14 Aralık 2025 Pazar

Wake-Up Call on Executive Burnout

Last Sunday night, I closed my laptop with a sense of accomplishment, having finished a reflective piece about realizing I wasn't Superman. I went to sleep peacefully, ready for the week.

By Monday morning, reality hit. A simple plan to drop my son at school and head to the office turned into a ninety-minute battle with Istanbul traffic. After squeezing in a workout and facing more gridlock, I made the executive decision to work from home on Tuesday.

Your thinking method is broken.' Sometimes it takes a hard truth from a mentor to realize that slowing down is the only way to speed up."

Tuesday felt deceptively productive. I was clearing my inbox at rapid speed, feeling on top of operations. In the middle of this "efficiency high," I was exchanging emails with my mentor regarding a business matter. Immediately after my last email, my phone rang. It was him.

His feedback was surgically precise and startling:

"Your thinking method is broken. You need to take leave immediately. Increase your daily walking and work in a bright environment where you can get sunlight."

I was stunned. He then calmly explained the deductive reasoning behind his conclusion based on our recent communications. I realized my fatigue was no longer just a physical feeling; it was leaking into my cognitive processes and external communication.

I took his advice as a directive. That evening, I skipped professional development podcasts. Instead, I put on some low-engagement music and walked by the coast, solely focused on cognitive disengagement.

The Ripple Effect of Radical Feedback

By Wednesday, his words still echoed. Every incoming email felt like another brick on a cognitive load I was struggling to prioritize. I knew I had to disrupt my patterns. Despite having my gym gear at the office, I opted to leave early and walk with my wife instead.

On Thursday, rather than driving to our corporate New Year's dinner on autopilot, I forced a routine change. I took public transport across continents—from Üsküdar to Beşiktaş by ferry—followed by a 45-minute walk along the Bosphorus. It was a necessary reset, forcing me to consider how I could engineer similar "pattern interrupts" into my weekends and year-end planning.

Designing a Sustainable Future

With my birthday and the approach of 2026 looming, facing the reality of burnout has triggered a deeper audit of my professional life. What needs to be eliminated? What needs to be integrated?

This past Saturday, I ran a pilot test. Halfway to the mall with my family, I realized I had left my phone in the car. I made a conscious choice not to turn back. I needed to sever the connection with my "electronic shackle."

As I write this on a Sunday afternoon, I am actively researching hotels with indoor pools for a solo weekend retreat—not just for a vacation, but for a strategic cognitive restart.

In discussing this recent wake-up call with peers and colleagues, I’ve noticed a troubling consensus: many of us are operating at an unsustainable pace. While knowing others share the struggle doesn't solve the problem, recognizing that we are not alone in this challenge is the first step toward collective resilience.

We aren't Superman. And perhaps, the most professional thing we can do is admit that and adjust our strategies accordingly.

Tükenmişlikten Çıkış Yolları: İstanbul Karmaşasında Zihni Yenilemek

 Geçen Pazar gecesi, Süpermen Olmadığımı Hatırladım başlıklı yazımı tamamlayıp huzurla yastığa başımı koymuştum. "Tamam," dedim, "haftaya hazırım." Ancak Pazartesi sabahı İstanbul gerçeği yüzüme çarptı. Okan’ı okula bırakıp ofise geçme planım, trafiğin kucağında bir buçuk saatlik bir mücadeleye dönüştü. Üstüne sporu sıkıştırıp trafiğe tekrar kalınca, Salı günü için en mantıklı karar evden çalışmaktı.

Ancak asıl hikaye, evden çalışırken "çok verimliyim" sandığım o anlarda başladı.

İstanbul sahilinde kışın yürüyüş yapan düşünceli adam - tükenmişlik ve zihinsel detoks

"Düşünme Yöntemin Bozulmuş"

Salı günü mailleri jet hızıyla cevaplıyor, işleri sıraya diziyordum. Kendimi oldukça üretken hissettiğim bir anda, mentorumla bir iş konusu üzerine yazıştım. Son mailimi gönderdikten saniyeler sonra telefonum çaldı. Mentorum arıyordu ve sesi her zamanki gibi netti. Söyledikleri ise tam bir soğuk duş etkisi yarattı:

"Düşünme yöntemin bozulmuş. Hemen izne çık. Gündelik yürüyüşünü artır ve güneş alabileceğin aydınlık bir ortamda çalış."

O an savunmaya geçebilirdim ama o, bu çıkarımı nasıl yaptığını tane tane anlatınca mesajı aldım. Meğer yorgunluğum sadece bedenimde değil, zihnimin kıvrımlarında, karar alma mekanizmalarımda bile kendini gösteriyormuş.

O akşam yemeği keyifsiz yedim ama mentorumun "beynini dinlendir" tavsiyesine uydum. Kendimi sahile vurdum. Podcast bile dinleme demişti; ben de sadece ritmine odaklanabileceğim, beynimi yormayan rap müzik listeleriyle, düşüncelerimden kaçarak adımladım.

Rutini Kırmak: Vapur, Deniz ve Yürüyüş

Ertesi gün ofise gittiğimde kulaklarımda hala o cümle yankılanıyordu: "Düşünme yöntemin bozulmuş."

Gelen her maili "yapılacaklar listesi"ne eklerken, bir yandan da "Bunları mesai saatlerine sığdırıp kendime nasıl zaman ayırırım?" sorusuyla boğuşuyordum. Rutini kırmak zorundaydım. Çarşamba günü spor çantam yanımda olmasına rağmen, ofisin dört duvarı arasında terlemek yerine eve erken dönüp eşimle yürüyüş yapmayı seçtim.

Perşembe günü ise şirket içi yılbaşı yemeğimiz vardı. Sırf zihnim boşalsın, otopilot modundan çıkayım diye arabayı bıraktım. Toplu taşımayla evden Üsküdar’a, oradan vapurla Beşiktaş’a geçtim. Boğaz havasını içime çektikten sonra Kuruçeşme’ye kadar 45 dakikalık bir yürüyüş yaptım.

Bu küçük değişiklik, bana şunu sorgulattı: Hafta sonu ve yıl sonu yaklaşırken kendime başka hangi 'farklı' tercihleri sunabilirim?

Elektronik Prangadan Kurtulmak

Hem doğum günümün hem de 2026'nın ayak sesleri yaklaşırken, yüzleştiğim "tükenmişlik" gerçeği beni radikal kararlar almaya itti. Hayatımdan neleri çıkarmalıyım? Neleri dahil etmeliyim?

Dün (Cumartesi) sabah, Okan’ı okula bıraktıktan sonra eşimle Florya sahiline indik. Yürüyüş sonrası AVM’ye geçerken telefonumu arabada unuttuğumu fark ettim. Geri dönmedim. O an, o "elektronik prangamdan" ayrı kalmak, dünyayla değil kendimle bağ kurmak istedim. İnanılmaz bir özgürlüktü.

2026 Öncesi Zihinsel Detoks Planı

Şu sıralar doğum günüm için İstanbul içinde, kapalı havuzu olan, sessiz sakin bir otel arayışındayım. Amacım sadece tatil yapmak değil; beynime gerçek bir "yeniden başlat" (restart) fırsatı sunmak.

Bu satırları Pazar öğleden sonra, oğlumla film keyfi yapmadan hemen önce yazıyorum. Çevremdeki dostlarımla, iş arkadaşlarımla konuştuğumda görüyorum ki yalnız değilim. Bu yoğun tempo, bu sürdürülebilir olmayan çalışma düzeni hepimizin ortak derdi.

Bana doğrudan bir faydası olmasa da, yoldaşların aynı dertlerden muzdarip olduğunu bilmek, bu mücadelede tek olmadığımı hissettiriyor. Belki de çözüm, Süpermen olmaya çalışmayı bırakıp, sadece "insan" olduğumuzu hatırlamakta saklıdır.

7 Aralık 2025 Pazar

I Remembered I Wasn't Superman

Heading to bed before 10 PM on this Sunday evening, laptop on my lap, and experiencing the justifiable pride of having "No Unread Mails"... Is this a luxury? I’m not sure, but I can’t describe how much I’ve missed this feeling.

Of course, this is somewhat the "calm before the storm." It isn't exactly a profound prediction to guess that work won't magically ease up by tomorrow morning; a mountain of emails, messages, and calls will inevitably rain down on me. But still, I need to experience the momentary peace of having gotten things on track, at least as of tonight.

In the past, at the end of very difficult days, I would wear my exhaustion like a badge of honor and say, "I earned every penny I made today right down to the last cent." Now, the intensity has increased so much that those "hard days" have given way to hard weeks, and even never-ending months.


"Excuses, Excuses..."

Recently, I was messaging my mentor regarding some additional analyses he recommended I do (I’m keeping his name private so he doesn't feel uncomfortable if he reads this, though calling him "my mentor" does sound cool). Overwhelmed by my current workload, I wrote to him saying I could "only do it at night."

His reply was short and sharp: "Excuses, excuses."

When I started listing my tasks to defend myself, he hit me with a sentence that felt like a wake-up call: "The loads you carry are actually the ones you placed on yourself. You need to remember you aren't Superman."

While I was trying to process this shock, a critique from my wife that same evening sealed the deal. When she questioned—with a slightly reproachful tone—why I was working on even irrelevant topics and why I was the one running to fix everything, I was forced to stop and think.

Stopping to Think: The Forgotten Action

Yes, "stopping to think"... It turns out this is the action I’ve skipped most amidst this hustle.

Reflecting on it, I realized that in my desire to be appreciated and to show high ownership in these corporate management processes, I took on more and more. As I tried to maintain the same quality in all my other tasks, this returned to me as overtime shifts stretching into the middle of the night.

The result? I couldn't pay enough attention to my family, and I started noticing health issues—small but whispering, "I'm here." The price was becoming heavier than I thought.

There are only a few days left in the year. I am still motivated to push through and complete this journey with the momentum of the approaching new year. But I’ve put the lesson I learned this week in my pocket: I am not Superman, and I don’t have to be.

I hope that in the new year, I can continue on a more balanced path without forgetting the lessons taught by these intense days.

For now, it’s time to enjoy "Zero Unread Mail"



Süpermen Olmadığımı Hatırladım

Bu Pazar akşamı, saat daha 22:00 bile olmadan yatağa girmek, kucağıma laptop’umu almak ve "okunmamış mail" bırakmamış olmanın haklı gururunu yaşamak... Bu bir lüks mü bilemem ama bu hissi ne kadar özlediğimi tarif edemem.

Elbette bu, "fırtına öncesi sessizlik" gibi bir şey. Yarın sabahın ilk ışıklarıyla işlerimde bir rahatlama olmayacağını; dünya kadar mail, mesaj ve aramanın üzerime yağacağını tahmin etmek artık benim için nitelikli bir öngörü sayılmaz. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Ama yine de, işleri en azından bu gece itibarıyla yoluna sokmuş olmanın verdiği o anlık huzuru yaşamaya ihtiyacım var.


Eskiden çok zor geçen günlerin sonunda, yorgunluğumu bir madalya gibi taşır, "Bugün kazandığım paranın son kuruşuna kadar hak ettim" derdim. Şimdilerde ise yoğunluk öyle bir arttı ki, o "zor günler" yerini zor haftalara, hatta bitmek bilmeyen aylara bıraktı.

"Excuses, Excuses..."

Geçtiğimiz günlerde mentörümle (böyle deyince çok havalı durduğunun farkındayım ama o okursa rahatsız olmasın diye ismini saklıyorum) yazışıyorduk. Bana yapmamı tavsiye ettiği bazı ek analizler vardı. Ben de o anki iş yükümün altında ezildiğimden, bunları "ancak gece yapabileceğimi" yazdım.

Cevabı kısa ve netti: "Excuses, excuses" (Bahaneler, bahaneler).

Kendimi savunmak için elimdeki iş listesini ve yoğunluğumu anlatmaya başladığımda ise yüzüme tokat gibi çarpan o cümleyi kurdu: "Üstündeki yükler, aslında senin kendi üstüne aldığın yükler. Süpermen olmadığını hatırlaman gerek."

Tam bu şoku atlatmaya çalışırken, aynı gün öğle yemeğinde (evet, şükür hala remote-work var) eşimden gelen eleştiri, durumu tescilledi. Alakasız konularda bile neden benim çalıştığımı, neden her şeye benim koştuğumu biraz sitemkar bir dille sorguladığında durup düşünmek zorunda kaldım.

Durup Düşünmek: Unutulan Eylem

Evet, "durup düşünmek"... Bu yoğunluk, bu koşturmaca içinde en çok atladığım eylem buymuş meğer.

Düşününce fark ettim; takdir edilme arzusuyla, "iş sahiplenme" duygumun ne kadar yüksek olduğunu gösterme fırsatı olarak gördüğüm şu kurumsal denetim (bilen bilir "corporate audit"i) süreçlerinde, yükü aldım da aldım. Ben diğer işlerimi de aynı kalitede yapmaya çalıştıkça, bu bana gece yarılarına sarkan mesailer olarak geri döndü.

Sonuç? Ailemle ilgilenemedim, sağlığımda bazı ufak tefek ama "ben buradayım" diyen sorunları fark etmeye başladım. Bedeli, sandığımdan ağır olmaya başlamıştı.

Yılın bitmesine sayılı günler kaldı. Yaklaşan yeni yılın motivasyonuyla bu süreci tamamlamaya, direnmeye hala gücüm var. Ama bu Pazar akşamı hafta içinde aldığım dersi cebime koydum: Ben Süpermen değilim ve olmak zorunda da değilim.

Umarım yeni yılda, bu yoğun günlerden aldığım dersleri unutmadan, daha dengeli bir yola devam edebilirim.

Şimdilik, gelen kutumdaki okunmamış sıfır mailin tadını çıkarma vakti.

Google adsense

Analytics