8 Aralık 2013 Pazar

Gerilim Sevenlere: the Prisoners

Baktım da son dönemde çocuklarla ilgili yavaştan paylaşımda bulunmaya başlamışım. Ee moda giriyoruz artık. Dün ve bugün de (film 2 buçuk saat olduğu için 2 günde izlemeyi tercih ettim – siz tek seansta bile bitirebilirsiniz) konuyla azıcık ucundan alakalı bir film de izledim. Sizlere de öneri şeklinde bu filmden bahsetmek isterim.

Filmimizin adı “the Prisoners”.  Türkçeye nasıl çevrildi/çevrilecek bilmiyorum çünkü 27 Aralık’ta ülkemizde vizyona girecek. Filmde çocukları kaçırılan bir ailede babanın yaşadığı arama süreci ve bunun dedektifle kesişen öyküsü anlatılıyor. Sürekli olarak film size sonunu merak ettiriyor ve izlerken de o gerilim hissini görüntü ve müziklerle yaşattırıyor. Kadroda  Hugh Jackman da var desem sanırım yeterli olur.
Özellikle havaların soğuk seyrettiği bu dönemde evde sıcak sıcak izleyebileceğiniz güzel bir gerilim filmi arıyorsanız, imdb’den 8.1 almış bu filmi tercih edebilirsiniz.
 
Çocuğunuzu korumak için neler yaparsınız? Keller Dover (Jackman) her anne babanın en kötü kabusuyla karşı karşıya. Altı yaşındaki kızı Anna arkadaşı Joy ile kaybolmuştur. Dakikalar saatlere döndükçe, panik gittikçe artar. Tek ipucu sokaklarına çok önce park etmiş döküntü bir karavandır. Soruşturmayı yöneten Detektif Loki (Gyllenhaal) arabanın sürücüsü Alex Jones’u (Paul Dano) tutuklar. Ama kanıt yetersizliği nedeniyle şüpheliyi salmak zorunda kalır.

Çocuğunun hayatının tehlikede olduğunu bilen çıldırmış Dover durumu kendi ellerine almaktan başka bir seçeneği olmadığını fark eder. Çaresiz baba kızları bulmak için her şeyi yapacaktır. Ama bunları yaparken kendini kaybedebilir ve şu soruyla boğuşabilir: Adaleti aramakla suçlu olmak arasındaki sınırı ne zaman geçersin?

Bumerang'dan İlk Ödememi Aldım

Yeni yıl yaklaşırken herkes birbiri için ufak tefek hediyeler almaya başlamıştır herhalde. Ben de bu süreçte çevremdekileri düşünürken kendim için de bir iyilik yapmak istedim. 2013 yılında tanıştığım bumerang sayesinde kendimi ödüllendirdim.

Bu yıl takip ettiğiniz üzere, bumerang'ın blog içeriğime uygun olan reklamlarını blogumda sizlere sunmaya başladım. Bu reklamları facebook, twitter, google+ ve linkedin üzerinden elimden geldiğince yaymaya çalıştım. Yayınladığım her bir reklam sistem üzerindeki bakiyeme eklendi. Bakiyem kafamda hedeflediğim o "ciddi" tutara geçen hafta ulaştı.

Bunun üzerine ben de geçtiğimiz Çarşamba akşamı (4 Aralık 2013) sistemde biriken bakiyemi çekmek için başvurdum. Bu sabah banka bakiyemi kontrol ettiğimde stopaj kesintisi sonrası gelirimin hesabıma transfer edildiğini gördüm.

Benim için adeta yılbaşı hediyesi niteliğinde bir gelir oldu bu! Şimdi ne alsam acaba diye keyifli bir derdim var :)
                       
Eğer siz de bumerang sistemine katılmak isterseniz, hiç vakit kaybetmeden buradan devam edin:

http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2013/09/bumeranga-uye-ol-20-tl-kazan.html

7 Aralık 2013 Cumartesi

Anne Olmak Kolay Değil...

Annelerin hakkını verelim, işleri hiç de kolay değil...

Sevgili eşim Nilgün, sana şimdiden kolaylıklar dilerim...

Çocuk Sahibi Olmak Bir Sanattır

Oğlumuzu beklediğimiz bugünlerde bizi de nelerin beklediğinin gayet bilincindeyiz...

 

 
 
 

 

4 Aralık 2013 Çarşamba

Think Outside the Box

Hepimiz hem iş hayatımızda hem de özel hayatımızda bunu yapmalıyız...

Garanti Bankası Hesap İşletim Ücretini İade Etti

Garanti Bankası ile maaş müşteri olarak ilişiğimi kesip normal bir müşterisi olmamla birlikte tarafıma hesap işletim ücreti yansıttıklarından ve bununla bir daha karşılaşmamak için hesabımı türlü zorluklara ragmen kapattığımı sizlere buradan anlatmıştım. Dilerseniz o yazıya aşağıdaki linkten de ulaşabilirsiniz:

http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2013/11/garanti-bankas-hesap-isletim-ucretine.html

Konuyla ilgili rahatsızlığımı blogda yazdığım linki Garanti Bankası'nın facebook ve twitter hesapları üzerinden ileterek ilgili makamlara ulaştım. Öncelikle bana bu tutarların bize daha iyi hizmet vermek için alındığı gibi bir takım "laf salatası" sundular. Ben de bu tutarı ödemeyeceğim için hesabımı kapattığımı, yeni yılla birlikte kredi kartımı da kapatıp maaş bankam olan Akbank ile çalışacağımı söyledim. Açıkçası bir blöf değil, gerçekten karşılaştığım acımasız durumun bir sonucuydu bu. Neyseki karşımda göreceli olarak mantıklı biri vardı. Yaptığım işlemleri inceledikten sonra "bankamızla sürekli olarak çalıştığınızı görüyorum" diyip "size özel bir işlem yapacağız" dedi ve kartıma 55 TL bonus yükleyebileceğini söyledi.

58 TL'yi hesabımdan kesip 55 TL'yi bonus olarak almak fena bir alışveriş değildi, en azından hiç yoktan iyidi. Ben de teklifi kabul ettim.

Bugün yaptığım kontrolde paranın bonus olarak tanımlandığını ve yine vermiş olduğum otomatik ödeme talimatı ile diğer bonuslarımla birlikte bireysel emeklilik bakiyeme eklendiğini gördüm.

Her zaman size blogum vasıtasıyla önerdiğim şeyi bir kez daha önereceğim: siz de bankalara bu hesap işletim, yıllık aidat vs adı altında para ödememek için elinizden geleni yapın. Pişman olmazsınız...

1 Aralık 2013 Pazar

Türkçe’mizin Önemi ve Avrupa’da Türkçe’mizi Korumak

Dil, insanların iletişiminde en önemli ve etkin araçtır. Kullandığımız dil ile birbirimize duygu, düşünce, bilgi, tecrübe ve benzeri olguları aktarırız. Bu aktarımın amacına ulaşmasında dile olan hakimiyet çok önemlidir.

İletişim başlı başına işteş bir eylemdir. Tek taraflı iletişim söz konusu olamaz. Bu noktada iletişime giren, dili kullanan tarafların dile ne kadar hakim oldukları önem kazanır. Bu noktada verilen ya da verilmek istenen mesajın doğru ifade edilmesi için dili etkin kullanmak gerekir.

Dil, kültürün, örf ve adetlerin sonraki nesillere aktarılması açısından tartışmasız yegane araçtır. Kültürel mirasın yeni jenerasyonlara iletilmesinde dilin oynadığı rolü hiçbir şey oynayamaz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde de bu transfer sürecinde yine dile ne derece vakıf olunduğu, aktarımın o derece başarılı olacağı sonucunu doğurur.

Dilin ne derece önemli olduğunu diline sahip çıkan milletlerin diğer ülkeler üzerinde sağlamış olduğu nüfuza bakar rahatlıkla görebiliriz. Bugün Dünya’da en çok konuşulan dil İspanyol’cadır. Bu dili öğrenmek ticaret konusunda başarıya ulaşmak için önemli bir adımdır. İngilizce geldiği pozisyon itibariyle Dünya’nın dili konumuna gelmiştir. Teknoloji’de ilerlemiş olan Amerika Birleşik Devletleri tüm teknolojik gelişmelerinde İngilizce isimler kullanarak bu konuda bir hegemonya yürütmektedir. Bugün Fransa’ya gittiğinizde İngilizcem konuştuğunuzda halk size cevabını Fransızca vererek dilini sahiplenmektedir. Benzer şekilde Rusya ve Çin dilini koruyarak, bağımsızlığını bu konuda da tasdiklemektedir.

