Geride kalan 10 yıllık dönemin tamamını çok uluslu firmalarda ve genel olarak finans ve denetim ile ilgili alanlarda geçirdim. 2007’den 2010’a denetim ve danışmanlık alanında faaliyet gösteren PriceWaterhouseCoopers’ta, 2010’dan 2013’e dünyanın otomotiv devlerinden biri olan General Motors’ta çalıştım. Son 4 yıl 1 aydır da dünyanın bir numaralı sigarasını üreten firmada çalışıyorum. Bu üç firmada farklı ekiplerle, yerli ve yabancı yöneticilerle çalışma fırsatı buldum. Birbirinden farklı liderlik ve yöneticilik özellikleri olan kişileri gözlemledim, onlarla iletişim ve etkileşim içerisinde kendime bir şeyler katmayı hedefledim. Dolu dolu geçen bu 10 yılın sonunda aldığım dersleri özetle 10 maddede topladım:
- Her şeyin başı sorumluluğunu yerine getirmek
- Planlı ol, not al, ajandanı yönet
- Etkin bir network sahibi ol
- Yan masanda olup bitenden haberin olsun (büyük resmi kaçırma)
- Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı gerektirir
- Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun
- Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
- Özgün liderliğini keşfet
- Hiç kimseye çok güvenme
- Azimle çalış
Orta okul ve lise yıllarında
tarih derslerinde savaşların sebep ve sonuçlarını sorarlar, yukarıdaki gibi
maddeleri ezberlettirirlerdi. Sınavı geçinceye kadar aklımızda tutar, sonra da
bir daha asla hatırla(ya)mazdık. Gelin bu 10 madde de öyle olmasın, biraz
detaylandıralım.
Önce sorumluluğunu yerine
getir
Çalışanın işvereniyle
arasındaki iş akdinin gereği olarak öncelikle kendisine atanan sorumlulukları
yerine getirmesi gerekmektedir. Her profesyonel, kendisinden beklendiği üzere,
önce işini yapmalıdır. Unutmamalıyız ki, işveren tanımlanmış sorumlulukların
yerine getirilmesi için para ödemektedir. Çalıştığımız firmada bizim gibi tüm
çalışanların bir takımı oluşturduğunu düşünürsek, hepimizin sorumluluklarını
tam olarak yerine getirmesi günün sonunda bizim de kazanan bir takım olmamızı
sağlayacaktır. Ve unutmayın ki kazananlar daima ödüllendirilir ve takdir
edilir.
Eğer kariyerinizde
hedeflediğiniz noktaya ulaşmak istiyorsanız, önce bu birinci maddeyi layıkıyla
yerine getirmeniz gerekiyor. Özellikle kariyerinizin başındayken, almış
olduğunuz yüksek eğitiminize paralel olmayan daha basit işlerle meslek
hayatınıza başlayabilirsiniz. Title’ınızın “assistant” ya da “trainee” unvanını
içermesi, önemli toplantıları dahil edilmemeniz, ofiste geçen belirli bir
sürenin basit ofis işleriyle geçiyor olması sizi demotive etmesin. Bundan hiç
gocunmadan, bu işin de üyesi olduğunuz o ekipte biri tarafından yapılması
gerektiğinin bilincinde olarak o işe sarılın. Öğrenmek için geçen kariyerinizin
ilk yıllarında da kıdem ve tecrübeniz ile ekibin en saygın personeli olacağınız
kariyerinizin son yıllarında da her işinizi önemseyip sorumluluklarınızı
bilinçli bir şekilde yerine getirin. “Ya harika bir şey yap, ya da harika bir
şekilde yap” sözünü mottonuz haline getirin ve size verilen sorumluluğu katma
değerinizi de katarak ekibinize sunun. Özellikle performans
değerlendirmelerinde amirlerinizin öncelikle bakacağı şeyi işinizi ne derece
iyi yaptığınızı değerlendirmek olacaktır. Bu sebeple hedeflediğiniz performans
zamları ve terfiler için öncelikle size verilen sorumlulukları yerine
getirmeniz gerektiğini unutmadan işinize ve gerekliliklerine yoğunlaşın.
Ünvanınız ne olursa olsun,
sorumluluğunuz nereden başlayıp nerede biterse bitsin, siz üstlenmiş olduğunuz
o sorumluluğun tek ve asıl sorumlususunuz. (Unutma ki sen de bir patronsun,
hakkını ver) Şirketin organizasyon şemasındaki yeriniz ne olursa olsun siz
hakkını vererek sorumluluklarınızı yerine getirin. İşinizi yönetin. Liderlik
edin. Unutmayın bunları yapabilmeniz için illa ki altınızda size raporlayan
onlarca insan olmasına gerek yok. Bir çok “direct report”u olup da hala sahip
olduğu işte yöneticilik vasıflarını ve liderlik yetkinliklerini kullanamayan
kişilere inat, A’dan Z’ye alanına hakim, sorumluluğunun bilincinde, kendine
güvenen bir birey kartvizitinde havalı ünvanlara ihtiyaç duymadan gayet
başarılı bir şekilde kendi işine patronluk yapabilir. Ayrıca konuya geniş
çerçeveden bakarsak, üst düzey bir yönetici de işinin ve işin getirdiği
sorumluluklarının hakkını veremediği durumlarla karşılaşabiliyor. Bunda
karşılaşılan zor insanlarla başa çıkabilmek özellikle önemli pay sahibi oluyor.
İşte bu durumda teknik yeterliliklerle birlikte yönetimsel yetkinliklerin
gelişmiş olması da olası sorunların üstesinden gelmekte önemli pay sahibi
olacaktır.
Planlı ol, not al, ajandanı
yönet
İlk maddede işimizi iyi
yapmanın öneminden bahsetmişken, işimizi yapış şeklinden hiç bahsetmedik. Benim
gözlemlerim, işinde başarılı, alanına hakim her yöneticinin planlı bir şekilde
çalıştığını gösteriyor. Lisedeyken bir hocamız tahtaya Fransızca bir cümle
yazıp bir sonraki hafta bunun ne demek olduğunu açıklayan öğrenciye bir üst not
için kanaat notu kullanacağını söylemişti. Ertesi hafta geldiğinde tahtada
yazan cümlenin “not alarak çalışın” olduğunu öğrendiğimizde “bu muymuş yani”
demiştik. Aslında hem okulda hem de işte not almak ve alınan notları planlı bir
şekilde değerlendirip uygulamak çok önemli. Günümüz iş dünyasında birçok
toplantıya giriyoruz, bunların bir kısmı bilgilendirmeden öteye gitmezken bir
kısmı ise hararetli tartışmaların yaşandığı ve fikirlerin adeta çatıştığı
toplantılar oluyor. Bu toplantılarda pek çok kişinin önünde not defteri mevcut
oluyor ancak bu deftere ismini yazmak ya da imza atmak yerine toplantı
gündemine dair önemli notlar alanlar hep günün sonunda da farkı yaratan kişiler
oluyor. Tabii ki not almak sizi tek başına bir yere taşımaz, burada asıl
vurgulamak istediğim planlı bir şekilde hareket etmeniz.
“Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum. Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.
“Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum. Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.
Etkin bir network sahibi ol
İşte ilk o zaman bu havalı “networking” kavramı ile tanışmıştım. Sonrasında çalıştığım şirketlerde de geniş bir network’e sahip olan her seviyeden çalışanın bir yerlere gelirken bazı engelleri daha kolay aşabildiğini gözlemledim. Bu sebeple, sadece çalıştığınız departmanda değil de diğer departmanlarda da arkadaşlarınız olsun. Sırf çıkar için de bunu yapmayın. Büyük resmi görmek ve şirketinizin operasyonlarını anlamanız için de bu size avantaj sağlar. Farklı departmandaki arkadaşınıza bir gün sizin işiniz düştüğünde bir şey rica edecekken bu size konfor alanı yaratır. Yine şirket dışında da network’ünüzün geniş olması müşteri ve tedarikçilerle ilişkilerinizde yeri geldiğinde rüzgarın sizin lehinize dönmesini, sektörde olup bitenleri de takip etmenizi sağlayacaktır. Tabii ki network’ün geniş olması kadar canlı tutulması yani bağlantılarla sıcak ilişkilerin devam ettirilmesi de önemli. Harvard Business Review’in günlük olarak yayınladığı ve gönderdiği ipuçlarında bu konuda faydalı bir öneri paylaşılmıştı: Her gün öğle yemeğini farklı biriyle yiyin. Kesinlikle öğle araları, kahve-sigara molaları, şirketin sosyal aktiviteleri network’ünüzü genişletmek, yeni bir çevre edinmek için eşsiz fırsatlardır. Bunları etkin bir şekilde değerlendirin.
Yan masanda olan bitenden
haberin olsun
Network’ün öneminden
bahsederken diğer departmanlardaki insanlar ile kuracağınız ilişkinin
şirketinizin operasyonlarını anlamak için size fayda sağlayacağını
belirtmiştim. Bu konu özellikle büyük ve çok uluslu firmaların personellerine
getirdiği uzmanlaştırma kültürü sebebiyle çalışanın kendi alanına derinlemesine
yoğunlaşmasından ötürü etrafında neler olup bittiğini kaçırması ihtimalini
düşündüğümüzde çok daha önemli bir hal alıyor. Siz size verilen sorumluluk
kapsamında işinize çok hakim olabilirsiniz, ancak günümüzün dinamik iş
dünyasında bu kariyer hedeflerinize ulaşmak için yeterli olmaz. Bunu illa ki
çevrenizde olup bitenleri anlayıp kendi işinizle bağlantılarını kavrayarak
pekiştirmelisiniz. Özetle büyük resmi görebilmek için kafanızı kaldırın ve
çevrenizi gözlemleyin.
Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini, operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf edin.
Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini, operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf edin.
Profesyonellik dedikleri şey
ketum olmayı gerektirir
İş hayatında bulunduğunuz
pozisyon stratejik olsun ya da olmasın bir gün elinize şirketinizle, sektördeki
rakip(ler)inizle, yeni çıkaracağınız ürünle, ekip arkadaşınızla ya da direk
sizinle ilgili çok önemli bilgiler ulaşabilir. Bu bilgileri iyi analiz edip
biriyle paylaşılabilir olup olmadığı konusunu gözden geçirmeden kesinlikle en
samimi çalışma arkadaşınızla dahi paylaşmamalısınız. Bu aşamada yapacağınız
yanlış bir tercih hem sizin adınıza bir hata olarak hanenize yazılır, hem de
şirketinizin zarar görmesine ya da itibar kaybetmesine sebep olabilir. Yine
Sabancı Üniversitesi’ndeki workshopların birinde Jan Nahum bizlere iş hayatına
yönelik verdiği bir tavsiyede, yürütmekte olduğunuz bir projeyi finalize
oluncaya kadar en yakın iş arkadaşınızla bile paylaşmayın diye öğütte bulunmuştu
ve başından geçen benzer bir olayda kendisinin bitirme aşamasına getirdiği bir
projeyi bir iş arkadaşıyla paylaştıktan hemen sonra o iş arkadaşının genel
müdürden bu projenin hayata geçmesi için onay aldığında yaşadığı hayal
kırıklığını paylaşmıştı.
Benzer şekilde günümüzde sıklıkla kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, snapchat, linkedin, vb.) işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre hareket etmeliyiz.
Benzer şekilde günümüzde sıklıkla kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, snapchat, linkedin, vb.) işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre hareket etmeliyiz.
Ya bir role-model’in ya da bir
coach’un olsun
Pek tabii ki çalıştığınız
şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da iş hayatınıza aktif bir şekilde
adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi
farklılaştırıp kendinizi ulaşmak istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta
illa bu sistem şirketinizde aktif olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim
networking faaliyetleriniz kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz
kişilerle iletişim kurup onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi
geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme,
kaybediyorsan gerekli aksiyonu al
Peki böyle bir durumda neler yapılabilir? Kişi ek sorumluluklar isteyerek “job enrichment” olarak nitelendirilen iş zenginleştirmesi yöntemiyle yeni sorumluluklar tecrübe edebilir. Yine amiriyle durumu paylaşıp rotasyon çerçevesinde bölüm içerisinde farklı bir pozisyon ile yola devam edip daha önce yapmadığı işleri yapıp hem yeni bir şeyler öğrenmenin, hem de yeni bir şeyler yapmanın heyecanını hayatına dahil edebilir. Çalışan eğer yeteneklerinin ve donanımlarının bulunduğu departman dışında da çalışmasına elverişli olduğunu düşünüyorsa, kendisine uygun bulduğu pozisyon için ilgili departman yöneticisi ve İK yönetici ile görüşüp talebini ileterek açılacak pozisyon için havuzda kendine yer edinebilir. Yine tüm bu saydıklarımla soruna çözüm bulamıyorsa iş değişikliği ile yeni bir firmada, yeni ekip arkadaşları ve yeni sorumluluklarla kariyerine devam edebilir. Organizasyon kültürü dersinde öğretilen verilere göre çalışanların düşük performans ve düşük iş tatmini yaşamalarının sebeplerinden biride içinde bulundukları organizasyonun kültürüne tam olarak adapte olamamalarıdır. Bu sorunu aşan çalışanların performanslarında yükseliş ve buna bağlı olarak yaptıkları işten tatmin olma seviyelerinde artış gözlemlenmiştir.
Özgün liderliğini keşfet
Yukarıdaki altıncı maddede
belirttiğim gibi (ya bir role-modelin ya da bir coach’un olsun) başkalarının
deneyimlerinden öğrenebilirsiniz, ama onlar gibi olmaya çalıştığınızda başarılı
olmanız imkansızdır. İnsanlar özgün ve sahici olduğunuzda size güvenir, başka
birinin kopyası olduğunuzda değil. Lider olmanız için yine yukarıdaki ilk maddede
belirttiğim gibi (önce sorumluluğunu yerine getir) kuruluşunuzun tepesinde
olmanız gerekmez. Özgün bir lider olmak için de bir liderin belirli nitelikleri
veya kişisel özellikleriyle doğmak zorunda değilsiniz. Önemli olan
potansiyelinizi keşfetmek. Young & Rubicam’ın CEO’su Ann Fudge’un bu
konudaki söylemi ilham verici: “İster iş ister devlet hayatında ya da kar
amacı gütmeyen bir gönüllü olarak olsun, hepimizin içinde liderlik kıvılcımı
vardır. Karşımızdakine meydan okuma, liderlik yeteneklerimizi başkalarına
hizmet etmek için nerede kullanacağımızı keşfetmemize yetecek kadar kendimizi
iyi anlamaktır.” Deneyimlerinden özfarkındalık geliştirebilen birisi kendi
değer ve ilkelerini gerçekleştirerek bu farkındalığa uygun olarak hareket eder.
Dış ödül ve takdirler için duyduğu arzu kadar bu iç değerler tarafından da
harekete geçirilmek için motivasyonunu dengelemeye özen gösterir.
Hiç kimseye çok güvenme
Yola çıktığınız ya da
çıktığınız yolda karşınıza çıkan insanlara, belirli bir geçmişiniz olsun ya da
olmasın, hiç bir zaman kontrol edilebilir bir güven seviyesinden fazla
güvenmeyin. Tabi ki iş yaptığınız kişilere güvenerek daha rahat iş yaparsınız
ama insanoğlu her zaman kendi çıkarlarını başkasının önünde görür ve sözkonusu
kendisi olduğunda geçmişteki yaşanmışlıklar tek kalemde silinebilir. Bu yüzden
hem özel hayatınızda hem de iş dünyasında siz siz olun ve birlikte olduğunuz
insanlara ne kadar güvenirseniz güvenin bir gün onların da sizi yarı yolda
bırakabileceğini aklınızda bulundurun. Kendi küçük dünyamdaki tecrübemi bir üst
seviyeye taşımam gerekirse size 'kurumsallık' konsepti ile cevap verebilirim.
Kurumsallaşmaya çalışan firmaların hepsi insana bağlı yapılardan sisteme bağlı
yapılara geçmeye çalışırlar, edinilen tecrübenin şirket tabanına yayılmasını
hedeflerler. Bunun arkasında kişiye bağlı yapının yarınının olmaması vardır.
Peki neden kişiye bağlı yapı kullanmak istemezler, çünkü o kişi yarın orada
olmayabilir. Sizde kendi içinizde bir değerlendirme yaparak mevcut network'ünüz
içinde olması gerekenden fazla bir güven hissiyle bağlandığınız kişiler varsa
bu yapıyı nasıl alternatifli hale getirebileceğinizi düşünün. Yukarıda
bahsettiğim "etkin bir network sahibi ol" maddesi
içerisinde herhangi bir kişiye diğerlerinden çok daha ayrıcalıklı bir
güven ile bağlıysanız yarın o kişi sizin hayatınızda olmasa ve
hayatınızdan çıkarken size nasıl zararlar verebileceği üzerinde kafa yorun ve
ona göre kendinizi koruyup alternatifler geliştirin. Bu da sizin kendi
sigortanız olsun. Tabi ki her güvendiğiniz sizi yarı yolda bırakacak değil ama
ya yarı yolda bırakırsa?
Azimle Çalış
Mutlaka ama mutlaka sizi heyecanlandıran ve sevdiğiniz
işi yapın. Yedinci maddede de bahsettiğim bu konu zaten sizi başarıya götürecek
olan ilk adımdır. O sevdiğiniz işinizde çok çalışın, yılmayın. Bunun
karşılığını mutlaka alacaksınız. Hayat ve kariyer gerçekten uzun bir
maratondur. Bu maratonda inişler ve çıkışlar olması son derece doğaldır. Ama
siz sevdiğiniz işinizde ne kadar çok çalışırsanız o kadar başarılı olacağınız
da kesindir. Bu bölümü yazdığım şu günlerde Rıdvan Akar’ın kaleminden "Hüsnü
Özyeğin’in Yaşam Öyküsü: Bir Dünya Kurmak "adlı biyografiyi okuyorum. Kitabın
arkasında, Türkiye’nin en zengin iş adamları sıralamasında ilk sıralarda yer
alan Özyeğin’in başarısının arkasındaki üç sihirli sözcük şöyle sıralanmış:
“Çalışmak, çalışmak, çalışmak…” Hayat bazen fırsatlar sunar, doğru yerde, doğru
zamanda olanlar da bu fırsatlardan yararlanır ama bunun bir fırsat olduğunu
görebilmek bile bir donanım ister. İşte bu da yalnızca çalışarak olur. Hüsnü
Özyeğin gibi çalışmanın önemini işaret eden pek çok kişi var, bunlardan biri de
adaşı Hüsnü Güreli. Bu başarılı mali müşavir ve avukat, Bülent Şenver’e verdiği
bir röportajda gençlere işe geldiklerinde işten 17:30-18:00 gibi nasıl çıkarım
diye düşünmek yerine kendilerini çalıştıkları kurumun sahibiymiş gibi
sorumluluk hissederek çalışmalarını, sürekli kendilerine yatırım yapmalarını
öğütlüyor. Eğer bir insan başarılı olmak istiyorsa mutlaka o iş için bir emek,
bir çalışma sarf etmesi gerekir. Çalışmadan başarılı olmak beklenemez. Ancak
pek çok insanın çalışmakla arası iyi değildir. Bu bölümü hazırlarken google’dan
biraz faydalanmak için çalışmak yazdığımda bakın google’ın bana önerisi ne
oldu:
Özetle, daha az çalışıp başarılı olmayı uman bir nesil yetişiyor. İşte bu sebeple kariyerimin onuncu yılında onuncu maddeyi
çalışmanın öneminin altını çizip azim ve çaba ile yol alanın mutlaka amacına
ulaşacağını belirtmekte fayda var. Alanınıza hakim oldukça çalışırken planlı ve
düzenli olmayı da öğrenirsiniz ve böylece başarının anahtarı sizin olur. Bu
konuda ibretlik bir hikaye paylaşmak isterim: Süt kovasına düşen iki
kurbağa çıkabilmek için çırpındıkça çırpınır ama bir türlü buna muvaffak
olamazlar. Bir süre sonra kurbağalardan biri çırpınmayı bırakır ve sütün içine
batıp boğulur. Diğeri ise çırpınmaya devam eder ve bir süre sonra sütün üstünde
bir kaymak tabakası oluştuğunu görür ve onun üstüne çıkarak hayatta kalır...
Biri pes etmiş, yoldan geri dönmüş ve kaybetmiştir. Diğeri yani kararlı olanı
ise çırpınmış ve hayatta kalmayı başarmıştır. İşte benimde öğrendiklerimden
belki de en önemlisi ne olursa olsun amacımız uğrunda kararlı bir şekilde
çalışmaktır.
On yıllık tecrübe ve gözlemlerimle, çok uluslu firmalar başta olmak üzere, çalışanların kariyerlerini yönetirken dikkat etmesi gereken hususları yukarıda özetlemeye çalıştım. Bakalım geçen zaman bu deneyim ve gözlemlerimde ne gibi değişikliklere yol açacak. Kariyer basamaklarını çıkıp kıdem aldıkça listeden neleri çıkarıp, neleri ekleyeceğim bunu zaman gösterecek. Tabi ki herkesin doğruları kendine göre değişir ama yine de yazdıklarım aklınızın bir köşesinde bulunmasında fayda olur diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder