
Beş buçukta bitmesi gereken eğitim dörtte bitince eğitimi veren arkadaşımla vedalaşıp, nerede takılabileceğimi sordum. Bana Nişantaşı’nı önerince, tüm diğer alternatifleri yok sayıp yola koyuldum. Nişantaşı her zamanki gibi yine çok havalı idi. Sokaklarında yürümek bile iyi geldi. Sonra tekrar aşağı indim. Akaretler’de iki ayrı kafeye girip tek kişi için uygun yer bulamayınca üçüncü girdiğim yer olan Sutiş’e oturdum ve soğuk kahve eşliğinde bu satırları yazdım. Kendimi daha hafif ve prangasız hissetmek için yanıma bilgisayar almadığımdan kurşun kalemle ajandama bu satırları döktüm. İlk fırsatta bilgisayara aktarıp (ertesi gün, yani Cuma akşamı, soundcloud’dan dinlediğim Türkçe jazz müzik eşliğinde) Kim bilir, o ileride dediğim zaman geldiğinde bugünkü sorgulamalarımı belki yersiz belki anlamsız ve gereksiz bulurum. Çok daha tatmin olduğum günler dileğiyle…