Hatırlıyorum da, kariyerimin başındayken “haftasonları için çalışıyoruz” sözünü çok sık kullanıyordum. Sonra bu düşünce yapısının hafta içini mahvettiğini ve işi çekilmez hale getirdiğini keşfedip, aydınlandım. İşle ilgili çok sıkıntılı, dertli ve çaresiz günlerin ardından adeta pandemi ile gelen kurtuluş dönemim başladı. Başta üzülsem de korksam da İstanbul’a gelince işte o zor günlerin hepsi geride kaldı İstanbul’da. Çok şükür… Peki İstanbul’u tam olarak yaşayabiliyor muyum? Bu soruya cevabım çok net: HAYIR
Yine de ara sıra fırsat yaratıp arkadaşlarımdan duyduklarımızı, sosyal medyadan gördüklerimizi deneyimlediğimizde ve özellikle semtimizin dışında çıktığımızda “İstanbul’u yaşıyoruz”. Bu haftasonu da öyle bir fırsat yarattık ailece ve Pazar sabahı henüz sokaklar ve caddeler kalabalık olmadan önce Beykoz’a gittik. İstanbul’da bir yere arabayla gidiyorsam en korktuğum şeyler trafik ve park yeri. Erken yola çıktığımızda her ikisine karşı avantajlı oluyoruz. Şükür ki navigasyona Beykoz iskelesi yazıp 25 dakika sonra İspark’ın deniz kenarındaki park yerinde aracımıza yer bulduk. Beykoz’da olsak ta Çengelköy Börekçisi’nde börekle güne başladık. Boğaz, güneş, deniz anası, karabatak derken kahvaltımızı tamamladık ve hemen yanıbaşındaki iskeleden 10:30 seferi ile Yeniköy’e geçtik.
Semtimiz Suadiye’yi çok sevsem de karşının Bebek ile Tarabya hattını da ayrı severim. Çok bilmem, hatta gittiğimde kendimi yerli turist gibi hissederim ama yine de o yalılara bakıp boğaz havası almak hep hoşuma gider. Kimin hoşuna gitmez ki…
Yeniköy’de iskeleden sola doğru yürüyüp Nero’da kahve molası verdik. Biraz kitap, biraz sosyal medya ve arka fonda güzel müzik ile manzara olunca tatilde olduğumu hissettim. Haftasonları için çalışmıyorum ama ne olursa olsun haftasonları hala hayatımda çok değerli. Uzaktan çalışma imkanı ile hafta içi de bu imkan yaratılabilir ama yoğun çalışıp hep bir şeyleri zamanında yetiştirme telaşesi içerisinde bu fırsatı kaçırıyorum. Belki de standardın dışında olması aldığım hazzı artırdı ve yine yapalım dedirtti.
Kahvemizden sonra bu kez iskelenin sağına, Tarabya yönüne doğru ilerledik. Balık tutanlar, köpeğini gezdirenler, bisiklete binenler… Herkes bir şekilde haftasonunu değerlendiriyordu. Güzel bir yürüyüş sonrası karnımız acıkınca bu kez balık ekmek yemek için tekrar Anadolu yakasına geçtik. Neyse ki Yeniköy’den Beykoz deniz yoluyla sadece 15 dakikaydı ve yolculuk havanın da müsade etmesiyle görsel olarak harikaydı.
Çatal bıçak kullanmanın yasak olduğu balıkçımızda (#balıkelleyenir) salaş konseptinin tam olarak hakkı veriliyordu. Bir ay öncenin (gayet yepyeni) gazetesi masaya serildi ve siparişlerimiz geldi. Ah bi de Okan balık dürümün yağını üstüne dökmeseydi ama o da tuzla geçerdi.
Bu kadar gezmek bize yetti. Zaten Okan da bir an önce eve dönüp bilgisayar başında Roblox oynamak istediğini belli etmeye başlamıştı. Aracımızı park ettiğimiz İspark’ta ne bir görevli ne de araçta bir fiş vardı. Bu seferlik herhalde parkımız müesseseden ikramdı. Akşamüstü vakitlice eve dönüp yaklaşan Beşiktaş maçı öncesi bu satırları da kaydedebildiğime göre halimize şükredebileceğimiz bir haftasonunu geride bırakıyorduk. İleride bu satırları okuduğumda hoş anacağım bir Pazar’dı, nicelerine…
Ne güzel bir gün olmuş 🤍
YanıtlaSilHayat kısa, güzel hatıralar biriktirmek harika :)
Sil