İş ve Özel Hayat Dengesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İş ve Özel Hayat Dengesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Temmuz 2025 Cumartesi

Rölantide Bir Hayat: Koşarken Durmayı Hatırlamak


Araya zaman girmiş olabilir ama yeniden kendime dönebilmek, iç sesimi duyabilmek ne güzel… Hayatın karmaşasında kaybolduğum bir dönemde, oğlumla bir Cumartesi günü hastanenin karşısındaki Starbucks’ta yan yana oturmak; bir yandan çalışmak, bir yandan kaçamak yapmak gibiydi. Sanki her an bir telefon çalacak ya da önemli bir e-posta gelecek ve bu an yarıda kalacakmış gibi… O yüzden hızlıca yazmak istedim, içimdekileri olduğu gibi.

Temmuz’un ortası geldi ama hâlâ denize giremedim. Her yılki Seferihisar tatilim bu yaz olur mu, bilmiyorum. Eskiden “günü yaşayan” insanları biraz dağınık bulurdum ama şimdi onları daha iyi anlıyorum. Hayat, insana her şeyi öğretiyor. Bazen de hatırlatıyor.

İş yoğunluğum artık hayatımın bir parçası. Günler değişiyor ama gelen e-postaların sayısı sabit: yüzü geçiyor. Çoğu da aksiyon istiyor. Sabah-akşam mesailer, hafta sonu telafileri derken işler tamamlanıyor ama… “Peki ya kaçan hayat?” diye soranlara cevabım net: elimdekine şükretmeyi seçiyorum. Az önce Excel’de yeni bir sayfa açtım; beğendiğim fon ve hisselerle yıl sonuna kadar ne kadar getiri elde edebilirim, onu hesapladım. Kendimi böyle avutuyorum. Zor günler gelirse (umarım gelmez), en azından kenarda bir maddi destek olur. Manevi destek içinse… O zaman geldiğinde kimler yanımda olacak, göreceğiz.

Bu aralar aklımdan çıkmayan bir söz var:

“Sağlığın yerindeyse birçok sorunun vardır. Ama sağlığın yerinde değilse, sadece bir sorunun vardır.”

İşte bu yüzden, beni çıldırtan e-postalar, Teams mesajları, call’lar arasında gelen talepler… Hepsi aslında şükredilecek dertler. Tamamlayıp devam edeceğiz. Takılmadan, çok anlam yüklemeden (yazar buna inandı mı? – şüpheli).

Dün akşam oğluma, ilişkilerde insanların her söylediğine takılmaması gerektiğini anlatırken, yıllarca ben de ne çok şeye takıldığımı fark ettim. Neyse ki insan öğreniyor. Zaman, hayat ve deneyimler birleşince her şeyle başa çıkılabiliyor.


Tabii bu süreçte değişiyoruz da. Gelişiyoruz. Yeni alışkanlıklar ediniyoruz. Ben, rutini içinde mutlu olanlardanım. O rutinin dışına çıktığımda, değerini daha iyi anlıyorum. Bu sabah, uzun süredir pas geçtiğim sabah yürüyüşlerine döndüm. Deniz kenarında yürümek, sevdiğim podcast’lerin yeni bölümlerini dinlemek… İyi geldi. Uzun yol yapmış bir aracın rölantide çalışması gibi, ben de kendime geldim.


Bugün hastane asansöründe telefonuma bir bildirim geldi. Uyku sürem azalmış. Evet, farkındayım. Sağlıksız. Ama bazen hayat seni öyle bir noktaya getiriyor ki, öncelik sıralaman değişiyor. Ayakta kalmak, işleri yürütmek, sevdiklerine destek olmak… Hepsi bir arada yürümeye çalışıyor. O popüler videodaki adamın dediği gibi:

“Şu olaylar bi’ bitsin, düzelicez inşallah.”


Ama belki de mesele, olayların bitmesini beklemek değil. Belki de mesele, olayların tam ortasında bile kendine küçük bir alan açabilmek. Bir kahve molasında, bir yürüyüşte, bir podcast’in yeni bölümünde ya da çocukluğundan gelen bir rozetin hatırasında… Hayatın rölantide çalıştığı o anlarda, kendini yeniden bulabilmek. Çünkü zaman geçiyor, çocuklar büyüyor, alışkanlıklar değişiyor. Ama içimizdeki o küçük “ben” hâlâ orada bir yerlerde, hatırlanmayı bekliyor.

Ve belki de en güzeli şu: Her şeye rağmen, hâlâ yazabiliyor olmak. Hâlâ anlatacak bir şeyler bulmak. Hâlâ bir yerlerde birileriyle bu satırlarda buluşabilmek. Eğer bu yazıyı buraya kadar okuduysan, belki sen de kendi rölanti anını arıyorsundur. Bulduğunda, tadını çıkar. Çünkü hayat, tam da o anlarda saklı.

12 Ocak 2025 Pazar

Yoğun İş Temposundan Kaçış ve Kendine Zaman Ayırmanın Önemi

Aralık ayının sonu, iş yoğunluğumun dengeli olduğu bir dönemdi. Standartlarıma göre oldukça rahat geçse de operasyonel olarak yapılması gerekenleri fazlasıyla yerine getirdim. Özellikle yabancıların çoğunun izinde olması nedeniyle, 6 Ocak Pazartesi günü itibarıyla tazelenmiş beyinlerin talepkâr yaklaşımını öngörüyordum. Kafa olarak kendimi hazırlamış olsam da, mailler, toplantılar ve mesajlarla işler yağmur gibi yağdı. Şunu not alayım, bunu gece halledeyim, onu okunmamışlara alıp birazdan takip edeyim derken ne mesai ne de fazla mesai yetti. Cuma akşamı saat 19:00 olduğunda artık yeter deyip, ev halkı ile Avrupa Yakasına geçip kendimizi ödüllendirdik. Siparişimizi beklerken telefondaki bildirimlere bakınca, gün içerisinde ne kadar dış dünyadan uzaklaştığımı fark ettim.

Gün içinde yetişmeyen işleri gece toparlarken hayatı ıskalıyoruz

Bitmek bilmeyen haftanın sona erdiğini görmek güzeldi. Uzun yoldan geldikten sonra arabayı park ettikten sonra rölantide çalıştırmak gerektiği gibi, ben de tam olarak işi kafamda bitirememiştim. Adeta arka planda veri akışı devam ediyordu. Cumartesi sabahı Okan’ı okula bıraktıktan sonra biraz konsantre vakitte çalışırım deyip bilgisayarın başına geçtim ve öğle yemeği vakti hızlıca geldi. Ardından birkaç YouTube videosu izleyip birkaç sayfa kitap okuduktan sonra, yine Okan’ı alma vakti geldi. Yağmur ile beraber trafikte kalınca beynim şu soruyu sormaya başladı: Hafta içi o kadar yoruldun, bu hak edilmiş tatil gününde daha kaliteli vakit geçiremez miydin? En azından sana iyi gelen yazma eylemini gerçekleştiremez miydin? İlerlemeyen trafikte bu soru içimi kemirirken, hırsımı radyo kanalları arasında hızlı geçişler yaparak çıkarmaya çalışsam da bana iyi gelen bir şey bulamadım. Eve döndükten sonra biraz Playstation, biraz Beşiktaş maçı ve sosyal medya derken bomboş bir Cumartesi’yi geride bıraktım.

Küçük bir mola, biraz dijital detoks kafamızı toparlamak, hedeflere yürüdüğümüz yolumuzu belirlemek için şart

Bu satırları Bursa’da Medicana Hastanesi’nde, sağlığın önemini bir kez daha hatırlayıp halimize şükrederek Pazar öğlenine geldim. Sabah evden çıkmadan önce TV ve modemin elektriğini kesince, bizimkilerin hazırlanmasını beklediğim birkaç dakika elime ajandamı alıp hafta içi nelerle ilgileneceğimi düşünüp not almaya başladım. Yoğunluğun içinde dijital cihazlardan uzaklaşıp bir ara vermenin, blogumda sıklıkla yazdığım gibi, kendinle baş başa kalmanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırladım. Koştur koştur yaşanan hayatımızı yavaşlatabilmek ne büyük bir erdem aslında bu çağda. Fırsat yaratıp durabilmek, nereye gittiğimizi görüp değerlendirebilmek, aklımızın kenar köşelerinde kalanları gün yüzüne çıkarabilmek pek faydalı.

Şimdi bir sonraki eyleme geçerken, biraz daha dinlenmiş bir beyinle bu tatil gününü verimli geçirmeye adayacağım kendimi. Bakalım sıradaki hafta neleri deneyimleyeceğim… Huzurla, bereketle ve tabii ki sağlıkla…


Bu aralar telefonumda kullandığım duvar kağıdım


Google adsense

Analytics