Geçen ay vergiportalının blog sayfasında yayınlanan yazıma ek olarak bu ay yeni bir yazı daha yazdım. Umarım okuyanlara faydası olur.
Direk vergiportalindan okumak isteyenler aşağıdaki linkten de yazıma ulaşabilirler:
http://www.vergiportali.com/Content.aspx?Type=BlogDetay&Id=42
İçinde bulunduğumuz kriz ortamı içerisinde tüm dünyanın önceliği ekonomiyi elden geldiğince ayakta tutabilmek, durgunluğu olabildiğince azaltabilmek. Bu nedenle enflasyon hedefi göz ardı edilmeye başlarken ekonomiyi canlandırmak öncelikli hedef oldu. Bu tercih değişikliği Türkiye’de resmen dile getirilmese de, enflasyon fiilen en büyük tehlike olmaktan çıktı. TCMB’nin ocak ayında gittiği 2 puanlık agresif indirime bakılacak olursa, şimdi inilen yüzde 13 görünürde dünyadaki faiz oranlarına göre yüksek sayılsa da, bunu Türkiye için makul saymak gerekir.
Türkiye ne zaman hızlı büyüdüyse, o ölçüde cari açığı arttı. İç tasarrufları hiçbir zaman yeterli olmayan Türkiye, dış kaynak kullanmak zorunda kaldı, ithalat öyle finanse edildi.
Bu ortamda yurt dışında tutulan paraların ülkemize geri gelmesi sistemi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Türk girişimcilerin sermayelerini yurt dışında değerlendirmesine rağmen ülkemize gelen yabancı sermayenin olağanüstü tutarlara ulaşmıştır. Yabancı sermayenin yatırım için ülkemizi tercih ettiği süreçte, yatırımcılarımızın “güvenle” tercih ettiği istikrar abidesi ülkelerin finans kuruluşları bir bir yok olurken vatandaşlarımıza paralarını ülkemize getirmek için tedirginliklerini yok etmek için bir kanun çıkarılmıştır: Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun
Kanunun amacı şu şekilde düzenlenmiş:
Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun’un 1. maddesi amaç ve kapsamı düzenlemektedir. Yapılması öngörülen düzenlemenin amacı maddede;
· Gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması,
· Yurt içinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin özsermaye yapılarının güçlendirilmesi,
olarak ifade edilmektedir.[1]
5811 sayılı bu kanun ile yurtdışından getirilecek olan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belge ile kanıtlanan taşınmazların toplamı üzerinden yüzde 2, Türkiye içinde var olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine ait benzer varlıklar içinde yüzde 5 oranında vergi tarh edilmek suretiyle söz konusu varlıkların beyanı ve kayıt içine alınması vergilendirilecektir. Bu vergi tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecektir. Söz konusu vergiler hiçbir suretle kayıtlara gider olarak intikal ettirilemeyecek veya başka bir vergiden mahsup edilemeyecektir.
Teknik ayrıntılara çok takılmadan, bu düzenlemenin yerinde ve zamanında yapıldığını düşündüğümü belirtmek isterim. Fakat şu noktada insanların aklına şüphe ile bir sorunun gelmesi de kaçınılmazdır: Acaba paramı ülkeme geri getirince başıma iş açılır mı? Akıllara takılması olası olan bu sorun, yasal yollarla parasını kazanmış, daha sonra yurtdışında birikimlerini değerlendirmiş ve mevcut risk ortamında tekrar parasını ülke ekonomisine kazandırmak isteyenlerin zihinlerini meşgul edecektir.
Tam bu noktada, güven ortamının sağlanmasının ne derece önemli olduğu ile karşı karşıya geliyoruz. Yapılan düzenlemenin, kişi ve kuruluşlarda “Acaba?” tereddüdü ile karşılaştığı an ekonomiye ve kanun koyuculara olan “güven” işin içine giriyor. Ve maalesef bu da özünde nitelikli amaç sahibi olan pek çok kanunun hedeflenen amaca ulaşılamamasına sebep oluyor. Ekonomiyi canlandırıcı tedbirlerle ve bu canlanmanın yaratacağı pozitif sonuçların etkilerinin getireceği “güven”li günlerde birlikte olmak dileğiyle…
--------------------------------------------------------------------------------
[1] http://www.vergiportali.com/Content.aspx?Type=BulletinD&Id=2157
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder