Zaten hafta içi de beş iş gününün üçünü fazla
mesai yaparak, üzerine bir de evde bilgisayar açıp devam ederek geçirmiştim.
Tahmin ettiğim gibi yetmedi. Geçen hafta Cumartesi sabah sekizde yola çıkmış,
akşam altıda yemeğe yetişecek gibi işten dönmüştüm. Bugünkü planım da akşamüstü
saat dörtte fabrikada olup gece on ikiye kadar çalışmak ve bir gibi evime
gelmek. Kısmet, bakalım haftaya hatta ondan sonraki haftaya neler nasip olacak.
Kesin olan bir şey var ki çok çalışmadan bitecek gibi değil elimdeki raporlar.
Excel’deki on binlerce satır işlemi inceleyip, onlardan onlarca sayfalık
sunumlar ve raporlar oluşturacağım. Sonra ne mi olacak? Sorumluluğumu yerine
getirmiş olacağım.
Yukarıdaki son cümlelerimi yazarken kendimi
biraz “protest” hissettim ama maalesef son dönemde tecrübe ettiklerim böyle
düşünmeme sebep oluyor. Yani geçen yıl da Şubat ayından başlayıp oldukça yoğun
bir Mart ve Nisan dönemi geçirdim, yine hafta sonları da gece yarılarına kadar
fabrikada tek başıma çalıştım ancak dönem bittiğinde tüm bu fedakârlıklarım
“beklentiyi karşıladı” olarak değerlendirildi. İnsanın içini burkan da tüm bu
çalışmaları tamamlarken benim iş dışındaki hayatımın da (bir başka deyişle
ailemin, dostlarımın, iş dışındaki ajandamda bekleyenlerin de) benden
beklentilerinin ve aynı şekilde benim de onlardan beklentilerimin olduğu ama
işteki beklentiyi karşılayabilmek için diğer beklentileri karşılayamadığımı
düşünmek oluyor. Mesela şu an ben çalışmak için yoldayken, eşim ve oğlumu evde
bıraktım. Olayı dramatize etmek istemesem de, baba oğul ilişkisi için hafta
sonları en güzel fırsatlardan biri ve maalesef fazla mesaili çalışırken insan
bu fırsatı kaçırıyor.
Şu son yazdıklarımı annem okusa muhtemelen “oğlum öyle deme, bu devirde kaç kişinin böyle işi var” diyecektir. Haksızlık edemem, şirketimi de işimi de çok seviyorum ve şükrediyorum. Ancak beni üzen bu tempoda beklentiyi karşılayabilmek için birçok şeyi veriyor, birçok şeyden vazgeçiyor olmak. İnsan da hep daha fazlasını ister. Bu çalışan için de işveren için de geçerlidir. Nasıl ki ben daha fazlasını, hani şu “beklentiyi aştı” şeklindeki performans notunu istiyorsam işveren ya da amir de “beklentiyi aştı” şeklinde değerlendirmek için çıtayı zirveye koyuyor. Yapılmamışı yapmak, düşünülmemişi düşünmek, fırsatları görmek ve bunlardan şirkete fayda sağlamanı bekliyor. Bunu yapabilmek için bence biraz o yoğunluktan çıkmak, hatta çemberin de dışına çıkıp olup biteni sakince izleyip fırsatları, gelişim alanlarını değerlendirmek gerekiyor. Buna imkânın olmadığı, ancak mevcut sorumlulukların altında hakkını vererek çalıştığınız sürece değerlendiriciler sadece sizin işinizi yaptığınızı düşünüp “bekleneni karşıladığınız” yönünde karar veriyor.
Neyse bu düşünceler kafamdan geçerken ben de
otobanda Torbalı çıkışına geldim bile. Bir süredir içimden geçenleri kaleme
aldım. Şimdi de beklentileri aşmak için çalışma vakti, bugün hakkını vererek
çalışayım ki, yarın oğlumun, eşimin ve kendi beklentilerimin karşılığını
verebileyim. Yüksek performanslı günlere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder