Havalimanında kendimle
baş başa kalmayı ve hislerimi yazıya dökmeyi sevdiğimden daha önce yine burada
bahsetmiştim. Bugün yine öyle bir gün. Korona günlerinin başında onca içerik
ürettikten sonra kariyerimdeki değişiklik sürecine girmemle beraber yazmamaya,
üretmemeye, paylaşmamaya başlamıştım. Belki yoğunluk, belki kendi iç dünyama
çekilme belki de gözden uzak olup nazardan korunmaydı bu, her neyse bugün bu
detoksa bir ara verip paylaşım yapacağım.
Nasıl yapmayayım, insan
hayatında kaç kere ev sahibi olur ki? Evet, bugün ben yatırım için değil
oturmak, yaşamak için kendi evimi satın aldım. Şu an solumdaki sırt çantamda
kendi adımı taşıyan bir tapu senedim var. Yanlış olmasın, sadece bir kağıt
parçası değil, e-devlete girdiğimde de tapum artık üzerimde çıkıyor. Bu kadar
görgüsüzlük yeter deyip hislerime döneyim.
Mayıs ayı heyecanlıydı,
yeni pozisyon için görüşme, önce İzmir için teklif alma, ardından teklifin İstanbul
olarak yenilenmesi derken yaşadığım zorlu karar anı hayatımın geri kalanının
seyrini pek tabi ki de direkt olarak etkileyecek. Umarım hakkımda hayırlısı
olur. Bu süreçte aile olmanın, onların desteğini almanın, varlıklarını arkamda
hissetmenin önemi ve değeri benim için çok anlamlıydı. İyi ki varlar…
Haziran ayı ise yeni iş
ve yeni hayat için atılan ilk somut adımlarla çok hızlı geçti. Bir yandan adını
ilk kez duyduğum sistemlerden raporları gönderirken bir yandan da sahibinden.com’da
görüp heyecanlanıp yerinde görmek için gittiğimiz ilk evi almaya karar verip, hayatımdaki
ilk kredi başvurumu yapmam ile bu ayın kod adı ilklerin ayı oldu.
Bakalım önümüzdeki kısa
ve orta vadede neler olacak? Bu uyum, adaptasyon ve dönüşüm süreci nasıl geçecek
bekleyip, yaşayıp göreceğiz. Her şeyin hayırlısı...
Not: Bu yazıyı arka fonda Yalın’dan “İstanbul Benden Büyük Onla Başa Çıkamam” eşliğinde dinlemeyiniz.