Günaydın
Gün henüz uyanıyordu. Kıtalararası yolculuktan iki gün önce dönen Murat,
hala jetlag’i göz kapaklarının üstünde hissediyordu. Üstelik şehrin nemli ve
sıcak havası da hayatını hiç kolaylaştırmıyordu. Yıllardır kendini alıştırdığı
disiplin sayesinde evden çıkarak spor salonunun yolunu tuttu. Günün yoğun
temposuna hazırlayan squat, burpee, hyper extension…
Sonrasında bir duş. Trafik başlamadan, ofise doğru yola çık. Bu değişmez
alışkanlık onun yoğun güne hazırlanış şekliydi. Köprüden geçerken henüz
uyanmakta olan şehri düşündü. Çalışanlarına söylediği söz aklına geldi. “Şehrin
temposuna ayak uydurmalısın, aksi takdirde savrulursun ve kaosun ta kendisine
toslarsın.” Direksiyondaki şoförüne doğru seslendi. “Dün gece yine neler
çevirdin, gözler şiş şiş…” Şoförü gülümsedi, “Sıcaktan uyuyamadım Murat Bey.”
“Her zaman verecek bir cevabın var zaten” diyerek göz kırptı.
Ofise ulaşmıştı, iş dünyası güne başlayıncaya kadar, yurtdışındayken
biriken epostaları temizleyecek kadar ancak vakti vardı. Bill Gates’in
2004’teki önerisi geldi aklına, her bir eposta için para almak. O zaman bu
fikre çok gülmüştü, ancak bu günlerde kutusunda okunmamış eposta sayısını
gördükçe ona hak veriyordu. “Kesin onun da aklına bu kadar okunmamış eposta
gördüğünde gelmiştir” diye düşündü. Kendini dünyadan izole etti ve ekrana
odaklandı.
Üşüten sıcak
Kapının açıldığını duyduğunda gözü ekranın sağ altındaki saate takıldı.
Saat iki olmuştu bile. Neyse ki epostaların tamamının üzerinden geçmişti.
Kafasını kaldırdığında şirketin CFO’su Cihan’la göz göze geldi. Cihan kocaman
bir gülümsemeyle sordu: “Kendine geldin mi?” “Sorma, hala üzerimden atamadım,
toplantılar da çok yoğun geçti zaten. Sen nereden böyle?” Cihanı, yüzündeki
gülümseme ifadesinin büyük bir başarıdan kaynaklandığını bilecek kadar iyi
tanıyordu. “Yine ne kopardın?” diye ekledi. “Bankanın COO’su ile yemek yiyordum,
sonunda şartları istediğimiz yere getirmeye razı oldu.” Yüzüne kocaman
gülümseme yayılan Murat arkasına yaslandı. “Nerede kutluyoruz?” “Onu boşver,
evi hallettiğine sevindim. Malikâneyi mi demeliyim yoksa? Yedek anahtarı hemen
istiyorum” “Dur be Cihan, henüz sadece beğendim, daha anlaşma var” Cihan
ciddileşerek gözlerini Murat’a dikti, “Nasıl yani, üzerine almadan mı geldin? E
o kadar para gönderdik!”
Murat gözlerini kısarak bir an duraksadı. “Ne parası?” “Yahu fotoğrafları
gönderdiğin eposta sonrasında miktar ve hesap bilgisi gönderip acil dedin ya,
hala atamadın mı jetlag’i sen? O gün ödemeyi gönderirsek ancak 1 milyon 150 bin
doları kabul etmişlerdi ya. O para o gün gitsin diye ne kadar uğraştım biliyor
musun? Bankanın bir kontrol sistemine mi ne takılmış, on kere aradılar beni
onay için…” “Hangi mail?” Cihan, Murat’ın bilgisayarına eğildi, giden kutusunu
açıp, iki gün öncesine gitti. “İyice bitmişsin sen” diyerek epostayı açtı. Murat
ekrana bakakaldı, ve ardından ağzından ikisini de üşüten kelimeler ağzından
döküldü. “Şunu benim yazmış olmam dışında hepsi doğru, bu da nesi?” Cihan
çoktan telefonu almış, bankanın genel müdür yardımcısına ulaşmaya çalışıyordu.
O anda aklına “… üstüne bir bardak soğuk su içmek” deyimi geldi.
Puslu gece
Ufak, karanlık bir oda. Klavyede hızlıca dolaşan parmakların çıkardığı
sesler dışında çıt çıkmıyordu. Bir süredir sosyal medyada takip ettiği üst
düzey yöneticilerden Murat’ın kıtalararası checkin’i, uyarı olarak ekranına
düşeli 8 saat olmuştu. Murat kıtalararası yolculukta da olsa çok fazla vakti
olmadığını biliyordu. “İşkolikler” diye söylendi, kesin bu gezinin tadını
çıkarmadan tekrar işinin başına dönecekti. Bu sefer uyumak için bile vakit kaybetmek
istemiyordu. Murat’ın check-in’lerini hızlıca gözden geçirdi. Adam bunca işinin
yanında her hafta mutlaka maça gidiyordu. Sosyal medya profilindeki fotoğraflarının
çoğu takımı ve maçlarıyla ilgiliydi. “Deneyelim bakalım” diye aklından geçirdi.
Murat’ın şirketinin webmail’ini açtı. Arama motorundan bulduğu epostayı
kullanarak parolayı girdi. ‘besiktas1903’ Yanlış parola… “Tekrar denemeli, bir
de başımıza karmaşık parola politikaları çıkardılar” ‘Besiktas1903!’ Bir saniye
sonra Murat’ın epostaları karşısındaydı. Daha önce profesyonel iş ağı
sitesindeki yaptığı araştırmada şirketin CFO’sunun kim olduğunu rahatlıkla öğrenmişti.
Hızlıca Cihan’ın epostalarını aratarak okumaya başladı. On beş dakika sonra
hedefini belirledi, ekleri olan son eposta dikkate değerdi. “Cihan, sonunda aradığım
evi buldum. Büyük şans oldu, toplantılar arasında topu topu 2 saat vaktim
vardı, eve bayıldım, fotoğraflar ekte. Rakam biraz yüksek ancak ineceklerini
düşünüyorum, ödeme şartları ile sanırım pazarlık yapabilirim.” Cihan ile
Murat’ın yazışmalarını tekrar dikkatlice okuyarak, benzer üslupta epostaya
cevap hazırladı. “Cihan, eğer bugün ödemeyi çıkartırsak işi bitiriyorum aşağıdaki
hesaba acilen bir tekliğe yüz elli ekleyip göndertiversene, ben de gelince sana
hediye etmek üzere yedek anahtarı yaptırayım ;)”
Yazdığı epostayı dikkatlice kontrol etti, çok uzun olursa hata yapma riski
olduğundan kısa tutmalıydı. Diğer bilgisayara döndü, şifreli bir eposta ile
bağlantısına haber verdi. “Yemi gönderdim, zokayı yutarsa hesaba bir milyon
yüzelli bin gelecek, katırlarını hazırla…”
Bu siber senaryo Deloitte Türkiye Siber Risk Danışmanlığı
Lideri Burç Yıldırım tarafından kaleme alınmıştır. Senaryo içeriği aynen
kullanılmış, şifre tuttuğum takım ile değiştirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder