Evlilik teklifi almak bir bayan için ne kadar özelse biz
erkekler için de evlilik teklifini organize etmek o kadar özeldir. Sizleri 2010
yılına götürüp, o özel günümü paylaşmak istiyorum.
2007 yılından beri flört ettiğim kız arkadaşımla ilişkimiz
oldukça iyi gidiyordu. Tek sorun aradaki mesafeydi. Okurken ben
İstanbul’daydım, o ise Ankara’daydı. Üniversite bittikten sonra ikimizde
ailelerimizin yanına döndük: o Bursa’ya, ben İzmir’e. Farklı şehirlerde yaşayan
sevgililerin en büyük ihtiyacı biraraya geldiklerinde rahat vakit geçirecekleri
bir ortam arayışıdır.
Bizim için Starbucks hep bu ihtiyacı karşılayan yer olarak
ilişkimizin flört devresinde önemli rol oynamıştı. Ankara’da Armada’daki,
İzmir’de Ege Park’taki ve Bursa’da Zafer Plaza’daki Starbucks’lar birbirimizi
tanımak, özlem gidermek ve gelecek planları yapmak için buluşmalarımızda en çok
vakit geçirdiğimiz yerler olmuştu.
2010 yılında
askerden geldikten sonra ilişkimiz Türk örf ve adetlerine paralel olarak hızlı
bir gelişme sürecine girdi ve sözlendik. Arayı fazla açmamak için de takip eden
ay nişan yapalım diye ailelerimizle birlikte kararlaştırdık. O bir aylık
süreçte hem yeni girdiğim işime adaptasyonu hem de nişan için bohça(!)
hazırlıklarını tamamladım. O yoğunlukta Bursa’ya gidecek vaktim olmadı ama bu
nişan öncesi evlenme teklif etmem gerektiği gerçeğini değiştirmedi. Önce içime
sinen o tek taşı aldım sonra da evlilik teklifi için Bursa’da Nilgün’lere
(eşim) yakın bir restoranda rezervasyon yaptırdım. Nişan Cumartesi olacaktı ve
işe yeni girdiğim için Cuma izin almak gibi bir lüksüm yoktu. Bu sebeple
Cumartesi sabahı İzmir’den ailem ve bohçamızla yola çıktık. Arabada yaşlılar
olunca hız kurallarına uymak farz oldu ve biz öğlen vakti Bursa’ya geldik. Kız
tarafı “uzak yoldan geldiniz illa yemeği biz de yiyeceksiniz” deyince restoranı
arayıp rezervasyonu 1 saat öteledim. Ama yine evdeki hesap çarşıya uymadı:
ailelerin sohbet havasında oturduğu yemek sofrasından kalkmamızla birlikte
uzaktan bir akrabanın terminale yaklaştığını haberini aldık. Evin gençleri
olarak onları karşılamak bize düştü, gecikmeli gelen otobüsten akrabaları alıp
tekrar Nilgün’lerin eve giderken bu kez restorandan arayıp geciktiğimi
bildirdiler. Sürpriz bozulmasın diye telefonda sadece “iptal edin” diyebildim
ama artık sürpriz imkanı kalmamıştı, çünkü Nilgün benim telefonla konuştuğum
sırada nişan fotoğrafçısını arayıp “bi yarım saate oradayız” demişti.
Teklifi nasıl edeceğimi kafamda kelimesi kelimesine anbean kurgulamıştım ama şu an o plandan bambaşka bir şekilde işliyordu herşey. Fotoğraf çekimi için Zafer Plaza’nın otoparkına arabayı park ettiğimizde içimden “buraya her gelişimde mutlu oluyordum ama bir de şu an ki stresime bak” diye geçirdim. İşte o an bana bu alışveriş merkezini sevdiren yegane şey geldi, Nilgün’e “gel nişanlanmadan önce bi Starbucks keyfi yapalım” dedim. Vaktimiz yok dese de onun da bu keyfe hayır diyecek hali olmadığı için ikna etmem zor olmadı. Ceketimin cebini kontrol ettim, emanet (tek taş) ordaydı. Şans da bana gülmeye başlamıştı, biz girerken köşedeki kuytu masa boşaldı. Nilgün favori koltuğuna oturdu, ben sıraya girip White Chocolate Mocha’larımızı söyledim. Yanına oturdum ve ilkokulda Andımızı ezberden okuyan o çocuk gibi kafamdaki tüm cümleleri sular seller gibi dizdim, teklifim sonrası tek taşı ve hazırladığım mektubu aşkıma sundum. Nişanlanmamıza sayılı saatler kala artık evlenme teklif etmem diye düşündüğünden kendisi için hem zaman hem de mekan olarak gerçek bir “sürpriz” olmuştu. Neyse ki cevabında herhangi bir sürpriz olmadı!
Hani derler ya Tanrı’yı güldürmek istiyorsan plan yap diye, işte bu söze atıf yapan bir gün geçirmiştim. Starbucks’ta gelen evlilik teklifi bence ilişkimizdeki konumundan ötürü de çok isabetli oldu. Birinci senemizi de İzmir Ege Park’taki Starbucks’ta aynı menü ile kutladık. Kim bilir belki 3. senemizi Amsterdam’daki Starbucks’ta kutlamak nasip olur…
Teklifi nasıl edeceğimi kafamda kelimesi kelimesine anbean kurgulamıştım ama şu an o plandan bambaşka bir şekilde işliyordu herşey. Fotoğraf çekimi için Zafer Plaza’nın otoparkına arabayı park ettiğimizde içimden “buraya her gelişimde mutlu oluyordum ama bir de şu an ki stresime bak” diye geçirdim. İşte o an bana bu alışveriş merkezini sevdiren yegane şey geldi, Nilgün’e “gel nişanlanmadan önce bi Starbucks keyfi yapalım” dedim. Vaktimiz yok dese de onun da bu keyfe hayır diyecek hali olmadığı için ikna etmem zor olmadı. Ceketimin cebini kontrol ettim, emanet (tek taş) ordaydı. Şans da bana gülmeye başlamıştı, biz girerken köşedeki kuytu masa boşaldı. Nilgün favori koltuğuna oturdu, ben sıraya girip White Chocolate Mocha’larımızı söyledim. Yanına oturdum ve ilkokulda Andımızı ezberden okuyan o çocuk gibi kafamdaki tüm cümleleri sular seller gibi dizdim, teklifim sonrası tek taşı ve hazırladığım mektubu aşkıma sundum. Nişanlanmamıza sayılı saatler kala artık evlenme teklif etmem diye düşündüğünden kendisi için hem zaman hem de mekan olarak gerçek bir “sürpriz” olmuştu. Neyse ki cevabında herhangi bir sürpriz olmadı!
Hani derler ya Tanrı’yı güldürmek istiyorsan plan yap diye, işte bu söze atıf yapan bir gün geçirmiştim. Starbucks’ta gelen evlilik teklifi bence ilişkimizdeki konumundan ötürü de çok isabetli oldu. Birinci senemizi de İzmir Ege Park’taki Starbucks’ta aynı menü ile kutladık. Kim bilir belki 3. senemizi Amsterdam’daki Starbucks’ta kutlamak nasip olur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder