“Ne güzel bir Pazar, değil mi?” diye cevap değil de onay bekleyen bir soru ile laptopumu salondaki masada Okan’ın karşısına koyup çayımdan yudumlayarak beyaz bir sayfa açtım kendime. Sadece kendime döneceğim vakitlerde kullanmak için aldığım bu Macbook’u uzun zamandır açamamıştım. Ramazan’da sabahları mide ağrım ve uykulu halim, akşamları yemek sonrası çöken ağırlık derken, bir de ailedeki sağlık sorunları, iş yerindeki zorlu proje üstüne eklenince yine kendimle baş başa kalamadım ne zamandır. Yine de özeleştirimi yapmalıyım, 2048 oynamaya, Twitter’da gerekli gereksiz twitleri okumaya maalesef zaman buluyorum ama aynı zamanı kitap okumaya ve içerik üretmeye bulamıyorum. Derseniz ki, “sen zaten içerik üreticisi değilsin, bu neyin telaşesi!” işte o zaman bu blog’a başladığım 2007 yılındaki felsefem beni cezalandırır: kimse okumazsa ben okurum… |
"Kimse okumazsa ben okurum" |
Bu arada bireysel olarak çok içerik üretemediğim bir dönem olsa da iş yerinde iç portalları iyi kullandığım bir dönem geçirdim. Güzel bir amaç için iki global online toplantıya konuşmacı olarak katıldım. İş ortamındaki kişisel markam için güzel bir yatırım olduğunu düşünüyorum. Dahası gelmesi için bazı adımlar da attım, “engager” rolünü oynamayı seviyorum.
|
Hazırladığım içerikler şirket portallarında paylaşılınca ekstra mutlu oluyorum |
Geçtiğimiz hafta PMI Duty Free’nin global konferansı İstanbul’da düzenlendi. 23 Nisan akşamı dünyanın farklı yerlerinden arkadaşlarımla buluşup 3 gün 3 gece boyunca arkadaşlarımlaydım. İçeriği yoğun iş olmayan, daha çok bizleri bir araya getirmek, takım olmamazı, sadeleşmemizi ve şirketimizin yeni kültürünü anlamamızı sağlayan bu etkinlik ekranlara daha az bakıp daha çok iletişim kurmamızı sağladığı gibi İstanbul’un güzel yüzünü de görme imkanı sundu. Kısacası iyi geldi. Bir de şunu söylemeliyim, eskiden bu tarz toplantılar beni gerer, sonunda bir an önce bitmesini istediğim hale gelirdi. Neyse ki sevdiğim, rahat paylaşımlarda bulunabildiğim insanlarla olunca o eski günler ve deneyimler de geride kaldı. Artık daha güzel hatıralar biriktirebiliyorum.
|
İş arkadaşlarımla güzel hatıralar biriktirmeye devam |
Eskiden gezmeklere annemle gittiğim o çocukluk günlerimde muhabbet takıldığında konu bir şekilde havalara gelirdi. Ben de bir önceki paragraf sonrasında nasıl hava diye baktığımda bu Pazar’ı evde geçireceğimizi kestirmek çok zor değil. Nisan’ın sonu geldi ancak tam olarak baharı yaşadığımızı söylemek zor. Nisan sonu demişken, yılın üçte biri bitti. Şirket kurallarına göre 2 gün içerisinde tüm hedeflerimi sisteme girmiş olmam gerekiyor. Bakalım bu yıl kariyer açısından hedefime somut bir adım atabilecek miyim göreceğiz. Ey okuyucu, lütfen benim için hayırlısıyla başarılı olmamı dile…
Takvim ilerledikçe yaz da yaklaşıyor. Bu hafta konferans sebebiyle yabancılarla bir araya da gelmişken muhabbet olması için tatil planlarını da sordum. Mesela yöneticim 3 haftalık bir Yunanistan tatili planlamıştı. İçinde bulunduğumuz ülkenin ekonomik koşullarından mı yoksa üzerimizdeki ölü toprağından mı hiç tatil planı yapacak motivasyonum olmadı. Kolaya ve ekonomik olana kaçıp ailelerin evlerinde yazı geçiririz diye düşünüyorum. Bazen de “acaba hayatı ıskalıyor muyum?” sorusu aklıma takılmıyor değil. Belki de ileride çok arayacağım bu günlerde yap(a)madıklarımı… Her şeyde olduğu gibi denge çok önemli, ölçülü olmak, kararında yaşamak lazım…
|
"acaba hayatı ıskalıyor muyum?" ara ara kendime sorduğum bir soru |
Hedeflerden, akıp giden zamandan, iletişimden bahsettiğim bu haftaki paylaşımlarım bana iyi geldi. Şimdi biraz kitap, biraz kahve, sonrasında biraz kişisel gelişime vakit ayıracağım bir Pazar’a devam edeceğim. En kötü Pazar’ım böyle olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder