iletişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iletişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Nisan 2018 Salı

Muhasebe Mesleğinin Temel Sorunları ve Çözüm Yolları


MAKALE YARIŞMASINDA DERECEYE GİRENLER ÖDÜLLERİNİ ALDI

Turan Veldet Velidedeoğlu Makale yarışmasında başarılı olanlara ödülleri verilirken ; ilk üçe giren Ankara SMMM Odası’dan  Kadir GÜLÇİN birinci olurken İzmir SMMM Odası’ndan Doç.Dr. Engin HEPAKSAZ ikinci Samsun SMMM Odası’ndan  Öğr. Gör. Esra GÜR üçüncü oldu. Övgüye değer yazılar içinde MANSİYON açısından yapılan inceleme de; Ankara SMMM Odası’na kayıtlı olan Melike GÜLER, Salman YILMAZ, Doğan YALÇINKAYA İstanbul SMMM Odası’ndan Dr. Mete AKYOL, İzmir SMMM Odası‘ndan Volkan YORULMAZ dereceye girdi.


Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tarafından düzenlenen Turan Veldet Velidedeoğlu Makale Yarışması için “Muhasebe Mesleğinin Temel Sorunları ve Çözüm Yolları” konulu makalem ile mansiyon ödülüne layık görüldüm. Bu bir makale yarışmasından aldığım ilk ödül değil, umarım da son olmaz ama benim için bu ödül anlamlı kılan, yaptığım mesleği ileri götürebilmek adına yapılabilecekleri paylaştığım bir çalışmanın onca değerli katılımcı arasında takdir edilmesi oldu. Bu vesileyle Ankara SMMM Odası'na ve büyük bir nezaket gösterip beni telefonla arayan Oda Başkanı Ali Şahin'e teşekkürlerimi sunarım.

Bu gözlemlerimin ve düşüncelerimin daha geniş bir tabana yayılması için ve beklenen değişimin gerçekleşmesine ufak bir katkısı olması adına makalemi buradan da paylaşıyorum:

Muhasebe Mesleğinin Temel Sorunları ve Çözüm Yolları

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, kendi mesleğinde yeterli düzeyde bilgi alt yapısına sahip olmalı, kendisini sürekli bir değişim içerisinde olan dünya koşulları ve mesleki standartlar içinde yenileme gereğini duymalı, etik değerlere sahip olmalı ve bunları uygulamalı, mesleğinde gösterdiği özen ve titizlikle çevresine katkı sağlamalı, güven vermeli ve örnek olmalıdır.


Muhasebe mesleğini icra etmekte olan Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler, bu unvan yolunda önemli bir adım atmış olan meslek stajyerleri ve tüm diğer muhasebeciler mesleğin gerekliliklerini yerine getirirken bir takım sorunlarla karşılaşmaktadır. Karşılaştıkları bu sorunların bir kısmını farklı kanallarla muhataplarına iletip bunların belirli bir kısmına çözüm üretilmesini sağlasalar da çözüm bekleyen sorunları, mevzuattaki değişiklikler ile oluşan yeni sorumluluklar ve değişen iş yapış şekilleri ile beraber her geçen gün çığ gibi artmaktadır.

Bu makalenin amacı tek tek münferit sorunları belirtip, farklı makalelere konu olmuş, bağlı bulunulan odalara iletilmiş konuları yeniden gündeme getirmekten ziyade konuyu daha makro düzeyde değerlendirip gözlemlediğim sorunları belirtip bunlara pratik çözüm önerileri sunmaktır.

Yalınlaştırılmış Muhasebe

Günümüzde muhasebecilerin temel sorunlarından biri üzerlerindeki iş yükünün getirdiği sorumlulukları/görevleri yerine getirirken iş ve özel hayat dengesini kaybetmeleridir. Belirli bir süreçte yetiştirilmesi gereken raporlamaların olması sebebiyle yapılan fazla mesailer ve mevzuattaki düzenlemelerle uzayıp giden yapılacaklar listesi muhasebecilerin özel hayatlarında kendine ayırması beklenen zamandan çalmaktadır. Bağımlı çalışan meslek mensupları uzayıp giden mesaileri karşılığında çoğu zaman fazla mesai ücreti alamamakta iken, bağımsız çalışanlar da sorumlulukları altındaki mükellef defterlerini tutmak ve beyanlarını zamanında gerçekleştirmek için büyük bir özveri ile çalışmaktadır. Hal böyle olunca, muhasebeci ailesine, kişisel gelişimine, dinlenmesine ve benzeri ihtiyaçlarını gidermesine vakit bulamamaktadır. Bu süreç mutsuz çalışanlara sebep olduğu gibi sürekli bir şeyleri yetiştirme telaşında olan kişilerin katma değerli işler ortaya koymasına da engel olmaktadır. 

Bu sorunun çözümü köklü bir değişim ve birden fazla tarafın inisiyatifi ile gerçekleştirilebilir, o da süreçlerin yalınlaştırılması ve sadeleştirilmesi ile mümkündür. Yalınlaştırmadan kasıt, muhasebecilerin üzerindeki yasal raporlama sorumluluklarının gözden geçirilerek tekrar eden, elimine edilebilecek süreçlerin tespit edilmesi ve bunlardan vazgeçilerek muhasebecilerin üzerindeki haddinden fazla yükü azaltmaktır. Bu değişim sürecini yönetmek için muhasebe mesleğini icra edenler kendi iş yapış şekillerini ve süreçlerini, kendilerinden beklenen yasal zorunluluklar açısından değerlendirip, daha etkin çalışabilmeleri için hangi raporlamaların daha yalın ve sade olması gerektiği yönünde toplu bir öneriyi TÜRMOB kanalıyla muhatabına iletebilir. Burada konunun muhatabı Maliye Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İç İşleri Bakanlığı ile TÜRMOB temsilcileri bir araya gelip süreçlerdeki yalınlaştırmanın meslek örgütü ve çalışanları üzerinde yaratacağı pozitif etkiyi anlatarak sadeleştirme önerilerini sunabilir. Bu önerileri muhatapları kabul edebilecekleri gibi önerilere farklı çözüm yöntemleri de getirebilirler. Bu gibi bir durumda TÜRMOB kanalıyla temsilciler değerlendirme yapıp süreçlere ilişkin farklı sadeleştirme metotları belirleyebilirler. En kötü senaryoyu düşündüğümüzde, taraflar arasında herhangi bir mutabakat sağlanmasa bile en azından yaşanan sıkıntılar ve gelişim alanlarına yönelik çözüm önerileri muhataplarına iletildiği için sonraki dönemlerde alınacak kararlarda mevcut iş yükü ve muhasebeciler üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulur. Yaratılacak algı ve sunulacak bilgilendirme ile insan emeğinden çok dijitalleşmenin ve elektronik dönüşümün sağladığı faydalardan destek alacak düzenlemeler yapılmasına önem verilir.

Yalınlaştırma sürecinde başarı sağlanması muhasebecilerin “görevi yapan”dan “stratejik karar alan” pozisyonuna geçmesi için zaman ve koşulların oluşmasını sağlayacaktır. Bu sayede, bu mesleği icra eden kişiler daha kalifiye işlere vakit ayırabilecek, daha yüksek bir iş tatmini yaşayacak ve kurumlara (burada hem müşavirlik/danışmanlık hizmeti alan, hem de raporlama yapılan idari kurumdan bahsedilmektedir) daha nitelikli hizmet sunacaktır. Ülkemiz içerisinde bulunduğu elektronik dönüşüm sürecini başarıyla yönetmektedir ve bu süreçlerin sonucunda hayatımıza giren e-fatura, e-defter, e- arşiv fatura, e-sevk irsaliyesi gibi örnekler yurt dışındaki örneklerle kıyaslandığında tatmin eden ve ihtiyacı/beklentiyi karşılayan seviyededir. Durumun böyle olması, takip edilecek yalınlaştırma ve sadeleştirme süreçlerine olan inancı da artırmaktadır. Bu dönüşüm sürecine muhasebe mesleğini icra edenlerin “izleyen” statüsünden “katılımcı” statüsüne geçerek dahil olması, her iki tarafın da lehine olacaktır. Özellikle dijitalleşen dünyada bulut teknolojisi ve Endüstri 4.0’ın etkisiyle raporlamalarda muhasebeci üzerindeki emek yoğun işler alınıp kendisinin daha vasıflı ve katma değerli süreçlere zaman ayırması sağlanırsa, meslek mensupları da bunu kendi hayatlarında, kariyerlerinde fırsata dönüştürür. 

Kamu kurumlarının istemiş olduğu beyanname ve bildirgeleri yasal sürelerinde yetiştirme döngüsünün içerisinde sıkışıp kalmış olan muhasebeciler, önümüzdeki dönemlerde süreçlerin yalınlaştırılması ve elektronik dönüşümle beyanname ve bildirimlerin sistemler tarafından üretilmesi ile en büyük sorunlarına çözüm bulmuş olacaktır. Dijitalleşmenin olumlu katkısını da göz önünde bulundurduğumuzda, doğru veriyi şimdiden çok daha kısa zamanda üretebilen muhasebeci bunları analiz edip, yorumlayıp müşavirliğini yaptığı ya da çalıştığı firmaya içerisinde bulunduğu rekabetçi piyasa içerisinde doğru adımı atmasını sağlayacaktır. Bu değişim de muhasebecilerin değerinin artmasında devrim niteliğinde olacaktır. 

Çağı Yakalayan Eğitim

Muhasebe mesleğinin temel sorunlarından biri eğitimdir. Yapılan meslek sürekli olarak bir değişime ve gelişime konudur ve bu değişim sadece yerel mevzuat ile kalmamakta aynı zamanda uluslararası standartlarda da yaşanmaktadır. İrili ufaklı ve her daim bir değişime konu olan mesleği icra eden bireylerin mesleki yeterliliklerini koruyabilmeleri için sürekli ve periyodik bir eğitim döngüsü içerisinde olması gerekmektedir. Günümüzde muhasebe mesleğinin ruhsatlı mensubu olabilmek için hem staj başlatma hem de yeterlilik sınavı için adaylar ciddi seviyede bir eğitim almakta, aldıkları eğitim sağlıklı bir şekilde ölçümlenmekte ve ardından da başarılı olan adaylara unvanları verilmektedir. Ancak mevcut düzende ruhsatını alıp mesleğini icra etmeye başlayan bir muhasebeciyi kendini geliştirmeye zorlayan herhangi bir yazılı zorunluluk bulunmamaktadır. Bu da bireyi gelişimi için kişisel bir tercihe itmekte; birey ya mesleğinde ileri gidebilmek için kendini geliştirmek adına kişisel çalışmalar yapmakta ya da ruhsatı aldığı günkü bilgilerini koruyarak mesleğini sürdürmektedir. Takdir edersiniz ki, bu da mesleğinde kendini güncel tutarak geliştirmiş bireyler ile diğerleri arasında ciddi fark oluşmasına sebep olmuştur. Bu fark ücret tarifesi ve rekabet koşulları sebebiyle menfaat ve getirilerin belirli seviyede olduğu muhasebecilik seviyesinde kendini geliştirmenin cazip ve özendirici olmasının önüne geçmiştir. Bir başka deyişle, mesleki yeterliliklerini geliştiren meslek mensubu ile ruhsatı aldıktan sonra gelişim için bir çalışma yapmamış meslektaşın ayrıştırılması için herhangi bir ölçüt söz konusu değildir. Mesleki yeterlilik çıtasının yükseltilmesine yönelik bir hedef belirlenip bu çıtanın yükseltilmesi için düzenleme yapılmalı, kendini geliştirip güncel tutan, mevzuata hakim meslek mensuplarının artması için çalışmalar yapılmalıdır. Kısaca bilgi birikimini güncel tutan, buna emek ve vakit harcayan meslektaş sayısının yetersizliği bir sorundur. Bu yönde çalışmalar yapmaya zorlayan veya özendiren bir sistemin kurulu olmaması ise bir eksikliktir. 

Bu noktada neler yapılacağı ve bu sorunun nasıl çözüleceği hususunda çözümü teknolojiyi kullanarak bulabileceğimizi düşünüyorum. İllerdeki meslek odalarından temsilciler, TÜRMOB ve TESMER’in temsilcileri ile bir araya gelerek periyodik olarak meslek mensuplarının alması gereken eğitimleri belirleyip bu konularda eğitim içerikleri hazırlamalı, yeri geldiğinde bu konudaki profesyonellerden destek almalı ve güçlü bir veritabanı oluşturmalıdır. Bunu yaparken üniversitelerin ilgili bölümleri, çok uluslu bağımsız denetim firmaları ve danışmanlık firmaları ile işbirliği yapılarak sektörün talep ettiği yüksek nitelikli iş gücünde aranan özelliklere cevap verecek şekilde bir içerik belirlenmelidir. Hazırlanan eğitim içerikleri video ve metin içeriği şeklinde düzenlenip çevrimiçi (online) eğitimler şeklinde bu mesleği icra edenlere sunulmalıdır. Bu içeriklerin hazırlanması ve sunulmasının belirli bir maliyeti olacağını göz önünde bulundurursak, bu içeriklere erişimin de meslek mensupları için kabul edilebilir seviyede bir ücret karşılığında yıllık üyelik aidatlarına ek katkı şeklinde olması makuldür. Meslek mensubu olmayanlar ama muhasebe mesleğini yapanlar da eğitimlerden ücretini ödeyerek faydalanabilmelidir. Bu alanda, gerekirse Maliye Bakanlığı’na mesleki yeterliliğin seviyesinin yükseltilmesinin kendilerine sağlayacağı fayda açıklanarak yapılacak düzenleme ile bu eğitimler için ekonomik teşvik sağlanması gündem gelebilir. Eğitimlerin içerikleri hem ülkemizdeki mevzuat değişikliklerini takip etmeyi ve öğrenmeyi sağlamalı, hem de uluslararası finansal raporlama standartları hakkında meslektaşları belirli bir seviyeye taşıyacak nitelikte olmalıdır. Bununla beraber muhasebe mesleğini icra eden kişilere liderlik, karar alma, proje yönetimi, sunum becerileri ve etkili iletişim gibi konularda yetkinlik ve becerilerini geliştirecek eğitimler de sunulmalıdır. Başta SAP ve Excel olmak üzere muhasebe programları ve veri analizi ile ilgili yazılımları bilgisayarda etkin bir şekilde kullanmayı sağlayacak eğitimler ve başta ileri düzey olmak üzere, konuşma ve iş İngilizcesi eğitimleri de sunulmalıdır. 

Bu eğitimlerin sınıf içi olması yerine çevrim içi olması da çok geniş bir kitleye ulaşmasını, tekrar tekrar izlenebilir, okunabilir olması sağlayacaktır. Meslek mensubu dilediği şekilde eğitimlere iş yerinden, hafta sonu,  işe giderken ya da akşam evinde katılabilecek ve tamamladığı eğitimleri elektronik ortamda belgelendirebilecektir. Eğitimleri düzenleyen, hazırlayan, denetleyen kurum da işin erbabı olduğu için içerik nokta atışı olacaktır ve hedeflenen verim alınacaktır.

Yapılacak değerlendirme ve tercihe göre, eğitimleri başarıyla tamamlayan meslektaşlara sertifikasyonla beraber teşvik edici olması için anlaşmalı kurumlarda ek indirimler, meslek odalarının websitesinde en çok sertifikasyona sahip olan meslek çalışanlarının ilan edilmesi gibi özendirici uygulamalar seçilebilir.


En verimli yatırım, insana yapılan yatırımdır. Yukarıda belirttiğim şekilde meslektaşlarımıza yapılacak yatırım, bu mesleği icra edenlerin bilgi ve yetkinlik seviyesinin ciddi bir şekilde yükselmesine sebep olacaktır. Bu da hem kendilerine hem de çevrelerine faydalı olmalarını sağlayacaktır. Muhasebe mesleğinin algısına da olumlu yansıyacak bu gelişme nitelikli iş gücünün değerini de yukarıya taşıyacaktır. Bir mesleği icra edenler ne kadar donanımlı olursa, sundukları hizmetten faydalananlar da o kadar üst düzeyde bir verim elde etmiş olurlar, bu da bu meslekteki kişilerin değerini artırır. Artan değer meslektaşların finansal getirilerine yansır. Refah seviyesi ne kadar artarsa daha mutlu, daha motive meslektaşlar olur.

İletişim İçindeki Meslektaşlar

İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında iletişim kurmak ve iletişim içinde kalmak artık çok kolay. Taraflar arasında iletişimin sağlıklı kurulduğu bir ortamda sorunları tespit etmek, ilgilisine iletmek ve bunlara çözüm önerileri bulmak eskisinden çok kolay. Önemli olan iletişime açık, çözüm odaklı bireyler olarak bunu hem bireysel kültür hem de temsil ettiğimiz kurumun kültürü haline getirebilmek ve bunu tabana yayabilmektir. Henry Ford’un dediği gibi “Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada durabilmek ilerlemedir, birlikte çalışmak başarıdır.”

Çağın şartları iletişimi kolaylaştırmış olsa da muhasebe mesleğinin temel sorunlarından bir diğeri ise meslek mensupları arasındaki iletişim eksikliği ve birliktir. Bir bütün olarak hareket edememek, sesimizi yeterince güçlü çıkaramamamıza ve gerektiğinde lobi faaliyetlerinde başarılı olamamamıza sebep olmaktadır. Farklılıklarımızla bir mozaik oluşturup tek ses, tek bilek olabilmek konusunda eksikliğimiz olduğunu gözlemliyorum. İçimizde farklı görüşler olsa da demokratik bir ortamda bunları tartışıp dışarı da tek ve net durabilmeliyiz. Bu iletişim eksikliğinin giderilmesi de yine günümüz teknolojisi ile mümkün olacaktır.


Örneğin meslek mensuplarının erişimine açık olan bir çevrim içi sosyal platform hazırlanarak, belirli konuların buralarda tartışılması, farklı görüşlerin hep beraber değerlendirilmesi, oylama yapılması, yorumlanması ve kararlaştırılması sağlanabilir. Pek çok meslektaşın dile getirdiği sorunları, talep ettiği istekleri bu platformda aracısız bir şekilde gündeme getirilebilir. Gözlemlediğim kadarıyla, bağlı bulunduğumuz odalara bunu taşımaktan, doğru kontak kişiyi bulmaktan çekinen pek çok meslektaşımız mevcut. Halbuki internet üzerinden üye meslek mensuplarının erişimine açık olan “şeffaf forum” gibi bir ortamda bu konular gündeme getirilip ele alınarak görüşler, sorunlar paylaşılıp ortak kararlar alınabilir. Geliştirilecek basit bir uygulama ile meslektaşlar bunu cep telefonlarına da indirebilir, her an bağlantı halinde kalıp yurdumuzun dört bir yanındaki meslektaşlarıyla kendilerini ilgilendiren konularda paylaşımda bulunabilir, özetle her bir meslektaşın katkısıyla oluşturulacak bilgi ve tecrübe havuzuna ulaşabilir.


Tüm meslektaşlara açık ve “ünvansız liderlik” yapılabilecek bu gibi ortamlarda herkes kendini daha rahat ifade edebilecektir. Bu yöntemle temsil sorunu da giderilecektir. Ayrıca bu forum platformunu sadece bir sorun taşıma aracı olarak kullanmak yerine elde edilen farklı deneyim ve tecrübeleri paylaşma ve fikir/bilgi alışverişinde bulunma aracı olarak inşa edersek meslektaşların kendi içerisinde kaynaşmasını ve bilginin de hızla yayılmasını sağlayabiliriz. Halihazırda mali müşavirler bağlı bulundukları odalarda ilgi duydukları alanlardaki komitelere üye olmakta, zaman ayırabildikçe komite toplantılarına katılmaktadır. Bu toplantılardan çıkan sonuçlar çok kısıtlı bir gruba dağıtılmakta, bilginin paylaşılarak çoğalması sağlanmamaktadır. Halbuki bahsedilen şeffaf forum platformu ile bu toplantıda gündeme gelip kararlaştırılan konular platforma da taşınırsa benzer konu hakkında platformda yorumlar alınabilir ya da bu konuyu araştıran diğer meslektaşlar kayda geçmiş görüşlere ulaşıp faydalanabilir. Özetle meslektaşların arasında birlik, bütünlük, uyum ve ahengi sağlayacak bir paylaşım platformuna ihtiyaç vardır. Herkesin en kolay, en hızlı ve en düşük maliyetle katılabilmesi için bunun internet tabanlı olması gerekir. Burada kurulan bağlar ardından düzenlenecek periyodik toplantılar, sempozyumlar, ortak komite aktiviteleri ile desteklenerek geliştirilir ve meslektaşlar arasında kapsayıcı bir bütünlük sağlanır.

Sonuç


Günümüzde muhasebe mesleğinin karşı karşıya olduğu temel sorunlarını üç temel başlıkta değerlendirebiliriz. Bunlardan ilki mesleğin yalınlaştırmaya ihtiyaç duyulan süreçlerinin gözden geçirilerek iş ve özel hayat dengesi bozulmuş çalışanların hayatına dokunacak elektronik dönüşüm ve dijitalleşme ile mesleği daha nitelikli ve katma değerli hale getirebiliriz. İkincisi, çağı yakalamak ve güncel gelişmeleri takip edebilmek için sürekli bir eğitim döngüsü içerisinde olmak gerekir. Bunu içeren bir eğitim platformu dizayn ederek meslek mensuplarının her daim kendilerini güncel tutmasını sağlayabiliriz. Sonuncusu da kaybolmaya başlayan birlik ve bütünlüğümüzü yeniden kazanmak için çağa uygun iletişim kanallarını kullanıp bir şeffaf forum oluşturarak, meslektaşların kendi arasında herhangi bir farklılık gözetmeden iletişim kurması için gerekli aracı inşa ederek kendi aramızda birlik ve bütünlük sağlanabilir.

Özet olarak, bugün yaşadığımız her sorun aslında bizim için bir fırsatı da temsil ediyor. Belirtilen temel sorunları gidermek bizlere beraberinde fırsatları sunacaktır. Yaratılan sinerji ortamıyla diğer pek çok sorunun da giderilmesi kolaylaşacaktır.

17 Ekim 2017 Salı

Söylenmeyeni Duydun mu?


Söyleneni duydun.
Peki anladın mı?
Diyelim ki anladın, pek güzel.
Peki ya söylenmeyen? Hani o imalar var ya, peki ya onlar ne olacak?
İşte onları da anlarsan, tam anlamıyla bir iletişim kurulmuş olacak.
Bence bunun yolu karşındakini gerçekten dinlemekten geçiyor sevgili okur, -miş gibi yapmadan ya da vereceğin cevabı düşünmeden tamamen dinleyip anlamak başarılı bir iletişimin olmazsa olmazı.
Ne dersin? Kısa ve öz değil mi?

22 Ekim 2016 Cumartesi

İletişime Dair İpuçları (Astro İletişim)

20 Ekim 2016 akşamı Philsa Philip Morris kişisel gelişim kulübü (Karma) olarak Işın Kemancı Işıklar’dan Astro İletişim konusunda bir bilgilendirme sunumu aldık. Işın Hanımın, iletişimin motivasyonumuzu direk etkilediği ve iletişim kurarken yaşanan sorunların mutluluğumuza etki yaptığını belirterek başladığı sunum astroloji gibi yakın olmadığım bir alanda bana ve katılımcılara yeni ufuklar açtı. Kendimizi anlamamıza yarayan doğum haritasını kişinin kendinin kullanım kılavuzu olduğunu ifade eden Işın Hanım; 4 elementin her insanda farklı derecede mevcut olduğunu söyledi.
Blog'uma içerik hazırlamak için notlar aldım.
 
Hemen hatırlatayım, söz konusu olan dört element: ateş, toprak, hava ve su. Her grupta üç burç bulunur. Kişinin hangi gruba ait olduğu bilinirse temel kişilik özelliklerinin daha iyi anlaşılabildiği varsayılır. Ateş burçları; Koç, Aslan ve Yay'dır. Toprak burçları; Boğa, Başak ve Oğlak'tır. Hava burçları; İkizler, Terazi ve Kova'dır. Su burçları; Yengeç, Akrep ve Balık'tır.
 
Sunumu bir Oğlak (Toprak elementi) olarak dinleyip kendi hayatımda ve ilişkilerimde kullanabileceğim bilgileri not alırken, diğer element gruplarıyla iletişimde de nelere dikkat etmem gerektiğine önem verdim.

Sunum esnasında konuları ve özellikleri çok daha detaylı işlesekte günün sonunda Işın Hanım bu içerikten ticari kazanç elde ettiği için (kendisinin bu konudaki nazik geri bildirimi sonrasında) aşağıda her maddeyi 3 kalemde gösterecek şekilde belirtmeye çalıştım.
Önce toprak elementinin genel özellikleriyle başlayalım:
  • Maddi ve manevi güvenceye önem verir
  • Ayakları yere sağlam basar, gerçekçi
  • İnatçı
Peki toprak grubunun gündelik hayattaki genel cümleleri nelerdir?
  • Sabırlıyım, beklerim.
  • Bize ne kazandıracak?
  • Uyum, huzur ve konfor olsun.
Bir de toprak grubunun nelere dikkat etmesi gerektiğine bakalım… Yeri geldiğinde toprak’ın kendine bu soruları sorması ilişkilerinde faydalı olacaktır:
  • Gerçekten objektif miyim?
  • Aşırı inatçılık ve sabit fikirlilik yapıyor muyum?
  • Konforumdan vazgeçmemek için değişikliklere direniyor muyum?
Gelelim toprak grubu ile iletişim kurarken dikkat edilecek noktalara:
  • Konunun çerçevesini net çizin.
  • Sizi sabırla dinleyecek biri var karşınızda.
  • Durumun kar/zarar analizini yapın.
Gelelim eşimin grubu olan Ateş’e (Koç, Aslan, Yay). Ateş grubunun genel özellikleri:
  • Hevesli, enerjik ve çoşkulu
  • Yaratıcı
  • Cesur, kendine güvenen
Peki ateş ile iletişime dair ne gibi ipuçlarımız var:
  • Aşırı ayrıntıya girmeyin
  • Konuyu eğlendirerek coşkulu anlatın
  • Riskler içeren kısımları belirtin
Eşimden sonra şimdi de sıra oğlumda. Kova burcu olan oğlum hava (İkizler, Terazi, Kova) grubunda. Bu grubun genel özellikleri şu şekilde:
  • Entelektüel
  • Soru soran, analiz ve tahlil eden
  • Maymun iştahlı
Zaten sürekli oyuncak isteyen oğlumun ne kadar maymun iştahlı olduğunu ben biliyordum da, bir de sunumda teyit etmiş olmak iyi oldu. Gelelim hava ile iletişimde dikkat edilmesi gereken konulara:
  • Yapabiliyorsanız ince espriler yapın
  • Adil ve diplomatik olun
  • Konuşturun
Son olarak da su ile iletişimde nelere dikkat etmeliyiz bir de ona bakalım:
  • Kol kanat geren korumacı yönleri harekete geçirin
  • Duygularını gözardı etmeyin
  • Empati yeteneğini harekete geçirin
Sunumun mesajını özetleyecek olursak, hepimiz bir bütünün parçasıyız ve bir arada olduğumuzda anlam buluyoruz. İletişimde bu tip ipuçlarını fırsat buldukça kullanmalıyız ki daha sağlıklı iletişim kurabilelim. Unutmayın ki iletişim bir güçtür!

1 Aralık 2013 Pazar

Türkçe’mizin Önemi ve Avrupa’da Türkçe’mizi Korumak

Dil, insanların iletişiminde en önemli ve etkin araçtır. Kullandığımız dil ile birbirimize duygu, düşünce, bilgi, tecrübe ve benzeri olguları aktarırız. Bu aktarımın amacına ulaşmasında dile olan hakimiyet çok önemlidir.

İletişim başlı başına işteş bir eylemdir. Tek taraflı iletişim söz konusu olamaz. Bu noktada iletişime giren, dili kullanan tarafların dile ne kadar hakim oldukları önem kazanır. Bu noktada verilen ya da verilmek istenen mesajın doğru ifade edilmesi için dili etkin kullanmak gerekir.

Dil, kültürün, örf ve adetlerin sonraki nesillere aktarılması açısından tartışmasız yegane araçtır. Kültürel mirasın yeni jenerasyonlara iletilmesinde dilin oynadığı rolü hiçbir şey oynayamaz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde de bu transfer sürecinde yine dile ne derece vakıf olunduğu, aktarımın o derece başarılı olacağı sonucunu doğurur.

Dilin ne derece önemli olduğunu diline sahip çıkan milletlerin diğer ülkeler üzerinde sağlamış olduğu nüfuza bakar rahatlıkla görebiliriz. Bugün Dünya’da en çok konuşulan dil İspanyol’cadır. Bu dili öğrenmek ticaret konusunda başarıya ulaşmak için önemli bir adımdır. İngilizce geldiği pozisyon itibariyle Dünya’nın dili konumuna gelmiştir. Teknoloji’de ilerlemiş olan Amerika Birleşik Devletleri tüm teknolojik gelişmelerinde İngilizce isimler kullanarak bu konuda bir hegemonya yürütmektedir. Bugün Fransa’ya gittiğinizde İngilizcem konuştuğunuzda halk size cevabını Fransızca vererek dilini sahiplenmektedir. Benzer şekilde Rusya ve Çin dilini koruyarak, bağımsızlığını bu konuda da tasdiklemektedir.

Yukarıdaki satırlarda da özetlemeye çalıştığım gibi dilimiz herşeydir. Ona sahip çıkmak yalnız bugüne ait bir görevimiz değil, bizden sonralara karşı olan bir borcumuzdur. Bu görev ve borcun bilincinde olarak planlı hareket etmek, geleceğe yönelik bir politika belirleyip buna sadık kalmak gereklidir. Bu noktada dilimizin bize geçmişimizden bir miras olduğunu unutmamamız gerektiğinin bilinciyle, gençlerimize bu önemi çok iyi aktarmalıyız. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolaydır. Bu sebeple hem Türkiye’de hem de Türklerin yaşadığı diğer ülkelerde bu önemi yayacak yayınlar yapılmalıdır. Ülkemizin sevilen ve önde gelen kişileri hem dili güzel kullanarak, hem de dilimizi güzel kullanmaya özendirerek her yaştan Türk insanına örnek teşkil etmelidir. Düzenlenecek organizasyonlar yılın sadece bir günü ile sınırlı kalmamalı ve bu organizasyonlar tüm bireyler için özendirici nitelikte olmalıdır. Örneğin Avrupa’da sık sık yapılacak organizasyonlarla Türkçe olarak en iyi öykü, kısa roman, roman, metin yazarlığı, münazara, şiir, şiir okuma yarışmaları düzenlenebilir. Bu yarışmalar ulusal televizyon kanallarda yayımlanarak, yarışma duyuruları ve haberleri yerli ve yabancı basında yayımlanarak geniş bir çevreye ulaşılabilir. Bunlara ek olarak, düzenlenen organizasyonlarla geçmişten günümüze değer kaybetmeden gelen ebedi eserler yurtdışında özel günlerde çocuklarımıza armağan edilerek onların da bu kültürel mirasa erişmesi sağlanmalıdır.

Günümüzde başarılı olan her şey çok hızlı bir şekilde büyük kitlelere ulaşmaktadır. Bu her alanda geçerli olduğu gibi kültürel alandaki eserler için de geçerlidir. Eğer Türkçe eserler konusunda başarıyı özendirecek bir politika takip edersek bu da insanların öncelikle Türkçe okumasına, sonrasında da Türkçe’mizi güzel, doğru ve etkin kullanmasına yol açar. Bunun temeli de iyi bir Türkçe eğitim ile mümkündür. Okulda ve evde sağlam bir Türkçe eğitimi alan birey, kendini Türkçe olarak iyi bir şekilde yazılı ve sözlü ifade eder. Bu ifadeyi çevresiyle paylaşır ve en önemli varlığımız olan dilimizin canlı kalmasını ve bizden sonralara iletilmesini sağlar. İşte bu aşamada devletimizin Türkçe’yi özendirmesi kilit rol oynayacaktır. Eğer anadilde yazmak, konuşmak takdir edilirse, bunun meyvesini alırız. Örneğin, Türkler için açılacak olan yarışmalarda en iyi makale, roman, hikaye yazanlar devlet tarafından ödüllendirilip, çalışmalarına teşvik verilirse, bu kişilerde dünya çapında eserler ortaya koymak için çok daha konsantre şekilde çalışıp, bizleri en iyi şekilde temsil edecek ürünler ortaya koyarlar. Bu başarının duyulması, bu alanlara uzak olan kişiler için de teşvik edici nitelikte olacaktır. Bireyler merak edip yazılanları okuyacak, çevrelerindekine bahsedecek, bu şekilde kültürel eserler kendi içimizde yayılacaktır. Dil bu eserler üzerinden bizden sonrakilere de miras kalacaktır.

Yurtdışında ve yurtiçinde kültürel mirasımızı yaşatmak, dilimizi kullanmak ve geliştirmek için dernekler, lokaller, kulüpler kurulmalı, bu mekanlarda sosyal organizasyonlar düzenlenmelidir. Buralarda geçirilecek vakitlerde Türkçe, Türk tarihi, Türk ordusu, Türk edebiyatı ve Türk dış politikası hakkında katılımcılara bilgi verilmeli, fikir alışverişinde bulunulmalıdır. Bu gibi yerler birlik ve beraberliğin sağlanması açısından son derece önemli rol oynayacaktır.

Özetle, dilimiz bizi diğer milletlerden ayıran yegâne unsurlardan biridir. Bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü korumak için dilimizi de korumalıyız. Öncelikle bu bilinçle mevcut Türkçe eserlerimizi incelemeli, onların değerini bilerek geniş kitlelere ulaşmasını sağlamalıyız. Buna ek olarak Türkçe’mizi hem yurtiçinde hem de yurtdışında yaşatmak için organizasyonlar düzenlemeli, dilimizi doğru ve etkin kullanmak için çevremizdekileri teşvik etmeliyiz. Dilimiz bize atalarımızdan mirastır ve biz de bu dili torunlarımıza en iyi şekilde miras bırakmalıyız. Onu koruyup geliştirmek ve özellikle farklı dillerin konuşulduğu Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının bu dili yaşamasını sağlamak bizlerin görevidir. Bu vesileyle yapılacak olan tüm aktivitelere katılmak ve katılımı yönlendirmek konusunda organize bir şekilde çalışmalıyız. Dilimize sahip çıkalım ve onu hep beraber canlı tutalım!

Google adsense

Analytics