26 Şubat 2019 Salı

İnsanı Yaşlandıran Şey Zaman Değil Mutsuzluktur

Yukarıdaki bu iddialı başlık "İnsanı Yaşlandıran Şey Zaman Değil Mutsuzluktur" bana değil Kaan Sekban'a ait. 2017 sonunda Kaan Sekban’ın kitabını okuyup kendisini bir hayli sevmiştim. Aradan geçen zamanda kendisini sosyal medyada takip etmeye devam ettikçe kendisine olan sevgim ve dönüşüm hikayesine olan saygım daha da arttı. Kısmetse önümüzdeki Pazar günü de kendisini ilk kez canlı izleme fırsatı bulacağım. Çalıştığım şirketin “gezi kulübü” üyeleri olarak kalabalık bir grup biletlerimizi aldık ve Pazar günü eğlenceli “beyaz yakalı” hikayeleri dinlemek için sabırsızlanıyoruz.
Bununla beraber, bu hafta içerisinde Harvard Business Review’de Kaan Sekban’ın bir röportajına rastladım. Açıklamalarından özellikle dikkatimi çeken kısımları renklendirdim. Seviyorum kendisini, siz hala sevmiyorsanız belki bu röportajı okuyunca seversiniz…
Bu arada Kaan’ın kitabını okuduktan sonra yazdıklarıma da buradan ulaşabilirsiniz:
"Konfor alanınızdan çıkın ve sınırları zorlayın."
HBR: Neden on yıl beklediniz? Kariyer değiştirmek için doğru zamanın geldiğini nasıl anladınız?
Sekban: Bankadayken yönetici pozisyonuna geçebilmek için çabalıyordum. Hayal kırıklıkları ve uzun bekleyişlerle dolu bir süreçti bu. Ne kadar yıprandığımı ve sıkıldığımı anladığımda değişim kararını verdim. Kurumsal dünyanın beyaz yakalı çalışanları kendilerini bir konfor alanının içine hapsediyor. Sabit bir gelir, risk almadan sürdürülen bir yaşam. Değişimden fazlasıyla korkuyoruz. “Doğru zaman” olup olmadığı ise tartışılır. İşin aslı, finansal durumlar açısından son derece yanlış bir zamandı. Ve bu, benim için en büyük meydan okumaydı. Zorlu bir yolculuğa çıktığımı biliyordum. Ancak kurumsal hayatın bana kazandırdığı iş disiplini, iş ahlakı ve daha pek çok değer benim donanımlı başlamama yardım etti.
Peki düşündüğünüz kadar zorlu oldu mu? Evet. Size bir anda tüm kapılar açılmıyor. Bazı insanların kafasında hep o “bankayı bırakmış gelip-geçici çocuk” olarak kalıyorsunuz. Dışarıdan görünen renkli gösterilerle dolu bu güzel manzaranın arkasında, kurumsal dünyayı eleştirdiğiniz için size tepki gösterenler ve kültür-sanat sayfalarında yer vermeyen gazeteler, dergiler de var. Ayrıca size destek olacak bir sponsor ya da yapımcı da bulamıyorsunuz. Önyargıları aşmak ve kendinizi ispat etmek emek ve zaman istiyor. Fakat üretmeyi kafasına koyup çok çalışan insanın başaramayacağı hiçbir şey yok. 
Gösterilerinize nasıl hazırlanıyorsunuz? Aslında tüm gösteriler, süreçte şekilleniyor. Hazır bir metnim yok. Anlatacaklarım zihnimde kayıtlı. Ancak sahnede aklıma gelen ve çok iyi tepkiler aldığım espriler olursa onları çıkışta not ediyorum. Niyetim detaylı bir şaka tablosu yaparak şakaların istatistiklerini tutmak, bir nevi şaka analizi yapmak.
Gösteri esnasında stresi nasıl yönetiyorsunuz? Biletler çok önceden tükeniyor. Bu da bende peki ya beklentiyi karşılayamazsam diye bir endişe yaratıyor. Ancak sahneye çıktığım anda hissettiğim enerji beni büyülüyor ve ben sadece akışına bırakıyorum.
Sahne üstünde algı yönetimi önemli. Siz bunu nasıl başarıyorsunuz? Mizahın bir matematiği var. Ve ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz önemli. Doğru reaksiyonu almak için mimiklerinizi çok iyi kullanmalısınız. 
Sırada ne var? En büyük hayalim, komedinin yerel bir iş olmadığını kanıtlamak. Bunun da ilk adımı bu işi İngilizce yapmak. Önce Türkiye’deki expat’larla başlamak ve her kültürden insanın karşısına çıkarak tepkilerini görmek istiyorum. Ayrıca ikinci kitabımı yazmaya başladım.
Kariyerine yeni bir yön vermek isteyen insanlara tavsiyeniz nedir? Öncelikle kurumsal dünyayı şekillendirmek çalışanların elinde. Plazalar korkutucu yerler olmak zorunda değil. Fakat yine de içinden çıkmak istiyorlarsa ilk tavsiyem planlı ve hazırlıklı olmaları. Bu yola çıkarken bedeller ödemeye hazır olun.
Profesyonellerin en büyük sorunu istedikleri şey hemen olsun istemeleri. Beklemeye tahammülleri yok. Ayrıca en ufak başarısızlıkta yıkıma uğruyorlar. Öncelikle bundan vazgeçmeleri lazım. Sonra başkalarının ne dediğine, yaş, cinsiyet ve benzeri önyargılara kulak asmayıp kendi seslerine kulak vermeleri gerekli. 
İnsanı yaşlandıran şey zaman değil mutsuzluktur. Tüketmekten üretmeye geçersek daha mutlu olacağız ve genç kalacağız. Bu nedenle kendinize bir meydan okuma bulun, konfor alanınızdan çıkın ve sınırları zorlayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics