25 Mart 2016 Cuma

Metin Hara'dan Geriye Kalanlar

2010 yılından beri her gün yaklaşık 2 saatini yolda geçiren bir insan olarak başta bu durumdan oldukça canım sıkılmış olsa da yolda kitap ve dergi okuyarak bunu keyifli hale getirmeyi başardım. iPad'den e-book formatında okuduğum kitaplardan eğer kendime ve benden başkalarına da derler çıkarabileceğimi düşünürsem bu kitaplardan aldığım notları da blogum vasıtasıyla paylaşmayı tercih ediyorum.

Bu sefer bir arkadaşımın önerisiyle okumaya başladığım "Aşkın İstilası Yol" adlı kitaptan benim için vurucu alıntıları derledim. Kitabı aslında yaklaşık 2 yıl önce insanların elinde görmüştüm ama isminden ötürü bir ön yargı ile sıradan bir aşk kitabı olarak düşünüp ilgilenmemiştim. Ancak ne zaman ki kitabın yazarı Metin Hara'yı TV'de izleyip sosyal medyada takip etmeye başladım, ardından kafer ağlarını ördü ve bir arkadaşım bana bu kitabı tavsiye etti. İyi ki de, gecikmeli de olsa kitabı okudum...

Bir de kendisinden eğitim aldım. bakın o eğitimden geriye bana neler kaldı:


http://volkanyorulmaz.blogspot.com.tr/2017/01/metin-hara-ile-dusunce-gucu-egitimi.html
 
Arasıra geriye dönüp tekrar bu alıntıları okuyup hatırlamak bana iyi gelecek... İşte kitaptan geriye kalan hazine:


“Algın değişirse hislerin değişir; hislerin değişirse tepkilerin değişir ve tepkilerin değişirse deneyimin değişir...
Yaşam; deneyim denen bütün anların uç uca dikilip birleştirilmiş halidir!”

“Algılarına güvenme!
Gün boyunca ay vardı ve gece boyunca da güneş...
Ama sen onları görebildin mi?”

“Keramet onda değil, senin onun hakkında hissettiklerindedir.”

“Korku ağacını sallayarak sevgi meyvesi alamazsın...”

“Yaşayan her insan ve her memeli günde binlerce kanser hücresi üretiyor ve onları düzenli olarak yeniyor.
Bedeninden salınan nöropeptidler, görev alanlarına göre yayılarak bütün kanserli hücreleri bulup yok ediyorlar ve bunu her gün sürekli olarak tekrarlıyorlar. Lokal tedaviler yapan bu beyin kimyasalları; akciğerlere ayrı, dizlere ayrı, kana ayrı salınımlarla vücuda hücum ederek kanserli hücrelere karşı savaşırlar. Beden böylece yan etkisiz muhteşem bir tedavi uygulamış olur.”

“Kalbi hızlı atan her memeli az yaşar...
Kalbi yavaş atan her memeli uzun yaşar...”

“Hayatta tek bir pusula vardır senin için o da “kalbin”...Bu pusulayı bozabilen tek bir metal vardır; O da yazık ki yine senin “zihnin”...”


“Bir davranışı 21 gün süre ile devam ettirmek, kurulan yeni nöron bağlantısı sayesinde o davranışın alışkanlık haline gelmesini ve o duygu ve düşünce içinde kalmamızı sağlar. Zaman içinde daha sık tekrarlanan davranışlar ise “vücut saati” kavramını harekete geçirerek süreklilik kazanmış olur.

Örneğin; sabah kalkıp, bugün çok güzel bir gün ve ben mutluyum diye hissederseniz önce bedeniniz ve yüzünüz mutluluk belirtisi olan ifadeleri alacaktır. Ancak tam tersi de mümkündür. Bugün çok sıkıcı, hayattan hiç tat almıyorum şeklindeki düşünceler o günün berbat geçmesine sebep olur. İleriki günlerde zihin yapınız önceden defalarca hangi yolu izlediyse genelde aynı yolu izlemeye meyilli olacaktır. Yani beyniniz pozitif veya negatif düşünce yapınıza göre şekillenir.”



“Gülümse! Bugünkü gülümsemen yarınki gülümsemeni doğuracak...
Bugünkü aşkın, yarınki cennetini yaratacak...”

“Meditasyon bir yapma değil, olma halidir.”

“Sahip olduğun bilgiyi kullanmadığın sürece, ona sahip olmak seni ayrıcalıklı kılmayacaktır.”

“Kalbin atmaya devam ettiği sürece sufi nefesi yapmak için gayet uygunsundur. Artık asıl önemli olan detay günde 10 dakikanı bu nefesi uygulamak için ayırıp ayırmayacağındır. Öne süreceğin hiçbir mazeret kabulüm değildir. Birlikte çıktığımız bu aşk yolculuğunun inanç meselesi değil, emek işi olduğunu sana bir kez daha hatırlatmak ve ancak emeğin kadar sonuç alabileceğini, çaban kadar mucizeler yaratabileceğini söylemek isterim.”
“Hiçbir şeyin ustalığı bana başkaları tarafından verilmeyecektir.”

“Yorgunluk geçicidir. Güçsüzlük kalıcı...”


“Gerçeği hayalin hamuruyla yoğurursun. Hayal hamuru sertleştiğinde, “gerçek” oluşur.”

“Hakikatin düşlerin görünen hali olduğunu idrak ettiğin anda hakikati şekillendirmeye başlarsın...”

“Spiritüel yolda, hatta bütün yaşam yolculuğunda, kendini asla başkalarının deneyimlerine göre yargılama.”

“Evrendeki farklılıklar ve başkalıklar sonsuz ahenge hizmet etse de, zihninin kıyaslayarak algıladığı fark, sadece başkalarına karşı üstünlük kurmaya ya da aşağılanma hissetmeye neden olur. Dışarıda olan bitene kendini bağlı hissettiğin her konuda kıyas içindesindir ve dolayısıyla senden fazla kazananı daha değerli, senden şişman olanı daha çirkin, senden mutlu olanı daha yalancı görürsün.”

“Kalbinde AŞK olup da attığın her adım “şifa”dır.”

“Beta dalgasının, yani korkunun ve stresin problem yaratacağı ilk yer mide çakrasıdır.”

“Etken olan “kırmak” yoktur...
Sadece edilgen olan “kırılmak” vardır.

“Ama öyle ağır sözler söyledi çok kırıldım” savunması da bahsettiğim seçimden seni muaf tutmayacaktır. Sen kırılmamayı seçseydin, kırılmazdın hepsi bu kadar...”

“Biriktirmemek” ...
Söylemek istediğin şeyleri; yerinde ve zamanında ifade etmek yerine bunları yutmayı tercih edersen, yutkunma sayın çoğaldıkça yaptığın bu ifade stoklarının günün birinde başına iş açacağını da bilmelisin.”
“Konuşmayan, fikrini açıkça söyleyemeyen, konuşmak istediği halde susan, kelimelerini yutan ve başkalarını kırmamak için hayır diyemeyen ve böylece sustuğu her şeyi içinde biriktirmeye başlayanlar, ifade enerji merkezlerini tıkarlar. Bu tıkanıklık biraz önce dediğim gibi ya kişiyi daha da yalnızlaştırıp haksız duruma sokacak infilaklara neden olur ya da boğaz bölgesinde (guatr, enfeksiyon, tiroit kanseri) bir dizi hastalık yaratmaya başlar.
O halde:
Susma... Biriktirme... İfade et...”

“Şu ana kadar anlattığım enerji merkezlerini birer cümleyle özetleyerek alın çakrasına doğru gelecek olursak:
1- Kök çakrada dünyevi olanı; yani yemeyi, içmeyi, keyfi, doğayı, ağacı vs. hissedersin. Topraklanır, nötralize olur ve tazelenirsin!
2- Cinsel çakrada başka bir bedende birleşmeyi, sınırları eritmeyi, artıyla eksiyi birleştirmeyi, sıfırlanmayı, başka bir bedenle bir olmayı, aşkı, cinselliği ve yaratıcılığı yaşarsın!
3- Mide çakrasında bütün diğer varlıklarla ilişkiler kurar, sosyal hayatını, iş hayatını ve aileni oluşturursun. Burada varoluşun başka suretlerini deneyimlersin!
4- Kalp çakrasında sever, şifalanır ve blokajlarını çözersin!
5- Boğaz çakranda sevgini ve var oluşunu ifade edersin!
6- Alın çakrasındaysa beş duyu ötesi hakikatlere ulaşmaya başlarsın!
İşte bu saydığım sıralamayı yapmadan “farkındalık” yaşaman mümkün değildir.
“Farkındalık” derken anlatmaya çalıştığım şeyin ne olduğunu daha güçlü kavramak istediğini biliyorum.”
“Farkındalık” demek; sonuç vermeyen mevcut bakış açını değiştirip, zaten tartışmasız olarak var olan “çözümün” farkına varmaktır...
Farkındalık, yaşanan deneyimi etraflıca görmektir!
En karmaşık problemler bile, en basit çözümlere ihtiyaç duyar.”

“Atların da tanrısı olsa dört ayaklı olurdu”

“Pencerendeki güvercinleri nasıl seviyorsan insanları da öyle sev...”


“İlişki” vermek değil, paylaşmaktır.”

“Dinginlikle ve farkındalıkla verdiğin kararlar sana mutluluk getirir.
Öfkeyle ve kırgınlıkla verdiğin kararlarsa, sana her zaman yıkım getirmeye devam edecektir.”

“Algın değişirse, hislerin değişir, hislerin değişirse tepkilerin değişir, tepkilerin değişire “deneyim” değişir. Bu nedenle farkındalıklı tepkiler vermeyi öğrenmen çok önemli.”

“Sineklerin güneş çekildikten sonra lambalara yönelmeleri kadar net bir biçimde hepimiz, mutlu, keyifli ve yüksek enerjisi olan insanlar isteriz etrafımızda.”

“Her ne iş yapıyor olursan ol sorumluluk bilinciyle ve gülümseyerek yap!”

“İşin sırrı her zaman “basit”liktedir! Albert Einstein’ın da dediği gibi “Eğer bir problemi basitçe çözemiyorsan, o problemi anlamamışsın demektir.”

“Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.”
– Mevlana”

“Benim yaşamım, benim mesajımdır.”
– Mahatma Gandhi”

“Yaşam boyu aldığın bütün bilgilerin, bilince dönüşme sürecine Dem denir. Bu aynı zamanda hakikatin, zihinden kalbe akmasıdır!”

“Yol almaya değil, yol olmaya çalış”

“Fedakârlık, “feda” edip “kâr” etmektir!”

“Fedakârlar, başkalarına sürekli vererek kendilerini yüceltirken, karşılarındaki insanları aşağılarlar. Yardımsever insanlar, kimseyi vererek ezmezler ve açık gönüllülükle sadece paylaşırlar.
Kendini unutmadan başkaları için de hayal kurabilen insan yüksek bir farkındalığa sahiptir...”

“ÖNCE BEN = Önce ben
BENCİLLİK = Sadece ben
“Önce ben!” demekle “Sadece ben!” demek arasındaki uçurumu gördüğünde; hayatının, tecrübelerinin, ilişkilerinin bütün”

“Deneyim kazandığın sürece, zaman kaybetmiş sayılmazsın.”

“Yapamayacağını düşünerek içindeki potansiyeli aşağılama ve kendin için ne istiyorsan onu başkasına ver. Fedakârlığın, karşındaki insanı aşağılamak olduğunu unutma.”

“Sağ beyinle tasarlar, sol beyinle hayata geçirirsin. Sol beyin problem çözmek için, sağ beyin yaşamak için var. Biri savaş, diğeri barış hali...İkisini birbirine karıştırma.”

Olayla, olay olma...

“Nefret yok eder, aşk yaratır. Nefretle yaşayacağıma, aşkta ölürüm..”

“Dünyadaki herkes sırtındaki çuvalın yükünü hafifletmek için uğraşır durur. Bütün meselenin affedebilmekle ilgili olduğunu düşünürler. Oysa çözüm affetmekte değildir. Önemli olan çuvaldan vazgeçmektir”

“Hekim yarayı sarar, gerisi hastaya kalır.”


“Kahkaha atmak için mutlu olmayı beklersen hayat boyu kahkaha atamayabilirsin”

“Koşul”lar ancak tetikleyici olabilir, ama asla “neden” olamazlar. Asıl değişken insanın kendisidir. Dış etkenler sadece etkiler, ancak insan bedeni ve zihni asıl sonucun mimarıdır.”

“Beden-zihin-ruh bir üçlemedir. Var olan her bedensel problem (bitkinin yaprakları) aslında zihinsel bir sıkıntıya (bitkinin gövdesi) ve ruhsal bir tıkanıklığa (bitkinin kökü) işaret eder.”

“Günün birinde beyaz adam Kızılderili’ye sorar:
– Artık biz de bu kıtada yaşıyoruz. Neden bu toprakları bizimle paylaşmak istemiyorsunuz?
– Sizler toprakla konuşmuyor ona hükmetmeye çalışıyorsunuz. Hükmedersen dinlemezsin, dinlemediğini anlamazsın, anlamadığını bilmezsin, bilmediğinden korkarsın, korktuğunu yok edersin...
Hepimizin kendi doğamızı anlaması ve onunla işbirliği içerisinde yaşaması dileğiyle...”

“Hasat zamanı için erken olabilir, ama ekim zamanı için hiçbir zaman geç değildir.”

“Yaşam yolunda ilerledikçe kendini yaratacaksın. Heykeltıraş da sensin, heykel de...”

“Asıl mucize kendine inanmaktır. Sonrası hep olağan şeyler.”
– Goethe”

---------------------
İçerik yayını sonrası düzenleme:

Metin Hara'nın kitabını okuduktan sonra kendisinden eğitim almakta nasip oldu. Bununla ilgili içeriğe ve bende bıraktıklarına ulaşmak için tıklayınız:
http://volkanyorulmaz.blogspot.com.tr/2017/01/metin-hara-ile-dusunce-gucu-egitimi.html
 

13 Mart 2016 Pazar

Eski Günler ve Yıllanmış Viski Üzerine

Bu blog sayfasına yazmaya başladığım dönemde, yani eskiden, yani evlenmeden önce, bir başka deyişle annemin evinde yaşarken, pazar günleri salonda yemek masasına oturur, yine böyle birşeyler yazar, sonra da onları yayınlayıp paylaştıktan sonra ne kadar okunmuş diye merakla takip ederdim.

Bugün yine aynı masa ve sandalyeye oturdum. Birşeyler yazma isteği var içimde. Eşimin ve oğlumun şehir dışında olmasını fırsat bilip Cumartesi akşamüstünden geldiğim annemin evinde Pazar öğlen saatlerini buldum. Her ne kadar vaktimin çoğunu TV karşısında pasif bir şekilde geçirmiş olsam da aklımda hep eski günlere bir yolculuk vardı. "Eskiden de bu böyleydi, eskiden bu böyle değildi, hatırlasana ben burda yaşıyorken şöyle olmuştu" gibi cümleler hem ağzımda hem de beynimde dünden beri...

Salona girişimde rahmetli babamdan kalan yıllanmış iskoç viskilerini gördüm. Anneme bunların servet olduğu yönünde sürekli takılıp satarsa kendini şımartacak şeyler alabileceğini söyleyip aklının bir köşesine bir süredir bu fikri kazıyorum. O da evde bu fikre iyice ısınmış olmasından ötürü bana bu gelişimde internetten şu içkilerin fiyatına bakta satalım demeye bile başladı. Tabi aşırı regüle tütün ve alkol piyasası mevzuatı gereği ve alkol konusuna yabancı olmamdan ötürü internette yerli kaynaklarda fiyat bulamasam da yabancı sitelerdeki fiyatları TL'ye çevirdiğimde annemin duyduğu rakamlar onu bir hayli memnun etti, yakında bunları alkol satan tobacco shop'larda görücüye çıkarırsa şaşırmam :)

Neyse bu konuyu burada bırakıp biraz daha içime döneyim. Zaten bu aralar Metin Hara okuyarak kendime biraz daha yönelme/eğilme konusunda ciddi bir gelişim gösterdim/gösteriyorum. Yakında Matin Hara'nın Aşkın İstilası Yol adlı kitabından yaptığım alıntılarla bir blog içeriği paylaşıyor olacağım. İşlerin yoğunluğu sebebiyle sessiz geçen Şubat döneminin ardından blog yoğun bir içerik görecek.

İşlerin yoğunluğu demişken, 2016 yılı başlarken yazdığım gibi gerçekten yoğun tempolu bir iş hayatı ile geçmeye devam ediyor yıl. İşlerimi planlamak için kullandığım evernote programına yapılacaklarımı yazmaya, yaptıklarımı silip yeni yapılacakları eklemeye yetişemez oluyorum. Bazı şeyleri kafamda tutmayı da sevmediğim için kullandığım bu metot çağın gerekliliklerine oldukça uygun ama ardı arkası kesilmeyen yeni yapılacakları yönetmek bile gerçekten enerjiyi sömürüyor.

Enerjiden bahsetmişken annem öğlen yemeği için beni mutfağa davet ediyor, bu seferlik benden bu kadar olsun. Acılı tarhana çorbası sonrası eve dönüş yolunda olacağım, sevgilerimle...

12 Mart 2016 Cumartesi

Boyner Sınıfta Kaldı

Günümüzde internetten alışveriş artık pek çoğumuz için oldukça sıradan bir aktivite haline geldi. Hal böyle olunca internetten alışveriş kanalları da sundukları hizmet kalitesini oldukça artırdıkları bir profesyonellik seviyesine ulaştılar.

Maalesef yukarıda bahsettiğim durum internet üzerinden satış yapan tüm kanallar için geçerli değil. Bunlardan biri de BOYNER. Boyner’in İzmir Çiğla Kipa AVM’deki mağazasından ihtiyaçlarım(ız) doğrultusunda düzenli alışveriş yapmaktayız. Bu sefer bir de websitesi üzerinden alışveriş yapmayı denedim. Gördüm kü mağazacılıktaki başarılarını internet üzerine taşıyamamışlar.

6 Mart 2016 Pazar günü www.boyner.com.tr üzerinden satın aldığım 5 parça ürün için satın alma anında 2 ile 4 iş günü içerisinde kargoya teslim edileceği bilgisini okuyarak ürünlerimin hafta içerisinde (Pazar sipariş, en geç Perşembe kargoya verilse, Cuma’da elime ulaşır hesabıyla) elime ulaşacağını düşünmüştüm. Ancak Boyner bu taahhüdünü yerine getirme konusunda son derece başarısız oldu.

Her ne kadar websitelerindeki yardım bölümünde aşağıdaki ifade bulunsa da 4 iş gününde kargoya vermeyi kesinlikle başaramıyorlar. Kıasacası yazılanlar ancak kağıt üzerinde kalıyor.

http://www.boyner.com.tr/yardim2.aspx
Boyner.com.tr’de satılan tüm ürünler, Boyner mağazalarından tedarik edilerek 2 ile 4 iş günü içinde kargoya teslim edilmektedir.

6 Mart’ta verdiğim siparişim 7 Mart akşam saatlerinde önce 3’e bölünde, ardında da ilk parça Çarşamba günü kargoya verildi ve 10 Mart Perşembe günü elime ulaştı. Geriye kalan 2 parçadan biri 10 Mart günü e-arşiv sisteminde faturalandı ve 11 Mart Cuma günü kargoya verildi. Bu yazıyı 12 Mart Cumartesi günü kaleme alıyorum ve hala yolda. Geriye kalan son parça ise 11 Mart Cuma mesai gününde hiç hareket görmedi.

Boyner’in satınalma sözleşmesindeki taahhüde uymaması ve websitesinde resmen açıkladığı sözlerin ardında duramaması sebebiyle 11 Mart Cuma günü 444 29 67 numaralı  müşteri ilişkileri hattını aradım ve yaşadığım sorunu ilettim. Gecikme durumunu anlayışla karşıladığımı ancak yaşanan sıkıntıdan ötürü hediye çeki talep ettiğimi bildirdim. Müşteri temsilcisi de notunu aldığını ve ilgili birimle görüştükten sonra bana geri dönüş yapacağını söyledi. Ardından arayan temsilci, ilgili birimin “yasal sürenin henüz bitmemesi” sebebiyle hediye çeki göndermeyi kabul etmediğini ve gün içerisinde saat 16:00’ya kadar kargolamanın yapılacağını ifade etti. Bunun üzerine sabırla 16:45’e kadar bekledim ve websitesinde kargo ya da faturalamaya yönelik herhangi bir gelişme olmayınca ben de tekrar müşteri hizmetlerini aradım. Görevli gün içerisinde kargoya verilmeyeceğini ve notumu ilgili birime ileteceğini söyledi. Dünden beri konuyla ilgili ne arayan ne de mesaj atan var.

Konunun takipçisi olup güncellemeleri de yine blogum üzerinden sizlere aktaracağım. Şunu belirtmek isterim ki bu basit tedarik sıkıntısını çözemeyen ve adeta müşterilerine karşı yalancı durumuna düşen Boyner’in internet üzerinden satış ve satış yönetimi konusunda kendisi çok ama çok geliştirmesi gerekiyor. Bu anlayışla çapı yakalayamayacakları gibi müşteri memnuniyetini de kaybedeceklerdir. 

Axess'ten Chip Paramı Aldım

Axess'in hak edilen chip parayı yatırma konusunda yaşattığı zorluk ve problemleri size geçtiğim günlerde aktarmıştım. Konuyla ilgili yaşanılanlara buradan ulaşabilirsiniz:

http://volkanyorulmaz.blogspot.com.tr/2016/02/axess-chip-paray-yuklemiyor.html

Twitter ve müşteri temsilcileri kanalıyla yaptığım yoğun takip sonucunda hakkımı gecikmeli de olsa aldım. Yine bankalarla olan bir mücadeleden başarı hikayesi çıkarmanın haklı gururunu yaşıyorum.

Siz siz olun bankalarla ilişkilerinizde sizin aleyhinize olacak hatalar konusunda mutlaka ama mutlaka tetikte olun. Çünkü bu ne ilk ne de son olacak ve bankalar blogumda defalarca kez anlattığım bu hataları tekrar etmeye devam edecekler.


Google adsense

Analytics