18 Şubat 2024 Pazar

Konular Arası Trekking


Evde kalınca Okan ve biz ekrana çok bakıyoruz diye çareyi dışarı çıkmakta bulduk. Eskiden dışarı çıktığımızda kahvaltıya ya da ağır bir akşam yemeğine giderken artan fiyatlar sebebiyle “bu kadar para verilir mi?” sorusunu yemek için değil de kahve için sormaya başladık. Harbiden ne olacak bu fiyatların hali ya, yüksek fiyatlara bir şekilde alışıyoruz derken yine fiyatlar artıyor. Okan’a şimdiki gibi değil de gerçekten arkadaşlarıyla dışarı çıktığında kullanması için harçlık vermeye başladığımda Allah gerçekten yardımcım olsun ya da bir an önce ülke 2010 yıllarının başındaki haline dönsün…
Bu aralar kafamı kurcalayan sorulardan biri de haftasonunu ve hafta içi mesai saatlerinin dışında kalan vaktimi nasıl kullanacağım yönünde. İki alternatifim var: ya kendime ayırıp kitap okuyacağım, blogum için içerik üreteceğim ve Netflix’e verdiğim üyelik bedelinin karşılığını alacağım ya da kariyerim için yatırımdır felsefesi ile fazla mesai yapıp elimdeki işlerin dışında bir şeyler daha yapıp tamamen hayatımı işime adayacağım. Bu soru öyle bir kafamı kurcalıyor ki, sabah mesaiden bir buçuk saat önce kalkıp hadi biraz kendime vakit ayırayım dediğimde bile “gece gelen şu maili cevaplayayım, olmazsa akşam kendime vakit ayırırım” oluyorum ve pek tabii ki akşam da “aman şu işi yarına bırakmayayım da sabah temiz başlayayım” diyeceğim bir başka şey karşıma çıkıyor. Bunun zaman yönetimi ile alakası olduğunu düşünmüyorum, konu bence tamamen önceliklendirme ile alakalı. İş demek, ekmek parası demek ve bu yüzden ciddiyet gerektiriyor, karşısına çıkanı benim nazarımda yeniyor. Ancak ne zaman biraz boş kalsam, örneğin Okan’ı kurstan almak için yola çıktığımda, o zaman kendime vakit ayırmam gerektiği, o vakitte nelere bakabileceğim aklıma geliyor. Tabi telefonumdaki Outlook uygulamasının bildirimlerini kapamamın da bu düşüncelere dalabilmemdeki olumlu etkisini gözardı edemem. Şu an bu satırları yazarken, Cuma akşamüstü gelen ve Cumartesi de yöneticimin maille hatırlattığı, benim de bir saat içinde hafta içerisinde çalışmayı finalize edeceğimi yine maille belirttiğim konu var aklımda. Bu gece mi kaldığım yerden devam etsem yoksa sabah erkenden mi girişsem?
Bu Pazar’ın üçüncü ve son konusu ise kırk yaşından sonra alınan kiloların verilmesindeki zorluk. Beni bilenler yirmili yaşların sonunda ve otuzların başında ne kadar kilolu olduğumu, Okan’ın doğmasından sonra başladığım düzenli egzersiz ile bu kiloları nasıl verdiğimi iyi bilir. Son dönemde biraz boğazımı abarttığımda (bir sömestre tatili yeter) aldığım fazla kiloların bel çevreme ne kadar hızlı etki ettiğini canım sıkılarak gözlemliyorum. Sabah öğlen yulafımı yiyip yürüyüşümü de yapsam iki ileri bir geri şeklinde ilerliyor artık mekanizma. Yaklaşan Ramazan ve bahar ile durumu düzelteceğime inancım tam ama çaba göstermek gerek.
Özetleyecek olursak, çalışmamız gereken çok konu var. Hem hayat pahallılığı hem iş-özel yaşam dengesi hem de bel çevresi için durmadan çalışmaya devam. Zaten başka türlüsü pek benim tarzım da değil. O halde çalışmalarımızın karşılığını alacağımız günlere…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google adsense

Analytics