Yukarıdaki satırlarda da özetlemeye çalıştığım gibi dilimiz herşeydir. Ona sahip çıkmak yalnız bugüne ait bir görevimiz değil, bizden sonralara karşı olan bir borcumuzdur. Bu görev ve borcun bilincinde olarak planlı hareket etmek, geleceğe yönelik bir politika belirleyip buna sadık kalmak gereklidir. Bu noktada dilimizin bize geçmişimizden bir miras olduğunu unutmamamız gerektiğinin bilinciyle, gençlerimize bu önemi çok iyi aktarmalıyız. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolaydır. Bu sebeple hem Türkiye’de hem de Türklerin yaşadığı diğer ülkelerde bu önemi yayacak yayınlar yapılmalıdır. Ülkemizin sevilen ve önde gelen kişileri hem dili güzel kullanarak, hem de dilimizi güzel kullanmaya özendirerek her yaştan Türk insanına örnek teşkil etmelidir. Düzenlenecek organizasyonlar yılın sadece bir günü ile sınırlı kalmamalı ve bu organizasyonlar tüm bireyler için özendirici nitelikte olmalıdır. Örneğin Avrupa’da sık sık yapılacak organizasyonlarla Türkçe olarak en iyi öykü, kısa roman, roman, metin yazarlığı, münazara, şiir, şiir okuma yarışmaları düzenlenebilir. Bu yarışmalar ulusal televizyon kanallarda yayımlanarak, yarışma duyuruları ve haberleri yerli ve yabancı basında yayımlanarak geniş bir çevreye ulaşılabilir. Bunlara ek olarak, düzenlenen organizasyonlarla geçmişten günümüze değer kaybetmeden gelen ebedi eserler yurtdışında özel günlerde çocuklarımıza armağan edilerek onların da bu kültürel mirasa erişmesi sağlanmalıdır.

Günümüzde başarılı olan her şey çok hızlı bir şekilde büyük kitlelere ulaşmaktadır. Bu her alanda geçerli olduğu gibi kültürel alandaki eserler için de geçerlidir. Eğer Türkçe eserler konusunda başarıyı özendirecek bir politika takip edersek bu da insanların öncelikle Türkçe okumasına, sonrasında da Türkçe’mizi güzel, doğru ve etkin kullanmasına yol açar. Bunun temeli de iyi bir Türkçe eğitim ile mümkündür. Okulda ve evde sağlam bir Türkçe eğitimi alan birey, kendini Türkçe olarak iyi bir şekilde yazılı ve sözlü ifade eder. Bu ifadeyi çevresiyle paylaşır ve en önemli varlığımız olan dilimizin canlı kalmasını ve bizden sonralara iletilmesini sağlar. İşte bu aşamada devletimizin Türkçe’yi özendirmesi kilit rol oynayacaktır. Eğer anadilde yazmak, konuşmak takdir edilirse, bunun meyvesini alırız. Örneğin, Türkler için açılacak olan yarışmalarda en iyi makale, roman, hikaye yazanlar devlet tarafından ödüllendirilip, çalışmalarına teşvik verilirse, bu kişilerde dünya çapında eserler ortaya koymak için çok daha konsantre şekilde çalışıp, bizleri en iyi şekilde temsil edecek ürünler ortaya koyarlar. Bu başarının duyulması, bu alanlara uzak olan kişiler için de teşvik edici nitelikte olacaktır. Bireyler merak edip yazılanları okuyacak, çevrelerindekine bahsedecek, bu şekilde kültürel eserler kendi içimizde yayılacaktır. Dil bu eserler üzerinden bizden sonrakilere de miras kalacaktır.

Yurtdışında ve yurtiçinde kültürel mirasımızı yaşatmak, dilimizi kullanmak ve geliştirmek için dernekler, lokaller, kulüpler kurulmalı, bu mekanlarda sosyal organizasyonlar düzenlenmelidir. Buralarda geçirilecek vakitlerde Türkçe, Türk tarihi, Türk ordusu, Türk edebiyatı ve Türk dış politikası hakkında katılımcılara bilgi verilmeli, fikir alışverişinde bulunulmalıdır. Bu gibi yerler birlik ve beraberliğin sağlanması açısından son derece önemli rol oynayacaktır.

Özetle, dilimiz bizi diğer milletlerden ayıran yegâne unsurlardan biridir. Bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü korumak için dilimizi de korumalıyız. Öncelikle bu bilinçle mevcut Türkçe eserlerimizi incelemeli, onların değerini bilerek geniş kitlelere ulaşmasını sağlamalıyız. Buna ek olarak Türkçe’mizi hem yurtiçinde hem de yurtdışında yaşatmak için organizasyonlar düzenlemeli, dilimizi doğru ve etkin kullanmak için çevremizdekileri teşvik etmeliyiz. Dilimiz bize atalarımızdan mirastır ve biz de bu dili torunlarımıza en iyi şekilde miras bırakmalıyız. Onu koruyup geliştirmek ve özellikle farklı dillerin konuşulduğu Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının bu dili yaşamasını sağlamak bizlerin görevidir. Bu vesileyle yapılacak olan tüm aktivitelere katılmak ve katılımı yönlendirmek konusunda organize bir şekilde çalışmalıyız. Dilimize sahip çıkalım ve onu hep beraber canlı tutalım!

Google adsense

Analytics