Özlem Çakır’ın perakendeye yönelik stil ve kişisel
alışveriş danışmanlığı eğitimlerinin yanı sıra lüks sektöre de imaj, servis ve
hizmetle farklılaşma eğitimleri bulunmaktadır. Çakır eğitimlerinin dışında üst
düzey yöneticilere ve siyasetçilere kişisel imaj danışmanlığı yapmaktadır.
Özlem Çakır Uluslararası İmaj Danışmanları Derneği’nin (A.I.C.I) Türkiye’den ilk profesyonel ve uluslararası ödüllü üyesidir.(Jane Segestron Ödülü) Çakır, 1999-2011 tarihleri arasında derneğin Türkiye Başkanlığını yürütmüştür.
Özlem Çakır Uluslararası İmaj Danışmanları Derneği’nin (A.I.C.I) Türkiye’den ilk profesyonel ve uluslararası ödüllü üyesidir.(Jane Segestron Ödülü) Çakır, 1999-2011 tarihleri arasında derneğin Türkiye Başkanlığını yürütmüştür.
Kendisini ilk
gördüğüm andan (ki sabah erken saatte Sevinç Pastanesi’nin önünde buluşarak
güne başladık) eğitimin sona erdiği ana kadar (yoğun içerikli, az molalı eğitimimiz
saat 18:00 de bitti) ben de ve eğitime katılan diğer arkadaşlarımda bilgi ve
tecrübesiyle hayranlık yarattı. İmaj danışmanlığı konusunda alanına o kadar
hakim olduğu verdiği örnek ve tüyolarla o kadar belliydi ki hepimiz pür dikkat
kendisini dinledik ve hayranlıkla izledik. Eğitim eğitici ve değerli olunca
insan da öğretilenleri daha bir özenle not alıp kendisine daha uzun vade
faydalanacağı şekilde saklamak istiyor. Ben de bu bağlamda eğitim esnasında
notlarımı aldım. Hem kendime saklamak, hem de faydalanmak isteyen
olursa diye paylaşmak istedim.
Özlem Hanım eğitime
sunum becerileri konusunda bazı önemli noktaları ve trendleri belirterek
başladı. Artık sunumların giderek büyülüyeci (charming) özellikli olanlarının aranan
nitelikte olduğunu ifade etti. Etkili sunumun üç özelliğini trustworthiness,
approachability ve likeability olarak sıraladı.
Guy Kawasaki’nin
Enchancement adlı kitabını okumamızı, twitter’dan da likeability konusunda Dave
Kerpen’ı takip etmemizi önerdi. Takibe aldım bile, işte profili: https://twitter.com/DaveKerpen
Sunumun etkileme ve
ikna boyutu ile ilgili olarak Aristo’nun belirttiği retoriğin 3 boyutu ethos –
logos ve pathos’tan bahsetti. Özetle ethos’u etik değerler, duruş, özgüven ile
itibar yaratmak; logos’u içerik tarafı ve konuya hakimiyet; pathos’u da duygu
ve düşüncelere dokunmak olarak ifade etti.
Eğitim esnasında
kendisi bize “gong therapy”den bahsetti. Gong ile 20 dakika uygulanan terapinin
4 saatlik uykuya bedel olduğunu ve New York’ta insanların öğlen aralarında
yemek yerine bu terapiyi almayı tercih ettiklerini anlattı. Ben de bu notları
kaydederken bir yandan da youtube’dan gong therapy’i dinliyorum.
Duchenne Smile’dan
bahsetti ve gerçek gülüşlerde göz çevresinde kırışıklıkların ortaya çıktığını
anlattı. Detayları wikipedia’da mevcut, okuma listemize alalım lütfen… Okuma
demişken bir de Daniel Pink’in “A Whole New Mind” (aklın yeni sırları) adlı
kitabını da okumamızı tavsiye etti.
Özlem Çakır, tutkulu
insanların fark yaratacağını, artık herkesin işini iyi yaptığını bizlere
anlatırken, samimiyet, doğallık ve tutkunun fark edilmemizi sağlayacağını
belirtti. Bu noktada ekrana yansıttığı slaytta imaj ve göze çarparlığın yetenek
ve becerilerden 9 kat daha fazla işe yaradığı yazıyordu.
Sunumda vurguyu
yaratan faktörleri şu şekilde sıraladı: maddeleme, es, tonlama, retorik soru
(cevabını beklemediğimiz soru), tekrar ve arabaşlıklar.
Vücut dilimizle
ilgili olarak da yine youtube üzerinden erişebileceğimiz History Channel’ın
hazırladığı “Secrets of Bodu Language”u dilersek Türkçe olarak da “Beden Dili”
diye aratarak izleyebileceğimizi söyledi. Yine Can Dündar’ın “Terzi Diplomasisi”
adlı köşe yazısını da mutlaka okumamızı önerdi. Kısa bir yazı, hemen
paylaşıyorum: http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=545345&AuthorID=75&Date=17.05.2008
Daha sonra eğitimin
imaja yönelik ve asıl bomba kısmına geçtik. Aldığım vurucu notlar şöyle:
Bedene oturan ceket
gücü ifade eder. Koyu renkler açık renklere göre (bej, pudra) daha otoriterdir.
Yüze yakın olarak kullanılan yüksek kontrast yüksek otoriteyi temsil eder. Yakalı
herşey yakasıza göre daha ciddi ve otoriterdir. Aynı şekilde tok kumaş da
yumuşak kumaşa göre daha ciddi ve otoriterdir. Polyester ve plastik malzeme ile
klas görünemezsin!
Vücudumuza ne kadar
uygun kıyafet giyersek o kadar güçlü görüneceğimizi ifade ederken “the more
constracted you wear, the more authority you look” ifadesini kullanan Özlem
Hanım büyük aksesuarların da aynı etkiyi yarattığını belirtmek için “the bigger
you wear, the more authority you look” diye konuyu özetledi.
Bu noktada vurucu
cümlelerden biri de: “Bugün olduğun yer için değil, yarın olmak istediğin yer
için giyin” demesiydi.
İnce kumaşların
fazlalıkları ortaya çıkardığını belirtirken, bu sorunla karşılaşmak
istemeyenlerin likra ve gabardin kumalı tercih etmeleri gerektiğini söyledi.
Bayanlar için bacak
bileklerinin kalın olması halinde siyah çorap giymeleri gerektiğini öneren
Özlem Hanım ince bölgeleri her zaman açıkta bırakmak gerektiğinin altını çizdi.
Renklerle ilgili
detaylı bilgi için internetten “colour
analysis” diye araştırma yapabileceğimizi söyleyen Özlem Hanım giydiğim kırmızı
çizgili polo yakalı sweatshirt için de “overpower” olduğunu ve benim önüme
geçtiğini, konuşurken yüzüme odaklanmakta zorlandığını belirtti. Mesajı net bir
şekilde alındı.
Eveeet notlarımızın
buraya kadarı herkesi ilgilendiren genel noktalardı. Sonrasında Özlem Hanım tek
tek kişiye özel yorum ve önerilerde bulundu. Bence eğitimin bu kısmı en paha
biçilmez noktasıydı. Bana özel notlara gelecek olursak:
“Kış Erkeği”ymişim.
Tercih etmem gereken öncelikli renkler: içinde siyahlık olan kırmızı, mor,
siyah, mavi, içinde siyahlık olan yeşil. Ayrıca yaz kış füme, siyah, beyaz
lacivert takımlar giyip, bunları bordo, vişne, mürdüm eriği tonu, koyu kırmızı,
mor açık pembe, koyu yaprak yeşili ve mavi ile destekleyebilirmişim.
Aksesuarlarımda
beyaz metal olmasını öneren Özlem Hanım, siyah ya da füme renkte gözlük
kullanmamı tavsiye etti.
Kahverengini yüze
yakın olmayacak şekilde ayakkabı ve pantalonda tercih edebileceğimi, orta
genişlikteki kareli gömlekleri, ince ve boyuna çizgili gömlekleri seçebileceğimi,
yarı İtalyan yakalı gömleklerin bana uygun olacağını anlattı. Orta genişlikte kravat
ve yarım windsor düğümü yapmamı öneren Özlem Hanım bu düğüm için de uzmantv.com’dan
videosunu izlememi tavsiye etti.
Saçlarımın uzunluğu
ve modelini uygun bulurken, favorilerimi imkan dahilinde biraz daha uzatmamı
önerdi.
Yaka tercihlerinde
bisiklet, V yaka, dik yaka ve polo yakayı tercih edebileceğimi ifade etti.
Önemli davetlerde
kullanacağım koyu renk takımlarda mutlaka beyaz gömlek tercih etmemi, mavinin
kabul olmayacağını anlattı. Yine bu takımları kösele ayakkabı ile giymemi
önerdi. İki düğmeli takımlarda en alt düğmenin de açık olacağını hatırlattı.
Eli cebe koyarak sunum yapıyorsam çift yırtmaçlı ceket giymemi önerirken, ceket
içinde yeleği de fizyonomime uygun olduğu için tercih edebileceğimi söyledi.
Son olarak Özlem Hanım “killer” görüntüye ulaşmam için
kol düğmeli gömlek, slim cut takım (yelekli) ve puantiyeli kravat tercih etmemi
önerdi. Gündelik giyim için de lacivert
blazer, kravatsız gömlek ve Dockers tipi pantolon tercih edebileceğimi ifade
etti. Pantolon paçaları konusunda da balık ağzı şeklinde düzeltme
yaptırabileceğimi söyledi.
Özlem Çakır'dan kesinlikle
çok değerli bulduğum bilgiler elde ettim(k) ve gerçekten bir
Cumartesi gününü ofiste geçirmeye değecek bir günü geride bıraktım. Böyle değerli
bilgileri ve dahasını (hepsini not almak imkansızdı) bizlerle hiç çekinmeden ve
bütün içtenliğiyle paylaştığı için kendisine çok teşekkür ederim.