Geçtiğimiz hafta içerisinde çalıştığım şirketin yurtdışındaki genel merkezinden gelen farklı milliyetten üst düzey yöneticilerinin bulunduğu küçük bir grup ile 2 gün geçirme fırsatı buldum. Benim için bir gün inşallah ulaşmamın nasip olacağını umduğum pozisyondaki kişilerle geçirdiğim süre gerçekten motive ediciydi. Evet toplantı öncesinde ve esanasında yoruldum ama tatlı bir yorgunluktu bu diyebiliyorum, benim için asıl önemli olan gözlemlemek, ders almak, feyzalmaktı (kabul ediyorum, bu kelimeyi yazarken tdk.gov.tr' ye bakıp kontrol ettim). Peki ne gözlemledim?
- İyi not alıyorlar (klasik yöntemlerle kağıda yazarak ya da modern zamanlara uyup ipad kullanarak)
- İsminle hitap ederek sana değer verdiklerini hissettiriyorlar
- Karar alacakları noktaya gelinceye kadar iyi dinleyip doneleri biriktiriyorlar
- Teşekkür etmeyi biliyorlar
- Göz temasında oldukça iyiler
- Mesai saatleri dışında iş konuşmayacak kadar profesyoneller
Mesai saatleri dışı demişken, İstanbul'da ofis dışından geçirdiğim zamanda boğazda balık yeme şansım da oldu. Yediğim, içtiğim bana kalsın ama bu güzel manzaralar da arşivlerde yerini alsın...
Hayat bisiklete binmek gibidir; pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.
27 Haziran 2017 Salı
Huzursuzluk
Kitap okumayı severim ama elime aldığım kitabı da öyle hemen bir çırpıda okuyup bitirmem, bitiremem, genelde fırsatım olmaz. Malum çoluk çocuk sahibi evli barklı adamım... Ama bu sefer işler biraz farklı gelişti. Geçtiğimiz Çarşamba sabahı İstanbul'a uçarken başladığım Zülfü Livaneli'nin Huzursuzluk adlı kitabını Cumartesi itibarıyla bitirmiştim. Hem konusunun beni oldukça etkilemesi, hem de bayram arifesinde hava alanında saatlerce beklememiz sayesinde kitabı bir çırpıda bir okunmuşlar arasına aldım.
Bu kitaptan da geriye vurucu iki alıntı kaldı. Birini yazdım, diğerini de çektim. Bakalım size de etkileyici gelecek mi?
Bu kitaptan da geriye vurucu iki alıntı kaldı. Birini yazdım, diğerini de çektim. Bakalım size de etkileyici gelecek mi?
Merhamet keskin
bir kılıç; merhamet gösterenin kabzasından tuttuğu ama karşı tarafı yaralayan
bir kılıç. Peygamber, veren el alan elden üstündür dememiş mi? Çocukluğumda
babamdan dinlediğim ve hiç anlam veremediğim bir hikaye vardı: Hz. Ali’ye
falanca kişi senin için kötü sözler söylüyor demişler. Hayret etmiş, oysa ben
ona hiçbir iyilikte bulunmadım ki demiş.
Huzursuzluk,
Zülfi Livaneli, Sf 149.
Asil insanların en neşeli zamanlarında bile bir hüzün vardır... |
Etiketler: seçim , tercih
asil insanlar,
huzursuzluk,
Hz. Ali,
iyilik,
kitap özeti,
merhamet,
okuma,
okumak,
zülfü livaneli
Türk Kültüründe Yönetmek
Yakın zamanda sevgili dostum Mehmet Özgüçlü'nün kitaplığında görüp de okumak için ödünç aldığım Acar Baltaş'ın "Türk Kültüründe Yönetmek" adlı kitabını bitirdim. Daha önce yazarın herhangi bir kitabını okumadığım gibi kendisi hakkında bilgi sahibi de değildim. İş hayatı ve kişisel gelişim üzerine birşeyler okurken, "aa evet var böyle tipler" diye bol bol içinizden geçirerek okuyacağınız güzel değerlendirmeler içeren ve akıcı diliyle hızlıca bitirebileceğiniz bir kitap.
Kitabın benim açımdan hoşuma giden bir yanı da çalıştığım şirket olan Philip Morris'e özel bazı atıflarda da bulunması oldu. Her ne kadar bahsi geçen kişiler şu an şirketimizde olmasa da şirketimizin kıdemli kişilerine bahsettiğimde onların tanıması ve Acar Baltaş'tan danışmanlık alındığı dönemleri hatırlanması kitabı benim için daha da anlamlı kıldı.
Artık bir klasik haline gelen, kitaptan kendim için notlar alma huyumu da tabii ki devam ettirdim. Bakalım bu kitaptan geriye neler kalmış:
Acar Baltaş'ın kitabında Philip Morris'e danışmanlık verdiği dönemlere de atıflar mevcut. |
Kitabın benim açımdan hoşuma giden bir yanı da çalıştığım şirket olan Philip Morris'e özel bazı atıflarda da bulunması oldu. Her ne kadar bahsi geçen kişiler şu an şirketimizde olmasa da şirketimizin kıdemli kişilerine bahsettiğimde onların tanıması ve Acar Baltaş'tan danışmanlık alındığı dönemleri hatırlanması kitabı benim için daha da anlamlı kıldı.
Artık bir klasik haline gelen, kitaptan kendim için notlar alma huyumu da tabii ki devam ettirdim. Bakalım bu kitaptan geriye neler kalmış:
- Ne istediğinizi bilmek kolay değil, nadir ve zor kazanılan psikolojik bir zaferdir.
- Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir.
- Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile.
- At, adımına göre değil, adamına göre yürür.
- Bir liderin kalitesini anlamanın en kestirme yolu, çevresindeki kişilere bakmaktır.
- Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke’ye, eşek derviş mi olur taş çekmekle tekkeye?
- Sorumluluğunu taşıyacağın fikrin adamı ol.
- Ata eyer gerek, eyere er gerek.
- Arı, bey olan kovana üşer.
- Ağaç kadar uzasa göğe ermez.
- Rakipleriniz şirketinizin ürünlerini, sistemlerini, yapısını ve stratejilerini kopyalayabilirler, ancak şirketinizdeki güven ortamını ve çalışanlarınızın performansını kopyalayamazlar.
- Dilden gelen elden gelse dilenci padişah olurdu.
- İyi lider kendi zayıflıklarını bilir ve çevresine bunları telafi edecek kişiler toplar.
- Ağaç, meyvesi olunca başını aşağı salar.
- Zenginlik bağırır, servet fısıldar.
- Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
- Kurumsal performans, tohum-toprak ilişkisi gibidir. Tohum çalışanlar, kurum kültürü de topraktır. Ancak ortaya çıkan ürün, yöneticilerin yarattığı iklim tarafından belirlenir.
- Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
- Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
- Bir insanı tanımanın en iyi yolu, onun kendini en aktif ve canlı hissettiği zamanki zihnini ve tutumunu araştırmaktan geçer.
- Yatan aslandan gezen tilki yeğdir.
- Çiçekçi bir kız ile bir hanımefendi arasındaki fark, ona yapılan davranışta gizlidir.
- Bir insana olduğu gibi davran, öyle kalacaktır. Bir insana olabileceği ve olması gerektiği gibi davran, öyle olacaktır.
- Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz.
- Çay kuşu, çay taşıyla vurulur.
- Eğer hiç kimseye güvenmezseniz, çok yakında aldatılacağınız tecrübeyle sabittir.
- Güven duygusu yüksek olan ekipler granit, düşük olan ekipler de kum tepeleri gibidir. Güven, moleküller arasındaki çekim kuvvetidir.
- Liderlik, temelini güvenden alır. Güven biterse çok yakında lider de gider.
- Gönülsüz pişen aş, ya karın ağrıtır ya da baş.
- Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.
- Atanın sanatı oğla mirastır.
- Temel taşı temelde, köşe taşı köşede gerek.
- İnsan kişiliğini değiştiremez. Ancak aldığı formel veya informal geribildirimlerle davranışlarını önemli ölçüde değiştirebilir. Bunun sonucunda da çevresindekilerin kendisi hakkında farklı izlenimlere sahip olmasını –çok yavaş olsa da– sağlayabilir. Bu değişim yavaş olması açısından ümit kırıcı gibi görünse de, yeni girilen ortamlarda farklı bir izlenim ve itibar yaratılması mümkün olur.
- Hiç kendi kendine kaynar mı kazan, çevre yanın ateş eylemeyince.
- Tek kanatla kuş uçmaz.
- Çekişmeden pekişilmez.
- Hayır dile eşine, hayır gele başına.
- Çevrenizdeki insanlar doğru bir şey yaptıklarında buna dikkat edin ve onların yanında veya arkalarında, bunu dile getirin. Sınava giren bir çocuk, hasta bir anne vb. ile ilgili sorular, insanlarla samimi ilişki kurmak için uygun adımlar atılmasına imkan verir. Böylece ilişki “merhaba”, ne haber”, “haydi allahaısmarladık” yüzeyselliğinden çıkar.
- Çocukluğumuzdan beri bize öğretilen bir şey vardı: “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de öyle davran.” Bu söz çok genel ölçüler içinde geçerli olsa da, doğru bir yaklaşım değildir. İnsanlarda iz bırakmanın yolu ilişkileri genellemekten değil, kişiselleştirmekten geçer. Her birey özeldir ve onu anlamak için dinlemek ve gözlemek gerekir.
19 Haziran 2017 Pazartesi
Empati Nedir Derlerse...
Empati kelimesiyle lise yıllarında felsefe dersinde tanışmıştım. Kısaca kendini karşındakinin yerine koymak olarak bildiğimiz bu kelimeyi bir örnekle pekiştirmemiz istenirse, çok güzel bir örnek var karşımızda.
Mong Hyun Yoon, Kore’deki 30 yıllık tecrübenin ardından Hyundai Assan’ın Türkiye yürüttüğü tüm operasyonlardan sorumlu tepe yöneticisi pozisyonuna atanmış. Yoon, Türkiye’de 2016 yılının başından beri çalışmaya başlamış. Mong Hyun Yoon, yazdığı mektup ile çalışanlarıyla empati yapmak adına oruç tutmaya başladığını ifade etmiş. Koreli patron "Geçen seneden başlayarak ben de HAOS ailesi ile aynı duyguları paylaşmak adına oruç tutmayı alışkanlık haline getirdim" demiş.
Mong Hyun Yoon'un mektubunu okuyanlar hoşgörü ve saygı adına atılan bu müthiş adım karşısında takdirlerini dile getirmekten kendilerini alamamışlar. Yoon, mektubunun bir bölümünde şunları söyleyerek patronun işçisini anlaması hususunda birçok şirket yönetisine de örnek olmuş: "Ben ofiste çalışmama rağmen oruç tutmak kolay olmazken, üretim hattında çalışan arkadaşlarımızın su bile içmeden çalışmaları beni bir yabancı olarak hayret içinde bıraktı. Memnuniyetimi dile getirip sizlerle gurur duyduğumu ifade etmek isterim."
Şimdi bu mektubun Türkçe halini bir okuyun ve bu yöneticinin ekibinde çalışan bir direk raporlayan kişiyi düşünün. Sizce haksızlığa uğradığından, amirinin kendisini anlamadığından, saygısızlığa uğradığından bahsedebilir mi? Kesinlikle hayır! Böyle empati yapma yetkinliğini geliştirmiş yöneticilerin hızla artması çalışma ortamlarımız için çok faydalı olur. Umarım sayıları şiddetle artar...
Mong Hyun Yoon, Kore’deki 30 yıllık tecrübenin ardından Hyundai Assan’ın Türkiye yürüttüğü tüm operasyonlardan sorumlu tepe yöneticisi pozisyonuna atanmış. Yoon, Türkiye’de 2016 yılının başından beri çalışmaya başlamış. Mong Hyun Yoon, yazdığı mektup ile çalışanlarıyla empati yapmak adına oruç tutmaya başladığını ifade etmiş. Koreli patron "Geçen seneden başlayarak ben de HAOS ailesi ile aynı duyguları paylaşmak adına oruç tutmayı alışkanlık haline getirdim" demiş.
Mong Hyun Yoon'un mektubunu okuyanlar hoşgörü ve saygı adına atılan bu müthiş adım karşısında takdirlerini dile getirmekten kendilerini alamamışlar. Yoon, mektubunun bir bölümünde şunları söyleyerek patronun işçisini anlaması hususunda birçok şirket yönetisine de örnek olmuş: "Ben ofiste çalışmama rağmen oruç tutmak kolay olmazken, üretim hattında çalışan arkadaşlarımızın su bile içmeden çalışmaları beni bir yabancı olarak hayret içinde bıraktı. Memnuniyetimi dile getirip sizlerle gurur duyduğumu ifade etmek isterim."
Şimdi bu mektubun Türkçe halini bir okuyun ve bu yöneticinin ekibinde çalışan bir direk raporlayan kişiyi düşünün. Sizce haksızlığa uğradığından, amirinin kendisini anlamadığından, saygısızlığa uğradığından bahsedebilir mi? Kesinlikle hayır! Böyle empati yapma yetkinliğini geliştirmiş yöneticilerin hızla artması çalışma ortamlarımız için çok faydalı olur. Umarım sayıları şiddetle artar...
11 Haziran 2017 Pazar
Rahmi Koç ve Bir Takım Girişimler
Cuma mesai bitimi
yaklaşırken gelen yeni “to-do”larla haftasonuna uzun bir yapılacak listesiyle
girmiştim. Neyse ki ailemle birlikte yeni evimize kapanıp hem çalışıp hem de
onlara vakit ayırarak üretken bir haftasonunu geride bırakıyorum. Şimdiki
zamanda yazıyorum çünkü halen Pazar öğleden sonradayız ve ajandam atılmış
tiklerle dolu.
Bu haftasonu
üretkenlik seviyem o kadar yüksekti ki “direk işle ilgili olmayan ama dolaylı
olarak aslında işle de ilgili olan girişimler”de bulundum. Bol bol yazdım.
Draft ettiğim metinlerin üzerinden bir kez daha geçip sonrasında göndereceğim.
Bakalım ardından neler olacak… Güzel şeyler olursa yine buradan paylaşırım,
olmazsa da küsmek yok, en azından denedim ve hayırlısı böyleymiş diye devam
ederim.
Gelelim alttaki resmin
konuyla bağlantısına. Bu hafta Rahmi Koç’un gençlere öğütlerini görünce okuyup
geçmek yerine biraz sindirerek okuyayım diye kaydedip aklıma geldikçe tekrar
okudum. Bu yazıda bahsettiğim “direk işle ilgili olmayan ama dolaylı olarak
aslında işle de ilgili olan girişimler”de bulunma konusu da onuncu maddedeki “Hayatta
nadiren ele geçebilecek fırsatlardan istifade etmeye çalışınız” öğüdünün
üzerinde düşünüp, yakın zamanda gelmiş olan bazı ortaları gole çevirmek için atmış
olduğum adımlardır. Bakalım zaman ne gösterecek?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)