1 Haziran 2016 Çarşamba

​Şampiyon Beşiktaş

Beşiktaş'ımız şampiyonluk yolunda önemli virajları birer birer dönerken sezon sonu mutlu sona ulaşmamız halinde bu başarıda emeği geçenleri ayrı ayrı değerlendireceğim bir yazı kaleme almayı planlamıştım. O yazıyı yazmak da Fethiye yolunda olduğum bu güne nasip oldu. Kulağımda yine bir Beşiktaş'lı Murat Boz'un Janti albümü ile başlıyorum. Buradan buyurun:
 
Şenol Güneş; aslar geç çıkar belki ama onu yazının sonuna kadar bekletmek saygısızlık olur diye ilk hocemızla başlamak istiyorum. Dün akşam TrtSpor'da konuk olduğu Stadyum programında bir kez daha imrenerek dikkatle dinledim. Kesinlikle çok iyi analizleri olan, çalışkan, disiplinli ve azimli bir taktisyen. Edebi yönü o kadar kuvvetli ki dinlerken hiç sıkılmıyor insan. Tespitleri çok doğru, tatlı-sert yaklaşımı başarıyla uygulayabildiği konuşmalarından bariz anlaşılıyor. Yeri geldiğinde politik olmayı da becerebiliyor ama istediğinde gayet net bir şekilde giderini de yapabiliyor. Bence bize, Beşiktaş'a ve çarşıya çok uydu. Umarım uzun yıllar bizimle başarıdan başarıya koşar. Özellikle şampiyonlar liginde gruptan çıkma konusundaki azmi şimdiden belli oluyor, ee artık Avrupa'lılar düşünsün... Bu arada dün Quaresma ile ilgili anlattığı bir muhabbetlerini de yazıp yöneticilik ve problem çözme yeteneğine işaret etmek istiyorum: Quaresma art arda oyundan ilk alınan oyuncu olduğu bir dönemde hocaya gidip neden hep ben çıkıyorum diye sormuş. Hoca da dilersen değiştirebiliriz, sen yedek kalırsın, ilk çıkan olmazsın, böylece ilk giren sen olursun demiş, Quaresma da tabi ki böyle bir değişiklik istemediğini belirterek çarenin daha çok çalışmakta olduğunu anlamış.
 

Tolga Zengin; bazı insanlar vardır, kişilikleri profesyonel hayatlarındaki performanslarının önüne geçer. Benim için de Tolga öyle biri. Süper bir kalece ya da bana geride çok güven veren biri değil. Ama duruşu ile Beşiktaş'ın şerefli duruşunu iyi temsil ediyor. Geri paslarda yüreğimi hoplatsa da bu sene iyi toplarda çıkarmadı değil. Ligin bitimine 4 hafta kala puan avantajı ile önde giderken habercilerin kupa kaldırmakla ilgili tuzak sorularına da "Henüz kaldırdığımız bir şey yok, kaldırınca görürsünüz" kıvamında yanıtı sezonun aklıma kazınanlarındandı.
 
Andreas Beck; defansın sağında uzun yıllardır aradığımız back oyuncusunu Alman panzeri ile bulduk mu yoksa daha iyisi olabilir miydi açıkçası çok net değilim. Neden derseniz, Beck savunma anlamında beni yeterince tatmin etse de hücuma aynı derecede katkı sağlama konusunda beklentiyi karşılayamadı. Futbolcularla yapılan röportajlarda takımın en çok çalışan isimlerinin başında Beck'in adının veriliyor olması onun sahip olduğu Alman disiplini ile yakından ilgili olsa gerek. Zaten bu yüzden sakatlık ve ceza konusunda sıkıntısız bir sezonu geride bırakıp ilk 11'in değişmez oyuncusu olarak sezonu bitirdi. Bu arada sosyal medyada Türkçe paylaşım yapıyor olmasını da takdir ettiğimi belirtmeden edemeyeceğim.
 
Ersan Adem Gülüm; asi ruhun fizik bulmuş hali, cesur yürekli ve güler yüzlü savaşçı defans oyuncumuz profesyonelliğin gerekliliğini yerine getirip devre arasında takımdan ayrılmış olsa da bence ilk yarıdaki performansı ile Beşiktaş'ın yarışın içinde olmasında önemli pay sahibiydi. Günün birinde geri döneceğini ve takıma abilik yapacağını biliyorum, o güne kadar da edineceği tecrübeler için uzaklarda olması hep bizim hem de onun faydasına olacaktır. Bu sezon Ersan ile ilgili benim unutamadığım performans ise çok uzun bir dönem derbi galibiyetine takım hasret iken Fenerbahçe maçında gösterdiği sert performans ve galibiyetin mimarları arasında olması idi.
 
Luiz Rhodolfo; şanssız bir sakatlık geçirip defansın adama en ihtiyacı olduğu dönemde takımdan ayrı kalsa da oynadığı ilk yarı boyunca soğukkanlılığı ve özgüvenli duruşu ile defansın bel kemiği izlenimini bana yaşattırdı. Görüntü itibariyle oldukça profesyonel gözüken Brezilyalı oyuncumuz önümüzdeki sezon takıma katkı sağlayacaktır.
 
Marcelo; sempatik defans oyuncumuz sezonun ikinci yarısı ekonomik sebeplerinin avantajlı olması sayesinde transferin son günlerinde takıma katılsa da oynadığı maçlarda takımın en sıkıntılı bölgesinde ortalama üstünde performans gösterdi. Şampiyonluğu ilan ettiğimiz Osmanlı maçında kısa süreye sıkıştırdığı iki gol ile sonuca da katkı sağladı. Kornerlerde ileride gol arayan defans oyuncularını her takım sever, o da bunu yapmayı seviyor, takıma sadece savunmada değil hücumda da katkı sağlayarak başarılı oluyor. Takımda kalması faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
 
Alexis Delgado; hangi İspanyol ne katkı sağladı ki bu arkadaş sizi hayal kırıklığına uğrattı. Bence ülkemiz futbolu İspanya'dan gelen oyuncuların başarılı olmasına çok uygun değil, daha önce bunu Juanfran ve Guti gibi futbolcularda yaşadık, malesef Delgado da idare ederek bunun bir örneği oldu. Aklımda kalanlar boğazındaki iddialı dövmesi ve Quaresma ile instagramda paylaştığı fotoğraflar. CV'sine bir şampiyonluk ekleyerek kendi adına verimli bir sezon geçirdi diye düşünüyorum.
 
İsmail Köybaşı; uzun süreli sakatlıklardan sonra bu sezon ciddi çıkış gösterdiği maçlar da oldu, kanadının aksadığı maçlarda, ama O'nu devamlılığıyla görmeyi özlemiştik, takıma döndüğü için mutluyum. Hücum açısından heyecan verici performansını artırırsa uzun yıllar bize de Milli Takım'a da katkı sağlar. Bu arada yandaki karanlık pozun çekilmesi için beni beklediği için kendisine bir kez de buradan teşekkürlerimi sunarım. Kısmet bu kadarmış...
 
Dusko Tosic; açıkçası Gençlerbirliği'nden geldiğini duyduğumda aklımda yüzü bile tam olarak oluşmuyordu, demek ki benim çok radarıma girmemiş bir oyuncuydu. Sezona önce sol bek olarak başladı, İsmail'in formu yükseldiğinde yedek soyunmaya başladı. Sonra defanstaki ceza ve sakatlıklarla birlikte savunmanın göbeğinde oynadı. Rotasyon adına iyi bir joker olduğunu gösterdi. Defanstan çıkıp çektiği sert şutlar gol olmasa da bu konuda iyi bir isabet yüzdesi olduğu belliydi. Eşinin Balkanları popstarı olması vesilesiyle şampiyonluk kutlamalarında sahne alması da Tosic çifti için oldukça sempatikti.
 
Gökhan Töre; nam-ı değer “Faik”, benim için özel bir yere sahiptir. Top ayağına geldiğinde beni heyecanlandırır, ne yapacağını merak ederim. Sezonun ilk yarısı hem Avrupa maçlarında hem de ligde önemli performans göstererek adından çok söz ettirdi. İkinci yarı ise adeta kayıplardaydı. Yine de yaptığı #töreface gol sevinci ile her türlü şampiyonluk kliplerinde yerini almayı başarmıştır/başaracaktır.
 
Jose Sosa; ne yalan söyleyeyim, sezon başında Arjantin’e transferi sözkonusu iken gitse üzülmeyeceğimi düşünüyordum. Ancak sezon içinde Sosa’nın “iyi ki bizde” dedirten o kadar kritik golleri ve asistleri oldu ki, adeta sezon başındaki düşüncemden ötürü utandım. Bence fevkalade bir sezon geçirdi. Adeta ikiz çocuklarına baba olmak onun için bir dönüşüm yarattı. Sezonun en iyi orta sahasına kesinlikle seçileceğine inandığım Sosa’dan önümüzdeki sezon(lar) için de benzer seviyede yüksek performans bekliyorum.
 
Oğuzhan Özyakup; feda sezonunun ümit vadeden genç yeteneği hala genç ama bu sezon vaat ettiklerini gerçekleştirmeye ve verimli olmaya başladı. Atiba ile ortasahada oluşturduğu ortaklıkta Beşiktaş’ın oyunun hücum ayağını rakiplerinden iyi oynamasında fark yaratan oyuncusu oldu. Yaptığı asistlerle geçmeyecek dediğimiz topların “al da at” kıvamında asistlere dönüştüğünü gördük. Hele ki Bursaspor maçının son dakikalarında attığı ince iş bir gol var ki, organizasyon olarak sezonun en iyi işçiliğiydi bence. Daha uzun yıllar Beşiktaş’ta olmasını temenni etsem de bu performansı ile maalesef gidici olacaktır. Biz Ozzy’nin Beşiktaş ve Milli Takım ile sergileyeceği başarılı futbolun tadını çıkarmaya bakalım.
 
Atiba Hutchinson; bu adama soyadımı veresim var: “Yorulmaz”. Kesinlikle müthiş bir profesyonel, oynadığı bölge itibarıyla defansif görev üstlenmesine rağmen ne kart cezası aldı, ne de ciddi bir sakatlık yaşadı. Hatalı pas adedi hep en düşük futbolculardan oldu, mücadelesini 90 dakika boyunca sürdürdü ve mutlu sonun “emekçi”lerinin başında oldu. O olmasaydı belki de mutlu sona bile ulaşamazdık. Profesyonelliği ve kendine bakması ile olgun yaşına rağmen bana hala güvenebileceğim bir omurga izlenimi veriyor. Önümüzdeki sezonda, umarım dinlendirme fırsatı da bularak, kendisinden maksimum verimi almaya devam ederiz.
 
Ricardo Quaresma; sezon başında transfer dedikoduları gündeme geldiğinde eski günleri düşünüpbir hayli heyecanlanmıştım ama bir yanım da acaba basın ya da hakemler onu etkisiz hale getirebilir mi diye de içimde bir çekincem vardı. Neyse ki çingenemiz bu sefer Şenol Güneş’in kontrolü altındaydı. Futbol için olgun bir yaşa gelip Türkiye’de şampiyonluğu gerçekten isteyince hem skora hem de takıma katkı sağladığı performanslar sergiledi. Gökhan Töre gibi ayağına her topu aldığında heyecanlandık, ne zaman trivela yapar, ne zaman rabona izleriz diye hep tetikte olduk. Şampiyonluk kutlamalarında çocuğu ile sahadaki sevinci de çok sempatikti, seneye yeni kupa sevinçlerinde bu ikiliyi yine sahada görmek isteriz.
 
Olcay Şahan; "müthiş sol ayağıyla" bu sezon tabelaya çok fazla adını yazdıramasa da Şenol Hoca'nın güvenini kazanıp maçların çoğunda sahada kendine yer buldu. Takım olmak için Olcay gibi ortamı yumuşatan, esprileriyle gergin ortamları bile rahatlatmayı seven birilerine ihtiyaç vardır. Olcay takımda üstlendiği rol ile bunu başarıyla gerçekleştirdi.
 
Mario Gomez;“cha cha” adlı kibi izleyerek sezon başı ümitle eski günlerindeki gibi dönmesini bekledim, zira İtalya’daki hali ile gelirse Demba Ba’yı mum ile arardık. Neyseki ümitlerimiz boşa çıkmadı ve beklediğimizden de iyi bir performans ile tabelayı en çok değiştiren oyuncumuz oldu. Ligi gol kralı olarak bitirirken, bizdeki yüksek performansı ile Alman Milli Takımı’na yeniden
seçildi. Bir Cumartesi sabahı Nişantaşı’nda kendisine rastladığımda beni kırmayıp fotoğraf çektirmesi ile de kalbimde ve hafızamda önemli bir yer sahibi oldu. Başarılı olmak için atanın ve tutanın iyi olması gerekir, Gomez de atan konusunda görevini fazlasıyla yerine getirdi. Bu maliyetiyle bu verimi aldığımız santraforumuz için transferinde emeği geçenlere de tebrik ve teşekkürlerimi sunarım.
 
Cenk Tosun; “Tosun Paşa” bu yıl vazgeçmemenin ve her an hazır olmanın, zamanı geldiğinde, fırsatı bulduğunda işin rengini ne kadar değiştireceğinin somut örneği oldu. Hiç küsmedi, demotive olmadı ve ne zaman oyuna girse gol için adeta savaştı. Bazen atan, bazen de asisti yapan oldu. Kenarda skoru değiştirebilecek bir ismin olmasının rahatlığını hep bizlere yaşattı. Attığı kritik gollerle şampiyonlukta da pay sahibi olunca Milli Takım’ın as golcüsü pozisyonuna da yükseldi. Unutmadan,
şampiyonluk sonrası Telegol’e katıldığında çayı iki şekerle içmesi dikkatimden kaçmadı… Baklavayı ağır bulup sütlü tatlıları tercih ediyor ama çaya şeker koyarken aynı hassasiyeti göstermiyor :)
 
İşte bu sezonun en özet haliyle futbolcu performansları benim için böyleydi. Aslında Kerim Frei, Necip Uysal, Tolgay Arslan ve Veli Kavlak da birer paragraf açmak isterdim ama onlara övgü dolu methiyeler yazmak için belki önümüzdeki sezon daha uygun olacaktır. Mesajımı anlayan anlamıştır.Şimdi hak edilmiş şampiyonluğun gururunu yaşayacağımız bir yaz sezonu geçirme zamanı, haydi tadını çıkaralım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics