Oğlum Okan'ın öğretmeni hafta içinde gönderdiği WhatsApp mesajı ile bu haftaki aile aktivitemizin baba oğul makarna yapmak olduğunu ilettiğinde açıkçası "yaşadık" dedim. Hem makarnayı çok sevdiğimiz için hem de önceki aktivitelere kıyasla makarna yapmak "kolay" olduğu için haftasonu keyifli bir aktivitenin bizi beklediği kesindi. Öyle de oldu...
Bize de geriye 2018'in son günlerini hatırlatacak güzel hatıralar kaldı...
Kaynayan suyumuzu dikkatle tenceremize boşalttık
Yağımızı "fazla kaçırmadan" kaynayan suya ekledik
Makarnamız pişerken hatıra "selfie" çektirmeyi de atlamadık
Makarna süzmek ciddi bir iştir, sadece Okan biraz ti'ye alıyor
Makarnamızın tadı oldukça başarılı, Okan'ın yüzünden anlayabilirsiniz!
İşte böyle bir haftasonu etkinliği de geride kaldı. Damaklardaki tad geçse de gönüldeki hatıralar burada kalsın istedim. Bu güzel aktivitelerin 2019'da da devamının gelmesi dileğiyle...
Güzel kitapları okurken özellikle sona yaklaştıkça biraz ağırdan alıyorum. bitmesin istiyorum, bitmesine kıyamıyorum. Yine öyle bir kitap bitirdim. Özlem bana bu kitabı önermese muhtemelen ismi sebebiyle okuma radarıma da takılmayacaktı. Hatta ne yalan söyleyeyim, kitabı Ağustos ayında almama rağmen Aralık ayına kadar kitaba elimi bile sürmedim ön yargım yüzünden. Ama iyi ki önermiş Özlem bu kitabı bana, sayesinde haz alarak daha bitirdiğim bir kitap okudum.
Kitabın konusuna, aldığı nobel edebiyat ödülüne ya da bana hissettirdiklerine girmeyeceğim. Kitabın derinliğini vermesi adına sadece alıntı yaptığım bir kaç cümleyi paylaşmak istiyorum. Sanırım bu kadarı iyi bir referans olacaktır Jose Saramago'nun Körlük adlı kitabını okumak için.
Korku insanın gözünü kör eder.
Zevk peşinde koşan yorulmaz.
Zamana zaman tanırsanız her şeyi çözer.
Fethetmek zorunda kaldıklarımızdan çok, kendini bize kendiliğinden sunanları sahipleniriz.
Zaman, kumar masasında karşımızda oturan bir oyuncudur ve oyunun bütün kartları onun elindedir.
Okan'ın öğretmeni Okan'ın yaptıkları ve yapamadıklarıyla ilgili bir mektup yazmamızı istemişti dün. Malesef hasta olduğum için akşam Nilgün ile yazacak şansım olmadı, o ayrı ben ayrı iki mektup kaleme aldık. Söz uçar yazı kalır diyip burada paylaşayım istedim, bakalım yıllar sonra okuduğumuzda neler hissedeceğiz.
07/12/2018
Cuma
Sevgili Gizem Öğretmenim,
Öncelikle Okan hakkında ebeveynlerinden yaptıkları
ve yapamadıkları konusunda fikirlerimizi istemeniz çok güzel bir fikir. Gün
içerisinde “ah neden bu çocuk şunu yapmak istemiyor” diye hayıflandığımız ya da
“way be işte benim oğlum” diye gururlandığımız anlar oluyor ama büyük resmi
görmek, şöyle bir kenarda sakince Okan nasıl büyüyor diye değerlenmek için bu
mektup güzel bir fırsat oldu. Bir de şunu belirtmekte fayda var, dün akşam
rahatsız olduğum için sağolsun sevgili eşim mektubu yazarken benim adıma da
imzalamış ancak ben çok erken yattığım için o mektuba eşlik edememiştim. Tabi
ki yazdıklarına katılıyorum ancak bir de baba gözüyle ben kendi fikirlerimi
paylaşmak istiyorum. Nilgün somut davranışsal örnekleri gayet güzel paylaşmış,
ben de biraz daha kendi perspektifimden konuya yaklaşacağım.
Bardağın dolu tarafıyla başlayacak olursam, bir
kere Okan’ın duygusal yönünü ön planda tutuyor olması benim çok hoşuma gidiyor.
Yemek yerken bir anda masadan kalkıp bize sarılması kadar insana kendini iyi
hissettiren bir şey yok. Bununla beraber yaratıcı özelliği de dikkatimi çok
çekiyor. Lego ve bloklarla yaptığı oyuncakları görünce ileride yaratıcılığını
konuşturarak ekmeğini kazanacağı yönündeki düşüncelerim ve umudum ağır basıyor.
Komik olmayı, etrafını eğlendirip tabiri caizse “şebeleklik” yapmayı öyle iyi
beceriyor ki bulunduğu ortamın havasını bu yönüyle hemen değiştirebiliyor. Ne
çocukları ne de insanları birbiriyle kıyaslamanın doğru bir davranış olmadığının
bilincindeyim ama bir AVM’ye ya da parka gittiğimde diğer çocukların “aşırıya
kaçan” hareketlerini görünce oğlumun “daha ağırbaşlı” tavırları olgunlaştığı ya
da bizim zamanımızdan örnek vermem gerekirse “uslu” bir karaktere sahip olduğu
yönündeki fikirlerimi somutlaştırıyor.
Tabi her fırsatın riski, her riskin de fırsatı
barındırması gibi yukarıda bahsettiğim hoşuma giden özellikler Okan için
ileride riskleri de barındırabilir. Yapısında bugün beğendiğim nitelikler yarın
rekabetçi ve acımasız dünyada onun için dezavantaja dönüşebilir. Örneğin Okan’ın
ağırbaşlı tavrı bazı durumlarda hakkını ya da sahip olduklarını korumasına
engel olabiliyor. Oyuncaklarını arkadaşlarıyla oynadığı zaman onları
koruyabilecek otorite ve ağırlığı koruyamıyor olması bunun bir göstergesi
olabilir. Yine de bu konuda ona öğüt verirken dikkatli olmaya çalışıyorum çünkü
korumacı tavrı çok fazla öğütlersem bu kez da paylaşmayı bilmez diye
endişeleniyorum. Duygusal yönünü beğendiğimi yukarıda belirtmiştim fakat bu
yönü de bazen fazla ön planda olduğunda kendisi için sorun yaratabiliyor.
Örneğin ben ya da Nilgün Okan’ın bir hatasını gördüğümüzde uyardığımızda
duygusal yapısı ön plana çıkıyor ve ağlayarak kendisini dış dünyaya kısa
süreliğine kapıyor. Her ne kadar bu ruh halini uzatmasa da onu bekleyen
acımasız dünyada bu yönü ona zarar verir mi diye yer yer endişeleniyorum. Son
olarak, Okan’ın ailesi ve çok yakınları dışındaki komşu ve arkadaşlarımızla
karşı karşıya geldiğinde onlara karşı ilk etapta iletişim kurmayan yapısı beni
üzüyor. Bu konuda geçtiğimiz yaz yazlık komşumuza karşı tavrı benim için adeta
bir travma oluşturdu. Hala kendisine merhaba deyip sevgi gösteren bir
tanıdığımızı yolda gördüğümüzde Okan’ın kaçan tavrını gördüğümde bize yazlıkta
yaşattığı tatsız hatırayı hatırlatıyor.
Her zaman söylerim, birini eleştirmek kolaydır,
önemli olan güzel yönleri çıkarıp onları daha da geliştirebilmektir. Yukarıdaki
2 paragrafa bakınca ben de olumsuz yönlere daha çok yoğunlaştığımı ve bu alanda
daha uzun yazdığımı görüyorum. Ancak daha hiçbir şey için geç olmadığının ve
aslında burada belirttiğim konuların birer gelişim alanı olduğunun da
farkındayım. İyi ki Okan bizim oğlumuz diyebiliyorum ya gerisi zaten onun kişisel
gelişim ve dönüşüm hikayesi olacak. Bu hikayeye olumlu yönde katkılar
sağlayacak olan da ailesi ve öğretmeni olarak bizler olacağız. Hani bu aralar
sıklıkla sosyal medyada dönen bir söz var ya: insan birlikte vakit geçirdiği
beş kişinin ortalamasıdır diye, işte o 5 kişinin 3’ü zaten anne, baba ve
öğretmeni. O halde ona güzel nitelikler katmakta bizim görevimiz. Birlikte çok
daha iyiye…
2018
yılında teknik bilgimi geliştirmek gibi bir hedefim olduğu için kariyer
hedeflerimle paralel olduğunu düşündüğüm bağımsız denetçilik sınavlarına girip
bağımsız denetçi ünvanını almak için yola koyuldum. Kamu Gözetimi Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yılda iki kez düzenlenen sınav,
Mayıs ve Kasım aylarında Ankara’da ve İzmir’de gerçekleşiyor.
2010
yılında nasıl Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir (SMMM) olduğumu anlattığım
blog içeriğim onbinlerce insan tarafından okunduğu için bağımsız denetçi olmayı
düşünen kişiler için faydalı olacağını umarak süreci baştan sona paylaşmak
istedim. Bu arada nasıl SMMM olduğumu merak edenler buradan buyursun:
Yukarıda
da belirttiğim gibi 2018 yılında teknik bilgimi geliştirmek için yeni bir
şeyler yapmak gibi bir hedefim vardı ve bu hedefi gerçekleştirmek için de yine
Finans alanında bir şeyler çalışmak istiyordum. Kafamda bu düşünceler
dolaşırken aylardan Mart ayı olmuştu ve ben transfer fiyatlandırması, ilişkili
taraf işlemleri gibi konularla boğuştuğum, hafta sonlarımda bile ailemden uzak
kalıp ofiste çalışmak durumunda kaldığım yoğun bir dönem geçiriyordum. Tam bu
dönemde SMMM Yeterlilik sınavı için eşimin kuzeni İzmir’e gelmişti ve onunla
sınav sonrasındaki hedefleri hakkında konuşurken konu KGK tarafından verilen
bağımsız denetçilik yetkisine gelmişti. O konuşmanın ardından yeni hedefimi
belirlemiştim.
Nedir
bu “bağımsız denetçilik” bir de senden dinleyelim Volkan derseniz genel
hatlarıyla şöyle açıklayabilirim:
SMMM
ruhsatına sahipseniz, en az 3 yıl denetim tecrübeniz ya da 15 yıllık mesleki
tecrübeniz varsa, KGK’nın düzenlediği sınavlardan “Muhasebe Standartları”, “Kurumsal
Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim” ve “Denetim” sınavlarına girip 70
ortalamayı tutturabilirseniz “bağımsız denetçi” ünvanını alabilirsiniz. Tabi bu
yazdıklarım dışında da yeterlilik için ek bazı şartlar da var, şartlardan
oluşan uzun listeye KGK websitesinden erişebilirsiniz. Yeri gelmişken
söyleyeyim, sınavlar test ve her biri 40 sorudan oluşuyor. Hesap makinesi
kullanmak serbest.
O
yoğun geçen Mart ayında KGK websitesine girip yetkilendirme için şartları
sağlayıp sağlamadığımı araştırırken duyurularda Mayıs sınavı için başvuruların
o hafta sona ereceğini gördüm. Eşimle konuşup zaten yoğun bir tempoda
çalıştığımı, nisan sonu gibi transfer fiyatlandırması ile ilgili çalışmalarımın
kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesiyle biraz hafifleyeceğini düşünüp
sınava kaydolmaya karar verdim. Her bir sınav için giriş ücreti 150 TL’idi, üç
sınav için 450TL’lik ücreti KGK websitesi üzerinden ödeyip hemen sınav tarihi
için Ankara’ya sabah ilk uçak ile gidip öğleden sonra dönecek şekilde uçak
biletlerimi satın aldım.
Yukarıda
bahsettiğim gibi 3 sınava girecektim ama Muhasebe Standartları sınavı Türkiye
Muhasebe Standartları, yıllık ve konsolide finansal tabloların hazırlanmasına
ilişkin mevzuatta yer alan düzenlemeler ve standartları içeriyordu, yani oldukça
kapsamlıydı ve içinde bulunduğum kısıtlı sürede ancak standartları
okuyabilirdim. Aynı şekilde Denetim de Türkiye Denetim Standartları, mesleki
etik kuralları, bağımsızlık, risk yönetimi, iç kontrol ve denetimle ilgili
diğer mevzuatı kapsıyordu ve burada da okunacak konular oldukça detaylıydı. Kurumsal
Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim ise üniversiteden beri kullanmadığım
bilgilerimi tazelemem gereken bir alandı. Çevremde KGK sınavlarına giren
arkadaşlarım olmadığı gibi internetteki forumlarda da bu yetkilendirme sınavı
ile ilgili güncel paylaşımlar çok kısıtlıydı. Hal böyle olunca ben de kendi
stratejimi belirledim ve Deha Yayınları’nın KGK için hazırladığı soru bankasını
satın aldım. Bir de üzerine çıkmış soruları indirdim. Kısıtlı sürede bol bol
soru çözerek sınava hazırlanmayı tercih ettim. Bu arada sınavdan önceki hafta
şirketle Bodrum’daki Titanic Otel’e toplantıya gittiğimizde her arayı fırsat
olarak görüp odada, yolda soru çözdüğüm için çevreme biraz asosyal bir izlenim
bile vermiş olabilirim.
Sayılı
gün hemen geçti ve sınav sabahı 3‘te kalkıp 4’te Havaş’a binip 5 gibi İzmir
Atatürk Havalimanı’nda Ankara uçuşu için beklerken bile son sınavda çıkan
soruların üzerinden geçiyordum. Ankara’ya indiğimde buz gibi havasıyla beni
Üniversite yıllarıma götürdüğü gibi üzerimdekilerin İzmir şartlarına göre
olması sebebiyle öyle bir üşüttü ki kendime neden daha kalın bir şeyler
giymediğim için oldukça kızdım. Neyse ki sınava gireceğim Gelir İdaresi
Başkanlığı Eğitim Merkezi’ne erken gidip ısınabileceğim bir kafe buldum ve
cebimdeki naneli Olips sayesinde hasta olmadan sınava girdim. Sınavın
başlamasıyla birlikte sınav için seçtiğim stratejinin yani sadece soru çözerek
hazırlanmanın maalesef başarısız olduğunu gördüm. Şöyle ki, kitapçık Muhasebe
Standartları soruları ile başlıyordu ve ilk 10 soru içerisinde 3 soru BOBİ FRS
ile ilgiliydi, BOBİ FRS 2018 yılından itibaren uygulanmaya başlayacağı için bu
konuda daha önce hiç soru gelmemişti. Buna benzer standartlardaki
güncellemelerden gelen sorular hem Denetim hem de Muhasebe Standartlarında
oldukça fazlaydı. Geçmiş yıllarda çıkan soruları ya da benzer soruları
cevaplasam da bu sorular daha sınav bitmeden sonucun çok da parlak olmayacağını
bana hissettirdi. Bununla beraber, üniversitede, özellikle Sabancı
Üniversitesi’nde finans alanında yaptığım MBA iyi bir temel oluşturmuş
olmalıydı ki Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim sınavı sorunsuz
geçmişti. Sınavdan çıktığımda aldığım dersler şöyleydi:
-Bu
sınavda başarılı olmak için geçmiş yıl sorularını çözmek tek başına yetmez,
illa ki standartları okuyup genel bir hakimiyet sağlamak lazım.
-Sınava
aynı gün gelmek için gece yarısı denebilecek bir saatte kalkmak böyle bir
sınava yorgun girmeye sebep oluyor, ondan bir gün önce şehirde olmak gerek.
-Metinler
oldukça uzun ve bu durum insana soruları okurken çok zaman kaybettiriyor, evde
soru çözerken hiç vakit tutmadığım için sınavda zamana karşı yarışmak son
bölümde (Denetim) soruları tam anlamadan boş bırakmamak için hızlıca okuyup
cevaplamama sebep oldu. Evde sınav çözerken mutlaka süre tutmak ve hızlanmak
gerek.
Sınavdan
iki hafta sonra sonuçlar KGK tarafından duyuruldu ve beklediğim gibi Muhasebe
Standartları ve Denetim sınavlarında soruların yarısından fazlasını doğru
yapsam da yeterli puanı tutturamamıştım. Ama güzel haber Kurumsal Yönetim
İlkeleri ve Finansal Yönetim dersinden gelmişti, 88 almıştım. Bu sayede bir
sonraki sınavda başarılı olmak için derslerin birinden 60 diğerinden 62 almam
yetecekti. (3 ders için ortalama 70 olması için toplam 210 puan gerekiyor, elde
var 88, geriye 122 puan kalıyor, geçme notu 60, o halde 60 ve 62 yeterli).
Kasım
sınavı için tecrübem ve umudum vardı. Farklı bir departman ve farklı bir ülke
tecrübeleriyle yine dolu dolu geçen bir dönem geçirsem de Kasım’daki sınava
bence doğru metodoloji ile çalıştım. Önce güncel standartları KGK websitesinden
indirdim. Sonra bunların önemli bölümlerinden kendim için notları çıkardım.
Standartları bilmeyenler için şunu söyleyebilirim, yabancı dilden çeviri olduğu
için gündelik dilimizden uzak ve anlaması çok kolay değil. Ama bir kere bu yola
girmiştim ve geri vites yapacak bir durumda değildim. Not alarak çalışmayı
kendim için daha motive edici bir hale getirmek için ise güzel bir fikrim
vardı: öyle notlar çıkaracaktım ki benden sonra da bu sınavlara girecek kişiler
bu notları alıp sınavda başarılı olabilecekti. Motivasyonum kısaca şöyleydi: çıkardığım
notları ebook haline getirip Google Play Kitaplar üzerinden herkesin
kullanımına ücretsiz bir şekilde açacaktım. Bu fikir beni not çıkarırken ayrı
bir heyecanlandırıyordu ve yer yer sıkıcı bir işi daha ulvi hale getiriyordu.
Sınava
hazırlandığım dönemde vitesi artırmam gereken Eylül-Ekim aylarında iş sebebiyle
4 haftalığına Romanya’daydım. Burada bulunduğum dönemde döviz kurunun TL’ye
göre oldukça yüksek olmasının da etkisiyle çok fazla gezilebilecek bir durum
olmaması sebebiyle hafta sonları sık sık farklı Starbuck’s’lara (marka takıntım
yok sadece gurbette bana daha güvenilir ve konforlu geldiği için burayı seçtim)
kaçıp not çıkarmaya, sabahları erken kalkıp standart okumaya çalıştım. Ekim
ortasından itibaren Türkiye’ye döndüğümde sabahları 60 kilometre ötedeki iş
yerime gitmek için kullandığım serviste pdf dosyalarından standartları okuyup
özet çıkarma işini tamamladım. Ardından yine çıkmış soruları çözmeye başladım.
Bu kez hem zaman tuttum, hem de hata yaptığım her soruyla ilgili sınav
sonrasında tekrar standarda gidip ilgili bölümle ilgili yeniden not aldım.
Böylece notlarımı da daha geniş ve nitelikli bir hale de getirebiliyordum. Yeri
geldi iş yerinden mesai servisi ile çıkıp çalıştım, yeri geldi arabamı servise
götürdüğümde bekleme salonunda soru çözdüm. Hatta sınavdan önceki son Cuma evde
çalışırım diye izin almama rağmen oğlumun da hafif bir hastalık durumu
sebebiyle evden kaçıp annemde çalıştım.
11
Kasım 2018 Pazar günkü sınav için bu kez Cumartesi öğlen İzmir’den çıktım ve
akşamüstü Ankara’da oldum. Tandoğan’da mütevazi bir otelde yer ayırtmıştım,
önce otele yerleştim, sonra da eski günlerdeki gibi Tandoğan Orduevi’nde akşam
yemeği yedim. Takvimlerin 10 Kasım’ı göstermesi ve Anıtkabir’e çok yakında
olmam sebebiyle coşkulu kalabalığın içinde yürüyüş yaptıktan sonra son
tekrarlarımı kendi çıkardığım notları okuyarak yaptım ve ertesi gün sınava
gittim.
Sınava
Atatürk Anadolu Lisesi’nde girdim. 10’da başlayan sınav için 9’da oradaydım.
Sınava girecek insanların yanlarında dolaşırken çoğunun dershanede aldıkları
notlardan ve hocalarının son hatırlatmalarından bahsediyor olması ya da şirket
aracı olduğunu tahmin ettiğim lüks araçlarla gelmesi acaba bu sınav için
yeterli miyim diye şöyle bir kendime sormama sebep olsa da başarılı olacağıma
inancım tamdı.
Sınıfa
girip de sayfalarını kontrol etmemiz için sınav kitapçığını elime alıp yavaş
yavaş sayfaları çevirirken bir yandan da sorulara göz ucuyla baktım ve çoğunun
çalıştığım konulardan oluştuğunu görmek özgüvenimi tazelememe sebep oldu. Evde
yaptığım testlerde denetim sorularını daha hızlı çözdüğümü görmem sebebiyle
sınava önce denetimle başladım ve ardından daha çok vakit kalması için muhasebe
standartları sorularına geçtim. Sınavlarda zamanı yetiştiremeyecek olan adaylar
ek bir ders ücreti (örneğin Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim) daha
yatırarak ekstra süreye sahip olabilirler ancak ben böyle bir maliyete
katlanmaya gerek görmedim. Zamanı iyi kullanıp, tereddütte kaldığım için yanına
işaret koyduğum sorulara da geri dönme vakti buldum. Bu arada 40 sorudan oluşan
sınavlarda her bir şıktan 8’er tane cevap var, yani 8 A, 8 B, 8 C, 8 D ve 8 E.
Sınavın sonunda vaktiniz kalırsa bu kontrolü de yapabilirsiniz. Kontrollerimden
sonra kalan zamanda bu şekilde de bir gözden geçirme fırsatı buldum.
Sınav
bittiğinde bu işin bu kez bittiğini biliyordum. Sınavdan iki gün sonra KGK
websitesinde soruların yanıtları açıklandı. Hepsini değil ama genelini şöyle
bir kontrol ettim, doğrularımın sınavda başarılı olacak kadar olduğunu görünce
de devamını getirmedim ve resmi sonuçların açıklanmasını bekledim. Şükürler
olsun ki, sınavdan sonraki üçüncü haftanın Cuma günü mesai bittikten sonra KGK
websitesindeki duyuru ile açıklanan sonuçlarda başarılı olduğumu gördüm.
Peki
bu sınavlara girmek ve sınavlar sonucunda başarılı olmak bana ne sağladı:
Her
şeyden önce ben çalıştığım şirketin Finans departmanında görevliyim ve sınava
dair konular bugünkü iş tanımımda direk olarak bulunmasa da ileride olabilir.
Bu sınava hazırlanırken öğrendiklerim ve tazelediklerim yarın işime yarayacaktır.
Bununla beraber bir şeyleri bildiğini söylemekle bildiğini belgelendirebilmek
arasında fark vardır. Saygınlığı olan bir kurum tarafından yetkilendirilmek, bu
farkı ortaya koymak açısından önemlidir. Ayrıca konulan hedeflere ulaşmak
insana ayrı bir tatmin sağlar. Ben Mayıs ve Kasım ayından girdiğim bu sınavlar
ve sınavlar öncesi yaptığım çalışmalarla hedefim olan teknik bilgimi geliştirme
konusunda bir başarı elde etmiş olmanın hazzını da yaşıyorum. Çalıştığım şirket
bir dönüşüm yaşıyor ve bizden beklenen özelliklerden biri de anlam yaratmak.
Anlam yaratan kişilerin özelliklerine baktığımızda da profesyonel gelişimlerine
yatırım yapan kişiler olduğunu görüyoruz. İşte bu noktada da hedefime ulaşmış
olmak bir yandan da bu nitelikle örtüşüyor. Tüm bunlara ek olarak, şu an Google
Play Kitaplar’da hem muhasebe standartları hem de denetim konusunda
hazırladığım notlar bu konulara ilgili duyan herkesin erişimime ücretsiz bir
şekilde açık. İşte bu da bana manevi bir haz sağlıyor.
Dilerseniz
“Sınav Kazandıran Muhasebe Standartları Notları” ve “Sınav Kazandıran Denetim Notları”
diye adlandırdığım kitaplarımı Google Play’den bu isimlerle ya da direk “Volkan
Yorulmaz” diye aratarak bulabilirsiniz. Hatta bu kitapları okuduktan sonra
GoodReads kullanıyorsanız buradan da kitaplarımı okuduğunuzu belirtebilir,
yorumlarınızı diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.
Google
Play Kitaplar’dan kitaplarıma erişmek için:
Nasıl
“Bağımsız Denetçi” olduğumu anlattığım bu içerik “Nasıl SMMM Oldum?” konulu
içeriğim kadar popüler olur mu, onun kadar çok paylaşılıp yorum alır mı
bilmiyorum ama dileyen herkes bana yorum ya da mail ile ulaşabilir ve süreçle
ilgili merak ettiklerini sorabilir. İşte benim bağımsız denetçi olma hikayem
böyle… Yeri gelmişken bu konuda beni arayarak mesaj atarak tebrik eden herkese
bir kez de buradan teşekkürlerimi sunarım. Tabi ben de sevgili eşime ve oğluma
teşekkürlerimi sunarım, sınava çalıştığım dönemde onları istemeden de olsa
ihmal ettim. Neyse ki bu sürecin ve çabaların sonu mutlu bitti.
Mutlu Son: Sınav Sonuç Belgesi
Romanya'da Starbuck's'ta Çalışmayı Tercih Ettiğim Günlerden Hatıra Tweetler
Ankara'ya Uçmadan Önce Kendi Notlarımdan Son Tekrarlar
11 Kasım 2018 - Ankara Atatürk Anadolu Lisesi
Dileyen Herkes Sınav Kazandıran Notlarıma Ücretsiz Erişebilir
Goodreads adlı sanal kitaplık aracılığıyla da kitaplarıma erişebilir, hatta okuduklarınız arasına ekleyip yorumlar paylaşabilirsiniz.