23 Aralık 2014 Salı

2015 Oğlak için Nasıl Geçecek?

Artık klasikleşen yeni yıl öncesi Oğlak burcu için tahminlerin yenisiyle beraberiz. 2013 ve 2014 yılları öncesinde blogumda yayınlayıp çokça okunan burç tahminlerini bu kez de 2015 yılı için biraraya getirdim.

Kafalar çok dağılmasın, hem de önceki senelerle tutarlı olsun diye yine 3 astrologun yorumlarını sunuyorum: Nuray Sayarı, Rezzan Kiraz ve Niobe Aslı Temel.

Bakalım 2015 Oğlak için nasıl geçecek? Umarım herkes için once sağlıklı, sonar keyifli, kazançlı ve sevgi dolu bir yıl olur...


Nuray Sayarı

Oğlaklar 2015'i geçmişten gelen her şeyi kapatıp yeni kapılar açarak giriş yaparlarsa endişe, korku veren yetersizlik duygusu yaşatan ilişki, iş, arkadaşlık alanlarında mutsuz da olsalar dağılmalar, ayrılmalar yaşayacaklar. Aynı zamanda Oğlaklar için yeni bir dönem başlıyor. Zümrüt-ü Anka kuşu gibi yeni döneme giriş yaparak, küllerinden yeniden doğacak yeni yapılanmalar yaşayacak. Maddiyatta da hedeflerine ulaşacaklar. Hırs duygusu yaşayan Oğlakların hırsı sürdürmeleri sonucunda hırslarının kurbanı olabilirler.

Rezzan Kiraz

Gökyüzü, yılın ilk 6 ayında aileyle ilişkilerinizde alacağınız kararların hayatınızı derinden etkileyeceğini belirtiyor. Bunun yanı sıra; bugüne kadar görmezden geldiğiniz olumsuzlukların, yaptığınız fedakarlıkların ve değişmez diye umduğunuz kıstasların deneyimlediğiniz olayların akabinde değişim enerjisine ayak uydurmanızla gerçekleri görecek ve karamsar ruh halinizde sıyrılacağınızı da dile getiriyor.

Yakın arkadaşlarınızdan ve akrabalarınızdan kaynaklanan sorunların ağırlığıyla birlikte hayattan keyif almayı, kendinize ait bir yaşamınızın olduğunu unuttunuz! Yılın ilk aylarından itibaren yaşam dengeleriniz değişecek ve bu akışa ayak uydurmanız fazlasıyla radikal olacak.

İş Hayatı

İş hayatınızda olumlu gelişmelerle karşılaşacağınız gibi kendi yeteneklerinizi de sergileyebileceğiniz fırsatlarla da karşı karşıya geleceksiniz. Kazançlı ortaklıklar yapabilmek sizin elinizde. Hayatınızı istekleriniz doğrultusunda yaşamaya başlamanın keyfine varacak ve kariyer hayatınızdaki merdivenleri hızla çıkacaksınız. Bu da maddi imkânlarınızın artmasına yardımcı olacaktır.

Aşk Hayatı

Yılın ikinci 6. ayında ise özel hayatınızla ilgili sürpriz gelişmelerle karşılaşabilirsiniz. Uzun süredir devam eden arkadaşlığınız bir anda dönüşebilir ve ani evlilik kararı alabilirsiniz. Evli Oğlak burçları ise çocuklarıyla ilgili zaman zaman problemler yaşayabilir. Özellikle yetişkin çocukları olan bireyler, çocuklarının söz dinlememesiyle birlikte hak etmediği üzücü olaylarla karşılaşabilir. Bu tarz yaklaşımlar sizin için şaşırtıcı olmamalı, bu nedenle sakinliğinizi korumaya çalışın. Kendinizi düşünerek hareket edin, çünkü bu hayat sizin hayatınız. Bir karar alıyorsanız onun arkasında durun, yaşamınızı keyifli hale getirmeyi öğrenin.

Evli Oğlak Burçları, geçmişte yaşadığı sorunları her tartışmada gündeme getirmemeli. Bu birlikte olduğunuz insanın sabrının taşmasına ve evliliğinizin yara almasına neden olacaktır. Unutmayın ki, gökler sizi destekliyor. Siz de kendinizi akışa bırakarak değişimin enerjisine ayak uydurmaya bakın.

Niobe Aslı Temel

Burcun Özellikleri

Element: Toprak

Niteliği: Öncü

Yönetici gezegeni: Satürn

Değerli taşı: Lal

Zıt burcu: Yengeç

Felsefesi: Hesaplarım, hırslıyım, anlamaya çalışmalıyım

Uyumlu burçları: Başak, Boğa

Finansal olarak uyumlu burcu: Kova

Evlilik veya ortaklık burcu: Yengeç

Birlikte iyi vakit geçirdiği burç: Boğa

Oğlak burcu ünlüleri: Elvis Presley, Stephen Hawking, Orlando Bloom, Kate Moss, Martin Luther King, Michelle Obama, Ricky Martin, Sienna Miller, Jude Law, Muhammed Ali, Al Capone, Richard Nixon, Geena Davis, Kevin Costner, Mel Gibson, Mert Fırat, İbrahim Tatlıses, Mustafa Sandal, Burak Özçivit, Keremcem, Seda Sayan, Deniz Çakır, Hande Yener.

Sevgili Oğlak'lar, Aslan burcuna geçen şans, fırsat, bolluk ve bereket gezegeni Jüpiter, geçtiğimiz temmuz ayının üçüncü haftasından beri 8. evinizde bulunuyor.

Bu yıl da, 8. evinizde, ortak kaynak kullanımı (nafaka, miras, kredi, burs, sponsorluk, prim, borçlar, alacaklar, sigorta, komisyon gibi) konuları içine alan olaylarda size fırsatlar yaratmaya, sizi koruması altına almaya devam edecek. Bu durum ağustos ayının ikinci haftasına kadar devam edecek.

Bu süreçte borç, alacak, miras meseleleri bakımından daha şanslı olabilir, aradığınız krediyi kolaylıkla bulabilirsiniz. Bu durum ev alım satımı (veya farklı mallar) gibi konularda farklı olanakların söz konusu olabileceği, vergilerle ilgili sorun yaşayanların farklı indirimlerden yararlanabileceği anlamına da geliyor.

Bu esnada, bütçenizi doğru planlayabilir, şanslı faiz oranları yakalayabilir, kredilerinizi daha rahat ödeyebilir veya prim getirisi olan işler yapabilirsiniz. Eşinizin veya ortağınızın kazançlarından da faydalanabileceğiniz bir dönemde olacaksınız. Ancak, geçmişte hallolduğunu düşündüğünüz maddi kaynaklı konuları tekrar tekrar ısıtıp önünüze getiren kişi veya kurumlarla uğraşmanız gerekebilir. Sizin için önemli olan, bu sorunun şans gezegeni Jüpiter dolayısıyla daha kolay şekilde çözüme kavuşacak olması...

Bu sürecin bir başka özelliği de tutkulu ilişkileri tetiklemesi, libidoyu yükseltmesidir. Pamuklu şortlardan saten pijamalara geçiş zamanı!

Ağustos ayının üçüncü haftasından itibaren Jüpiter burç değiştirecek, yılın geri kalan döneminde sizin için eğitim, medya, halkla ilişkiler, yabancılarla ilişkiler, seyahatler, yurtdışı bağlantılı işler başlıklarını temsil eden 9. evinizi koruma altına alacak. Ve bu sefer, bu başlıklarda size türlü fırsat ve olanak tanıyacak. Bu süreçte bol bol seyahat edebilir, yeni şeyler öğrenebilir, yeni kurslara kaydolabilir, yabancı dil öğrenmeye başlayabilir, doktora yapabilir, yabancılarla veya farklı kültürlerden gelen kişilerle arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

Bilgi dağarcığınızı büyütme ve daha fazla yer görme isteğiniz artıyor. Spiritüel konulara ilginiz de artabilir. Öte yandan medya ve yayıncılıkla ilgili sektörlerde çalışanlar için güzel bir yıl olabilir (12 Ağustos sonrası). İş hayatınızda, ileride bu yıl edineceğiniz bilgilerin ya da tanışacağınız kişilerin faydasını görebilirsiniz.

Zorluklar, sorumluluklar, büyüme

Son 2,5 yıldır 11. evinizde bulunan eğitici ve zorlayıcı gezegen Satürn, 11. evinizin arkadaşlık ilişkileri, grup aktiviteleri, sivil toplum örgütleri ve yeni çevreleri kapsayan başlıklarda sizi adeta teste tabi tuttu, sabrınızı sınadı. Bu süreçte, bazı arkadaşlıklarınız sona erdi, bazılarıyla aranıza mesafeler girdi, zoraki yürüyen arkadaşlıklar kurdunuz veya yeni çevrelere girmekte, faydalı ilişkiler kurmakta zorlandınız. Artık derin bir nefes alabilirsiniz. Zira Satürn bir daha 30 yıl boyunca bu alanlara uğramamak üzere haritanızı terk etti.

Sadece haziran ayının ikinci haftasından eylül ayının üçüncü haftasına kadar tekrar bu alanda olacak ve yarım bıraktığınız, hata yaptığınız veya düzeltilmesi gereken ucu açık kalmış konuları toparlamanıza, gerekli düzenlemeleri yapmanıza olanak sağlayacak, o kadar.

Ardından, eğitmen gezegen Satürn 12. evinize geçiyor ve bu sefer 2,5 yıl boyunca hayatın anlamını, hayattaki amacınızı sorgulamaya başlıyorsunuz. İçsel yolculuklarınız artıyor. İşiniz veya iş arkadaşlarınızla ilgili başlıklarda zaman zaman zorlanabilir, bazen depresif ruh hali içine girebilirsiniz.

Önümüzdeki 2,5 yıl boyunca zaman zaman kendinizi yalnız hissedebilir ya da zaman zaman yalnız kalmak isteyebilirsiniz. Sanki kapının dışında bir hayat yokmuş hissi hakim olabilir.

Evrende her şeyin bir nedeni olduğunu idrak edebileceğiniz, spiritüel konulara daha fazla eğileceğiniz, inançlarınızın pekişeceği bir süreç başlıyor.

Dolayısıyla, artık rutinin dışına çıkmak, iş hayatınızı biraz daha basitleştirmek ve eğlenmek için normalin dışında bir çaba harcamanız gerekebilir.

Bu evin bir diğer özelliği de gizli işleri ve ilişkileri gündemde tutmasıdır.

Arkanızdan çevrilen olaylara dikkat etmeniz gerekebilir ya da saklı tutmanız gereken bir şeyi saklamakta zorlanabilirsiniz. Sırlara sahip çıkmak gerekecek.

Değişim dönüşüm enerjisi

Dış görünüşünüzü ve imajınızı ilgilendiren evinizde bulunan Plüton (bu ev sizi fiziksel anlamda olmak istediğiniz kişiye dönüştürüyor) ile evinizi, ailenizi ilgilendiren konulardaki değişim gezegeni Uranüs, bu yıl yine birkaç kez bu alanlarda ani gelişmeler veya güç mücadeleleri yaşanmasına neden olabilir.

Özellikle nisan ve eylül aylarında hayatınızda ani bir değişiklik, aile üyelerinizin istikrarsız tavırları ya da hayatlarıyla ilgili olaylar gündeme gelebilir. Evinizi veya ailenizi ilgilendiren konularda duygusallaşabilir, öfkelenebilir, kendinizi bu alanda güvende hissetmeyerek önemli değişiklikler yapabilirsiniz.

Bu etki, geçtiğimiz yıllarda aralık ve 3 Ocak arasında doğmuş Oğlak'ları etkilemişti. Bu yıl daha çok 3–12 Ocak tarihleri arasında doğmuş Oğlak'ları etkiliyor.

Geçmişin pişmanlıklarından ve keşkelerinden bu yıl da arınmakta zorlanacağa benziyorsunuz sevgili Oğlak'lar. Ancak, hatalardan ders çıkarma ve yola devam etme zamanı. Geçmişi unutup geleceğe odaklanmalısınız. Uranüs son yıllarda hayatınızda ev değişikliklerine veya evde yapılan dekoratif değişikliklere de yol açmış olabilir ya da bunlar belki de bu yıl olacaktır.

 

ÖNEMLİ TARİHLER

18 Mart–5 Haziran, 10 Ağustos–9 Ekim arasındaki tarihler, aşk hayatınız, sosyal yaşamınız ya da yaratıcılık gerektiren işler açısından diğer aylara göre daha renkli geçebilir.

25 Haziran- 10 Ağustos aralığında, ilişkilerde gerilim hissedilebilir, ilişkiler gözden geçirilebilir, ele geçen bilgiler değişiklik ihtiyacı doğurabilir.

20 Mart (+/- 1 ay) civarında, ikili ilişkilerinizde dikkatli tepkiler vermelisiniz. Yakın çevre ilişkilerinizde bazı gerçekler ortaya çıkabilir ya da ani gelişmeler değişiklik ihtiyacı doğurabilir.

4 Nisan (+/- 1 ay) civarında, eviniz, aileniz ve işiniz arasında sıkışıp kalabilirsiniz. İki taraf da üzerinizde baskı yaratabilir. Otorite konumundaki kişilerle sorun yaşayabilirsiniz. Ancak, artık işinizde iyi olduğunuzu biliyor, sadece para kazanmak değil kariyerinizde ilerlemek istiyorsunuz. Ani girişimleriniz veya tepkileriniz şaşırtıcı olabilir. Bu süreçte sağlığınızı ihmal etmemeli veya teknik ekipmanlarla ilgili olası problemlere karşı (çöken bilgisayarlar, elektrik sistemleri gibi) tedbir almalısınız.

13 Eylül (+/- 1 ay) civarında, seyahatler, yeni kültürler, yurtdışı bağlantılı konular, yeni bir eğitim fırsatı ya da ilgi alanı gündeme gelebilir. Ne pahasına olursa olsun, sınırlarınızı aşıp o yöne ilerlemek isteyebilirsiniz. Otorite konumundaki kişilerle sözel tartışmalara girmemeye özen göstermeniz gereken bir ay!

28 Eylül (+/- 1 ay) civarında, nisan ayında yaşadıklarınıza benzer olaylar tekrar gündeme gelebilir, ama bu sefer olayları lehinize ve bir daha açılmamak üzere kapatabilirsiniz. Bu esnada size ihtiyacı olabilecek bir aile üyesi söz konusu olabilir, aile üyelerinden birinin sorunları ön plana çıkabilir, aile içi bir tartışma, taşınma, kiracı bulma, kiralık eve çıkma, ev alma, dekorasyonu değiştirme, ev arkadaşı bulma gibi değişiklikler söz konusu olabilir. Sizden üst pozisyondaki kişilerle ilişkileriniz gerilebilir.

22 Aralık 2014 Pazartesi

Bimeks'e Müşteri Memnuniyeti Adına Ciddi Bir Uyarı

22 Aralık Pazartesi sabahı eski iş yerimden bir arkadaşım, Orkun Akmansoy, facebook üzerinden bana ulaşıp, yaşadığı talihsiz durumu paylaştı. Tüketicilerin sorunları konusunda kendimce bir duruşum var ve yakınlarımın yaşadığı haksızlıklara karşı onların yanında olmaktan mutlu oluyorum. Orkun yaşadıklarını kaleme almış, noktasına virgülüne dokunmadan aşağıda sizlerle paylaşıyorum.

Benzer durumu Darty (şimdilerde patronları Bimeks) ve Vatan ile yaşamıştım ancak şikayetvar sayesinde haksızlığa uğramadan süreci sonlandırmıştım. Şimdi de müşterisini memnun etme sırası Bimeks'te... Aksi takdirde Orkun'un yaptığı çağrıya uymaktan başka çare kalmıyor...

İşte Orkun Akmansoy'un kaleminden Bimeks deneyiminden geriye kalanlar:

Arkadaşlar asla Bimeks'ten alışveriş yapmayın... Neden mi? Biraz uzun ama tüm açıklaması burada: tam 55 gündür bilgisayarım ve dolayısıyla param kendilerinde bir anlamda rehin!!!
05 Nisan 2014 tarihinde satın almış olduğum Asus marka Vivobook S451LB-CA008H Touch model DCN0CX908056526 seri nolu bilgisayarımı 30 Eylül 2014 tarihinde İzmir Bornova Forum Bimeks mağazanıza yetkili servise gönderilmek üzere INC14242678 nolu form ile teslim ettim.
6502 sayılı kanun gereği en fazla 20 iş günü içerisinde onarılması ve tarafıma 4 Kasım 2014 tarihinde teslim edilmiş olması gereken ürünüm ile ilgili bilgiyi defalarca hem müşteri hizmetleri hem de Forum Bornova mağazasından talep etmiş olmama rağmen Kasım ayı içerisinde tarafıma ürün ile ilgili bilgi bir türlü verilmemiştir.
Daha sonra mağaza müdürü dahil 3-4 kişiyle tahminimce 30 defadan fazla - telefon konuşması/yüzyüze görüşme yaptıktan sonra ürünümün yetkili servis şirketi olan Teleservice (Asus) firması tarafından Adıyaman'daki başka isimli bir mağazaya gönderildiğini öğrendim. Sonrasında ürünün Forum Bornova Bimeks mağazasına 2 Aralık 2014 tarihinde ulaşmasını takiben toplam onarım süresi 20 işgününü geçen ürünü teslim almayı kabul etmediğimi, kanuni hakkım olan "kesin olarak iadesini" talep ettiğimi hem müşteri hizmetlerine hem de mağaza yetkililerine defalarca bildirdim.

İade talebimin sebepleri:
1. Ürünümü 5 Nisan'da satın aldım. 12 Nisan 2014 tarihinde ürün ayıplı mal statüsünde değerlendirilerek Bimeks tarafından bire bir değişim gerçekleştirildi,
2. 30 Eylül'de (6 ay içerisinde) ikinci kez aynı sebepten dolayı Bimeks Forum Bornova mağazasına başvurdum,
3. Ürün 30 eylülde servise gönderilmek üzere teslim edildi, 2 aralık tarihinde mağazanıza ulaştı fakat resmi kayıtlara göre tesliminden itibaren 50 işgünü doldu.
4. Ürün bu süre zarfında İzmir-İstanbul, İstanbul-Adıyaman, Adıyaman-İzmir arası olmak üzere kaç gün ve ne şekilde olduğu bilinmeyecek şekilde kargo tarafından taşınmıştır. Kargo süreçlerinde ürünümün nasıl taşındığı, Adıyaman'daki mağazada ne kadar süre kaldığı, kimin ürünümü ne şekilde muhafaza ettiği, açıp açmadığı vs belirsizdir.
5. Ürünüm satınaldığım ilk günden itibaren hem yazılım hem donanım problemleri sebebiyle sürekli sıkıntı yaşadığım ve bir türlü tam randımanlı kullanamadığım bir üründür. Ayrıca servis hizmetlerindeki aksama sebebiyle tam olarak 2 ay 22 gündür cihazımdan uzak kalmış bulunmaktayım.

Bimeks'in bu konudaki yaklaşımından hiç memnun değilim, ürünümün birebir ücret iadesini talep ediyorum.
19 Aralık Cuma günü mesai bitimine kadar konuyla ilgili "KESİN" bir sonuç alamadım malesef. Bu durumda ekteki e-mailimde de belirttiğim şekilde 20 Aralık 2014 Cumartesi günü itibariyle şikayetvar.com, facebook, twitter, foursquare ve LinkedIn üzerinden şikayetimi ve ürünle ilgili Bimeks'in bu süre zarfında müşteri memnuniyeti adına HİÇBİRŞEY YAPMADIĞINI VE 50 GÜNÜ AŞKIN SÜREDİR ÜRÜNÜMÜ TESLİM ETMEDİĞİNİ belirten sürekli propaganda yapmaya başladım. 20 ARALIK İTİBARİYLE TÜM AĞLAR VASITASIYLA TÜM ÇEVREME TEK SÖYLEMEKTE OLACAĞIM ŞEY : "BİMEKS'TEN ALIŞVERİŞ YAPMAYIN!!!"

30 Kasım 2014 Pazar

The Compound Effect

Geçtiğimiz günlerde çok ama çok keyifle bir kitap okudum. Adı: The Compound Effect

Kişisel gelişim kitaplarını çok okuduğum için bazılarını daha ilk bölümlerden bana katabileceği bir şey olmadığını anlayınca eleyebiliyorum. Bu kez elime gerçekten nitelikli bir kitap geçince not alarak okumayı tercih ettim. İşte severek okuduğum bu kitaptan kendim için aldığım notlar...

Small, Smart Choices + Consistency + Time = RADICAL DIFFERENCE

Having experienced extended periods of prosperity, health, and wealth, we become complacent. We stop doing what we did to get us there. We become like the frog in the boiling water that doesn’t jump to his freedom because the warming is so incremental and insidious that he doesn’t notice he’s getting cooked!

If we want to succeed, we need to recover our grandparents’ work ethic.

I have a quick, real-time story to illustrate this nothing-fails-like success concept: A great new restaurant opened up close to my home on the beach in San Diego. In the beginning, the place was always immaculate, the hostess had a big, welcoming smile for everyone, the service was impeccable (the manager came over and assured it), and the food was sensational. Soon, people started lining up to eat there and would often wait more than an hour to be seated.

Then, unfortunately, the restaurant’s staff began to take its success for granted. The hostess became snooty, the service staff disheveled and curt, and the food quality hit-or-miss. The place was out of business within eighteen months. They failed because of their success. Or rather, because they stopped doing what made them successful to begin with. Their success clouded their perspective and they slacked off.

Only when you’re willing to take 100 percent responsibility for making the relationship work will it work. Otherwise, a relationship left to chance will always be vulnerable to disaster.
Everyone has the opportunity to be “lucky,” because beyond having the basics of health and sustenance, luck simply comes down to a series of choices.

While we’re on the topic, it’s my belief that the old adage we often hear—“Luck is when opportunity meets preparation”—isn’t enough. I believe there are two other critical components to “luck.”
The (Complete) Formula for Getting Lucky: Preparation (personal growth) + Attitude (belief/mindset) + Opportunity (a good thing coming your way) + Action (doing something about it) = Luck 

“It’s a funny thing; the more I practice, the luckier I get.”

 You cannot see what you don’t look for, and you cannot look for what you don’t believe in.

 The day you graduate from childhood to adulthood is the day you take full responsibility for your life. 

What’s simple to do is also simple not to do. 

A horse wins by a nose, but gets 10 times the prize money. Is the horse 10 times faster? No, just a little bit better.

Forget about willpower. It’s time for why-power. Your choices are only meaningful when you connect them to your desires and dreams. The wisest and most motivating choices are the ones aligned with that which you identify as your purpose, your core self, and your highest values.

“I have seen business moguls achieve their ultimate goals, but still live in frustration, worry, and fear. What’s preventing these successful people from being happy? The answer is they have focused only on achievement and not fulfillment. Extraordinary accomplishment does not guarantee extraordinary joy, happiness, love, and a sense of meaning. These two skill sets feed off each other, and makes me believe that success without fulfillment is failure.”

Having to fight challenges your skills, your character, and your resolve. It forces you to assess and exercise your talents and abilities. Without a motivating fight, we can become fat and lazy; we lose our strength and purpose. 

“Top people have very clear goals. They know who they are and they know what they want. They write it down and they make plans for its accomplishment. Unsuccessful people carry their goals around in their head like marbles rattling around in a can, and we say a goal that is not in writing is merely a fantasy. And everybody has fantasies, but those fantasies are like bullets with no powder in the cartridge. People go through life shooting blanks without written goals—and that’s the starting point.”

What stands between you and your goal is your behavior.

Leadership expert John C. Maxwell said, “You will never change your life until you change something you do daily. The secret of your success is found in your daily routine.” According to research, it takes three hundred instances of positive reinforcement to turn a new habit into an unconscious practice—that’s almost a year of daily practice! 

“The ultimate measure of a man is not where he stands in moments of comfort and convenience, but where he stands at times of challenge.”

Recall Newton’s First Law, also known as the Law of Inertia: Objects at rest tend to stay at rest unless acted on by an outside force. Objects in motion tend to stay in motion, unless something stops their momentum. Put another way, couch potatoes tend to stay couch potatoes. Achievers—people who get into a successful rhythm— continue busting their butts and end up achieving more and more.

Once your daily disciplines have become a routine, you want the succession of those steps to create a rhythm.

“Never ask advice of someone with whom you wouldn’t want to trade places.” 

Find the line of expectation and then exceed it.

Ideas uninvested are wasted.

Do you have the cushy income, the enviable lifestyle, and the personal freedom you expected? Do you have the vibrant health, abundant loving relationships, and the world-class skills you’d intended to have by this point in your life?” If not, why? Simple—choices. It’s time to make a new choice—choose to not let the next five years be a continuum of the last. Choose to change your life, once and for all. 

You know that success isn’t easy or overnight. You understand that when you’re committed to making moment-to-moment positive choices (despite the lack of visible or instant results), the Compound Effect will catapult you to heights that will astound you, bewilder your friends, family, and your competition. When you hold true to your why-power and stay consistent with your new behaviors and habits, momentum will carry you swiftly forward. And then, together, with that momentum and consistent, positive action, it will be impossible for the next five years to be more of the same. On the contrary, when you put the Compound Effect to work for you, you will experience a success I’m willing to bet you currently cannot imagine! It will be incredible. 

21 Ekim 2014 Salı

Pek Güzeldir Takdir Edilmek

Takdir edilmek güzel birşey. Hele ki bunun için özellikle birşey yaptığınızı düşünmediğiniz, işlerin doğal akışı sonrasında takdir edildiğiniz durumlar apayrı güzel...

Neden mi şimdi böyle bir durumdan bahsediyorum? Hiç aklımda yokken geçtiğimiz günlerde öyle güzel bir şekilde ödüllendirildim ki... İnsanın yaptığı işin birilerince görülmesi, beğenilmesi ve bunun için takdir edilmesi gerçekten harika!

Takdirin sonucu ödüle gidince, ödülde bu yazıyı yazdığım nesneye gitti. Bu kadar detay yeterli, gerisi ben de kalsın, zaten bilenler biliyor :) bu sefer de gizemli sonla bitsin yazımız...

28 Eylül 2014 Pazar

Özlem Çakır ile İmaj Yönetimi

27 Eylül 2014 Cumartesi günü Özlem Çakır’ı kişisel gelişim kulübü olarak  şirketimizde ağırlama fırsatı bulduk. Peki kimdir Özlem Çakır? Hemen kendi websitesinden (www.özlemcakir.com) yanıtlayalım:

Özlem Çakır’ın perakendeye yönelik stil ve kişisel alışveriş danışmanlığı eğitimlerinin yanı sıra lüks sektöre de imaj, servis ve hizmetle farklılaşma eğitimleri bulunmaktadır. Çakır eğitimlerinin dışında üst düzey yöneticilere ve siyasetçilere kişisel imaj danışmanlığı yapmaktadır.

Özlem Çakır Uluslararası İmaj Danışmanları Derneği’nin (A.I.C.I) Türkiye’den ilk profesyonel ve uluslararası ödüllü üyesidir.(Jane Segestron Ödülü) Çakır, 1999-2011 tarihleri arasında derneğin Türkiye Başkanlığını yürütmüştür.

Kendisini ilk gördüğüm andan (ki sabah erken saatte Sevinç Pastanesi’nin önünde buluşarak güne başladık) eğitimin sona erdiği ana kadar (yoğun içerikli, az molalı eğitimimiz saat 18:00 de bitti) ben de ve eğitime katılan diğer arkadaşlarımda bilgi ve tecrübesiyle hayranlık yarattı. İmaj danışmanlığı konusunda alanına o kadar hakim olduğu verdiği örnek ve tüyolarla o kadar belliydi ki hepimiz pür dikkat kendisini dinledik ve hayranlıkla izledik. Eğitim eğitici ve değerli olunca insan da öğretilenleri daha bir özenle not alıp kendisine daha uzun vade faydalanacağı şekilde saklamak istiyor. Ben de bu bağlamda eğitim esnasında notlarımı aldım. Hem kendime saklamak, hem de faydalanmak isteyen olursa diye paylaşmak istedim.

Özlem Hanım eğitime sunum becerileri konusunda bazı önemli noktaları ve trendleri belirterek başladı. Artık sunumların giderek büyülüyeci (charming) özellikli olanlarının aranan nitelikte olduğunu ifade etti. Etkili sunumun üç özelliğini trustworthiness, approachability ve likeability olarak sıraladı.

Guy Kawasaki’nin Enchancement adlı kitabını okumamızı, twitter’dan da likeability konusunda Dave Kerpen’ı takip etmemizi önerdi. Takibe aldım bile, işte profili: https://twitter.com/DaveKerpen

Sunumun etkileme ve ikna boyutu ile ilgili olarak Aristo’nun belirttiği retoriğin 3 boyutu ethos – logos ve pathos’tan bahsetti. Özetle ethos’u etik değerler, duruş, özgüven ile itibar yaratmak; logos’u içerik tarafı ve konuya hakimiyet; pathos’u da duygu ve düşüncelere dokunmak olarak ifade etti.

Eğitim esnasında kendisi bize “gong therapy”den bahsetti. Gong ile 20 dakika uygulanan terapinin 4 saatlik uykuya bedel olduğunu ve New York’ta insanların öğlen aralarında yemek yerine bu terapiyi almayı tercih ettiklerini anlattı. Ben de bu notları kaydederken bir yandan da youtube’dan gong therapy’i dinliyorum.

Duchenne Smile’dan bahsetti ve gerçek gülüşlerde göz çevresinde kırışıklıkların ortaya çıktığını anlattı. Detayları wikipedia’da mevcut, okuma listemize alalım lütfen… Okuma demişken bir de Daniel Pink’in “A Whole New Mind” (aklın yeni sırları) adlı kitabını da okumamızı tavsiye etti.

Özlem Çakır, tutkulu insanların fark yaratacağını, artık herkesin işini iyi yaptığını bizlere anlatırken, samimiyet, doğallık ve tutkunun fark edilmemizi sağlayacağını belirtti. Bu noktada ekrana yansıttığı slaytta imaj ve göze çarparlığın yetenek ve becerilerden 9 kat daha fazla işe yaradığı yazıyordu.

Sunumda vurguyu yaratan faktörleri şu şekilde sıraladı: maddeleme, es, tonlama, retorik soru (cevabını beklemediğimiz soru), tekrar ve arabaşlıklar.

Vücut dilimizle ilgili olarak da yine youtube üzerinden erişebileceğimiz History Channel’ın hazırladığı “Secrets of Bodu Language”u dilersek Türkçe olarak da “Beden Dili” diye aratarak izleyebileceğimizi söyledi. Yine Can Dündar’ın “Terzi Diplomasisi” adlı köşe yazısını da mutlaka okumamızı önerdi. Kısa bir yazı, hemen paylaşıyorum: http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=545345&AuthorID=75&Date=17.05.2008

Daha sonra eğitimin imaja yönelik ve asıl bomba kısmına geçtik. Aldığım vurucu notlar şöyle:

Bedene oturan ceket gücü ifade eder. Koyu renkler açık renklere göre (bej, pudra) daha otoriterdir. Yüze yakın olarak kullanılan yüksek kontrast yüksek otoriteyi temsil eder. Yakalı herşey yakasıza göre daha ciddi ve otoriterdir. Aynı şekilde tok kumaş da yumuşak kumaşa göre daha ciddi ve otoriterdir. Polyester ve plastik malzeme ile klas görünemezsin!

Vücudumuza ne kadar uygun kıyafet giyersek o kadar güçlü görüneceğimizi ifade ederken “the more constracted you wear, the more authority you look” ifadesini kullanan Özlem Hanım büyük aksesuarların da aynı etkiyi yarattığını belirtmek için “the bigger you wear, the more authority you look” diye konuyu özetledi.

Bu noktada vurucu cümlelerden biri de: “Bugün olduğun yer için değil, yarın olmak istediğin yer için giyin” demesiydi.

İnce kumaşların fazlalıkları ortaya çıkardığını belirtirken, bu sorunla karşılaşmak istemeyenlerin likra ve gabardin kumalı tercih etmeleri gerektiğini söyledi.

Bayanlar için bacak bileklerinin kalın olması halinde siyah çorap giymeleri gerektiğini öneren Özlem Hanım ince bölgeleri her zaman açıkta bırakmak gerektiğinin altını çizdi.

Renklerle ilgili detaylı bilgi için internetten  “colour analysis” diye araştırma yapabileceğimizi söyleyen Özlem Hanım giydiğim kırmızı çizgili polo yakalı sweatshirt için de “overpower” olduğunu ve benim önüme geçtiğini, konuşurken yüzüme odaklanmakta zorlandığını belirtti. Mesajı net bir şekilde alındı.

Eveeet notlarımızın buraya kadarı herkesi ilgilendiren genel noktalardı. Sonrasında Özlem Hanım tek tek kişiye özel yorum ve önerilerde bulundu. Bence eğitimin bu kısmı en paha biçilmez noktasıydı. Bana özel notlara gelecek olursak:

“Kış Erkeği”ymişim. Tercih etmem gereken öncelikli renkler: içinde siyahlık olan kırmızı, mor, siyah, mavi, içinde siyahlık olan yeşil. Ayrıca yaz kış füme, siyah, beyaz lacivert takımlar giyip, bunları bordo, vişne, mürdüm eriği tonu, koyu kırmızı, mor açık pembe, koyu yaprak yeşili ve mavi ile destekleyebilirmişim.

Aksesuarlarımda beyaz metal olmasını öneren Özlem Hanım, siyah ya da füme renkte gözlük kullanmamı tavsiye etti.

Kahverengini yüze yakın olmayacak şekilde ayakkabı ve pantalonda tercih edebileceğimi, orta genişlikteki kareli gömlekleri, ince ve boyuna çizgili gömlekleri seçebileceğimi, yarı İtalyan yakalı gömleklerin bana uygun olacağını anlattı. Orta genişlikte kravat ve yarım windsor düğümü yapmamı öneren Özlem Hanım bu düğüm için de uzmantv.com’dan videosunu izlememi tavsiye etti.

Saçlarımın uzunluğu ve modelini uygun bulurken, favorilerimi imkan dahilinde biraz daha uzatmamı önerdi.

Yaka tercihlerinde bisiklet, V yaka, dik yaka ve polo yakayı tercih edebileceğimi ifade etti.

Önemli davetlerde kullanacağım koyu renk takımlarda mutlaka beyaz gömlek tercih etmemi, mavinin kabul olmayacağını anlattı. Yine bu takımları kösele ayakkabı ile giymemi önerdi. İki düğmeli takımlarda en alt düğmenin de açık olacağını hatırlattı. Eli cebe koyarak sunum yapıyorsam çift yırtmaçlı ceket giymemi önerirken, ceket içinde yeleği de fizyonomime uygun olduğu için tercih edebileceğimi söyledi.

Son olarak  Özlem Hanım “killer” görüntüye ulaşmam için kol düğmeli gömlek, slim cut takım (yelekli) ve puantiyeli kravat tercih etmemi önerdi.  Gündelik giyim için de lacivert blazer, kravatsız gömlek ve Dockers tipi pantolon tercih edebileceğimi ifade etti. Pantolon paçaları konusunda da balık ağzı şeklinde düzeltme yaptırabileceğimi söyledi.

Özlem Çakır'dan kesinlikle çok değerli bulduğum bilgiler elde ettim(k) ve gerçekten bir Cumartesi gününü ofiste geçirmeye değecek bir günü geride bıraktım. Böyle değerli bilgileri ve dahasını (hepsini not almak imkansızdı) bizlerle hiç çekinmeden ve bütün içtenliğiyle paylaştığı için kendisine çok teşekkür ederim.

23 Eylül 2014 Salı

Farkındalık

Osho'nun Farkındalık adlı kitabından kendim için aldığım notları sadece kendime saklamak yerine paylaşmak istedim. Üzerinde düşünmeye değer...

Hayat amaçtır ve onu elde etme tekniği, yöntemi de farkındalıktır.

Mekanik bir şekilde yeme, kendini tıka basa doldurmaya devam etme; çok farkında ol. Çok iyi çiğne ve fark et... ve bu ana kadar ne kadar çok şeyi kaçırmış olduğuna şaşıracaksın çünkü her ısırık sana müthiş bir tatmin verecek.

Kısmi gayret boşunadır. Şöyle-böyle olamazsın, ılık olamazsın. Bunun bir yararı olmaz. Ilık su buharlaşamaz ve uyanık olmak için yapılacak ılık gayretler başarısızlığa mahkûmdur.

Buda dedi ki: "Birisi yanan bir meşaleyi nehre atabilir. Nehre ulaşana kadar meşale yanık kalır. Nehre düştüğü anda tüm ateşi söner; nehir onu soğutur. Ben bir nehir oldum. Bana aşağılamaları fırlatırsınız; onları fırlattığınızda onlar ateştir ama bana ulaştıkları anda benim serinliğimin içinde ateş kaybolur. Artık acıtmazlar. Siz dikenleri atarsınız; sessizliğime düşünce onlar çiçeğe dönüşür. Ben kendi yaradılışımın doğasından hareket ediyorum."

Eğer gerçekten çok mutlu olmak istersen ihtiyaçlarını yerine getir ve arzularını boş ver. Sefil olmak istiyorsan ihtiyaçlarını kes ve arzularının peşinden git.

Başkalarıyla ilişki kur. Ama kendinle de kur. Başkalarını sev. Ama kendini de sev. Dışa açıl; dünya güzel, macera dolu; o bir meydan okuma, o zenginleştirir. Bu fırsatı kaçırma; ne zaman dünya kapını çalsa ve seni çağırsa dışarı çık. Korkusuzca git; kaybedecek hiçbir şey yok, kazanılacak ise her şey var. Ama kaybolma. Devamlı olarak ve devamlı olarak gidip de kaybolma; arada bir eve dön. Bazen dünyayı unut; bu anlar meditasyon içindir. Her gün eğer dengeye gelmek istersen, içeriyi ve dışarıyı dengelemen gerekir. Aynı ağırlığı taşımalılar bu sayede içerde hiçbir zaman dengeyi kaybetmezsin.

Bir hikaya ile notları sonlandıralım...

Bir Zen ustası olan Hotei bir köyden geçiyordu. Yeryüzüne ayak basmış, gelmiş geçmiş en güzel insanlardan birisiydi, insanlar onu Gülen Buda olarak bilirdi; her an sürekli gülerdi. Ama bazen bir ağaç altında otururdu —bu köyde gözleri kapalı olarak bir ağacın altında oturuyordu— gülmüyor, hatta gülümsemiyordu, tamamen sakin, aklı başında. Biri sordu, "Gülmüyorsun Hotei?"

Gözlerini açtı ve, "Hazırlanıyorum" dedi.

Soruyu soran anlayamamıştı: "Hazırlanıyorum derken neyi kastediyorsun?"

Hotei dedi ki, "Kendimi kahkaha için hazırlamalıyım. Kendime bir dinlenme fırsatı vermeliyim. İçeri girmek durumundayım, Tüm dünyayı unutmak zorundayım böylelikle tazelenmiş olarak geri gelebilir ve tekrar gülebilirim."

Gerçekten gülmek istersen, ağlamayı öğrenmek zorunda kalacaksın. Ağlayamazsan ve gözyaşlarına muktedir değilsen gülmek için yeterli olamayacaksın. Gülmeye ait olan bir insan aynı zamanda gözyaşlarına da aittir; o zaman bir insan dengededir. 

21 Eylül 2014 Pazar

7 Yılda Öğrendiğim 7 Şey

3 Eylül 2007 tarihinde başladığım iş hayatımın 7. yılını kutladığım şu günlerde geriye dönüp geçen zaman diliminde gözlemlediğim veya tecrübe ettiğim dersleri kaleme alıp saklamak istedim. Böylece hem kendime bir özet hem de okuyanlara faydalanabilecekleri bir kaynak bırakmayı amaçladım.

 
Geride kalan 7 yıllık dönemin tamamını çok uluslu firmalarda ve genel olarak finans ve denetim ile ilgili alanlarda geçirdim. 2007’den 2010’a denetim ve danışmanlık alanında faaliyet gösteren PriceWaterhouseCoopers’ta, 2010’dan 2013’e dünyanın otomotiv devlerinden biri olan General Motors’ta çalıştım. Son 1 yıl 1 aydır da dünyanın bir numaralı sigarasını üreten firmada çalışıyorum. Bu üç firmada farklı ekiplerle ve yöneticilerle çalışma fırsatı buldum. Birbirinden farklı liderlik ve yöneticilik özellikleri olan kişileri gözlemledim, onlarla iletişim ve etkileşim içerisinde kendime bir şeyler katmayı hedefledim. Dolu dolu geçen bu 7 yılın sonunda aldığım dersleri özetle 7 maddede topladım: 
  • Her şeyin başı sorumluluğunu yerine getirmek
  • Planlı ol, not al, ajandanı yönet 
  • Etkin bir network sahibi ol
  • Yan masanda olan bitenden haberin olsun (büyük resmi kaçırma) 
  • Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı gerektirir
  • Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun 
  • Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan aksiyon al

Orta okul ve lise yıllarında tarih derslerinde savaşların sebep ve sonuçlarını sorarlar, yukarıdaki gibi maddeleri ezberlettirirlerdi. Sınavı geçinceye kadar aklımızda tutar, sonra da bir daha asla hatırla(ya)mazdık. Gelin bu 7 madde de öyle olmasın, biraz detaylandıralım.

Önce sorumluluğunu yerine getir

Çalışanın işvereniyle arasındaki iş akdinin gereği olarak öncelikle kendisine atanan sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Her profesyonel, kendisinden beklendiği üzere, önce işini yapmalıdır. Unutmamalıyız ki, işveren tanımlanmış sorumlulukların yerine getirilmesi için para ödemektedir. Çalıştığımız firmada bizim gibi tüm çalışanların bir takımı oluşturduğunu düşünürsek, hepimizin sorumluluklarını tam olarak yerine getirmesi günün sonunda bizim de kazanan bir takım olmamızı sağlayacaktır. Ve unutmayın ki kazananlar daima ödüllendirilir ve takdir edilir.
Eğer kariyerinizde hedeflediğiniz noktaya ulaşmak istiyorsanız, önce bu birinci maddeyi layıkıyla yerine getirmeniz gerekiyor. Özellikle kariyerinizin başındayken, almış olduğunuz yüksek eğitiminize paralel olmayan daha basit işlerle meslek hayatınıza başlayabilirsiniz. Title’ınızın “assistant” ya da “trainie” unvanını içermesi, önemli toplantıları dahil edilmemeniz, ofiste geçen belirli bir sürenin basit ofis işleriyle geçiyor olması sizi demotive etmesin. Bundan hiç gocunmadan, bu işin de üyesi olduğunuz o ekipte biri tarafından yapılması gerektiğinin bilincinde olarak o işe sarılın. Öğrenmek için geçen kariyerinizin ilk yıllarında da kıdem ve tecrübeniz ile ekibin en saygın personeli olacağınız kariyerinizin son yıllarında da her işinizi önemseyip sorumluluklarınızı bilinçli bir şekilde yerine getirin. “Ya harika bir şey yap, ya da harika bir şekilde yap” sözünü mottonuz haline getirin ve size verilen sorumluluğu katma değerinizi de katarak ekibinize sunun. Özellikle performans değerlendirmelerinde amirlerinizin öncelikle bakacağı şeyi işinizi ne derece iyi yaptığınızı değerlendirmek olacaktır. Bu sebeple hedeflediğiniz performans zamları ve terfiler için öncelikle size verilen sorumlulukları yerine getirmeniz gerektiğini unutmadan işinize ve gerekliliklerine yoğunlaşın.
Planlı ol, not al, ajandanı yönet

İlk maddede işimizi iyi yapmanın öneminden bahsetmişken, işimizi yapış şeklinden hiç bahsetmedik. Benim gözlemlerim, işinde başarılı, alanına hakim her yöneticinin planlı bir şekilde çalıştığını gösteriyor. Lisedeyken bir hocamız tahtaya Fransızca bir cümle yazıp bir sonraki hafta bunun ne demek olduğunu açıklayan öğrenciye bir üst not için kanaat notu kullanacağını söylemişti. Ertesi hafta geldiğinde tahtada yazan cümlenin “not alarak çalışın” olduğunu öğrendiğimizde “bu muymuş yani” demiştik. Aslında hem okulda hem de işte not almak ve alınan notları planlı bir şekilde değerlendirip uygulamak çok önemli. Günümüz iş dünyasında birçok toplantıya giriyoruz, bunların bir kısmı bilgilendirmeden öteye gitmezken bir kısmı ise hararetli tartışmaların yaşandığı ve fikirlerin adeta çatıştığı toplantılar oluyor. Bu toplantılarda pek çok kişinin önünde not defteri mevcut oluyor ancak bu deftere ismini yazmak ya da imza atmak yerine toplantı gündemine dair önemli notlar alanlar hep günün sonunda da farkı yaratan kişiler oluyor. Tabii ki not almak sizi tek başına bir yere taşımaz, burada asıl vurgulamak istediğim planlı bir şekilde hareket etmeniz. “Ferrarisini Satan Bilge” ve “Ünvansız Lider” kitaplarının yazarı Robin Sharma’yı severek okuyorum. Kendisinin ofiste mesaiye başlamayla ilgili güzel bir önerisi var. Çoğumuzun güne bilgisayarımızı açıp, mailleri ve iş telefonumuzdaki mesajları kontrol edip bunlardan önemlilere cevap vererek başladığımızı söylüyor. İşte bunu yaparken de o günü planlamayı es geçtiğimizin altını çiziyor. Bunun yerine işe gittiğimizde ilk işimizin akşam eve giderken o gün nelerin bitirmiş olması gerektiğini planlamak olduğunu belirtiyor. Bunun için de öncelikle günlük olarak yapılması gerekenleri yazmamızı, sonrasında da belirli aralıklarla o hafta, ay ve yıl içerisinde tamamlamamız gereken sorumluluklar için ajandamızı şekillendirmemizi tavsiye ediyor. Ben de bu sistemi uygulayarak gün içerisindeki iniş-çıkışlardan etkilenmeden o gün yapmam gerekenleri basit bir şekilde izleyebiliyorum ve gün sonunda eve giderken neleri bitirdiğimi ve varsa ertesi güne sarkan işlerimi takip edebiliyorum. Notlarınızı çağın gerekliliklerine göre farklı yazılımlarda takip edebileceğiniz gibi klasik ajandalarda da izleyebilirsiniz, önemli olan sizin kendinizi rahat hissetmeniz ve yapacaklarınızın listesini eksiksiz not almanız.

Etkin bir network sahibi ol

Sabancı Üniversitesi’nde yönetim bilimleri (MBA) alanında yüksek lisansımı yaparken çarşamba günleri iş dünyasından tepe yöneticiler okulumuzda workshoplara katılırlardı. Bu workshopların birinde ülkemizde de faaliyet gösteren çok uluslu büyük bankalardan birinin yöneticisi, “iş dünyasında herşey çalışmakla olmaz, bazen kimi tanıdığınız da sizin başarılı işler ortaya çıkarmanızı sağlar” demişti. Konuyu pekiştirmek için verdiği örneklerde davetlere mutlaka katıldığını, her defasında özellikle farklı insanlarla tanışmaya özen gösterdiğini, kartvizit değiştirmenin çok önemli olduğunu ve her gün mutlaka telefon rehberini gezip bir süredir aramadığı birini arayarak network’ünü canlı tuttuğunu ve sarfettiği bu eforun hep karşılığını aldığı anlatmıştı. İşte ilk o zaman bu havalı “networking” kavramı ile tanışmıştım. Sonrasında çalıştığım şirketlerde de geniş bir network’e sahip olan her seviyeden çalışanın bir yerlere gelirken bazı engelleri daha kolay aşabildiğini gözlemledim. Bu sebeple, sadece çalıştığınız departmanda değil de diğer departmanlarda da arkadaşlarınız olsun. Sırf çıkar için de bunu yapmayın. Büyük resmi görmek ve şirketinizin operasyonlarını anlamanız için de bu size avantaj sağlar. Farklı departmandaki arkadaşınıza bir gün sizin işiniz düştüğünde bir şey rica edecekken bu size konfor alanı yaratır. Yine şirket dışında da network’ünüzün geniş olması müşteri ve tedarikçilerle ilişkilerinizde yeri geldiğinde rüzgarın sizin lehinize dönmesini, sektörde olup bitenleri de takip etmenizi sağlayacaktır. Tabii ki network’ün geniş olması kadar canlı tutulması yani bağlantılarla sıcak ilişkilerin devam ettirilmesi de önemli. Harvard Business Review’in günlük olarak yayınladığı ve gönderdiği ipuçlarında bu konuda faydalı bir öneri paylaşılmıştı: Her gün öğle yemeğini farklı biriyle yiyin. Kesinlikle öğle araları, kahve-sigara molaları, şirketin sosyal aktiviteleri network’ünüzü genişletmek, yeni bir çevre edinmek için eşsiz fırsatlardır. Bunları etkin bir şekilde değerlendirin.

Yan masanda olan bitenden haberin olsun

Network’ün öneminden bahsederken diğer departmanlardaki insanlar ile kuracağınız ilişkinin şirketinizin operasyonlarını anlamak için size fayda sağlayacağını belirtmiştim. Bu konu özellikle büyük ve çok uluslu firmaların personellerine getirdiği uzmanlaştırma kültürü sebebiyle çalışanın kendi alanına derinlemesine yoğunlaşmasından ötürü etrafında neler olup bittiğini kaçırması ihtimalini düşündüğümüzde çok daha önemli bir hal alıyor. Siz size verilen sorumluluk kapsamında işinize çok hakim olabilirsiniz, ancak günümüzün dinamik iş dünyasında bu kariyer hedeflerinize ulaşmak için yeterli olmaz. Bunu illa ki çevrenizde olup bitenleri anlayıp kendi işinizle bağlantılarını kavrayarak pekiştirmelisiniz. Özetle büyük resmi görebilmek için kafanızı kaldırın ve çevrenizi gözlemleyin. Sorumluluğunuzdaki masanın işlerine olan hakimiyetiniz sizin o masada kalmanızı sağlar, bir terfi ile amirinizin masasına ya da bir başka firmadaki amir pozisyonuna geçmeyi hedefliyorsanız mutlaka öncelikle kendi departmanınız olmak üzere diğer departmanlarda da neler olup bittiği konusunda bilgi ve fikir sahibi olmalısınız. Bununla beraber şirketinizin nasıl faaliyet gösterdiğini, operasyonun nasıl yönetildiğini, sizin sorumluluklarınızın bu operasyon içindeki önemini çok iyi kavramanız gerekir. Back-up sistemi ile çalışan organizasyonlarda bir çalışanın yokluğunda onun yerine aynı departman içerisinden biri bakar. Siz de bu back-up sistemine dahil olma konusunda istekli olursanız kendi masanız dışında bir masanın da genel olarak sorumluluklarını yerine getirebilir duruma gelirsiniz. Bu da sizin avantajınıza olacaktır. Özellikle yönetici pozisyonlarındaki kişileri gözlemlediğimde her masanın işlerini detaylı olarak bilmeseler de günün sonunda her masadaki faaliyetin operasyonu ya da finansal tabloları nasıl etkilediğini çok iyi biliyor olduklarını fark ettim. Eğer sizin de hedefleriniz tepedeki yönetici pozisyonlarıysa sorumluluklarınızı harika bir şekilde yerine getirirken ekip arkadaşlarınızın sorumluluklarını da anlayıp büyük resmi görmek için çaba sarf edin.

Profesyonellik dedikleri şey ketum olmayı gerektirir

İş hayatında bulunduğunuz pozisyon stratejik olsun ya da olmasın bir gün elinize şirketinizle, sektördeki rakip(ler)inizle, yeni çıkaracağınız ürünle, ekip arkadaşınızla ya da direk sizinle ilgili çok önemli bilgiler ulaşabilir. Bu bilgileri iyi analiz edip biriyle paylaşılabilir olup olmadığı konusunu gözden geçirmeden kesinlikle en samimi çalışma arkadaşınızla dahi paylaşmamalısınız. Bu aşamada yapacağınız yanlış bir tercih hem sizin adınıza bir hata olarak hanenize yazılır, hem de şirketinizin zarar görmesine ya da itibar kaybetmesine sebep olabilir. Yine Sabancı Üniversitesi’ndeki workshopların birinde Jan Nahum bizlere iş hayatına yönelik verdiği bir tavsiyede, yürütmekte olduğunuz bir projeyi finalize oluncaya kadar en yakın iş arkadaşınızla bile paylaşmayın diye öğütte bulunmuştu ve başından geçen benzer bir olayda kendisinin bitirme aşamasına getirdiği bir projeyi bir iş arkadaşıyla paylaştıktan hemen sonra o iş arkadaşının genel müdürden bu projenin hayata geçmesi için onay aldığında yaşadığı hayal kırıklığını paylaşmıştı. Yine benzer şekilde günümüzde sıklıkla kullandığımız sosyal medya araçlarında da (twitter, facebook, instagram, vb.) işimizle ilgili önem arz eden konuları paylaşmaktan sakınmalıyız. Bilginin hızlı bir şekilde ve dezenformasyona da uğrayabilecek bir biçimde bu kanallarda yayılması yine istenmeyen sonuçlara yol açabilir ve bu da hem bize hem de çalıştığımız kuruma zarar verir. Tabii ki duvarları olan ve iletişimi zor bir ekip arkadaşı olmadan iş arkadaşlarımızla samimi paylaşımlarda bulunup güçlü ilişkiler kuracağız. Ancak paylaşımlarımızda profesyonelliğin gerekliliklerini yerine getirip neyin paylaşılıp neyin saklanması gerektiğini tartıp ona göre hareket etmeliyiz.

Ya bir role-model’in ya da bir coach’un olsun

Ulaşmak istediğiniz kariyer hedefini belirlerken kendiniz için bir role-model belirleyip onun başarı öyküsünden esinlenerek kendi başarı hikayenizi yazabilirsiniz. Tabii ki tek bir role-model belirlemek durumunda değilsiniz, farklı özellikler için farklı liderleri örnek alıp dilediğiniz özelliklerini hayatınıza adapte edebilirsiniz. Bu noktada örnek alacağınız kişinin biyografisini okumak, yaşayan kişiler ile linkedin gibi farklı kaynaklardan iletişime geçmek, onlar üzerine yazılmış incelemeleri takip etmek size bakış açısı kazandıracaktır. Örneğin Steve Jobs’un biyografisini okuyuncaya kadar sunum tekniklerine yönelik birçok eğitim alsam da başarılı sunumlar yapmaktan uzak bir performansım vardı. Kitapta Jobs’un Powerpoint’ten sunum yapan bir kişinin anlattıklarına hakim olması için o slaytlar olmadan sunabilecek donanımda olması gerektiğini, bu sebeple kendisinin ofiste Powerpoint kullanmayı yasakladığını okudum. Ben de bundan etkilenip hazırladığım sunumlarda slaytlar hiç yokmuş gibi çalışmalarımı yapıp sunuma çıkmaya başladım. Gerçekten de bu sunum performansımı olumlu yönde etkiledi.

Pek tabii ki çalıştığınız şirkette koçluk/mentörlük sistemi varsa bunu da iş hayatınıza aktif bir şekilde adapte ederek koçunuzdan/mentörünüzden alacağınız tüyolarla iş yapış şeklinizi farklılaştırıp kendinizi ulaşmak istediğiniz seviyeye taşıyabilirsiniz. Hatta illa bu sistem şirketinizde aktif olarak kullanılmasa bile yukarıda bahsettiğim networking faaliyetleriniz kapsamında yöneticilik niteliklerini beğendiğiniz kişilerle iletişim kurup onlardan geribildirim ve öneriler toplayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.
Heyecanı kaybetme, kaybediyorsan aksiyon al

Her sabah masanıza oturduğunuzda o gün yapacaklarınız için duyduğunuz önem ve istek, işinize olan bağlılığınızın en güzel göstergesidir. Heyecan konusunda 7 yıllık gözlemlerime göre, heyecanını kaybetmiş insanlar ay sonunda maaşını alıp ailesini geçindirmek için çalışıyor olmaktan hayıflanırken, heyecanla işine bağlı olan çalışanlar ise sürekli işiyle ilgili geliştirilebilir alanları kovalayan, ek sorumluluk almak için çaba gösteren, kendini güncel tutan ve farklılaştırmaya çalışan bireyler olarak hem kendine hem de şirketine değer katıyorlar. Hal böyle olunca da sarf edilen bu eforu birileri mutlaka görüp takdir ediyor ve bu onlara performans zammı ya da terfi olarak geri dönüyor. Bu sebeple kişi kendi durumunu değerlendirip özeleştirisini yapmalı ve eğer mevcut durumda üstlendiği sorumluluklar için heyecan duymuyorsa bir aksiyon planını hayata geçirmelidir. Peki böyle bir durumda neler yapılabilir? Kişi ek sorumluluklar isteyerek “job enrichment” olarak nitelendirilen iş zenginleştirmesi yöntemiyle yeni sorumluluklar tecrübe edebilir. Yine amiriyle durumu paylaşıp rotasyon çerçevesinde bölüm içerisinde farklı bir pozisyon ile yola devam edip daha önce yapmadığı işleri yapıp hem yeni bir şeyler öğrenmenin, hem de yeni bir şeyler yapmanın heyecanını hayatına dahil edebilir. Çalışan eğer yeteneklerinin ve donanımlarının bulunduğu departman dışında da çalışmasına elverişli olduğunu düşünüyorsa, kendisine uygun bulduğu pozisyon için ilgili departman yöneticisi ve İK yönetici ile görüşüp talebini ileterek açılacak pozisyon için havuzda kendine yer edinebilir. Yine tüm bu saydıklarımla soruna çözüm bulamıyorsa iş değişikliği ile yeni bir firmada, yeni ekip arkadaşları ve yeni sorumluluklarla kariyerine devam edebilir. Organizasyon kültürü dersinde öğretilen verilere göre çalışanların düşük performans ve düşük iş tatmini yaşamalarının sebeplerinden biride içinde bulundukları organizasyonun kültürüne tam olarak adapte olamamalarıdır. Bu sorunu aşan çalışanların performanslarında yükseliş ve buna bağlı olarak yaptıkları işten tatmin olma seviyelerinde artış gözlemlenmiştir.

Yedi yıllık tecrübemle çok uluslu firmalar başta olmak üzere çalışanların kariyerlerini yönetirken dikkat etmesi gereken hususları yukarıda özetlemeye çalıştım. Bakalım geçen zaman bu deneyim ve gözlemlerimde ne gibi değişikliklere yol açacak. Kariyer basamaklarını çıkıp kıdem aldıkça listeden neleri çıkarıp, neleri ekleyeceğim bunu zaman gösterecek.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Yüksek Etkili Sunum - Dale Carnegie Eğitimi

9-10 Eylül 2014 tarihlerinde Dale Carnegie eğitmenleri Sezen Albayrak ve Kutsal Köse tarafından verilen Yüksek Etkili Sunum eğitimini aldım. Son zamanlarda katıldığım en etkili eğitimlerden biriydi. Özellikle üzerinden biraz vakit geçsin, heyecanımı geride bırakayım da sakin sakin irdeleyip öyle değerlendirmemi yazayım istedim.

Üzerinden 10 gün geçse de şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki herşeyden önce uyguladıkları sistemle kendinizdeki gelişimi sizde birebir izleyip değerlendirebiliyorsunuz. Koçluk sistemini eğitimin bir parçası halini getirip etkin bir şekilde kullanıyorlar.

Geribildirimlerin hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi için son derece proaktif hareket ediyorlar ve eğitime katılan herkese eşit mesafede ve aynı yoğun ilgiyle yaklaşmayı başarıyorlar.

İki günlük eğitim esnasında her katılımcı (yaklaşık 15 civarı) 7 ayrı sunum yapma fırsatı buldu. Bu sunumların hepsi kameraya çekildi. İlk sunum ile son sunum arasında, her katılımcı için, siyahla beyaz kadar fark oluştu. Eğitim sonunda katılımcılara feedbackleri de içeren sunum videoları verildi ve bu sayede hem güzel bir hatıra hem de yeri geldiğinde tekrar referans alabileceğimiz bir başucu kaynağı elde ettik.

Bu güzel ve faydalı eğitim ile bize katkıda bulunan sevgili eğitmenlerimiz  Sezen Albayrak ve Kutsal Köse'ye bu vesileyle teşekkür etmek isterim. Dileyenler aşağıdaki linkten Dale Carnegie'nin Türkiye websitesine ulaşabilir. Benim tavsiyem, siteye girmişken Dale Carnegie'den Başarının Sırları e-kitabını da indirmeniz yönünde....

http://www.dalecarnegie.com.tr/

En Pahalı Bayram Tatili

2014 yılı Ramazan Bayramı bana biraz pahalıya patladı. Önce Bursa’dan bayram dönüşü için hazırlanırken sağ ön kapının kelebek camının kırıldığını ve üzerindeki krom çıtanın zarar gördüğünü fark edip küçük çaplı bir şok yaşadık.  İzmir’e dönüp aracı serviste kaskodan yaptırıp teslim aldığım gün de eve gelen trafik cezasıyla bir kez daha şok olduk. Bayram için İzmir’den Bursa’ya giderken 94 km hızla Ankara Caddesi’nde radara yakalanmışım. Serviste camın bedeli 596 TL, trafik cezasının bedeli ise 172 TL. Neyse bunla gelmiş geçmiş olsun diyoruz ve cana bir şey olmasın diye temenni de bulunuyoruz…

Bundan sonraki bayram seyahatlerinde daha yavaş ve daha güvenli yerlere park etmeyi de öğreneceğiz…Kendime ve sizlere de ders olması dileğiyle...

Gazozcum.Com ile Geçmişe Yolculuk

Anaokuluna ve ilkokula gittiğim yıllarda bankada müdür yardımcısı olan teyzemin odasına gittiğimde en büyük iki keyfim vardı, birincisi Facit hesap makinesi ile kafama göre rakamlara basıp onları yazdırmak, diğeri ise ısmarladığı gazozu keyifle içmekti. Facit artık yerini Excel’e bıraktı ama gazoz efsanesi devam ediyor.

Her ne kadar biz İzmir ve çevresinde belli başlı gazoz markalarına erişebiliyor olsak da artık Anadolu’da bir döneme damga vurmuş, insanların damak tadında iz bırakmış yerel ve ulusal birçok gazoz markasına tek bir adres üzerinden ulaşabiliyorsunuz: www.gazozcum.com

Gazozcum.com üzerinden pek çok gazoz markasına oturduğunuz yerden erişebiliyorsunuz, farklı gazoz marka ve çeşitlerinden oluşturduğunuz sepet içeriğini, şık ve güvenli bir kutu ile ayağınıza kadar getiriyorlar. Dilerseniz kendinize, dilerseniz sevdiklerinize gönderip bu unutmaya yüz tutan lezzetle kendinizi, çevrenizdekileri ve sevdiklerinizi ödüllendirebilirsiniz. Klasikleşmiş orijinal şişeleri ve unutulmaz tatları ile sizi hem geçmişe götürecek hem de hatıralarınızın canlanmasını sağlayacak bu fırsatı ofiste inceleme imkanımız oldu.

Kargo ile iş adresime gelen gazozcum.com’un gönderisinde ilk fark ettiğim şey kutunun şişelerin herhangi bir şekilde zarar görmesini engelleyecek şekilde korunaklı olarak bölünmüş halde ulaştırılmasıydı. Bununla beraber kutudan çıkan mektubu okuduğumuzda hepimizi bir şekilde geçmişe götürmeyi başaran ifadelerle adeta çocukluğumuza gidip geldik. Daha sonra kutu içeriğindeki 6 farklı gazoz markasını açıp ofis arkadaşlarımla tadım gerçekleştirdik. Özünde hepsi gazoz olsa da birbirinden ayrışan lezzetler hepsini farklı bir yere koymamıza sebep oldu. Yaş itibariyle bizden büyük olan çalışma arkadaşlarımızın özellikle Zaman ve Zafer gibi kendilerine çok şey ifade eden markaları gördüklerinde adeta gözleri parladı.
Bu şekilde pekçok farklı gazoz markasını toplu halde erişme imkanı sunan, klasikleşmiş şişeleri dilediğimizde koleksiyon yapmamıza fırsat veren gazozcum.com gerçekten büyük iş başarmış. Bu tatlarla bizleri buluşturdukları için başta İhsan Merey olmak üzere tüm www.gazozcum.com camiasına da teşekkürü borç biliriz.

14 Eylül 2014 Pazar

Haşmet Demiş Ki...

Ne sevdiğimiz yerde yaşamayı seçebiliyoruz ne de yaşadığımız yeri sevebiliyoruz. Evine girerken ve çıkarken "dünyada olmak istediğim yer işte burası!" diyen ne kadar az insan var. Hürriyet havucunun peşinde koşan mecburiyet mahkumlarıyız. Sonra balkondaki saksıdan mucizeler bekliyor, bir haftalık tatillerden bir yıllık huzur umuyoruz. Cehennemimizin adı "modern yaşam" ve bu gerçekle yüzleşmekten çok korkuyoruz. 

11 Eylül 2014 Perşembe

Balambaka Otel

Bu yıl evlilik yıl dönümümüzü 10 gün önceden kutlamaya karar verdikten sonra uzun süredir Alaçatı'da tecrübe etmek istediğimiz butik otelde konaklama fikrini hayata geçirmek üzere araştırmalara başladım. Önce etstur ve jollytur'un sitelerini gezip orada fazla seçenek olmadığını görünce booking.com'a girip alternatifler arasında gezmeye başladım. İhtiyacımız olan şey öncelikle Okan'dan uzakken kafa dinlemekti. Buna uygun olabilecek ve rahatlıkla havuza girebileceğimiz bir otel ararken fotoğraflar ve yorumlar arasından en çok ilgimi çeken Balambaka oldu. İsminin de orjinalliği ile bu otelde karar kıldım ve rezervasyonu booking.com üzerinden gerçekleştirdim.

6 Eylül Cumartesi önce Alaçatı pazarını gezip saat 14 olduktan sonra da Yandex navigasyonla kolayca otelin yerini bulup giriş yaptık. Personel son derece güler yüzlü, hızlı ve kibar bir şekilde bizi karşıladı. Odamıza yerleştikten sonra bu oteli seçmemizin sebeplerinden bir olan havuzunu test etmek için hazırlandık. Kimsenin kullanmadığı havuz hem temiz, hem de sessiz olması sebebiyle beklentimizi fazlasıyla karşıladı. Otelin dışarıdan o kadar heybetli bir hali vardı ki, bunu fotoğraflamamak olmazdı, anında havuz ve otelin birarada olduğu bir kare instagram üzerinden facebook'ta paylaşıldı ve sanal aleme "cennette tatildeyiz" mesajı verildi. Havuz sonrası dışarı çıkmaya hazırlanırken havuz başında kurulmuş olan 5 çayı için kavala kurabiyesi ve tarçınlı çayın olduğunu görmek bizi mutlu etti. Gerçekten ikramlar çok lezzetliydi.

Cumartesi akşamı Çeşme Marina'da yenilen akşam yemeği sonrası gece otele döndüğümüzde havuz başında bizi bekleyen huzurlu ortamı gördüğümde ne kadar doğru bir tercih yaptığımızı bir  kez daha anladım.

Pazar sabahı oteldeki ilk kahvaltımızı yaptık. Hepsi ev yapımı ve hafif olan reçellerle birlikte sunulan klasik bir Ege kahvaltısı... Şimdiye kadar hiç yemediğim karpuz ve ceviz reçelleri tat olarak beni öyle şaşırttı ki anneannemi ilk gördüğümde bugüne dek bize bu reçellerden yapmadığı için kendisiyle bir hayli uğraşacağım :)

Hava bir açıp bir kapayınca plajlara gitmek yerine günümüzü havuza girerek ya da havuz başında güneşlenip birşeyler okuyarak geçirdik. Bu esnada yine otel çalışanları misafirperverliklerini gösterdi ve mevsim meyveleri ile bizim dinamizmimizi korumamızı sağladılar.

Bu arada otelde konakladığımız süreçte başımızdan geçen ilginç bir olayı da aktarmadan edemeyeceğim. Pazar günü öğlen yemeğini yemek için Alaçatı'ya gitmek üzere hazırlanırken eşim kolyesini bulamadığını farketti. Odada her yere baktık, ama kesinlikle yoktu. Cumartesi gecesi dışarı çıkarken taktığından emindi. Bir dedektif misali Cumartesi akşamı otelden çıkmadan önce çektiğimiz fotoğraflara baktık. Fotolarda da kolye gözükmüyordu. Yüksek ihtimal otelde düşmüştü. Personele konuyu ilettik, olası yerlere baktık, bulamayınca da moralsiz bir şekilde Alaçatı'ya indik. Üzerinden çok geçmeden otelin sahibi İbrahim Bey aradı ve kolyenin bulunduğunu müjdeledi. Eşim ve ben bu habere gerçekten çok sevindik. Kendilerine güvenimiz de bu şekilde perçinlenmiş oldu.

3 gün 2 gece konakladığımız Balambaka Otel'de hem dinlendik hem de kaliteli vakit geçirdik. Sizlere de kesinlikle kafa dinleyip Alaçatı'yı yaşamak istiyorsanız Balambaka'yı tereddütsüz öneririm. Bu arada booking.com için de otele bir değerlendirme yazısı hazırladım. Az önce booking.com'un iletişim hattını arayıp ne zaman yayınlanacağını sordum, uzun yazdığım için gözden geçirmenin 7 haftaya kadar sürebileceğini söylediler. Napalım, bekleriz... Yazana değil biraz da yazdırana bakmak lazım. Otel hakkında çok yazdırıyor. Bu vesileyle tüm çalışanlara ve İbrahim Bey'e misafirperverliklerinden ötürü teşekkürlerimi sunarım.


Google adsense

Analytics