5 Ocak 2020 Pazar

Girişimci Kardeşim Sana Tavsiye Veriyorum, Beyaz Yakalı Kardeşim Sen Uygula


İnsanın kitap okuma hızı kitabın kendisini içine çekmesiyle kesinlikle orantılı. Bunu çok kısa sürede bitirdiğim “İşte Ceylanlar” adlı kitabı bitirdiğim bugün bir kez daha gördüm. Bu kitaptan birçok kişinin haberinin olmadığını ya da girişimcilikle ilgilenmediği için pek çok kişinin radarından kaçtığını tahmin ediyorum. Yanlış anlaşılmak istemem, siz keşfedemediniz ama ben buldum bu kitabı diye öğünecek değilim. Goodreads’te bu kitabı okumaya başladığımı kaydederken kitapla ilgili az değerlendirme olduğunu gördüğümde de aynı kanaate vardım ama kesinlikle sadece girişimciler için değil beyaz yakalı çalışanlar başta olmak üzere herkes için kitabın içerisinde ilham veren hikayeler ve hayatta başarıya götürecek ipuçları var.

Türkiye’de hangi şartlar altında başarılı girişimcilerin çıktığı sorusuna cevap vermek ve genç girişimci adaylarına cesaret vermek için Profesör Erhan Erkut ve Dilek Özmen tarafından hazırlanan bu kitap iki bölüme ayrılmış. İlk bölümde girişimciler ile yapılan mülakatlar mevcut. Yaşanmış hikayeleri okuyup başkalarının tecrübelerinden öğrenmek bence çok keyifli. İkinci bölümde ise çok sayıda girişimci ile daha önce görüşmüş olan misafir yazarlar elde ettikleri dersleri ve önerilerini paylaşmışlar. Bu bölüm adeta birbirinden değerli kazanılmış bilgilerin hap gibi sunulmasından oluşuyor.

Girişim öyküleri, özellikle de başarı hikayeleri okumak beni oldukça heyecanlandırıyor. Yakın zamanda okuduğum Amazon’un, biraz daha eskiye gidecek olursam Apple ve Nike’ın hikayeleri beni kendi dönüşüm yolculuklarını gözlemleyebilmem adına son derece heyecanlandırmıştı. Bir beyaz yakalı olarak “İşte Ceylanlar”ı okurken ülkemizde bildiğim ya da kitabı okumaya başlamadan önce hiç bilmediğim girişimler hakkında fikir sahibi olmak ya da bu tarz girişimlerin yüzlercesine hatta binlercesine tanıklık etmiş, mentörlük yapmış kişilerin önerilerini okumak benim için de ciddi bir kazanım oldu. Sadece hikayelerini bilmekten öteye geçip bazı dersler de çıkarmamı sağladı. Bunların bir kısmını özetlemek hem bu bilgilerin uçup gitmemesini hem de bu kitaba ulaşamasanız da bu içeriğe ulaşırsanız size bir katma değer sunar diye düşünüyorum.


Peki bu kitabı okuduktan sonra geliştirmemiz gereken özelliklerimiz, bir başka deyişle kaslarımız neler olmalı? Aşağıda pek çoğu kitapta görüşlerini paylaşan Türkiye Girişimcilik Vakfı’ndan Mehru Aygül’ün paylaştığı ve benim de yer yer kopyaladığım, bazen kendimce dönüştürdüğüm öneriler mevcut. Ürün ya da girişim diye tabir edilen şeyleri siz kariyeriniz ya da ulaşmak istediğiniz pozisyon/rol olarak da düşünebilirsiniz.

Sabırlı Ol – Hayat her zaman bizim istediğimiz yerden akmıyor ve başarı çok çalışmadan, çabalamadan ve sabretmeden elde edilen bir şey değil. Sabreden derviş her zaman muradına ermiş mi, bunu da bilmek pek mümkün değil ama her başarıya ulaşan girişimcinin sabrı ile başarıya ulaştığı yadsınamaz bir gerçek. Ürünün ilk ortaya çıkışından yatırımcı görüşmelerine kadar sabretmek ve sabrederken de beklemek yerine çok çalışmak başarı getirir. Sabır, büyük bir özveri ile çalışmanı ve işine inancını geliştirmeni sağlayacak en güçlü destek mekanizmandır.

İyi Hikayeler Dinle, İyi Hikaye Anlatıcısı Ol – Her şeyini ortaya koyduğun fikrini, girişimini ancak iyi bir hikaye anlatıcısı olursan herkese iyi bir şekilde anlatabilirsin.  Bunun için öncelikle noktaları birleştirmelisin; çok okumalı, gezmeli, anlatmalı ve öğrenmeli, sonra da hayal etmelisin. Özetle sürekli cebine yeni hikayeler oluşturabilecek enstrümanlar eklemelisin. Sonra da iletişim yeteneğini oluşturmalı, geliştirmelisin. Karşındaki herkesi alıp götürebilecek bir iletişim kurarak ürününü satar, akıllarda kalır ve yolunda ilerlersin.

Egonu Küçült, Duvarlarını İncelt – Bir girişimci kendi yarattığı hikaye ile ilham verir. Senin de ilham verebilmen için önce dolman gerekiyor. Kendi etrafına farklı ne kadar çok insan toplarsan, onlarla vakit geçirip öğrenirsen o kadar gelişirsin. “Üzerinden okyanus geçirsen de herkes kovası kadar su alır, sen kovanı büyütmeye bak.”

Odaklan – Dünyayı takip et, ilham al, farklı insanlar, kültürler tabı, geliş, değiş ama odaklan! Birden fazla şeye odaklanabilirsin, ama zamanını ve ilgini iyi yönetebilmeli ve bu ilgilerini yönetebilmek için iyi takımlar kurmalısın. Sonuçta neye odaklanacağına karar vermelisin. Odaklanırken her zaman kendine sorular sor ve kendini geliştirmek için bir başarısızlığı bekleme.

Ayağa Kalkmayı Öğren – Başarısızlık hepimizin yaşadığı ve yaşayacağı bir duygudur. Bununla beraber, başarısızlık en iyi öğretmendir, tabi ki bakmasını ve ders çıkarmasını biliyorsak. Yaptığın hataları tekrar tekrar yapmamak için, başarısızlıkla tanıştığında geliştirmen gereken şey tekrar ayağa kalkma kasıdır. Her gün öğrendiğin, daha iyi bir sen olman için seni kamçılayan bir yol bul. O yolda düştükçe ayağa kalk, bir daha düş, yine kalk ama öğren. Leonard Cohen’in sözünü hatırla: “Bir çatlak var her şeyde; ışık böyle sızıyor içeriye.” (There is a crack in everything, that’s how the light gets in.)

Etrafını Bilge İnsanlarla Çevrele – Her gün gördüğümüz, fikrimizi, heyecanımızı anlattığımız, fikir aldığımız, eleştirisini dinlediğimiz insanlar yaşam kalitemizi belirliyor. Seni dinleyen, sana deneyimleriyle yol göstermeye çalışan, fikrinden önce sana inanan bir hatta iki mentor bul. Birinin girişimcilik deneyimi, birinin hayat deneyimi olsun. Mentorunu bulunca ona açık ol, sıkıntılarını tüm açıklığı ile anlat. Unutma girişimcilikte fikir değil, onu hayata geçirenler önemli.

Risk Al – Başarısızlıktan, insanların neler diyeceğinden ya da size nasıl bakacakları korkusundan arın, risk al ve dene. Denedikçe senin ve girişimin için en doğrusunu bulacaksın.

Yukarıda sıraladığım maddeleri unvanınızdan ve yaptığınız işten bağımsız olarak kendi hayatınızda uyguladığınızı bir düşünün. Sizce bu yöntemi uygulasanız fark yaratmaz mısınız? İşte bu yüzden, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla atasözümüzü bu içeriğe uyarlayıp "girişimci kardeşim sana tavsiye veriyorum, beyaz yakalı kardeşim sen uygula" diyorum.

Yine de ben girişimci değilim, beyaz yakalı bir çalışanım, nasıl girişimci olabilirim ki diye düşünüyorsanız size Erhan Erkut’un “içeriden girişimciliği (intrapreneurship) deneyin” şeklinde verdiği öneriyi sunmak isterim. Kurumsal yaşamınız süresince mutlaka aklınıza yapılan işleri iyileştirmek için çok sayıda fikir gelecektir. Bunların arasından yeni bir ürün, hizmet veya sürece çevirmeye en yatkın olan bir veya iki tanesi ile kurumunuza başvurup “iç girişimci” olmayı denemelisiniz. İç girişimcilik kurumların ayakta kalabilmesinin en önemli anahtarlarıdır. Zaman içerisinde daha fazla kurumumuzun iç girişimciliği destekleyeceğini tahmin etmek çok da zor değil.

İşte Ceylanlar kitabından işte kendime çıkardığım dersler böyle oldu. Birileri yaptıysa siz de yaparsınız. Şimdi aksiyon alma zamanı! (bu bir motivasyon ya da temenni mesajı değildir)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics