Eğitim kişi üzerinde yapılan bir eylem, yani edilgen bir şey. Öğrenme ise tamamen kişinin sorumluluğunda. Görüp geçmemek, gözlem yapmak gerek. Okumaya zaman ayırmak, okuduklarının üzerine düşünmek ve yorumlamak gerek. Sonuca değil, sürece odaklanmak, en kalıcı öğrenme yöntemi olan başarısızlıklardan da öğrenmek gerek. Unutmayın ki öğrenmeyi öğrenememiş insanlar bilgisizliğe mahkumdurlar. Öğrenebilmek için meraklı olmak, cevapların değil soruların peşinden koşmak gerek.
Sorular
demişken, CEO ve başkanlık görevleri yürüten, çok sayıda şirkette yönetim
kurulu üyeliği yapan Cem Kozlu’nun doğru soru sormak ve işin püf noktasını
keşfetmek üzerine paylaştığı bir deneyimini aktarmak isterim.
Cem
Kozlu üniversiteden mezun olduktan sonra ilk işini NCR’da bulur. İşe başlamadan
önce kendisine ev bulmak için bir emlakçıya gider. Emlakçı, “Genç adam,
hastanenin karşısında bir blok var. Orada sana uygun bir stüdyo daire var. Üstelik
çok şanslısın, binanın neredeyse tamamında hemşireler kalıyor” der.
Komşularının genç ve güzel kızlardan oluşacağını düşünen Cem vakit kaybetmeden
evi tutar. Ancak yerleştikten sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Emlakçının
söylediği gibi bütün komşuları hemşiredir, ancak tamamı yaşlı ve emekli
hemşirelerden oluşmaktadır. Özetle Cem, kritik soruyu sormadan karar vermiş, işin
püf noktasını kaçırmıştır. “Komşuların ne tip hemşireler?” olduğu, “evli mi,
genç mi?” gibi doğru soruları yöneltip
alacağı cevaplara göre karar alsa hayal kırıklığına uğramamış olacaktı.
Gözlem
yapmakla ilgili de Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu’nun Rauf Ateş ile paylaştığı
güzel bir anekdot var. Taviloğlu, “Balıkçı balık tutacağı zaman nereye bakar
bilir misiniz?” diye bir soru yöneltmiş. Denize, tekneye, radara, kuşlara gibi
cevaplar gelmiş. Mustafa Taviloğlu’na göre doğru yanıt bunların hiçbirisi
değildir. “Balıkçı, yine balıkçıya bakar. Etrafta avlanan diğer balıkçıların ne
yaptığını gözler.” Belli ki Mudo’nun başarısının ardında Taviloğlu’nunu etrafını,
sektörü, piyasayı iyi gözlemlemesi yatıyor.