29 Aralık 2019 Pazar

Bir Kariyer Tavsiyesi


Linked’inde Forbes'ta yayımlanan bir makale gördüm bu akşam, kafamın içindeki soru işaretine şeytanın bakış açısıyla dalan bir yaklaşımla "kariyerde bekleyerek bazı şeylerin değişmesini beklememek gerektiği"ni öğütlemiş. Uzun uzun bu konuda yazabilecek kadar doluyum ama şimdilik bu konunun izi olsun diye not alıp park etmek istiyorum. Kim bilir belki bir gün bu yazıya atıfta bulunurum…



“You should just stay there and wait it out.”
If you’re in a toxic work environment, if your boss doesn’t support you, if there’s no room for career growth, if the opportunities for career growth don’t align with what you want to do next, if you feel stagnant at work, you should not just stay there and wait it out. It doesn’t matter how many people think your company is so cool, or how well you’re paid in your role, nothing changes if nothing changes. If you’ve tried all the things to make it work and it’s still not working, you need to implement an exit strategy. Waiting for your boss or other people to make your career more fulfilling puts the responsibility in someone else’s hands, and your career is, and will always be your responsibility.

https://www.forbes.com/sites/adunolaadeshola/2019/12/27/8-terrible-career-tips-you-should-leave-in-2019/#7c52e242af46

25 Kasım 2019 Pazartesi

Bakış Açınızı Genişletin

Cartel'den tanıdığımız Erci-E'nin bir şarkısında "bakış açında daralma var galiba" diye bir soru geçer. Hepimiz arasıra, bazılarımız sıklıkla bu daralmayı yaşar olaylara yaklaşırken.

Bu aralar Linkedin'de sıklıkla paylaşıldığı için karşıma çıkan bir örnek var, yine bakış açısındaki farklılıklar ve büyük düşünme ile ilgili. Kimin neden farklı yerlere geldiğini anlamamız için faydalı diye düşünüyorum:

Gazeteci sorar "BMW almak için ne kadar çalışmanız gerekir?"
Doktor: Bir BMW almak için 6-8 ay çalışmam gerekiyor.
Mühendis: 1-2 sene çalışmam şart.
Muhasebeci : 2-3 sene çalışmam lazım en az.
Sıra Amazon'un sahibi ve dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos'a gelmiş.
Jeff Bezos: Benim düşünceme göre BMW almak için en az 5 sene çalışmam şart.
Gazeteci sorar: Neden bu kadar uzun bir süre Bay Bezos?
Jeff Bezos cevap verir: Kolay değil, BMW büyük bir şirket.

Unutmayın, bakış açısı her zaman fark yaratır.

24 Kasım 2019 Pazar

Dijital Hizmetler Vergisini Çizerek Anlattım


Anlatmak istediklerinizi kendiniz çizerseniz hem siz konuya daha hakim olursunuz hem de karşı tarafa mesajınızı daha etkili verirmişsiniz. Bunu ben değil geçtiğimiz hafta Otto Beisheim School of Management'tan aldığım "Visual Thinking for Business" eğitimini veren hocamız söyledi. Ben de bu haftasonu bu deneyimlemek için yukarıdaki çizimleri yapıp dijital hizmetlerin vergilendirilmesini en basit haliyle anlatmaya çalıştım. Yaptığım çizimlerden oluşan yalnızca bir dakikalık bu video ile hap şeklinde bir mevzuat bilgilendirmesi yapmaya gayret ettim. Umarım beğenirsiniz, yani çizimi olmasa da yöntermi :)

14 Kasım 2019 Perşembe

Duygusal Dayanıklılık Üzerine

Zor geçen bir mesai gününün ardından eve giderken düşmüş omuzlarınızın hemen üstünde, beyninizden geçen o negatif düşüncelerin içinde duygusal olarak çökmüş olduğunuzu hiç hissettiniz mi? Yoksa daha dün mü bu moddaydınız? Yoksa sıklıkla mı bu moda giriyorsunuz? Ya da hiç böyle şeyler yaşamıyorsanız, sizi bu avantaja sahip olmaya iten şartlar nedir?

Acar Baltaş "Duygusal Dayanıklılık" başlıklı bir makale ile bu konuda çıkardığı izlenimlerini paylaşmış. Ben de düşünce ve deneyimlerine çok değer verdiğim Acar Bey'in paylaştığı içerikten altını çizdiğim satırları buraya taşımak istedim. Belki omuzlarınızın düşmesine, başınızın ağrımasına, kendinizi bitik hissetmenize engel olacak bir dönüşümün ilk adımı olur.


Güçlü kişilikler gerçek savaşları, bir satranç oyunu gibi görür. Oysa birçok kişi, bir satranç oyunu gerçek bir savaş gibi algılanmaktadır.

Duygusal dayanıklılık veya yılmazlık ancak kişi sınandıkça, zorlandıkça ve konfor alanının dışına çıktıkça gelişen bir özellik. Bazı insanların buna doğuştan hazırlıklı olduğunu söyleyen araştırmacılar olmuş ancak bu özellik önemli ölçüde hayat içinde gelişiyor. Bunun en somut örneği çok dezavantajlı ortamlardan geldikleri halde, yaşadıkları güçlüklere takılmayıp mücadele sürecinde birçok yetkinlik kazanarak hem hayatını zenginleştiren hem de başarılı olan insanların varlığıdır.

Kendimize sormamız gereken soru “İçinde bulunduğum durumun gerçeklerini tam anlamıyla anlıyor ve bunun doğurabileceği sonuçları kabulleniyor muyum?” “Düşündüğüm çözüm ‘ya olmazsa’ yedek planım ne?”

Gerçekleri görmek ve ders çıkartmak birbirleriyle yakından ilişkilidir. Duygusal dayanıklılığı yüksek insanlar çektikleri sıkıntıları aşıp, karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden geldikleri yolculukta yeni beceriler kazanır ve potansiyellerinin farkında olmadıkları yönlerini keşfederler. Böylece hem şimdiki zamanı hem de geleceğe doğru kurdukları sağlam köprü ilerideki engelleri karşılarken onlara güç ve yeterlilik duygusu verir.

Güçlü bir değer sistemi, olayları yorumlamak ve harekete geçmek için pusula görevi görür.

Duygusal esnekliğin ana dayanağı olumlu tutumdur. Olumlu tutum bir anlamda elde olanlarla yeni bir şey üretme becerisidir. Olumlu tutum, kişinin zihinsel ve duygusal enerjisini olmuş olana değil, olacak olana odaklamasını sağlar. Bu düşünce biçimini refleks haline getirenler en zor durumlarda bile zihinlerini yeni ve farklı çözümler üretmeye odaklarlar.

Gençlerin çocukluklarından başlayarak koruyucu bir aile ortamında yetişmiş olmak, duygusal dayanıklılık ve özyeterlilik geliştirmek konusunda en büyük engeldir. Ev işi yaparak ailenin refahına değil hayatına ortak olmak, yaz tatillerinde çalışmak, öğrenci kulüplerinde görev almak, sivil toplum kuruluşlarında çalışmak, düzenli ve sportif bir etkinlik içinde bulunmak, duygusal dayanıklılık geliştirmek için imkan sunar. 

Duygusal esnekliğe sahip kişiler zor durumlarda umutsuzluğa kapılmaz, şikayet etmez, yaşanan zorluklardan bir anlam çıkartmaya çalışır, çözüm üretir ve yaşanan olumsuzlukları gelişme yolunda bir fırsat olarak görür. Bunun sonucunda da daha sonra karşılaştıkları zorluklar için öz yeterlilik geliştirirler.

2 Kasım 2019 Cumartesi

Nasıl Bağımsız Denetçi Oldum? - KGK Bağımsız Denetçilik Sınavı Hakkında


2018 yılı Kasım ayında Kamu Gözetimi Kurumu tarafından yapılan sınavda başarılı olup denetçi olmak için gerekli belgeleri sağladıktan sonra “Bağımsız Denetçi” ünvanını aldım. Sizlerle daha önce nasıl Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir olduğumu anlattığım videomu paylaştığımda bu konuda yazdığım içeriğin yüksek okunma sayısından bahsetmiştim. Henüz 1 yıl bile olmadan hem blog’umda hem de Medium’da benzer bir okunma trendi yakalayan ve bana yine sıklıkla soru gelen bağımsız denetçilik hakkında bir video içerik hazırlamanın bu yolculukla ilgili detayları merak edip biraz da motive olmaya ihtiyacı olanlara faydalı olacağını düşündüm. Bu yolculuğa çıkarken çevremde KGK sınavlarına giren arkadaşlarım olmadığı gibi internetteki forumlarda da bu yetkilendirme sınavı ile ilgili güncel paylaşımlar çok kısıtlıydı. Bu eksikliği çekmiş biri olarak umarım bu video size ve yine sizin paylaşımlarınız sayesinde ilgili diğer kişilere ulaşır ve onlara fayda sağlar.

Önce kendi hikayemle başlayayım… 2010 yılında SMMM ruhsatını aldığım dönemde PwC adlı çok uluslu bağımsız denetim kuruluşunda vergi departmanında çalışıyordum. Ardından General Motors Türkiye’de çalıştım ve 2013 yılından beri de Philip Morris’te görev yapmaktayım. Çok uluslu firmalarda çalışanların iyi bildiği bir süreç vardır; yıllık performans değerlendirme süreçleri ve bu süreçlerde çalışanlara verilen gelişim hedefleri. 2018 yılında teknik konularda kendimi geliştirme hedefim doğrultusunda yaptığım araştırmalar sonucunda KGK Bağımsız Denetçilik sınavını gözüme kestirdim. 2018 yılı Mart ayıydı, transfer fiyatlandırması raporu, ilişkili taraf işlemleri gibi konularla boğuştuğum, hafta sonlarım da bile ailemden uzak kalıp ofiste çalışmak durumunda kaldığım yoğun bir dönem geçiriyordum. Finans alanında nasıl gelişim sağlarım derken KGK websitesine girip yetkilendirme için şartları sağlayıp sağlamadığımı araştırırken duyurularda Mayıs sınavı için başvuruların o hafta sona ereceğini gördüm. Zaten yoğun bir tempoda çalıştığım, nisan sonu gibi transfer fiyatlandırması ile ilgili çalışmalarımın kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesiyle biraz hafifleyeceğini öngördüğüm bu dönemde sınava kaydolmaya karar verdim. Her bir sınav için giriş ücreti 150 TL’idi, üç sınav için 450TL’lik ücreti KGK websitesi üzerinden ödeyip hemen sınav tarihi için Ankara’ya sabah ilk uçak ile gidip öğleden sonra dönecek şekilde uçak biletlerimi satın aldım.

Yeri gelmişken sınav tarihi ve yeri hakkında bilgi vereyim: KGK Bağımsız Denetçilik Sınavları yılda iki kez, genellikle Mayıs ve Kasım aylarında İstanbul ve İzmir’de düzenleniyor.

Sınav giriş ücreti ve uçak biletleri hazırdı ancak sınavda başarılı olmam durumunda Bağımsız Denetçi ünvanını almaya hak kazanma ile ilgili şartları sağlayıp sağlamadığım konusunda kafam biraz karışıktı. Kafamı karıştıran konu “Uygulamalı Mesleki Eğitim” ile ilgili şarttı. Maddede denetçi olmak isteyenlerin en az 3 yıl süreyle, finansal tablo denetimi dahil olmak üzere mesleki konularda denetçi yanında ya da denetim kuruluşunda uygulamalı eğitim almalarının şart olduğu belirtilmiştir. PwC’de kağıt üzerinde tam 3 yılı doldurmamıştım ama yine de belgeyi alabilmemi sağlayan bir istisna vardı. Bu istisna en az on beş yıllık mesleki tecrübeye sahip olanların uygulamalı mesleki eğitim şartı aranmaksızın bağımsız denetçi olabilecekleri hükmüydü.

Buna göre;

3568 Kanun hükümlerine göre fiilen staj yapmak suretiyle meslek mensubu olunmuş ise mesleki tecrübe süresinin hesabında başlangıç tarihi olarak staja fiilen başlama tarihi esas alınır.

3568 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen stajdan sayılan hizmetlerde geçen sürelerin stajdan saydırılması suretiyle meslek mensubu olunmuş ise mesleki tecrübe süresinin hesabında başlangıç tarihi olarak stajdan sayılan hizmete başlama tarihi esas alınır.

Staj başlama tarihinden itibaren 3568 sayılı Kanun kapsamındaki mesleki faaliyetlerde geçirilen süreler 15 yıllık sürenin hesabında dikkate alınır.

15 yıllık sürenin hesabında kamu kurum ve kuruluşlarında geçirilen süreler hariç olmak üzere, bir yıldan fazla süreyle bu faaliyetlere ara verilmesi durumunda ara verilen fazla süreler dikkate alınmaz.

15 yıllık sürenin hesabında 4 yılı aşmamak üzere yukarıda saydığımız bölümlerdeki lisans ve lisansüstü eğitimde geçen süreler mesleki tecrübe süresine ilave edilir.

Kurumu aradım, durumumu ve tecrübelerimi paylaştım, telefondaki görevli son derece iyi niyetli ve yardımcı bir şekilde nihai kararın tevsik edici belgelerin iletilmesi ile verileceğini ancak bahsettiğim şartlarla 15 yıllık mesleki tecrübeyi 2018 yılında tamamlayacağım için sınavda başarılı olmam şartı ile bağımsız denetçi olabileceğimi söyledi. Bunu duyunca kafam da rahatladı ve hedefe konsantre olmaya başladım. Hemen merak edenler için açıklayayım, 15 yıllık iş tecrübem yoktu, ancak 15 yıllık mesleki tecrübenin hesabında lisans ve yüksek lisansta geçen süreler de dikkate alındığı için bu süreyi doldurabiliyordum.

Demek ki neymiş? Sınava, başvuru süresi içerisinde müracaat eden ve sınav ücretini yine başvuru esnasında kredi kartından on-line olarak ödeyen kişiler girebilirmiş. Ancak Bağımsız Denetçi Belgesi için sadece sınavı kazanmak yeterli değilmiş. Ayrıca adayların diğer şartları da taşımaları gerekirmiş. Bu şartları bulup okuyabilirsiniz uzun uzadıya ilgili maddeyi (Bağımsız Denetim Yönetmeliği 14. Madde) paylaşmak yerine bu maddedeki en önemli unsurları şöyle özetleyebilirim:

Hukuk, iktisat, maliye, işletme, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi ve siyasal bilgiler dallarında eğitim veren fakülte ve yüksekokullardan veya denkliği Yükseköğretim Kurulunca tasdik edilmiş yabancı yükseköğretim kurumlarından en az lisans seviyesinde mezun olanlar veya diğer öğretim dallarından lisans seviyesinde mezun olmakla beraber bu fıkrada belirtilen bilim dallarından lisansüstü seviyesinde diploma almış olmak.

Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin 4 konudan Yeminli Mali Müşavirlerin de 3 konudan sınava girmesi, bağımsız denetçi olabilmeleri için yeterlidir. Eğer Sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık ve özel emeklilik alanlarında denetim faaliyetinde bulunmayacaksanız bu sınava girmenize gerek olmadığından sınav sayıları SMMM’ler için 3e, YMM’ler için 2 ye iner. Muhasebe Standartları, Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim ile Denetim bir SMMM’nin bağımsız denetçi olması için geçmesi gereken sınavlardır. YMM’lerin ise Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim sınavına da girmesine gerek yoktur.

Hikayemle devam edecek olursam, Mart ayında sınavlara kaydımı oldum ve çalışmaya başladım. İşim şehir dışında olduğu için her gün yaklaşık 2 saatim yolda geçiyor. Bu süreyi bilgisayarıma indirdiğim muhasebe standartları ve denetim standartları ile kurumsal yönetim ilkeleri ile ilgili ders notlarını okuyarak geçirdim. Bir de Deha Yayınları’nın soru bankasını sipariş ettim. Akşamları ve hafta sonları fırsat buldukça soru çözdüm. Çıkmış sorularla Deha Yayınlarının kitabını karşılaştırdığımda aslında Deha’nın soru tipinin çok da sınava uygun olmadığını fark ettim ama ne kadar çok soru çözersem o kadar gelişirim diye bu kitaptan da çalışmaya devam ettim. Özellikle son iki haftayı sırf eski soruları çözmekle geçirdim. O dönem şirket aktivitesi olarak Bodrum’a Titanic Otel’e gitmiştik, ben toplantı aralarında ve tüm boş vakitlerimde soru çözmeye çalışıyordum çünkü gündelik hayatımda kullanmadığım pek çok bilgiden sınavda soru çıkacağının farkındaydım.

Zaten yaklaşık 2 aylık bir hazırlık sürecim vardı ve yoğum tempoda çalıştığım için bu süre hızlıca aktı, sınav tarihi geldi çattı. Soğuk bir Mayıs sabahı, İzmir’den Ankara’ya ilk uçakla yolculuk yaptım. Ankara’da alandan inip sınavın yapılacağı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Eğitim tesislerine ulaştım. Sınavı bekleyen herkes kapılar açılmadığı için tesislerin karşısındaki cafe’de bekliyordu. Ben de hem karnımı doyurdum, hem de son tekrarlarımı yaparken insanları gözlemledim. Pek çok kişinin kursa gittiğini ellerindeki ders notlarından gördüm. Açıkçası kursa ayıracak zamanım olmadığı için hiç kursa gitmeyi düşünmemiştim ama o an psikolojik olarak acaba bu bir dezavantaj mı diye düşünmedim değil. Ancak bugün sizlere şunu çok daha net söyleyebiliyorum: bu sınavlar için kursa vakit ve para harcamanıza hiç gerek yok.

Sınava girdiğimde ilk fark ettiğim şey, evde soru çözmekle sınavda soru çözmek çok farklıydı. Soruların zorluğundan, bir başka deyişle yeterince konulara hakim olmadığımdan sorular üzerinde çok fazla düşünmem gerekiyordu ve bu bana zaman kaybettiriyordu. Üç dersin de sınavını tamamlayıp çıktığımda bir kez daha sınav için Ankara’ya geleceğimin farkındaydım ama bu sınav sürecinden de almış olmam gereken dersleri almıştım.

Peki ilk sınavlara girdikten sonra neyi fark ettim? Öncelikle bu sınava sadece geçmiş yıl sorularından hazırlanarak başarılı olmayı hayal etmeyin, bu stratejiyle hayalden öteye gidemezsiniz. Örneğin, Muhasebe Standartları’nda ilk 10 soru içerisinde 3 soru BOBİ FRS ile ilgiliydi, BOBİ FRS 2018 yılından itibaren uygulanmaya başlayacağı için bu konuda daha önce hiç soru gelmemişti. Buna benzer standartlardaki güncellemelerden gelen sorular hem Denetim hem de Muhasebe Standartlarında oldukça fazlaydı.

İkinci olarak Sınava aynı gün gelmek için gece yarısı denebilecek bir saatte kalkmak böyle bir sınava yorgun girmeme sebep olmuştu. Eğer şehir dışından gelip sınava girecekseniz ve artık 20’li yaşlarınızda değilseniz bir gün önceden şehirde olmakta, o gece son tekrarlarınızı yaptıktan sonra uykunuzu iyi alıp sınava girmekte fayda var.

Son olarak, sınavdaki soruların metinleri oldukça uzun ve bu durum insana soruları okurken çok zaman kaybettiriyor. Evde soru çözerken hiç vakit tutmadığım için sınavda zamana karşı yarışmak son bölümde (Denetim) soruları tam anlamadan boş bırakmamak için hızlıca okuyup cevaplamama sebep oldu. İşte bu yüzden sınava hazırlanırken çözdüğünüz soruları mutlaka süre tutarak zamana karşı çözün ve hızlanmaya gayret edin.

Sınavdan iki hafta sonra sonuçlar KGK tarafından duyuruldu ve beklediğim gibi Muhasebe Standartları ve Denetim sınavlarında soruların yarısından fazlasını doğru yapsam da yeterli puanı tutturamamıştım. Ama güzel haber Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim dersinden gelmişti, 88 almıştım. Bu sayede bir sonraki sınavda başarılı olmak için derslerin birinden 60 diğerinden 62 almam yetecekti. (3 ders için ortalama 70 olması için toplam 210 puan gerekiyor, elde var 88, geriye 122 puan kalıyor, geçme notu 60, o halde 60 ve 62 yeterli).

Kasım sınavı için tecrübem ve umudum vardı. Farklı bir departman ve farklı bir ülke tecrübeleriyle yine dolu dolu geçen bir dönem geçirsem de Kasım’daki sınava bence doğru metodoloji ile çalıştım. Önce güncel standartları KGK websitesinden indirdim. Sonra bunların önemli bölümlerinden kendim için notları çıkardım. Standartları bilmeyenler için şunu söyleyebilirim, yabancı dilden çeviri olduğu için gündelik dilimizden uzak ve anlaması çok kolay değil. Ama bir kere bu yola girmiştim ve geri vites yapacak bir durumda değildim. Not alarak çalışmayı kendim için daha motive edici bir hale getirmek için ise güzel bir fikrim vardı: öyle notlar çıkaracaktım ki benden sonra da bu sınavlara girecek kişiler bu notları alıp sınavda başarılı olabilecekti. Motivasyonum kısaca şöyleydi: çıkardığım notları ebook haline getirip Google Play Kitaplar üzerinden herkesin kullanımına ücretsiz bir şekilde açacaktım. Bu fikir beni not çıkarırken ayrı bir heyecanlandırıyordu ve yer yer sıkıcı bir işi daha ulvi hale getiriyordu.

Sınava hazırlandığım dönemde vitesi artırmam gereken Eylül-Ekim aylarında iş sebebiyle 4 haftalığına Romanya’daydım. Burada bulunduğum dönemde döviz kurunun TL’ye göre oldukça yüksek olmasının da etkisiyle çok fazla gezilebilecek bir durum olmaması sebebiyle hafta sonları sık sık farklı Starbuck’s’lara (marka takıntım yok sadece gurbette bana daha güvenilir ve konforlu geldiği için burayı seçtim) kaçıp not çıkarmaya, sabahları erken kalkıp standart okumaya çalıştım. 

Ekim ortasından itibaren Türkiye’ye döndüğümde daha önce bahsettiğim iş için gidip geldiğim her gün iki saatlik yolculuğum esnasında serviste pdf dosyalarından standartları okuyup özet çıkarma işini tamamladım. Ardından yine çıkmış soruları çözmeye başladım. Bu kez hem zaman tuttum, hem de hata yaptığım her soruyla ilgili sınav sonrasında tekrar standarda gidip o bölümle ilgili yeniden not aldım. Böylece notlarımı daha geniş ve nitelikli bir hale de getirebiliyordum. Yeri geldi iş yerinden mesai servisi ile çıkıp çalıştım, yeri geldi arabamı servise götürdüğümde bekleme salonunda soru çözdüm. Hatta sınavdan önceki son Cuma evde çalışırım diye izin almama rağmen oğlumun da hafif bir hastalık durumu sebebiyle evden kaçıp annemde çalıştım.

11 Kasım’daki sınava Atatürk Anadolu Lisesi’nde girdim. Ankara’ya bir gün önceden gidip Tandoğan’da sakin bir otelde kaldım. Planladığım gibi son tekrarlarımı akşam yapıp makul bir saatte yattım. Ertesi sabah 10’da başlayan sınav için 9’da oradaydım. 

Sınıfa girip de sayfalarını kontrol etmemiz için sınav kitapçığını elime alıp yavaş yavaş sayfaları çevirirken bir yandan da sorulara göz ucuyla baktım ve çoğunun çalıştığım konulardan oluştuğunu görmek özgüvenimi tazelememe sebep oldu. Evde yaptığım testlerde denetim sorularını daha hızlı çözdüğümü görmem sebebiyle sınava önce denetimle başladım ve ardından daha çok vakit kalması için muhasebe standartları sorularına geçtim.

Yeri gelmişken sınavla ilgili sizlere iki tüyo daha vereyim:

Sınavlarda zamanı yetiştiremeyecek olan adaylar ek bir ders ücreti (örneğin Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetim) daha yatırarak ekstra süreye sahip olabilirler.

40 sorudan oluşan sınavlarda her bir şıktan 8’er tane cevap var, yani 8 A, 8 B, 8 C, 8 D ve 8 E. Sınavın sonunda vaktiniz kalırsa bu kontrolü de yapabilirsiniz. Yanıtlarınızı kontrol ettikten sonra kalan zamanda bu şekilde de bir gözden geçirme yapabilirsiniz.

Sınavdan çıktığımda ilkinin aksine bu işin bu kez bittiğini biliyordum. Sınavdan sonraki üçüncü haftanın Cuma günü mesai bittikten sonra KGK websitesindeki duyuru ile açıklanan sonuçlarda başarılı olduğumu gördüm.

Sonuçların açıklanmasını takiben bağımsız denetçi olmak için gereken belgeleri KGK websitesinden yükleyip belge ücretini yatırdım ve Bağımsız Denetçi ünvanını aldım.

Peki bu sınavlara girmek ve sınavlar sonucunda başarılı olmak bana ne sağladı:

Her şeyden önce çalıştığım şirketin Finans departmanında görevliyim ve sınava dair konular bugünkü iş tanımımda direk olarak bulunmasa da ileride olabilir. Bu sınava hazırlanırken öğrendiklerim ve tazelediklerim yarın işime yarayacaktır. Bununla beraber bir şeyleri bildiğini söylemekle bildiğini belgelendirebilmek arasında fark vardır. Saygınlığı olan bir kurum tarafından yetkilendirilmek, bu farkı ortaya koymak açısından önemlidir. Ayrıca konulan hedeflere ulaşmak insana ayrı bir tatmin sağlar. Ben Mayıs ve Kasım ayından girdiğim bu sınavlar ve sınavlar öncesi yaptığım çalışmalarla hedefim olan teknik bilgimi geliştirme konusunda bir başarı elde etmiş olmanın hazzını da yaşıyorum. Çalıştığım şirket bir dönüşüm yaşıyor ve bizden beklenen özelliklerden biri de anlam yaratmak. Anlam yaratan kişilerin özelliklerine baktığımızda da profesyonel gelişimlerine yatırım yapan kişiler olduğunu görüyoruz. İşte bu noktada da hedefime ulaşmış olmak bir yandan da bu nitelikle örtüşüyor. Tüm bunlara ek olarak, şu an Google Play Kitaplar’da hem muhasebe standartları hem de denetim konusunda hazırladığım notlar bu konulara ilgili duyan herkesin erişimine  açık. İşte bu da bana manevi bir haz sağlıyor.

Dilerseniz “Sınav Kazandıran Muhasebe Standartları Notları” ve “Sınav Kazandıran Denetim Notları” diye adlandırdığım kitaplarımı Google Play’den bu isimlerle ya da direk “Volkan Yorulmaz” diye aratarak bulabilirsiniz. Hatta bu kitapları okuduktan sonra GoodReads kullanıyorsanız buradan da kitaplarımı okuduğunuzu belirtebilir, yorumlarınızı diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.

Google Play Kitaplar’dan kitaplarıma erişmek için:


İşte benim bağımsız denetçi olma hikayem böyle… Yeri gelmişken bu konuda beni arayarak mesaj atarak tebrik eden herkese bir kez de buradan teşekkürlerimi sunarım. Tabi ben de sevgili eşime ve oğluma teşekkürlerimi sunarım, sınava çalıştığım dönemde onları istemeden de olsa ihmal ettim. Neyse ki bu sürecin ve çabaların sonu mutlu bitti.

27 Ekim 2019 Pazar

Geri Bildirim Atölyesi’nden Geriye Kalanlar

Sene başında eğitim kataloğunda ismine ve hedef kitlesine göre eğitimlere göz atıp seçtiğim iki eğitimden ilki Hikaye Anlatıcılığı eğitimiydi. Tadı damağımda kalan bu eğitim sonrasında davet edildiğim ikinci eğitim Geri Bildirim Atölyesi oldu. Nedir bu “Geri Bildirim Atölyesi” eğitimi derseniz, katalogdaki ifadelerle size yardımcı olabilirim:

İşimizi ve birbirimizi geliştirmek için geri bildirim almayı ve vermeyi günlük hayatımızın bir parçası ve doğal rutini haline getirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu program katılımcıların ekipleri ve diğer paydaşlar ile etkileşimlerinde, etkin geribildirim alma ve verme konularında gelişmesini sağlamak ve kritik iletişim ortamlarının etkin olarak kurgulanması ve yönetilmesi için gereken ipuçlarını tanıtmak üzerine kurgulanmış bir programdır.

Neden Katılmalıyım?

  • Toplantıları, spontane geri bildirimleri ve düzenli birebirleri; katılımcı, değer veren, geliştiren, zoru başarmaya teşvik eden ve yetkilendiren bir şekilde yapabilmenin yollarını öğrenmek istiyorum
  • Beklentiler üzerinde el sıkışmak ve etki alanımdaki kişilerin performansını başarıya ve sonuca yönlendirebilmek üzere geribildirim ve gelişim diyaloglarını kurgulayabilmek istiyorum
  • Geri bildirim konusunda uzmanlaşabilmek için kendi güçlü yönlerimi ve gelişmeye açık alanlarımı keşfetmek istiyorum

İşte bu amaçla 24 Ekim 2019 sabahı İzmir’den İstanbul’a eğitim için yola çıktım. Hiç alışık olmadığım bir sürprizle sabah evden çıkmadan önce, 5’i 10 geçe gibi Türk Hava Yolları’ndan aldığım SMS ile irkildim. Üst üste attıkları iki mesajla uçuşumun iptal edildiğini ve detaylar için müşteri hizmetlerini arayabileceğimi yazmışlardı. Ev halkını uyandırmadan dışarı çıkıp aradım, motor arızası olduğunu ve seçeceğim bir başka seferle uçabileceğimi söylediler, neyse ki sorunsuz bir şekilde bunu da deneyimledim ve tam zamanında eğitime katıldım.

Eğitimi Management Centre Türkiye (MCT)’den Gözde Berber Özbalaban veriyordu. Kendisinden 2017 yılında da bir eğitim almıştım ve o dönemden beri kendisini sosyal medyadan takip ettiğim için adaptasyonla ilgili hiç sorun yaşamadım. Zaten kendisi ortamı o kadar iyi kontrol ederken katılımcılara öyle paylaşımcı bir ortam yaratıyor ki herkes eğitim esnasında kendine bir konfor alanı buluyor. Bu izlenimimi pekiştirecek cinsten ifadeleri MCT websitesinde Gözde Hanımın paylaştığı aşağıdaki cümlelerde de buldum:

"Kariyerim boyunca mesleğim ile ilgili öğrendiğim en değerli bilgi, organizasyonlarda hayal edilen değişimin, ancak insan faktörünün kalbine ve yüreğine dokunulduğunda hayata geçebileceği gerçeği oldu. Şirketler, sürekli gelişim ve pozitif değişim yolculuğunda ilerlerken ‘insan’ faktörünün resimdeki asıl kahraman olduğunu unutmamalılar. Bu inançla, birlikte yol aldığım organizasyonlarda en önemli hedefimi, ‘insanlara’ dokunabilmek ve organizasyonların gelecek resmini güzelleştirmek olarak tanımlıyorum.”


Eğitim öncesi; tüm şartlar verimli bir eğitime hazırdı... Sahiden...

Eğitim esnasında içselleştirdiğim önemli kazanımlar olurken, özellikle not alıp sonra geriye dönüp tekrar üzerinde düşünmek istediğim bazı konular oldu. Bunlardan biri Motivasyon 3.0’dı.

Daniel Pink tarafından öne sürülen Motivasyon 3.0 sisteminde 3 ana unsur söz konusu. Bunlardan ilki özerklik, bunun açılımı kendi hayatlarımızı yönetme becerisi. İkincisi üstünlük, bir bakıma önemli olan konularda her zaman daha iyi olma isteği. Üçüncüsü ise amaç, bunun anlamı da yaptıklarımızın aslında bizden de büyük anlamlar içeriyor olması. Farkında olsak da olmasak da ortaya koyduklarımızla bir şeylere hizmet ediyor, bir ihtiyacı karşılıyor ya da bir değişimi yaratıyoruz.

Çalışan motivasyonunu ve verimliliğini yükseltmek isteyen şirketlerin Motivasyon 3.0’ın üç ana unsuruna dikkat etmesi gerekiyor. Bu üç ana unsur konusunda da kendilerine şu soruları sormalılar: “Çalışanlarımız işlerini nasıl, ne zaman, nerede ve kimle yapacakları konusunda yeterli kontrol ve özgürlüğe sahip mi?”, “Çalışanlarımıza düzenli olarak yaptıkları işi daha iyi yapma konusunda fırsat veriliyor mu?”, “Çalışanlarımız yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu, dünyayı ya da yaşamları anlamlı bir şekilde değiştirmeye katkıda bulundukları duygusunu yaşıyorlar mı?” Eğer bir şirket bu adımları atıp her bir soruya çalışanları adına “evet” yanıtını verebiliyorsa o zaman çok verimli ve cazip bir iş alanı yaratma konusunda iyi bir yolda demektir.

Eğitimde incelediğimiz konulardan biri de Duygusal Zeka idi. Daniel Goleman, Duygusal Zeka kavramını sunduğundan beri IQ ve EQ arasında gidip geliyoruz. Ama aslında bilinen şu ki seçim yapmak zorunda değiliz hatta bu kavramlar birlikte işlevsel olduğunda bireyin hayat kalitesi yükseliyor.

Duygusal zeka kuramı 4 temel kavram üzerine odaklanır. Birincisi “Öz Farkındalık” yani bireyin duygularının farkında olabilmesi. Çünkü duygularımızın farkında olabilirsek nasıl davranacağımıza karar vermek daha da kolaylaşır. İkinci kavram “Öz Denetim”; duyguları, düşünceleri ve davranışları organize etmeye yarar. Üçüncü kavram “Sosyal Farkındalık” bireyin kendine odaklanması kadar çevresinin de farkında olmasının önemini vurgular. Son olarak “İlişki Yönetimi” kavramı ise kendisinin ve çevresinin farkında olan bireyin sosyal ilişkiler kurması ve devam ettirmesi için gerekli becerileri kapsar.

Bu kavramları biraz açmak için yaptığım araştırmada 4 temel kavramı oluşturan bileşenleri şu şekilde buldum:

1. Öz Farkındalık:

a) Duygusal öz farkındalık: Kendi duygularını okuyup etkilerini fark etmek; kararlara rehberlik etmek için “altıncı hissini” kullanmak.

b) Doğru öz değerlendirme: Sınırlarını ve güçlü yanlarını bilme

c) Özgüven: Öz değer ve yetenekleri konusunda sağlam bir anlayışa sahip olmak.

2. Öz Denetim:

a) Öz Denetim: Rahatsız edici duygu ve dürtülerini denetim altında tutmak

b) Saydamlık: Dürüstlük ve karakter bütünlüğü; güvenilirlik

c) Uyumluluk: Değişen durumlara uyum sağlama ya da engellerin üstesinden gelme esnekliği

d) Başarma Dürtüsü: Performansı arttırma arzusu

e) İnisiyatif (girişimcilik): Eyleme geçip fırsatları yakalamaya hazır olmak

f) İyimserlik: Olayların iyi yönlerini görmek

3. Sosyal Farkındalık:

a) Empati: Başkalarının duygularını sezmek, bakış açılarını anlamak ve endişeleriyle etkin bir biçimde ilgilenmek.

b) Kurumsal farkındalık: Gündemi, karar mekanizmalarını ve kurumsal politikaları okumak.

c) Hizmet uyumu: Takipçi, müşteri ya da tedarikçilerin gereksinimlerini fark etmek ve karşılamak

4. Sosyal Beceriler:

a) Başkalarını geliştirme: Geribildirim ve rehberlikle başkalarının yeteneklerini pekiştirmek.

b) Liderlik: Cazip bir vizyonla yol göstermek ve şevk vermek.

c) Etki (Başkalarınca sözü dinlenilir olma): Çok çeşitli ikna taktiklerini kullanmak.

d) İletişim (Bağlar kurmak): Bir ilişkiler ağı kurmak ve sürdürmek.

e) Değişim katalizörlüğü: Yeni bir doğrultuda başlangıç yapmak, değişimi yönetmek ve önderlik etmek.

f) Çatışma yönetimi: Anlaşmazlıkları çözmek

g) Takım çalışması: İş birliği yapmak ve takım oluşturmak.

Eğitimde ele aldığımız bir başka konu ise Transaksiyonel Analiz’di. 1950’lerde Eric Berne isimli psikolog tarafından temeli atılan bu kavram şöyle der: İnsanda 3 benlik hali vardır:

“Anne-Baba” benlik durumu (Ebeveyn egosu)

“Yetişkin” benlik durumu (Yetişkin egosu)

“Çocuk” benlik durumu (Çocuk egosu)

Ebeveyn” benlik durumunu, bir kişiye tavsiye verirken, korumaya kollamaya çalışırken, eleştirirken, kısacası bir ebeveyn gibi davranırken kullanırız. Buna bir nevi, kendi ebeveynlerimizden öğrendiklerimizi kullanıp uyguladığımız halimiz diyebiliriz.

Yetişkin” benlik durumunu, karşımızdakiyle bir konuyu tartışırken duygusal olmadan, akılcı ve mantıklı olarak, problem çözmeye çalışırken kullanırız. Bu benliğimiz plan program yapan, ne harcadığını ve ne kazandığını düşünüp planlayarak hareket eden halimizdir.

Çocuk” benlik durumu ise, kişiliğimizin en çocuksu yönünü yansıtır. Nasıl bir çocuk karnı acıktığında hemen yemek ister, bekleyemez, duygularını erteleyemez; aynı şekilde isteklerimizin bir an önce olmasını isterken bu benliğimizi kullanırız.  Ya da karşımızdakine, tıpkı suçlu bir çocuk gibi boyun eğerken, onun taleplerini ve öğütlerini kabul ederken. Ya da otoriteye karşı çıkarken örneğin, özgür ve asi bir çocuk gibi davranırız.

Bu konuları değerlendirdikten, bir başka deyişle geri bildirim konusuna direk girmeden önce temeli oluşturup artık kullanılmaması gereken hamburger modelinden ve bu modelden neden vazgeçildiğinden bahsettik.

Geribildirim sürecinde hassas bir denge var. Hamburger modelinde ilk önce geri bildirim vereceğimiz kişinin iyi yaptığı şeyleri belirterek başlarsınız, arada eksik yanlarını uygun bir dille anlatıp/eleştirip son kısımda yine iyi yaptığı noktaları belirterek/överek bitirirsiniz. Böylece geri bildirim alan kişi hem eksiklerinin farkına varır hem de iyi yaptığı şeylerin takdir edilmesi onu rahatlatır ve daha çok çalışmak için motive olur. Ancak değişen jenerasyonda artık geri bildirimi alan negatif noktaları göz ardı edip olumlu noktalara konsantre olduğu için bu yöntem artık amacına hizmet etmemektedir.

Artık insanlardan anlamlı geribildirimler almak, vermek ve bun­ların ileride de sürmesini sağlamak için, D2E2 diye kısaltabileceğimiz Durum-Davranış-Etki-Eylem adlı yeni modelin kullanılması önerilmektedir. D2E2 modeli insanlara, algıları yapılandırmaları için bir çerçeve sağlar. Sizin spesifik ve yararlı geribildirimlere ulaşmanıza ve karşınızdaki kişinin de bunu güvenli bir biçimde yapabilmesine olanak verir. D2E2 modeli, performansınıza ilişkin algıyı dört parçaya böler: Önce durumun, sonra sizin davranışınızın, ardından bu davranışın ora­da hazır bulunan diğer insanlar üzerindeki etkisinin betimlenmesi ve gerekli eylemin alınması.

Durum: Söz konusu davranış nerede ve ne zaman meydana geldi? ("Bu sabahki personel toplantısında"; "Ayşe ile yaptığımız toplantıda.")

Davranış: Değiştirilmesi ya da iyileştirilmesi gereken özellikler, gözlemlenebilir eylemler, sözel ve sözel olmayan davranışlar hangileriy­di? ("Daha sözünü bitirmemişken Ayşe’nin görüşlerini eleştirdin ve söyledik­lerine pek de değer vermediğini beden dilinle belli ettin.)

Etki: Bu davranış ne gibi sonuçlar doğurdu? Başka insanlar üze­rinde nasıl bir etki uyandırdı? Onlarda ne gibi düşünce ya da duygula­ra yol açmış olabilir? Bu davranış etkin bir davranış mı? (" Ayşe’nin söylediklerinde haklı olabilecek yanlar vardı, ama sen onu sonuna kadar dinle­medin. Ayrıca bu davranışınla oradaki diğer insanları da fikirlerini söylemek­ten alıkoydun.")

Eylem: Sahne sizin, artık dönüşümü gerçekleştirme ve alınan geri bildirim doğrusunda hareket ederek ortaya eylemi koyma zamanı.

Geribildirimle ilgili şunu belirtmek lazım; pratiğiniz arttıkça geribildirim istemek ve almak sizin için daha kolay bir işe dönüşecek, etrafınızdaki insanlar bu sürece daha sıcak bakmaya başlayacak ve aldığınız geribildirimler hem profesyonel hem de kişisel yaşamınızda size daha büyük ödüller getirecektir.

Eğitmenimiz Gözde Berber Özbalaban’ın da belirttiği gibi en iyi geri bildirim tekniği “sahicilik”tir. Sahici olmak demek, insanın her düşündüğünü, “hiç yutkunmadan” söylemesi ya da bulunduğu ortamı hiç dikkate almadan aklına estiği gibi davranması değildir elbette. Bir insanı sahici kılan, bir maske arkasına gizlenme gereği duymamasıdır. Şeffaf olmak, olduğu gibi davranmak, aslında en akıllıca tutumdur.

İşte bir eğitim ve ardından bende bıraktıkları (Gözde Hanım'ın tabiriyle "tikveşlisi" yani en kaymaklısı") ve araştırmaya yönelttiği konularla yazıya dönüşen çıktısı. Bir de bu eğitim özelinde değil ama genel olarak gelişim yolculuğumuzda Gözde hocamızın okumamızı önerdiği kitapları da şuraya bırakayım ki “ne okusam ki?” diyenlere bir faydam olsun.



8 Ekim 2019 Salı

Mis Gibi Torbalı

Çevre duyarlılığına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla gönüllüler ve aileleri 6 Ekim 2019 Pazar günü "Mis Gibi Torbalı" sloganıyla parklarda çöp topladı. Philsa Philip Morris Sabancı çalışanlarından ve ailelerinden oluşan gönüllü bir grup, aileleriyle birlikte 6 Ekim 2019 Pazar günü Torbalı'da bulunan Koruluk ve Gazi Çamlık parklarını temizlediler. Ben ve oğlum Okan da bu etkinlik kapsamında 2010 yılından beri çalışmakta olduğum Torbalı’yı temizlerken, bir yandan da çevre duyarlılığı ve farkındalık yaratma fırsatı elde ettik. Etkinlik sonunda 70 bin metrekare alan temizliğinden plastik ve kağıt atıklarının da dahil olduğu toplam 274 kilo çöp toplandı. Etkinliğe katılan Philsa Philip Morris Sabancı İşletme Direktörü Antonio DeMarco şöyle dedi: 'İzmir'in en büyük ilçesi olan ve fabrikamıza ev sahipliği yapan Torbalı'yı hep beraber temiz tutmak zorundayız. Bu etkinlik ile Torbalı'mızda çevre temizliği yaparak, çöpleri topladık ama daha da önemlisi bu konuda farkındalığı artırarak, ilçemizde bu gibi etkinliklerin çoğalmasını sağlamak istiyoruz.' Organizasyonun hazırlanması ve toplanan atıkların geri dönüşümünün sağlanması konusunda Torbalı Belediyesinin de destek sağladığı bu etkinlikte, Torbalı halkı da biz gönüllülere destek verdi.






6 Eylül 2019 Cuma

Düşünce ve Üretkenlik Merkezi: Havaalanı

Size de öyle oluyor mu bilmiyorum ama havaalanlarında yalnızken geçirdiğim vakit, benim kendimle baş başa kalmam ve fokuslanma için çok iyi bir fırsat oluyor. Ne zaman havaalanında tek başıma kalsam plan program yapıp en azından yakın vadede yapmak istediğim şeyleri sıralıyorum. Bu kez yine öyle oldu, youtube kanalıma (https://www.youtube.com/channel/UC-QG98AFU_zaguhi9Hjbvtw/) hangi videoyu yayınlarım, blogda ne konuda içerik üretirim gibi pek çok şey geldi aklıma. Ee bir de yazmak için iyi bir fırsat oldu ki bu satırlar yazıya dönüştü.

Bu aralar “Nasıl BağımsızDenetçi Oldum?” adlı içerik (http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2018/12/nasl-bagmsz-denetci-oldum.html) özellikle medium.com vasıtasıyla (https://medium.com/@VolkanYorulmaz) pek çok okunur oldu. Bu konuda maille ve instagramdan DM ile sık sık sorular alıyorum. En iyisi bir video ile kendi bağımsız denetçi olma serüvenimi ve bu süreçte tecrübe ettiklerimi paylaşmam. Blogumda en çok okunan içeriklerin başında gelen “Nasıl SMMM Oldum?” için de (http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2010/06/nasl-smmm-oldum.html) yine fırsat yaratıp bir video çekersem hem benim için nostaljik olur, hem de mesleğin gönüllülerine faydam dokunur. Bir de işle ilgili yapmam gereken şeyler var. Onlar da aklımın bir köşesine kaydoldu bir yandan bu yazıyı yazıp diğer yandan telefonumu şarj ederken. Özetle havaalanındaki bu bekleyiş sadece telefonumun bataryasını değil beni de şarj etmiş oldu.

Daha üretken, düşüncelerin meyvelere dönüştüğü günlere…



İstanbul Kaçamağı ve Geçmişe Yolculuk

Yarım günlük bir eğitim için İstanbul’a gittim bu Perşembe günü. Eğitim sonrası bu eğitimden aldıklarıma, bir başka deyişle öğrendiklerime dair bir şeyleri yönetim ekibimize sunacağım için İstanbul’a inişimde bir gerginlik hissettim. Tabiri caizse “huzursuz” bir şekilde Akaretler’de öğle yemeği yiyeceğim bir yer ararken iş sebebiyle tanıdığım birilerini görüp hem selam verdim hem de bu vesileyle o mekanı yemek için tercih etmiş oldum. Sahi ben Akaretler’e yaklaşırken balık yemeyi hayal etmemiş miydim…


Selam verdiğim masada, 2007 yılında PwC’de son mülakatımı yapan, bir başka ifadeyle benim işe girmeme onay veren kişi de vardı. Kısa bir sohbetin ardından tek başıma masama oturup yemeğimi söylediğimde geçmişe yolculuk başladı. Yaklaşık 12,5 yıl önce mülakat için girdiğim BJK Plaza’ya birazdan eğitim almak için girecektim ve eğitimi benimle aynı yıl PwC’ye başlayan bir arkadaşım verecekti. İster istemez geçmiş defterleri açtım, aldığım kararları, yaptıklarımı ve yap(a)madıklarımı sorguladım. Bu çelişkileri yaşarken sanki arka fonda uçakta okuduğum kitaptaki içsel mutluluğu yakalamanın her şeyden önce geldiği mesajı kulaklarımda yankılandı. Yemeğimi yerken iki kere yeni açtığım youtube kanalıma girdim (Eyy okuyucu, youtube’da “volkan yorulmaz” diye aratarak kanalıma abone olabilirsin) ve sabahın erken saatlerinde yüklediğim videomun izlenme sayısını takip ettim. Benim dışımda birilerinin izlediğini görmek hoşuma gitti. Bir yandan da az önce masadaki selamlaşma esnasında, masadaki en kıdemli üstadın “videolarını izliyoruz” demesi aklıma geldi. Vay be, Linkedin’de yaptığım paylaşımlar gerçekten birilerine ulaşıyormuş diye sevindim. Nilgün’ü arayıp bu diyaloğu bir de ona anlattım. Ardından eğitim için BJK Plaza’daki PwC eğitim salonuna geçtim.


Beş buçukta bitmesi gereken eğitim dörtte bitince eğitimi veren arkadaşımla vedalaşıp, nerede takılabileceğimi sordum. Bana Nişantaşı’nı önerince, tüm diğer alternatifleri yok sayıp yola koyuldum. Nişantaşı her zamanki gibi yine çok havalı idi. Sokaklarında yürümek bile iyi geldi. Sonra tekrar aşağı indim. Akaretler’de iki ayrı kafeye girip tek kişi için uygun yer bulamayınca üçüncü girdiğim yer olan Sutiş’e oturdum ve soğuk kahve eşliğinde bu satırları yazdım. Kendimi daha hafif ve prangasız hissetmek için yanıma bilgisayar almadığımdan kurşun kalemle ajandama bu satırları döktüm. İlk fırsatta bilgisayara aktarıp (ertesi gün, yani Cuma akşamı, soundcloud’dan dinlediğim Türkçe jazz müzik eşliğinde) Kim bilir, o ileride dediğim zaman geldiğinde bugünkü sorgulamalarımı belki yersiz belki anlamsız ve gereksiz bulurum. Çok daha tatmin olduğum günler dileğiyle…

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Bir Süredir Yoktum Buralarda

Bir süredir buralarda yokum, yani buralarda yokum dediysem, bu blog üzerinden paylaşımlarımla yokum. Yoksa yine dünyadaki yerimde var olmaya devam ediyorum. Size bir önceki yazımda yeni fidelerimden bahsetmiştim Temmuz ayında... İşte bu aralar yoğun bir şekilde o fideleri suluyorum. Yeri geliyor, bir kitap okuyup o kitaptan alıntılarımı Türkçe ise vurgulananlar.blogspot.com 'da, İngilizce ise myhighlightz.blogspot.com 'da paylaşıyorum, yeri geliyor dumansız gelecek için #unsmoke temalı bir içerikten etkilenip onu kendimce unsmokeyourworld.blogspot.com 'da değerlendiriyorum. Bazen de mesleki konularda bir şeyler okuyor, araştırıyor ve onları vergianalisti.blogspot.com 'da meraklılarına ulaştırıyorum. Bu bahsettiklerimin hiç birinde güncel bir şeyler yapmadıysam, muhtemelen bir banka ile sorun yaşamışımdır ve konuyu sadecehakkimiaradim.blogspot.com 'dan sizlerle paylaşmışımdır.

Tüm bunlara ek olarak, kendimi sunum becerileri konusunda geliştirmek için Udemy'den online sunum eğitimi alıp, Hikaye Anlatımı konusunda da sınıf içi eğitimlere katılıyorum. Öğrendiklerimi hayata geçirmek için de pratik yapıp çıkan ürünleri youtube'daki yeni kanalımda paylaşıyorum. Kanalımı merak ederseniz, bir gözatıp abone olabilirsiniz: https://www.youtube.com/channel/UC-QG98AFU_zaguhi9Hjbvtw

Yeri gelmişken sizinle son videomu da paylaşayım. Malum bu yaz tekneler, yatlar pek bir popüler. Ben de bundan ilham alıp tekne işletmeciliği ve teknelerde çalışanların vergilendirilmesini anlattım. Konu vergi diye sıkıcı zannetmeyin, bir miktar magazin de içerir, buyurun:


O halde, sizden ricam ben buralarda yokken benden haber almak isterseniz, buralara da mutlaka bakın, illa ki güncel bir şeyler yakalarsınız:

http://www.sadecehakkimiaradim.blogspot.com
http://www.vurgulananlar.blogspot.com
http://www.myhighlightz.blogspot.com
http://www.vergianalisti.blogspot.com
http://www.unsmokeyourworld.blogspot.com

14 Temmuz 2019 Pazar

Yepyeni Fidelerimi Sulamaya Başladım


Bir hafta önce Teos’tayken aklımda yakın geçmişte yaşadığım bir tecrübe ve onun bitmek tükenmek bilmeyen iç değerlendirmesini yaşarken, bir hafta sonra, yani şimdi onu geride bırakıp sonrasında beni nelerin beklediğine dair kafa yormaca ve iyi şeyler umut etme durumundayım. Tatil nedeniyle eşimin ve oğlumun uzakta olduğu bu iki hafta sonunda ben annemlerle her zamankinden fazla yakınken iç dünyamda da bu gelgitler yaşanıyor.


Bakarsan iki gelgitin de ortak yönü işle ilgili olması. İş yaşam dengesinin bu derece yoğun yaşandığı günümüz dünyasında bu dengenin ya da dengesizliğin tam ortasında biri olarak iş dışı aktivitelerle kafamı meşgul etmenin bana en iyi gelecek şey olduğunu hissediyorum. Bu doğrultuda ufak tefek çalışmalar yapıp gelecekte olgunlaşacak ve meyve verecek olan ağaçlarımın tohumlarını ekip onları suluyorum.


Biraz açacak olursam, geçen hafta yazlığa gelirken yolda yeni açacağım blogların isimlerini kontrol edip kafamdaki alternatiflerden en uygun olanları belirledikten sonra 5 tane yeni blog sayfası yarattım. 2007’den beri bazen yoğun bazen seyrek, bazen kendi emeğimle, bazen de alıntı ve çalıntılarla (bunu da kabul etmek, emeğe saygı göstermek gerekir) www.VolkanYorulmaz.blogspot.com üzerinde yazıp paylaşıyorum. 


Beni bilen bilir, bir iş yaparken o konu hakkında çok okur çok araştırırım. Blog dünyasına girdiğimde başarılı bir bloğun spesifik bir konuda içerikler sunması gerektiğini yerli ve yabancı kaynaklardan okudum ama kendi adımdaki bloğumda maalesef tek bir konu hakkında yazmayı başaramadım, yeri geldi bankalarla mücadelemden, yeri geldi kişisel gelişim ve kariyer tecrübelerimden, bazen ailevi konulardan, bazen de okuduğum kitaplardan hoşuma gidip de altını çizdiğim satırlardan bahsettim.

Şimdilerde ise bir yol ayrımındayım. Artık buradan, yani VolkanYorulmaz.blogspot.com’dan bana özel deneyimlerimi paylaşmaya devam ederken aşağıda bahsettiğim 5 blog’da ise spesifik olarak belirli konulara yoğunlaşacağım. Bu bloglardan 3 tanesinde Türkçe, 2 tanesinde ise İngilizce içerik üreteceğim. Gelin size yeni fidelerimden ya da başka bir deyişle ürünlerimden bahsedeyim…



Sadece Hakkımı Aradım

Tüketici tecrübelerim ve haklı müşteri deneyimlerimle ilgili başımdan geçenleri www.sadecehakkimiaradim.blogspot.com üzerinden paylaşıp hem tüketicilere haklarını hatırlatacağım, hem de benzer durumlarda nasıl aksiyon almaları konusunda onlara yön göstereceğim.



Vergi Analisti

Vergi, benim 2007 yılından beri evime ekmek götürdüğüm, çalışıp para kazanmamı sağlayan alan. Ülkemizde de vergi mevzuatı hem sık güncelleniyor, hem de gri alanların çokluğu sebebiyle tartışmalara sebep oluyor. Ben de bu işi profesyonel olarak yapan, “serbest muhasebeci ve mali müşavir” ve “bağımsız denetçi” ünvanlarına sahip biri olarak kendimi güncel tutmak için okuduklarımdan anladıklarımı ve yorumladıklarımı www.vergianalisti.blogspot.com üzerinden paylaşacağım.



Vurgulananlar

Yazmayı seviyorum ama okumak da bana iyi geliyor. Okudukça yaşadığım olumsuzluklardan uzaklaştığımı hissediyorum, adeta okuduğum kitapların içindeki dünyalara adım atıp geride bırakmak istediğim tatsızlıklardan kaçıyorum. Bununla beraber, bir arşivcilik, bir güzellikleri kendime saklama gibi bir huyum da var. Çok güçlü bir belleğim de olmadığı için, kitaplarda beğendiğim, altını çizdiğim bölümleri saklayıp sonrasında tekrar okumak hoşuma gidiyor. Bu hem o kitaptaki hikayeye/mesaja beni ışınlıyor, hem de o dönemdeki hislerimi/hatıralarıma. İşte tüm bunları artık www.vurgulananlar.blogspot.com üzerinden paylaşacağım. “Vurgulananlar” adı size biraz garip, zorlama gelebilir; şöyle açıklayayım, kendime kitap okuma alışkanlığımı geliştirmek için Kobo ekitap okuyucu aldım. Bu cihazda bir bölümün altını çizmek istediğinizde, o bölümü seçince karşınıza “vurgula” ya da “not ekle” diye iki seçenek çıkıyor. İşte blog’uma verdiğim isim de buradan geliyor.



My Highlightz

Kitap okuma sevdamdan bahsetmişken, hem tüm kitapları Türkçe bulmak mümkün olmadığı hem de İngilizce’mi canlı tutmak istediğim için İngilizce okumaya da ciddi zaman ayırıyorum. Tabi yine yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü de kendime bol bol notlar alıyorum. İşte ingilice okuduğum kitaplardan hoşuma giden bölümleri artık www.myhighlightz.blogspot.com üzerinden yayımlayacağım. 


Özellikle kitaba başlamadan ya da satın almadan önce kitap hakkında yorumları merak eden okuyuculara sübjektif yorumlardan ziyade direk kitabın içeriğinden bölümler sunan www.vurgulananlar.blogspot.com ve www.myhighlightz.blogspot.com adresleri okuyucuların fikir sahibi olmasında çok faydalı olacaktır.



Unsmoke Your World

Dumansız gelecek hepimize iyi gelecek. Ben de bu konuda üstüme düşeni yapıp, insanları bilgilendirmeye, sigarayı bırakmalarına ya da riski azaltılmış ürünleri tercih etmelerine yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu konuyla ilgili aldığım aksiyonları ve bilgilendirici içerikleri www.unsmokeyourworld.blogspot.com aracılığıyla insanlara sunmaya başladım. Tamamen kişisel bir faaliyetten hareket ederek birilerine faydamın dokunması için çalışmak beni motive ediyor.

İşte bugünlerde iş dışındaki enerjimi aktardığım yegane alanlar bu 5 blog sayfasından oluşuyor. Umarım sizler de kendinize göre birşeyler bulursunuz bu alternatifler arasından. Bu arada bu içeriği hazırlarken öyle bir yağmur yağdı ki, sanırım bu da gelecekteki bereketin işareti olsa gerek…

30 Haziran 2019 Pazar

Kadınsız Erkekler'den Unutulmaz Alıntılar

Kitap çok çok iyiydi, tabi kitapta altını çizdiğim cümleler de baya iyi oldu. Her zamanki gibi Murakami yine konuşturmuş kalemini...

Bir ağacın büyüyüp güçlenmesi için zor bir kış geçirmesi gereklidir. Hep ılık ve durgun bir iklim olursa, büyüme halkası da oluşmaz değil mi?

Yarın nasıl bir rüya görürüz, bunu kim bilebilir ki?

Gün gelir, maymun da ağaçtan düşer.

Benim için yazmak, bir şeyi unutmamak için en etkili yöntem.

Bu dünyada doğru olmayanı yapmaktan uzak durmak da yetmeyebilir bazen.


23 Haziran 2019 Pazar

Unsmoke as a Sunday Evening Activity

Tonight, just after watching an animation movie with my son and wife, as a Sunday evening activity before sleep, my son asked for a special request: drawing

All he asked for was to draw something that each of us can work on different paper and share with each other when the whole drawing was finalized.

As a father who is not good at drawing figures, I came up with an idea: Unsmoke

Rather than a drawing, it is a little bit writing but at least it has an inspiration.

And here is the product:



Not the best drawing, but probably one of the best messages to the whole world!

For my other unsmoke related posts, please kindly visit:

http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/04/unsmoke.html

http://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/06/how-i-unsmoked-my-best-friend.html

If you want to learn more about Unsmoke, then you should visit:

https://www.unsmokeyourworld.com



Hesap Bakım Ücretini Nasıl Geri Aldım?

Şimdiye kadar kredi kartı kullanım ücreti, yıllık aidatı, üyelik bedeli ya da hesap işletim ücreti gibi bankaların farklı isimler adı altında benden kestiği tüm ücretleri Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurarak birçok kez geri aldım. Tamamen haksız kazanç olduğunu düşündüğüm bu tutarları tüketicilerin ya da yatırımcıların yersiz bir şekilde ödememesi için elimden geldiğince insanları bilgilendirmeye çalıştım. Yeri geldi ya aşağıdaki gibi blog içerikleri hazırladım:

https://volkanyorulmaz.blogspot.com/2019/01/kredi-kart-uyelik-bedelimi-yine-geri.html


ya da konuya tek bir kaynaktan erişilebilsin diye ücretsiz bir elektronik kitap hazırlayıp insanları bilgilendirmek istedim:


https://play.google.com/store/books/details/Volkan_Yorulmaz_Sadece_Hakkımı_Aradım?id=WV1mDwAAQBAJ&hl=tr


Gelir görün ki, bankalar bu konuda müşterilerinden haksız bedeller alıp her geçen yıl kazançlarını üstüne koyarak artırmaya devam ediyorlar. Şöyle ki, kamuya açık bilgiler ışığında, 2017 yılında Türkiye’de en çok kazanç sahibi olan 5 kurumun tamamı, en çok kazanç sahibi 10 kurumun ise 8’i bankalar. (Kaynak: https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/VI/2017_KurumlarVergisi.htm) Ama bankalar yetinmiyor ve müşterilerinden bu “haksız” geliri farklı adlar altında elde etmeye devam ediyorlar. 


Bu kez başımdan geçen örnekte, Akbank hisse senedi yatırım hesabım sebebiyle vadesiz maaş hesabımdan “yıllık bakım ücreti” adı altında 75 TL’lik bir tutar tahsil etti. Bu durumu hemen fark ettim ve bankayı arayarak bir yılı aşkın süredir hesabımda yatırım hareketi olmadığını, tutarın çekildiği hesabın ise maaş hesabım olduğunu, bu sebeple tutarın tarafıma iade edilmesini istediğimi belirttim. Müşteri temsilcisi bu tutarı tüm yatırım hesaplarından aldıklarını ve iadesinin mümkün olmadığını belirtti. Bunun üzerine bir de mail ile bankadan iadesini istedim ve yazılı olarak da ret cevabı aldım.

Ardından e-devlet üzerinden tüketici hakem heyetine online başvuru yaptım. Başvuruma ilişkin belgeyi ekte örnek olarak paylaşıyorum:
İlk Kurşun: Haksızlığı Şikayet


Günümüzde oturduğumuz yerden tüketicilerin haklarını savunabilmesini sağlayan hukuk devletimiz sayesinde 7 Mayıs 2019 tarihinde başlattığım süreç 18 Haziran 2019 tarihinde benim için olumlu bir şekilde sona erdi ve talebimde haklı olduğum Karşıyaka Hakem Heyeti tarafından belirlendi.


Blog’umu okuyan, sosyal medyadaki paylaşımlarımı takip eden ve bankalara karşı mücadele etmeye çalışan pek çok kişi sürecin ne kadar süreceği konusunda bilgi almak için bana mesaj atıyorlar. Yukarıdaki tabloda da göreceğiniz üzere, araya bayram tatili, yaz tatili vb tatiller bile girse süreç bir ay ile iki ay arasında sona eriyor.


Sürecin Kısa ve Takibi Kolay Olması Avantaj


Siz de bankaların sizden kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti ya da bakım ücreti gibi farklı adlarla tahsil ettiği tutarlara karşı mutlaka itiraz edin ve hakkınızı arayın. 


Tüm Süreci İnternet Üzerinden Takip Etmek Mümkün

Bilgisayarınızın başındayken Turkiye.gov.tr’yi ziyaret ederek birkaç dakika içerisinde yapacağınız şikayet ile sesinizi çıkarın ve adı ne olursa olsun bu tutarı geri alın.


Sürecin Elektronik Ortamda Yürütülmesi Büyük Kolaylık


Sonra mı? Dilerseniz o bankada yatırıma dönüştürün, dilerseniz harcayın ya da ihtiyacı olan biriyle paylaşın. Tercih sizin… Sadece şunu bilin, gelir rekortmeni bankaların sizin hesabınızdan ya da kartınızdan ne isimle olursa olsun bu tutarları almaya hakkı yok!



Ve "Mutlu Son"
 
Kararda Kullanılan İfadeler Çok Net!


Google adsense

Analytics