai Lama
Geçmişin en güzel
yanı, geçmişte kalmasıdır.
Pembe bir fili hayal
etmeyin. (Biliyorum ki siz de hayal
etmeye başladınız bile…)
Eğitimin ikinci
gününde düşüncelerimizin aslında algının ürünü olduğu gerçeği üzerinde durduk.
Algı seviyemiz korlularımızı yaratır. Zihin başımıza gelenleri iyi ya da kötü
mü diye sorgular ve genelleyerek insan ve olayları yargılar. Bunun sonucunda
kendi düşüncesini doğru zanneder. Böylece kişi zanla yaşar ama aslında bu bir illüzyondur.
İnsanlar ne
istemediğini ifade ederken rahattır ama ne istediğini ifade ederken çok
zorlanır. Olumsuz duyguyu kontrol altına almak zordur ama gereklidir.
İki günlük eğitimin
benim için en vurucu yanı son gün üzerinde çalıştığımız “yeni yazılım programı”ydı.
Korku düzleminden
akılcıl düzleme geçiş yaptığımız bu çalışmada önce:
“… korkusunu
düşününce aklına ne gibi olumsuz düşünceler geliyor?” diye soruyoruz. Sonra
“başka?”
“daha başka?”
“daha başka?”
diye devam ederek tüm
korkuları sıralıyoruz. Tüm bu sıraladığımız korkular bizim “düşünce virüsleri”miz. Bu düşünce
virüslerinin her birini akılcıl bir şekilde sorgulayarak özgürleşmemiz gerekir.
İşte bunun içinde korku düzlemimizdeki her bir korkumuz için aşağıdaki “resetleyen sorular”a başvuruyoruz:
Bu doğru mu? Kesinlikle gerçek olabilir mi?
Bu düşünce başkaları için de gerçek mi?
Bu düşünce amaç ve hedeflerin için doğru mu?
Bu düşünce sana kendini iyi hissettiriyor mu?
Bu düşünceye odaklanınca iç dünyanda nasıl tepki veriyorsun?
Bu düşünce senden alınsaydı, olmasaydı, nasıl bir insan olurdun? (vizyon oluştur)
Bu sorulara içtenlikle cevap vererek korkularımızı dönüştürmek bizim elimizde. Kendi kendimizin ya iyi bir dostu ya da düşmanı olacağız. Şimdi bir şeyleri değiştirme zamanı!