Dil,
insanların iletişiminde en önemli ve etkin araçtır. Kullandığımız dil ile
birbirimize duygu, düşünce, bilgi, tecrübe ve benzeri olguları aktarırız. Bu
aktarımın amacına ulaşmasında dile olan hakimiyet çok önemlidir.
İletişim başlı başına işteş bir eylemdir. Tek
taraflı iletişim söz konusu olamaz. Bu noktada iletişime giren, dili kullanan
tarafların dile ne kadar hakim oldukları önem kazanır. Bu noktada verilen ya da
verilmek istenen mesajın doğru ifade edilmesi için dili etkin kullanmak
gerekir.
Dil, kültürün, örf ve adetlerin sonraki nesillere
aktarılması açısından tartışmasız yegane araçtır. Kültürel mirasın yeni
jenerasyonlara iletilmesinde dilin oynadığı rolü hiçbir şey oynayamaz. Bu
açıdan değerlendirdiğimizde de bu transfer sürecinde yine dile ne derece vakıf
olunduğu, aktarımın o derece başarılı olacağı sonucunu doğurur.
Dilin ne derece önemli olduğunu diline sahip çıkan
milletlerin diğer ülkeler üzerinde sağlamış olduğu nüfuza bakar rahatlıkla
görebiliriz. Bugün Dünya’da en çok konuşulan dil İspanyol’cadır. Bu dili
öğrenmek ticaret konusunda başarıya ulaşmak için önemli bir adımdır. İngilizce
geldiği pozisyon itibariyle Dünya’nın dili konumuna gelmiştir. Teknoloji’de
ilerlemiş olan Amerika Birleşik Devletleri tüm teknolojik gelişmelerinde
İngilizce isimler kullanarak bu konuda bir hegemonya yürütmektedir. Bugün
Fransa’ya gittiğinizde İngilizcem konuştuğunuzda halk size cevabını Fransızca
vererek dilini sahiplenmektedir. Benzer şekilde Rusya ve Çin dilini koruyarak,
bağımsızlığını bu konuda da tasdiklemektedir.
Yukarıdaki satırlarda da özetlemeye çalıştığım
gibi dilimiz herşeydir. Ona sahip çıkmak yalnız bugüne ait bir görevimiz değil,
bizden sonralara karşı olan bir borcumuzdur. Bu görev ve borcun bilincinde olarak
planlı hareket etmek, geleceğe yönelik bir politika belirleyip buna sadık
kalmak gereklidir. Bu noktada dilimizin bize geçmişimizden bir miras olduğunu
unutmamamız gerektiğinin bilinciyle, gençlerimize bu önemi çok iyi
aktarmalıyız. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolaydır. Bu sebeple hem Türkiye’de
hem de Türklerin yaşadığı diğer ülkelerde bu önemi yayacak yayınlar
yapılmalıdır. Ülkemizin sevilen ve önde gelen kişileri hem dili güzel
kullanarak, hem de dilimizi güzel kullanmaya özendirerek her yaştan Türk
insanına örnek teşkil etmelidir. Düzenlenecek organizasyonlar yılın sadece bir
günü ile sınırlı kalmamalı ve bu organizasyonlar tüm bireyler için özendirici
nitelikte olmalıdır. Örneğin Avrupa’da sık sık yapılacak organizasyonlarla
Türkçe olarak en iyi öykü, kısa roman, roman, metin yazarlığı, münazara, şiir,
şiir okuma yarışmaları düzenlenebilir. Bu yarışmalar ulusal televizyon
kanallarda yayımlanarak, yarışma duyuruları ve haberleri yerli ve yabancı
basında yayımlanarak geniş bir çevreye ulaşılabilir. Bunlara ek olarak,
düzenlenen organizasyonlarla geçmişten günümüze değer kaybetmeden gelen ebedi
eserler yurtdışında özel günlerde çocuklarımıza armağan edilerek onların da bu
kültürel mirasa erişmesi sağlanmalıdır.
Günümüzde başarılı olan her şey çok hızlı bir
şekilde büyük kitlelere ulaşmaktadır. Bu her alanda geçerli olduğu gibi
kültürel alandaki eserler için de geçerlidir. Eğer Türkçe eserler konusunda
başarıyı özendirecek bir politika takip edersek bu da insanların öncelikle
Türkçe okumasına, sonrasında da Türkçe’mizi güzel, doğru ve etkin kullanmasına
yol açar. Bunun temeli de iyi bir Türkçe eğitim ile mümkündür. Okulda ve evde
sağlam bir Türkçe eğitimi alan birey, kendini Türkçe olarak iyi bir şekilde
yazılı ve sözlü ifade eder. Bu ifadeyi çevresiyle paylaşır ve en önemli
varlığımız olan dilimizin canlı kalmasını ve bizden sonralara iletilmesini
sağlar. İşte bu aşamada devletimizin Türkçe’yi özendirmesi kilit rol
oynayacaktır. Eğer anadilde yazmak, konuşmak takdir edilirse, bunun meyvesini
alırız. Örneğin, Türkler için açılacak olan yarışmalarda en iyi makale, roman,
hikaye yazanlar devlet tarafından ödüllendirilip, çalışmalarına teşvik
verilirse, bu kişilerde dünya çapında eserler ortaya koymak için çok daha konsantre
şekilde çalışıp, bizleri en iyi şekilde temsil edecek ürünler ortaya koyarlar.
Bu başarının duyulması, bu alanlara uzak olan kişiler için de teşvik edici
nitelikte olacaktır. Bireyler merak edip yazılanları okuyacak, çevrelerindekine
bahsedecek, bu şekilde kültürel eserler kendi içimizde yayılacaktır. Dil bu
eserler üzerinden bizden sonrakilere de miras kalacaktır.
Yurtdışında ve yurtiçinde kültürel mirasımızı
yaşatmak, dilimizi kullanmak ve geliştirmek için dernekler, lokaller, kulüpler
kurulmalı, bu mekanlarda sosyal organizasyonlar düzenlenmelidir. Buralarda
geçirilecek vakitlerde Türkçe, Türk tarihi, Türk ordusu, Türk edebiyatı ve Türk
dış politikası hakkında katılımcılara bilgi verilmeli, fikir alışverişinde
bulunulmalıdır. Bu gibi yerler birlik ve beraberliğin sağlanması açısından son
derece önemli rol oynayacaktır.
Özetle, dilimiz bizi diğer milletlerden ayıran
yegâne unsurlardan biridir. Bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü korumak için
dilimizi de korumalıyız. Öncelikle bu bilinçle mevcut Türkçe eserlerimizi
incelemeli, onların değerini bilerek geniş kitlelere ulaşmasını sağlamalıyız.
Buna ek olarak Türkçe’mizi hem yurtiçinde hem de yurtdışında yaşatmak için
organizasyonlar düzenlemeli, dilimizi doğru ve etkin kullanmak için
çevremizdekileri teşvik etmeliyiz. Dilimiz bize atalarımızdan mirastır ve biz
de bu dili torunlarımıza en iyi şekilde miras bırakmalıyız. Onu koruyup
geliştirmek ve özellikle farklı dillerin konuşulduğu Avrupa’da yaşayan Türk
vatandaşlarının bu dili yaşamasını sağlamak bizlerin görevidir. Bu vesileyle
yapılacak olan tüm aktivitelere katılmak ve katılımı yönlendirmek konusunda
organize bir şekilde çalışmalıyız. Dilimize sahip çıkalım ve onu hep beraber
canlı tutalım!