Sonra 1 Ağustos
2013 geldi ve resmen “Serhan Bey”e direkt bağlı olarak çalışmaya başladım. Çok
geçmeden “Bey”i kaldırıp “Abi” olarak güncelledik. “Serhan Abi” o döneme kadar
hayatıma girmiş yöneticilerin en farklısıydı. Her şeyden önce o kadar komikti
ki odasından çıkıp verdiği kısa teneffüs aralarında hepimizi kendine özel espri
bombalarına tutardı. “Birlikte güldüğünüz insanların değerini bilin” derler ya,
Serhan Abi ile çalışıncaya kadar hiçbir amirimle bu kadar çok gülmemiştim.
Bırakın amiri, kendi özelimi birine anlatırken kendimi hiç bu kadar rahat
hissetmemiştim. İşi arkadaşlıkla o kadar iyi dengeliyordu ki, ne fabrikada gece
yarısını görmek, ne de Alsancak’ta denetim firmasının ofisinde IFRS kayıtları
için kafa patlatmak insana fazla mesai gibi gelmiyordu. Beraber geçen üç buçuk
yılda güzel hatıralar biriktirdik. Öyle hatıralar ki buraya yazsam konuyu
bilmeyip de okuyan biri yanlış şeyler düşünür mü diye çekinmeden edemiyorum…
O hep “iyi”, “bonkör”,
“komik”, “karizmatik”, “çağdaş”, “saygılı” (bu güzel sıfatlar uzar gider) bir
ADAM’dı. Bununla beraber çocukla çocuk olmasını da iyi bilirdi. Okan’ın geride
kalan üç yaş gününde de curcunanın içinde onun en iyi oyun arkadaşı olmayı
başardı.
Dile kolay, öncekiler
hariç, yaklaşık yirmi beş yıl aynı kurumda yüksek dikkat gerektiren
sorumluluklarla çalışmak oldukça yıpratıcı bir iştir. Bir de yola beraber
çıktığın arkadaşların teker teker gemiden ayrıldıysa sen de gemiden ayrılmayı,
bir de sakin limandaki hayatı tecrübe etmeyi istersin. İşte Serhan Abi de şimdi
yeni bir deneyim için aramızdan ayrılırken, o klasik “yeni bir beyaz sayfayı
açarken” ben de onu yeni hayatına yolcu etmenin hem burukluğunu hem de
mutluluğunu yaşıyorum. Ama şunu da biliyorum ki, Philip Morris bana yalnızca
bir amir, bir iş arkadaşı değil, gerçek bir “Abi” kazandırdı ve biz güzel
hatıralar biriktirmeye devam edeceğiz… Hep “keh keh” diye gülmen dileğiyle Serhan
Abi…
Ofiste Son Gün |
Çiğ Köfteli Doğum Günü Partisi |
Biz Daha Çoook Sir Winston'a Gideriz... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder